TÜBİTAK Destekli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Öğe
    Dietanolamin türevi yeni bir sabit fazın sentezi, karma mod HPLC uygulamaları ve etkileşim mekanizmasının incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-28) Dokdemir, Meryem; Aral, Tarık
    Karışık modlu kromatografi, analitler ve sabit faz arasındaki çoklu etkileşim mekanizmalarını entegre ederek çok yönlü bir ayırma yaklaşımı sunar. Geleneksel tek modlu tekniklerden farklı olarak, bu yöntem, tek bir kromatografik çalışma içinde hidrofobik ve iyonik kısımlar gibi çeşitli fonksiyonel gruplara sahip bileşiklerin aynı anda ayrılmasına izin verir. Bu çalışmada, fonksiyonel ligand olarak dietanolamin kullanılarak yeni bir silika bazlı durağan faz sentezlenmiştir. Bu ligand, hidrofilik etkileşim (HILIC), ters faz (RPLC) ve iyon değişim (IEC) kromatografisini birleştiren karma modlu bir alıkonma mekanizması sağlayarak hem polar hem de polar olmayan özellikler sunar. Bu aşamanın alıkonma davranışı, logP, logD, logS ve pKa değerleri dahil olmak üzere nicel yapı-alıkonma ilişkisi (QSRR) parametreleri kullanılarak değerlendirildi. Sabit faz, birleştirme maddesi olarak [2-(3,4-epoksisikloheksil) etil]trimetoksisilan kullanılarak, basit ve uygun maliyetli bir prosedürle hazırlandı. Ligand yoğunluğunun etkisini değerlendirmek için, farklı karbon yüklerine sahip üç varyant sentezlendi ve standart HPLC kolonlarına paketlendi. En etkili bileşimi belirlemek için performans testi yapıldı ve ardından kapsamlı kromatografik değerlendirmeler gerçekleştirildi. Sentezlenen fazların karakterizasyonu; element analizi, Fourier dönüşümü kızılötesi spektroskopisi (FTIR), taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve Brunauer–Emmett–Teller (BET) yüzey alanı ölçümleri kullanılarak yapıldı. Optimize edilmiş kolon, yüksek polar bileşiklerden güçlü hidrofobik bileşiklere kadar geniş bir analit spektrumunda mükemmel performans gösterdi. On beş dakika içinde dokuz polar nükleobaz ve nükleosit analitinin temel ayrımı elde edildi. Ayrıca, alkilbenzenler (5 bileşik), poliaromatik hidrokarbonlar (PAH’lar) (4 bileşik), Sudan boyaları (7 bileşik), benzoik asitler (8 bileşik), fenoller (8 bileşik) ve anilinler (9 bileşik) dahil olmak üzere karmaşık karışımları verimli bir şekilde çözdü. Kolon, 49.000’i aşan yüksek bir teorik plaka sayısı (N/m) ve 1.00’e yakın bir pik asimetri faktörü sergiledi; bu da mükemmel kromatografik verimliliği ve pik şeklini gösteriyor. Etkileşim mekanizmasının detaylı olarak incelenebilmesi için HILIC fazındaki nükleobazlar/nükleositler ve RPLC/IEC fazındaki benzoik bölgeler için pH, mobil faz içeriği, sıcaklık, akış hızı, tampon konsantrasyonu gibi deneysel koşulların ayırma üzerine etkisi incelenmiştir. Bu sonuçlar, çeşitli analit sınıflarını içeren kapsamlı analitik uygulamalar için geliştirilen karma modlu durağan fazın güçlü potansiyelini vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Tris (hidroksimetil )aminometan’dan yola çıkılarak yeni bir HPLC kolonunun geliştirilmesi, karma-mod HPLC uygulamaları ve yapı-etkileşim ılişkisinin ıncelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-07) Tunç, Kübra; Aral, Tarık
