İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Strategic role of nationalism in nation state building process comparative historical and instrumental analysis of Italy Germany and Turkey in the context of nationalism(European Journal of Social Sciences, 2016-04) İlyas, Ahmet; Cihangir, MuratNation Building Program of the Republic of Turkey has a Western character. The impact of the French Revolution has played a key role in this process. Trends such as Italy and acquired an important place in the political unity of Germany is now completed and the process of building the family of nations living system has led to exhibit very different political trends. These different political tendencies affected the political and military elite of the Republic of Turkey, a country that rose from its ashes. It is worth noting that some of the strategic instruments that have been used in the nation-building process in Italy and Germany were adopted by the Turkish authorities. The main objective of this study is to analyze the effects of Nazism and Fascism which emerged in Germant and Italy after the First World War had on Turkey during the single party rule. This study is divided into three main sections within the framework of this main objective. As a first step, rise of Fascism in Italy and prominent political practices are discussed. Second, political activities of Nazism in Germany are analyzed. The last part of the study, impact of Fascism and Nazism on the Republic of Turkey during the one-party period is examinedÖğe Accede or not accede?: The United States and the question of joining the Baghdad-Pact(Batman Üniversitesi, 2020-12-31) Rakipoğlu, Mehmet; Wittmann, MaxTo contain Soviet influence in the world the United States had allied with many states to be able to retaliate potential communist attacks. After the founding of NATO to protect Europe and SEATO for South Asia, the Baghdad Pact was established to shield the Middle East. Its members were Turkey, Iraq, Iran, Pakistan and Great Britain, just the US did not accede, despite having initiated the program and being a member of the other organizations. The paper aims to explain this American decision and shows that the United States was caught between several dilemmas and ambiguities. In the end, the negative effects of accession were seen as more serious than the positive ones and the pact was left to its fate.Öğe Cumhuriyet‟in ideal toplum yetiştirme yolu: 5245 sayılı harika çocuk yasası(Türk İslâm Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsü, 2017) İlyas, AhmetBu çalışmanın amacı 1948 yılında hazırlanan 5245 Sayılı Kanunu"nun tarihsel ve vatandaşlık açısından incelenmesini içermektedir. Yasanın hazırlanışı öncesi meydana gelen gelişmeler, Osmanlı"dan Cumhuriyet"e devletin vatandaşlık kavramına olan bakış açısı, çalışmanın ana metnini oluşturur. Türkiye"de vatandaşlık esasının, Osmanlı"dan devralınan kul-tebaa ikilemine benzer bir yapılanma ile devam etmeyeceği en başından bellidir. Özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti"nin ideal vatandaş konusundaki yaklaşımı, cumhuriyet elitlerine yol açar. Bu konuda milliyetçi ve batıcı bir yurttaş yetiştirme, özlenen bir tablodur. Esasında Mustafa Kemal"in kafasında en başından beri batıcı ve geleneklere bağlı kültürel milliyetçiliği esas alan bir toplum vardır. Bu amacın uygulanması adına çocuklar için okutulacak ders kitaplarının, Mustafa Kemal"in hayalindeki vatandaşlık boyutunda hazırlanması için önemli yasalar hazırlanmıştır. Bu eğitim yasalarından biri de 5245 Sayılı Harika Çocuk Yasası"dır. Bu yasanın amacı özel yetenekli çocukların devlet bursuyla yurtdışında eğitim almalarını sağlamaktadır.