    Tris(hidroksimetil)aminometan ile fonksiyonalize edilmiş yeni bir karma-mod durağan faz, RPLC, HILIC ve iyon değişim etkileşimleri yoluyla yapısal olarak çeşitli analitlerin verimli şekilde ayrılması amacıyla geliştirilmiştir. Malzeme hem hidrofilik hem de hidrofobik alanlar içeren kararlı bir faz oluşturan epoksi silanlar aracılığıyla, basit ve iki aşamalı bir yüzey modifikasyonu yöntemiyle sentezlenmiştir. Yapısal bütünlüğü FTIR, katı hal NMR, SEM, BET ve elementel analiz ile doğrulanmıştır. Geliştirilen kolon; polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH'ler), alkilbenzenler, benzoik asit türevleri, fenoller, anilinler, Sudan boyaları ve nükleobaz/nükleozitlerin ayrılmasında üstün performans sergilemiştir. Özellikle, dokuz bileşenli bir nükleobaz/nükleozit karışımı HILIC modunda 18 dakika içerisinde tamamen ayrılmış ve aynı karışım, su bakımından zengin bir mobil faz (%95 H₂ O, %5 ACN) altında ters faz koşullarında da başarıyla ayrılabilmiştir. Yüksek polariteye sahip bileşikler için gözlenen bu beklenmedik RPLC uyumluluğu, kolonun çift modlu alıkonma kapasitesini ortaya koymakta ve etkili bir karma-mod ayırma platformu olarak değerini vurgulamaktadır. Ek olarak, sekiz benzoik asit türevi 7 dakikanın altında tamamen ayrılarak hızlı ve verimli bir ayırma sağlanmıştır. Kolon verimlilik değerleri (N/m), bazı analitler için 40.000’in üzerine çıkarken; pik asimetri faktörleri (As) 1.0’a yakın bulunmuş ve bu da yüksek kromatografik performansı teyit etmiştir. Alıkonma-etkileşim mekanizmaları, logP, logD ve logS parametrelerine dayalı QSRR modelleri ile daha detaylı şekilde incelenmiş ve hidrofobik, hidrojen bağına dayalı ve elektrostatik etkileşimler dahil olmak üzere çoklu kuvvetlerin birlikte alıkonmayı yönettiği ortaya konmuştur. Elde edilen bulgular, fonksiyonalize edilmiş durağan fazın çok işlevli yapısını ve farmasötik, biyokimyasal ve çevresel HPLC uygulamaları açısından taşıdığı potansiyeli açık biçimde doğrulamaktadır.
  • Öğe
    Kademeli termal bariyer kaplamanın bir dizel motorda yanma, performans ve egzoz emisyonlarına etkisi ve yanma odası elemanlarında oluşan termal ve basınç gerilme analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-04-10) Topkaya, Hüsna; Aydın, Hüseyin
    İçten yanmalı motorların verimliliğinin artırılması ve emisyon değerlerinin iyileştirilmesi amacıyla farklı yöntemler uygulanmaktadır. Gelişen malzeme teknolojisiyle birlikte uygulama kolaylığı nedeniyle termal bariyer kaplama son yıllarda başvurulan yöntemlerin başında gelmektedir. Pistonların düşük ısı transfer katsayısına sahip malzemeler ile kaplanmasıyla ısı kayıplarını azaltmak ve motor performansını artırmak amaçlanır. Kaplama malzemesi olarak alümina (Al2O3), zirkonya (ZrO2), magnezya (MgO), Berillya (BeO), lantanat ve gadalyum tercih edilir. Mevcut çalışmada piston yüzeylerine plazma sprey kaplama yöntemi kullanılarak