Öğe 1927 nüfus sayım sonuçlarına göre Urfa nüfusunun genel yapısı ve özelliği(Türk İslâm Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsü, 2017) İlyas, AhmetBu çalışmanın amacı, Cumhuriyet Türkiye"sinin ilk nüfus sayımı olan 1927 nüfus sayımını Urfa özelinde incelemektedir. Çalışmanın ilginç ve kayda değer olmasının en temel özelliği nüfus sayımı yapılırken ilk defa sayım memurları, vatandaşa nüfusun ana yapısını öğrenmek için Merkezi İstatistik Dairesi tarafından hazırlanan soruları sormasıdır. Bu soruların hazırlanmasının ana gayesi, nüfusun genel yapısını öğrenmektir. Bu sorulara verilen cevaplarca oluşturulan istatistiki bilgiler çalışmanın amacına hizmet etmektedir. Çünkü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti"nin ulus-devlet inşasını oluşturmak, hızlandırmak ve devletin yükleneceği siyasi ve sosyal politikalara olanak hazırlamak nüfusun özelliklerini bilmek ile eşdeğerdir. Çalışmanın ana gövdesi olan Urfa, Osmanlı Devleti"nde Halep"e bağlı önemli bir ticaret ve kültür vilayeti olarak biliniyordu. XIII. yüzyılda yayınlanan bir belgede Urfa nüfusu 35 bin olarak belirtilmekteydi. Dahası Osmanlı Devleti"nin ilk nüfus sayımı olan 1831 tarihli genel nüfus sayımında Urfa"nın nüfusu 45 bindi. Cumhuriyet"in ilanından sonra Urfa için 1927 yılında gerçekleşen nüfus sayımı önemliydi. Çünkü nüfusun yapısı, niteliği dahası sahip olduğu makro ve mikro potansiyelin tespit edilmesi gerekiyordu. Özellikle birçok şehirde genç nüfusun sayısı ve oranı az iken, Urfa sahip olduğu genç nüfus sayesinde çalışma gücüne önemli destek vereceği gözlendi. Diğer taraftan bu sayım gösterdi ki Urfa şehri Türk-İslâm geleneğinin önemli bir mirasçısıydı.Öğe Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin faaliyetleri ekseninde insani diplomasi(Batman Üniversitesi, 2017) Kavak Köksoy, Fulyaİçinde bulunulan yüzyılda dünya mercek altına alındığı takdirde, karşı karşıya kalınılan manzara pek de iç açıcı görünmemektedir. İç savaşlar, insan hakları ihlalleri, ulusal ve uluslararası güvenlik sorunları, etnik çatışmalar, doğal felaketler, küresel iklim değişiklikleri sonucu yaşanan problemler, açlık ve yoksulluk, terör, şiddet ve daha niceleriyle çevrelenen bir dünya kompozisyonu bulunmaktadır. Her birinin altında farklı nedenlerler veya birbiriyle iç ilişkili sorunlar kümesi olsa da küreselleşmenin sunduğu olumlu etkilerden biri olan bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle, dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen olumsuz bir durum karşısında uluslararası toplum bu sorundan kısa sürede haberdar olmakta ve soruna karşı gerekli tepkiyi ortaya koyabilmektedir. Bu bağlamda da pek çok sorun uluslararası platformda ortak bir payda ekseninde ele alınmaktadır. Karşı karşıya kalınan sorunlar ekseninde altı çizilmesi gereken en önemli sorunlardan birisi de iç savaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada da niceliksel olarak artış gösteren iç savaşların mevcudiyeti, insani diplomasi kavramına alan açmaktadır. İnsani diplomasi denildiğinde de bu alanda çeşitli bölgelerde faaliyet gösteren fakat literatürde bu kavramla bağdaştırılarak analiz edilmeyen aynı zamanda da özellikle Türkiye’deki faaliyet alanının sınırlı olması ekseninde yeterli düzeyde bilinmeyen