Ytrria ile stabilize edilmiş zirkonyum seramik malzemesiyle kaplama işlemi gerçekleştirilmiştir. Kaplamasız (referans model), tüm yüzey kaplamalı ve iki farklı ölçüde kademeli kaplama yapılan dört piston modeliyle motor performans ve egzoz emisyon deneyleri ve ısı transferi ve yanma analizleri gerçekleştirilmiştir. Piston yüzeyine kademeli kaplama işlemi uygulanarak kaplama tabakasının mukavemetinin arttırılması ve aynı zamanda NOx emisyonlarının düşürülmesi amaçlanmıştır. Gerçekleştirilen motor performans ve egzoz emisyon deneylerinde altı farklı yükleme durumu için egzoz emisyon ve motor performans verileri elde edilmiştir. Deneyler sırasında meydana gelen değişimi belirlemek amacıyla emme hattına, egzoz manifolduna, hava soğutma kanat ucuna, hava soğutma kanat dibine, üst kapağa ve motor yağına birer adet termokupl montajı yapılarak deney düzeneğinden sıcaklık değerleri okunmuştur. Sonlu elemanlar yöntemiyle gerçekleştirilen analizlerde kullanmak için piston modelleri Solidworks 2022 paket programı ile oluşturulmuştur. Oluşturulan piston modellerinin zamana bağlı termal ve yapısal analizlerinin gerçekleştirilmesi için modeller ANSYS Workbench paket programına aktarılmıştır. Bu analizler sonucunda piston, astar tabaka ve kaplama yüzeyi için sıcaklığı dağılımı, ısı akısı, von-Mises gerilme değerleri ve toplam şekil değiştirme miktarı elde edilmiştir. Yanma analizleri için ANSYS Forte paket programında piston modeli oluşturulmuştur ve analizler sonucunda piston içi sıcaklık, piston içi basınç, egzoz emisyon ve ısı transfer verileri elde edilmiştir. Gerçekleştirilen deneyeler sonucunda kademeli piston modellerinde tüm yüzey kaplamalı piston modeline göre NOX egzoz emisyon değerlerinde düşüş fakat yakıt tüketiminde artış tespit edilmiştir. HC egzoz emisyon değerlerinde dört piston modeli için %50 yükleme koşullarına kadar yakın değerler tespit edilirken %62.5’lik yükleme durumunda tüm yüzey kaplı piston modelinde en yüksek değer tespit edilmiştir. Zamana bağlı termal analizler sonucunda en yüksek piston yüzey sıcaklığı tüm yüzey kaplı pistonda elde edilmiştir. Tüm yüzey kaplı piston modelinde ısı kayıplarının diğer piston modellerine göre daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Kademeli kaplama yapılan piston modellerinde ısı akısı miktarı kaplama yapılan yüzeyde az iken kaplama yapılmayan yanma haznesinde daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gerçekleştirilen yanma analizleri sonucunda silindir içi sıcaklık ve basınç değerlerinin tüm yüzey kaplı pistonda en yüksek, kaplamasız piston modelinde en düşük ve kademeli piston modellerinde bu iki değer aralığında ve birbirlerine yakın tespit edilmiştir. Yanma analizleri sonucunda duvardaki ısı transfer oranları karşılaştırıldığında en yüksek transfer kaplamasız piston modelinde görülürken en düşük ısı transferi tüm yüzey kaplamalı piston modelinde tespit edilmiştir. Yanma verimi en yüksek piston modeli tüm yüzey kaplı pistondur fakat NOX egzoz emisyon verileri diğer piston modellerinden daha yüksektir.
  • Öğe
    Kur’an ayetlerinin su kaynakları mühendisliği yönünden incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-05-02) Muratoğlu, Abdullah; Aktaş, Mehmet Nurullah
    Su, insanlar dahil bütün canlı organizmaların ihtiyaç duyduğu en temel maddelerden biridir. Biyolojik süreçleri oluşturan ve değiştiren istisnai bir molekül olup diğerlerinden farklı davranmak suretiyle sıra dışı ve kendine özgü nitelikler barındırır. Günümüzde, çok sayıda bilimsel disiplin suyun farklı durumlardaki davranış ve özelliklerini araştırmaya adanmıştır. Bu kadar yoğun araştırma faaliyetlerine rağmen insanlar hâlâ suyun özellikleri hakkında oldukça sınırlı bilgi birikimine sahiptir. Su kaynakları mühendisliği, yeryüzünde insan ve çevresinin kullanımına uygun su kaynaklarının hareketi, döngüsü, depolanması, miktar ve kalitesi gibi unsurları akışkanlar mekaniği, hidrolik ve hidroloji gibi bilim dallarının temel prensipleri çerçevesinde mühendislik yaklaşımı ile inceleyen uygulamalı bir alandır. Mevcut su kaynaklarının miktar ve kalitesi hem canlı ekosistemlerin ihtiyaçlarının karşılanması ve yeryüzündeki gıda güvenliği açısından, hem de medeniyetlerin toplumsal, ekonomik ve sıhhi gelişimi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmanın temel amacı, Kur’ân-ı Kerîm’deki ilgili ayetlerin ve tefsir literatüründeki yorum ve açıklamaların modern su kaynakları mühendisliği yönünden incelenmesidir. Kur’ân-ı Kerîm’e bakıldığı zaman, suyun önemi, dünyadaki döngüsü ve dolaşımı, tatlı su kaynakları, bunlardaki sınır ve ölçüler, su, gıda ve ekosistem güvenliği arasındaki ilişki gibi modern su kaynakları mühendisliği kapsamına giren konularda birçok mesaj verildiği görülmektedir. Suyun Kur’ân’da bu kadar farklı yönü ile ele alınması ve klasik müfessirlerin Kur’ân’dan çıkardıkları anlamların, modern çağda bilim insanları ve mühendisler tarafından peyderpey ulaşılmış gözlem ve bulgularla yakın uyumu gerçekten ilgi çekicidir. Çalışmamızdaki temel bulgulara göre Kur’ân ayetleri ve tefsirinin; mühendislik bakış açısında oldukça önemli bir yere sahip olan korunum yasaları ve madde ve enerjinin sınırlı olduğu görüşünü desteklediği görülmekte, modern bilim tarafından hidrolojik döngü kapsamında açıklanan sistem ve süreçler ile ilgili bilgilerle son derece uyumlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Kur’ân yorumunda yağmurun en temel su kaynağı olması, su-gıda güvenliği ilişkisi, bir yıllık su döngüsü, kaynakların heterojen dağılımı, buharlaşma, bulutları oluşturması, suyun havzalarda toplanması, yerde ve atmosferde depolanması, yerüstü ve yeraltı ortamlara yerleştirilmesi, akışa geçmesi, yeraltını beslemesi, derine sızması gibi hususların işlendiği ve özellikle klasik dönemde yaşamış başlıca müfessirlerin bu konuda oldukça zengin yorum ve çıkarımlar yaptıkları tespit edilmiştir. Su bilimi ve mühendisliği yönünden uzmanlık barındıran bu çalışmanın, modern dönem Kur’ân yorumu ile ilgili Temel İslam Bilimleri literatürüne disiplinler arası bir katkı sağlaması beklenmektedir. Ayrıca günümüzdeki bilimsel tefsir çalışmalarına batı takipçiliği, pozitivizm veya indirgemeci bakış açısının yerine zengin İslami literatürden beslenerek, daha özgüvenli ve kapsayıcı bir metotla bakılması gerektiği savunulmaktadır.