Uluslararası Kızılhaç Komitesi, insani diplomasi alanındaki baş aktörlerden biri konumunda bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma çerçevesinde insani diplomasi kavramı, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin deneyimleri ekseninde sorunsallaştırılacaktır. Nihai amaç ise insani diplomasi kavramı ve bu alanda önemli bir rol oynayan Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin görev ve misyonuna dair farkındalık ve bilinçlilik düzeyinin artmasını sağlamaktır. Nitekim dünyanın geniş bir kısmında devam etmekte olan çatışmalar ve her daim yeniden ortaya çıkabilecek çatışma tehdidi, karşı karşıya kalınılan temel realiteyi yansıtmaktadır.Öğe 1935 nüfus sayımı ve Bingöl’ün nüfus potansiyeli(Batman Üniversitesi, 2017) Çoban, Ebru; İlyas, AhmetTarih boyunca varlığını sürdürmüş olan her devlet, mevcudiyetinin çeşitli dönemlerinde sahip oldukları gücü tespit edebilmek amacıyla nüfus sayımı yapma ihtiyacını duymuştur. Çünkü bu sayımlardan elde edilen netice, devletlerin gerek ekonomik gerekse de sosyal gücünü ifade eden önemli bir ölçüttür. Türkiye’de de Cumhuriyet’in ilanından önce benzer amaçlarla uygulanmaya başlanan nüfus sayımları, Kurtuluş Savaşı sonrasında meclisin gündemindeki en önemli konulardan biri olmuştur. Savaş sonrasında ekonomik sosyal ve askeri sorunlara eğilebilmek için Türkiye nüfusunun tespit edilmesi Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ilk kez yapılan 1927 Genel Nüfus Sayımı ile birlikte 1935 yılından sonra nüfus sayımları sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda uygulanarak her beş yılda bir tekrarlanmıştırÖğe Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan isyanlarda aşiretlerin rolü(Batman Üniversitesi, 2015) İlyas, AhmetBu çalışmada, genç cumhuriyetin yaşamış olduğu isyan furyası sonrası oluşmuş olan travmanın devlet üzerinde ne denli etkili olduğu incelenecektir. Özellikle cumhuriyet ilan edilmeden önce de birçok isyanın vuku bulduğu ve bu isyanların Türkiye’yi sıkıntıya uğrattığını belirtilebilir. Çalışmanın ana paydası ve omurgası, çıkan isyanlarda aşiretlerin ne kadar etkili olduğu gerçeğidir. Özellikle, Halifelik kurumunun ortadan kaldırılması sonrası ortaya çıkan tabloda aşiretler, merkezi hükümetin, ulus devlet inşası için kendilerinin feda edileceği algısı, çıkan isyanlarda önemli rol oynamıştır. Ayrıca, Halifeliğin yeni kurulmuş olan devlette yaşayan halk için birleştirici bir nosyon etkisi olduğu da belirtilebilir. Çalışmanın önemli merhalelerinden biri de Şeyh Sait İsyanı sonrası, Kemalist yönetimin aşiretlere olan bakış açısıdır. Bilhassa, bu isyan neticesinde görülecektir ki ülkenin doğusunda aşiretlerin ciddi bir oranda nüfuzlarının yanı sıra askeri güçleri de vardır. Bu gücü iyi kavrayan merkezi yönetim, aşiretler üzerine bir takım tenkil hareketleri düzenlemiştir. Yapılan bu hareketler neticesinde, aşiretlerin bazen yalnız bazen de birleşerek, isyan ettikleri görülmüştür. Bu çalışmanın ana amaçlarından biri de 1923-1940 yılına kadar çıkan isyanların yayılmasında aşiretlerin etkisini ortaya çıkarmaktır.Öğe Stratejik Bir İnşa Planı Olarak Medeniyetler Çatışması(Batman Üniversitesi, 2016) Silinir, MuratBerlin Duvarının çökmesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin çözülmesinden sonra, küresel sistemik yapının derin bir değişime maruz kalması, küresel sistemik yapı ile ilintili yeni paradigmalara ihtiyacı doğurmuştu. Bunun için geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin aşılması gerekiyordu. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması mı?” başlıklı makalesi veya tezi bu ihtiyaca cevap vermeye yönelik bir çalışma olarak ileri sürülmüştür. Huntington’ın çalışmasının tüm dünyada tartışma yaratması ve tartışmaların günümüzde bile güncelliğini koruması, tezin stratejik önemini gözler önüne sermektedir. Huntington’ın tezinin temel işlevlerinden biri Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan kaotik geçiş sürecini anlamlandırmaya çalışmaktı. Buna göre, ideolojik kutuplaşmaların yerini din odaklı medeniyetler arası gerilimler ve hatta çatışmaların alacağı haber veriliyordu. Bu çatışmalar, özellikle Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasında kültürel ve dinsel bir görünümde gerçekleşecekti. Ulus devletler her ne kadar küresel sistemde temel aktör olma statülerini devam ettirseler de geleneksel egemenlik yapıları erozyona uğrayacak ve medeniyet şemsiyesi altında temel işlevlerini devam ettireceklerdir. Çalışmanın temel amacı, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması paradigmasını “Medeniyet” kavramı çerçevesinde irdeleyip, medeniyetlerin geleceğine yönelik çıkarımlarda bulunmaktır. Bu genel amaç çerçevesinde, ilk olarak, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması paradigması genel hatlarıyla ele alınacaktır. İkinci olarak, Huntington’ın medeniyet kavramına yüklediği anlam incelenecektir. Üçüncü olarak, İslam dinin medeniyetler çatışması paradigması içindeki yeri ve paradigmanın güçlü&zayıf boyutları eleştirel bir düzlemde tartışılacaktır. Son olarak, Medeniyetlerin çatışması olgusunun geleceği irdelenecektir.Öğe Enerji güvenliği: NATO’nun küresel enerji güvenliğindeki rolü(Batman Üniversitesi, 2012) Silinir, Murat; Karhan, Gökhan; Çayın, Mücahit; Aydeniz, NihatGünümüz dünyasında özellikle karşılıklı ekonomik ve siyasi bağımlılığın derinleştiği bir süreçte, enerji güvenliği stratejik bir önem arz etmektedir. Dünyada tüketim toplumlarının post-modern hale gelmesi sonucu devletler ve en önemlisi ekonomik sistemler için enerji, vazgeçilmez can damarıdır. Enerji olgusunun bu kritik yanı, güvenlik çalışmalarının önemli çalışma alanlarından biri haline gelmiştir. Bir bölgesel ve küresel güvenlik örgütü olan NATO da bu güvenlik alanında stratejik roller üstlenmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, NATO’nun küresel güvenlik anlayışı çerçevesinde, enerji güvenliği kavramını incelemektir. Bu temel amaca yönelik olarak çalışma üç ana bölüme ayrılmaktadır. İlk kısımda, kavramsal zeminde güvenlik anlayışı, ikinci bölümde yeni güvenlik unsuru olarak enerji güvenliği ve son bölümde ise enerji güvenliği ve NATO analiz edilmeye çalışılarak geleceğe yönelik projeksiyonlar yapılacaktır.Öğe Geri Çekildi: Enerji ve ekonomik büyüme ilişkisi: Türkiye örneği(Batman Üniversitesi, 2012) Karhan, Gökhan; Silinir, Murat; Çayın, Mücahit; Aydeniz, NihatEnerjinin küresel güç olma yolundaki önemi daha önce olduğu gibi günümüzde de giderek artmaktadır. Enerji hem ülkeler için hem de küresel bazdaki şirketler için stratejik bir kaynak durumundadır. Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de enerjide dışa-bağımlılık ve enerji tüketim hızı giderek artmaktadır. Enerjideki bu dışa bağımlılık sadece ülkelerin ekonomik yapısını dışa bağımlı hale getirmekle kalmayıp aynı zaman da ülkelerin siyasi yapısını ve gelecekteki kararlarını da dışa bağımlı hale getirmektedir. Bu ithalat fazlasını ve tüketim hızını azaltabilmek için yeni veya yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen önemin arttırılması gereklidir. Bu çerçevede Türkiye’nin 1960-2011 yılları arasındaki enerji tüketimi ve ekonomik büyüme ilişkisi incelenmiştir. Çalışma sonucunda ise enerji ve ekonomik büyüme arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur.Öğe Küreselleşme olgusuna temel yaklaşımlar(Batman Üniversitesi, 2012-04) Aydeniz, Nihat; Silinir, Murat; Karhan, GökhanKüreselleşme olgusu sosyal bilimler alanında en çok tartışılan kavramlardan biridir. Tarihsel ardyöresi yüzlerce yıl öncesine kadar gitse bile, konuya kavramsal yaklaşımlar, özellikle doksanlı yıllarla birlikte ivme kazanmıştır. Kavram ile ilgili en önemli problemlerden biri kavramın çok boyutluluğunun göz ardı edilerek, tek boyutlu bir ideolojik açıklamaya maruz bırakılmasıdır. Kimileri için küreselleşme; insan hakları, özgürlük, demokratikleşme olarak görülebilirken, kimileri için de, sömürgecilik, emperyalizm, Amerikanlaşma, ulus-devlet karşıtlığı veya yeni kapitalizm olarak görülmektedir. Küreselleşme ile ilgili tüm yaklaşımlara “tek boyutlu” demek elbette doğru değildir. Küreselleşme olgusunu çok boyutlu bir bütünsellikle ele alan yaklaşımlar da mevcuttur. Buna göre küreselleşme, ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik, ekolojik, kültürel, tarihsel pek çok boyutu barındıran bir sürece işaret etmektedir. Küreselleşme ile ilgili göze çarpan en önemli özelliklerden birbiriyle çelişen pek çok farklı yaklaşımın varlığıdır. Bu yaklaşımlar üç ana kategoriye ayrılabilir; küreselleşme olgusunu olumlayan yaklaşımlar, bu olguyu olumsuzlayan yaklaşımlar ve küreselleşme olgusuna bütüncül yaklaşımlar.Öğe Our endangered values: America's moral crisis(Batman Üniversitesi, 2015) Silinir, MuratGeorge Friedman’a göre, “yirmi birinci yüz yıl üzerinde çalışma yapmak Amerika Birleşik Devletleri üzerinde çalışma yapmak anlamına gelmektedir;” çünkü içinde bulunulan çağ “Amerikan Çağı”dır. Bu çağın anlaşılabilmesi için Amerika Birleşik Devletleri’nin çok boyutlu bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Jimmy Carter’ın “Our Endangered Values: America’s Moral Crisis”(Tehdit Altındaki Değerlerimiz: Amerika’nın Ahlaki Krizi) isimli kitabı, Amerika’nın ve dünyanın daha iyi anlaşılabilmesini sağlayabilecek eleştirel bir kitaptır. Bu kitabın Türkçeye çevrilmemiş olması bu kitap incelemesine önem katmaktadır. Carter’ın bu kitabının temel amacı, “Amerikan değerlerinin” hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğudur.Öğe Bölgesel kalkınmada öncü rol üstlenen bölgesel kalkınma ajanslarının incelenmesi: Dicle Kalkınma Ajansı örneği(Batman Üniversitesi, 2012) Karhan, Gökhan; Çayın, Mücahit; Silinir, Murat; Aydeniz, NihatBu çalışmada, Türkiye`deki 26 Bölgesel Kalkınma Ajansından (BKA) biri olan ve TRC3 Düzey2`de bulunan Mardin, Batman, Siirt ile Şırnak illerini kapsayan Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA) incelenmektedir. Çalışmada ilk başta kalkınmada BKA`ların önemi vurgulanmış olup, daha sonra DİKA derinlemesine analiz edilmiştir. DİKA gerek projeler bakımından olsun gerekse gelir-gider noktasında olsun büyük gelişmeler kaydetmiştir. DİKA`nın hizmet kapsamında olan illerin projelere başvuru sayısında, projelerinin kabul edilmesi noktasında ve projelerden alınan destek tutarındaki başarıları yıllara ve programlara göre değişiklikler göstermektedir. Yaptığımız araştırma sonuçlarına göre en başarılı il Batman olurken, en başarısız il ise Şırnak olmuştur.