  • Öğe
    Bazı abiyotik stres uygulamalarının in vitro ortamda çoğaltılmış juvenil sakız ağacı (Pistacia lentiscus L.) eksplantlarında triterpenoit miktarları üzerine etkisinin belirlenmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-09-04) Sığınç Çetin, Yüsra; Ayaz Tilkat, Emine
    Bu çalışmanın amacı, sakız bitkisinin in vitro sürgün kültürlerine farklı stres (tuz, sıcaklık, ışık, UV-B) uygulamalarının bu bitkinin ekstraktlarında doğal olarak bulunan başta antikanser olmak üzere çok sayıda tıbbi etki gösterdiği bilinen bazı triterpenoit yapıdaki sekonder metabolitlerin miktarlarının arttırılması üzerine etkisinin araştırılmasıdır. Söz konusu stres uygulamalarına in vitro koşullarda maruz bırakılan Pistacia lentiscus L'un sürgün kültürlerinde bu metabobolitlerin iz miktarlardan gram seviyelerine kadar arttırılabilme yollarının araştırılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda in vitro kültür uygulamalarında öncelikle yüzey sterilizasyonu yapılan sakız ağaçlarına ait tohumlar 1mg/l IBA destekli MS besi ortamında çimlendirilmiş, elde edilen jüvenil sürgünler 1 mg/l BAP, 0.5 mg/l GA3 ile destekli MS besi ortamında prolifere edilmiştir. In vitro çoğaltılan aksenik sürgünlerden yaklaşık 1 cm boyunda alınan eksplantlar düşük ve yüksek sıcaklık (4 ve 37 °C); aydınlık ve karanlık; farklı miktarlarda tuz (25, 50 ve 100 mg/l olmak üzere 3 farklı oranda) ve 5 gün boyunca 15, 30 ve 45 dk süreyle UV-B uygulamalarına maruz bırakılarak kültüre alınmıştır. Yapılan tüm denemelerde 30 gL-1 sukroz ile desteklenmiş 1mgL-1 BAP ve 0,5 mgL-1 GA3 içeren MS (Murashige Skoog,1962) bazal besi ortamı kullanılmıştır. Kültür başlangıcından itibaren 28 gün sonra gövde ile yaprak kısımları oda sıcaklığında kurutularak etanol ekstreleri hazırlanmış ve LC-MS/MS analizleri yapılmıştır. Elisitasyon uygulamalarının sürgün gelişimi ile triterpenoit içeriğinin değişimi üzerine olan etkisinin araştırıldığı çalışmada;15 dk UV-B uygulamasının juvenil yaprak ekstrelerinde kontrol grubunda bulunmayan Mastikadienolik asit miktarını 0,012 ppm seviyesine yükselttiği tespit edilmiştir. Yine 25 mg/l NaCl uygulamasının gövde ekstrelerinde kontrol grubunda hiç bulunmayan Ursolik asit miktarını 0,028 ppm seviyesine; bunun yanısıra 4°C düşük sıcaklık uygulaması Ursonik asit miktarını ise gövde ekstrelerinde 0,037 ppm seviyesine; yaprak ekstrelerinde ise 25 mg/l NaCl uygulamasının 0,015 ppm seviyesine yükselttiği tespit edilmiştir. Sürgün gelişimlerine ait morfolojik gözlemlere bakıldığında ise stres uygulamalarının gövde sayısını, yaprak ve gövde kuru ağırlığını azalttığı, özellikle yapraklarda klorozis, sararma ve kırmızılaşmalara yol açtığı görülmüştür.
  • Öğe
    Aksenik jüvenil sakız ağacı (Pistacia lentiscus L.) eksplantlarından kallus kültürlerinin başlatılması ve optimizasyonu
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-8-04) Demir, Elif; Tilkat, Engin
    Pistacia lentiscus L.'ta kallus kültürlerinin başlatılması ve optimizasyonu için etkili bir protokol geliştirmek amacıyla yüzey sterilizasyonu yapılan tohumlar, 1 mg/l IBA destekli MS besi ortamında çimlendirilmiş, sonrasında elde edilen aksenik apikal sürgünler 1 mg/l BAP + 0.5 mg/l GA3 içeren MS besi ortamında çoğaltılmıştır. İn vitro çoğaltılmış kültürlerden gelen aksenik yapraklar ve tohumların in vitro çimlendirilmesiyle elde edilen kökler, kallus indüksiyonu için eksplant kaynağı olarak kullanılmıştır. Kallus oluşumuna, her biri 0.25, 0.5, 1.0 ve 2mg/l olacak şekilde farklı oksin (IAA, IBA, NAA ve 2,4-D) ve sitokinin (BAP, Kin, TDZ ve 2İP) kombinasyonlarının etkisi ile yine her biri 1/1 kuvvette hazırlanan farklı besiyeri tiplerinin (MS, WPM, SH, B5) etkileri test edilmiştir. Bunların yanı sıra kallus kültürlerinin gelişimlerinin optimizasyonları üzerine farklı şeker tipi (glukoz ve sukroz) ve konsantrasyonları (15, 30, 50 mg/l), farklı pH (4.5, 5, 5.8, 6.5, 7), farklı ışık yoğunluğu (20,40,80 μmol/s), farklı sıcaklık (10, 20, 25, 30, 35°C) uygulamaları ile farklı besiyeri tipleri (MS, WPM, SH, B5) ve konsantrasyonlarının (0.25, 0.5, 1 ve 2 mg/l) etkileri test edilmiştir. Kallus kültürlerinin başlatılması çalışmalarında besiyeri tipi olarak hem kök (%80) hem yaprak (%84) eksplantları için, 1/1 MS besi ortamının, farklı BBD tipleri bakımından hem kök (%80) hem yaprak (%80) eksplantları için 1mg/l Kin ve 1 mg/l 2,4-D içeren MS besi ortamının en iyi sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. Kallus kültürlerinin gelişimleri üzerine optimizasyon çalışmalarında ise, farklı besiyeri tiplerinin araştırıldığı denemede kök (%80) ve yaprak (%100) eksplantlarında 1/1 MS besi ortamının, farklı şeker tip ve konsantrasyonlarının araştırıldığı denemede, kök ve yaprak eksplantlarında 15 mg/l sukroz ortamının, farklı pH uygulamaları arasında kök (%96) ve yaprak (%100) eksplantlarında pH 5.8 ortamının, farklı ışık şiddeti uygulamaları arasında kök eksplantları için 20 μmol (%100), yaprak eksplantları için 80 μmol (%100) ışık uygulamalarının, farklı sıcaklık uygulamaları arasından ise hem kök (%76) hem yaprak (%100) eksplantlarında 25°C sıcaklık uygulamasının en iyi sonuçları verdiği tespit edildi. Özetle bu çalışma, değerli sekonder metabolitlerin P. lentiscus L. kallus kültürleri yoluyla daha fazla miktarlarda üretilmesine ışık tutacak, aynı zamanda kallus kültürlerinin başlatılması ve optimizasyonu için rutin olarak kullanılabilecek bir protokol geliştirilmesine olanak sağlamıştır.
  • Öğe
    Juvenil sakız ağacı (Pistacia Lntiscus L.) sürgün kültürlerinde bazı elisitör uygulamalarının triterpenoid miktarları üzerine etkisinin belirlenmesi
    (Batman Üniversitesi, 2019-02-25) Kocabey, Gurbet; Tilkat, Engin
    Sakız ağacı (Pistacia lentiscus L.), antikanser, antifungal, antibakteriyal, antimikrobiyal, antienflamatuvar ve anti-helicobakter pylorii aktivitesi gibi daha pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan değerli sekonder metabolitleri içermesi bakımından tibbi ve ekonomik öneme sahip önemli bir bitkidir. Tez çalışmamızın amacını, juvenil sakız ağacı sürgün kültürlerine bazı elisitör uygulamaları ile antikanser ve antihelikobakter aktivite gösterdiği bilinen triterpenoidlerin (özellikle oleanonic asit, moronic asit, 24Z-masticadienonic asit, 24Z-isomasticadienonic asit, 24Z-masticadienolic asit, 24Z-isomasticadienolic asitin) biyoteknolojik yollarla miktarlarının arttırılabilmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda öncelikle yüzey sterilizasyonu tamamlanan P. lentiscus olgun tohumları 1 mg/l IBA destekli MS besi ortamında çimlendirilmiştir. Aksenik gövdelerin çoğaltımı, 1mg/l BAP, 0.5 mg/l GA3 ile destekli MS besi ortamında gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sürgünler farklı kimyasal elisitörlerin bulunduğu besi ortamlarına (E-vitamini, JA, MeJA, Tyr, Pyr, LPM, Mannan, Kitosan, Zimosan A, Peptigoglikan, P. atlantica ekstraktı, P. lentiscus ekstraktı, P. khinjuk ekstraktı, P. terebinthus ekstraktı ve P. vera ekstraktı) bir kültür periyodu süresince transfer edilmiştir. Ursonik Asitin genel olarak tüm uygulamalarda tespit edildiği, P. atlantica ekstraktı ve Peptidoglikan elisitör uygulamaları haricinde Ursonik Asit miktarında artış meydana geldiği görülmüştür. P. atlantica, P. terebinthus ve P. vera ekstraktı dışında tüm elisitör uygulamalarına ait ekstraktlarda farklı triterpenoid çeşitlerinin oluşumunun gözlendiği tespit edilmiştir. Morfolojik bakımdan ise, kontrol gruplarına oranla elisitör uygulanmış sürgünlerin sağlıksız, sararmış, kırmızımsı ve kahverengileşen gövde ve yaprak yapısına sahip olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Bazı ağır metal uygulamalarının ın vitro ortamda çoğaltılmış juvenil sakız ağacı (pistacia lentiscus l.) eksplantlarında triterpenoit miktarları üzerine etkisinin belirlenmesi
    (Batman Üniversitesi, 2018) Akkuş, Hatice; Ayaz Tilkat, Emine
    Bu çalışmada, geleneksel tıpta birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ve tıbbi olarak değerli sekonder metabolitleri içeren Pistacia lentiscus L. (Sakız ağacı) bitkisinin farklı konsatrasyonlarda bazı ağır metal (elisitör) uygulamalarının in vitro koşullarda bu bitkinin triterpenoit miktarları ve çeşidi üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda sakız ağacına ait olgun tohumlar 1mg/l IBA destekli MS besi ortamında çimlendirilmiş, elde edilen jüvenil sürgünler 1 mg/l BAP, 0.5 mg/l GA3 ile destekli MS besi ortamında prolifere edilmiştir. Aksenik stok materyallerden, yaklaşık 1 cm uzunluğunda alınan sürgünler 1, 2 ve 4 mg/l olmak üzere 3 farklı konsantrasyonda bakır nitrat, gümüş nitrat, nikel nitrat, kurşun nitrat ve kobalt klorür içeren 1 mg/l BAP ve 0.5 mg/l GA3 destekli MS besi ortamında kültüre alınmıştır. Kültür başlangıcından itibaren 28 gün sonra gövde ile yaprak kısımları oda sıcaklığında kurutularak etanol ekstreleri hazırlanmış ve LC-MS/MS ile GS-MS analizleri yapılmıştır. Ağır metal elisitasyonu sonucunda P.lentiscus L. yaprak ve gövde ekstrelerinin antikanser özelliği bilinen Ursonik, Moronik, Oleononik, Mastikadienolik, Oleonolik ve Ursolik asit triterpenlerine ait miktarlarının kontrol gruplarına oranla artış gösterdiği ayrıca kontrol grubunda bulunmayan bazı triterpenoit bileşiklerin de sentezlendiği tespit edilmiştir. Ağır metal elisitasyonunun jüvenil sürgünlerin kontrol grubuna oranla ortalama gövde sayısını ve gövde oluşturma kapasitesini azalttığı, ortalama gövde uzunluğunu ise arttırdığı belirlenmiştir.