Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    Devlet feminizmi ve Nezihe Muhiddi
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Keskin, Aslıhan
    Tarih, kadın ve erkeklerin ortak eylemlerinin bütüncül bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve evrensel olmayı hedefliyorsa bu ortak toplumsal deneyimin en önemli paydaşı olan kadınlar geçmişin sisli fotoğraflarının neresinde duruyorlardı? Tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güç olsa da 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak &`;aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Bu eser, toplumun yarısını oluşturan kadınların geçmişteki izlerini tespit etmeye çalışarak toplumsal tarihteki yerini teslim etmeye odaklanmıştır. Geçmişin sisli perdeleri aralandığında kadınlar, bazen eski Mezopotamya devletlerinin tapınaklarında birer rahibe ya da dolaylı yollardan ticaret yaparak hayatlarını kazanmaya çalışan edilgen tüccarlar olarak karşımıza çıkarken, bir başka metinde mesela bir Artuklu sarayında var olmaya çabalarken dikkatimizi çeker. Öte taraftan kadınlar tarihçiye bazen bir Osmanlı mahkemesindeki hak arayışında seslenirken, bir başka dönemde mesela 19. yüzyılda entelektüel birer birey olarak edebiyat dergilerinde görünür olur. Elinizdeki kitap, tarihin herhangi bir döneminde, herhangi bir coğrafyada kadınların ne işlerle uğraştıkları, sosyal hayatları ve gündelik yaşamlarının nasıl şekillendiği, sanatsal faaliyetleri ve entelektüel çevrelerinin var olup olmadığı, siyaset üzerindeki etkilerinin ne olduğu gibi sorulara verilen geniş spektrumlu cevapların yer aldığı önemli bir eserdir.
  • Öğe
    İstatistiklere göre 1927 yılında Diyarbakır’ın ekonomik yapısının dağılımı
    (Ensar Neşriyat, 2018) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    İnsanoğlunun barınma amaçlı mekan inşa etmesi başta fizyolojik temelli bir eğilim olsa da, zamanla mekâna farklı kazanımlar katarak, mekanı barınma ihtiyacının dışına taşan çok yönlü bir yapıya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm sonucunda çok geniş mekanlar olarak kabul edebileceğimiz şehirler ortaya çıkmıştır. Öte yandan, toplumların kendilerini bir mekan üzerinden var edip gerçekleştirdikleri düşünülecek olduğunda, insanlığın kendi arasındaki mücadelelerinin büyük bir kısmının bir mekana egemen olma mücadelesi olduğu görülür; bu yüzden, tarih, iktidarların olduğu kadar, mekanların da hikayesi olarak tanımlanır. Asur Kalesi, Diyarbakır Surları, Hevsel Bahçeleri, Birkleyn Mağaraları, 10 Gözlü Köprü, Hz. Süleyman Camii, Sipahiler Çarşısı, Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han, Gazi Köşkü, Cahit Sıtkı Tarancı Evi ve daha pek çok eser veya mekan, Diyarbakır’ın tarihteki serüveninin birer hikayesi sayılır. Mekan ve toplum arasındaki ilişki devamlılık arz eden bir ilişkidir. Toplum, insan ilişkilerinin yoğun olarak yaşandığı, kültürün içinde büyüdüğü ve karakterini kazandığı bir alandır. İbn-i Haldun’a göre toplum, “yatağı hiçbir zaman kurumayan bir ırmak” gibidir. Yatağında ilerlerken tepelere rastlar ve eğilmek zorunda kalır. Bu eğiliş bir şehir söz konusu olduğunda, o şehrin farklı kültürlerin etkisine uğraması veya farklı siyasi yönetimlerin güdümüne girmesi olarak değerlendirilebilir. Tarihi süreçte şehrin büründüğü kültürel ve siyasi kimlik, onu kimi zaman ilerleme ve kimi zaman da gerileme süreçlerine soksa da, şehrin öznesi olan toplum her zaman vardır ve sürekli yenilenerek kalıcılığını sürdürür.
  • Öğe
    Kars siyasal elitlerinin anatomisi (1923-1950)
    (İdeal Kültür Yayıncılık Ders Kitapları, 2019) İlyas, Ahmet
    Kars, Anadolu’nun Kafkasya'ya açılan kapısıdır. Anadolu ve Kafkasya coğrafyasının tarihsel süreçte yaşadığı gelişmeler, bu iki coğrafyanın kaderinin ortak bir noktada birleşmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Kars ise bu ortak noktanın temelini teşkil etmektedir. Elinizdeki kitap, Kars ve Güney Kafkasya ile ilgili literatüre katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Cenûbi Garbî Kafkas Hükümeti’nin Kuruluşunun 100. Yılı Münasebetiyle ortaya çıkan çalışmamızda eskiçağdan günümüze, Kars ve Güney Kafkasya coğrafyasında yaşanan siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal gelişmelerden kesitler sunulmuştur
  • Öğe
    Osmanlıdan Cumhuriyete ulus devlet retoriğinde toplumsal izdüşümler
    (Divan Kitap, 2018) İlyas, Ahmet; Demirci, Hüseyin Aliyar; Sambur, Bilal; Dalar, Mehmet; Şeyhanlıoğlu, Hüseyin; Çevik, Mustafa; Uçgan, Nuh; Bozan, Oktay
    Osmanlı İmparatorluğu Orta Asya, İslam, Mezopotamya, Anadolu, Kafkaslar ve Balkanlar siyasi kültürlerini yaklaşık bin yıl boyunca büyük bir başarıyla mezcetmiş ve dünyanın en karmaşık siyasi yapısına sahip olan bu bölgelerde Osmanlı Barışı adıyla anılan üst bir siyasal kültürü (Nizam-ı Kadim) oluşturmuş ve dört asır boyunca bu coğrafyada başarıyla uygulamıştır. 1789 yılından itibaren Avrupa'nın siyasi nüfuzu altına girmeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu, bu tarihten itibaren gittikçe artan oranda, Asya-İslam kaynaklı siyasal kültüründen uzaklaşmış ve 1923 yılından kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa siyasal kültürü esaslı siyasal hayata dâhil edilmiştir. Son yarım asırda yazılan Türkiye'nin siyasal hayatı konulu çalışmalara bakıldığında, bu çalışmalarda genel olarak Osmanlı siyasal kültürüne karşı oryantalist ve pejoratif olarak yaklaşıldığı görülmektedir. Bu çalışmada ise Türkiye siyasal hayatının en az son üç asrı ve siyasal hayatımızın kadim ve gizlenen öteki yüzü okutulmaya çalışılmıştır. Günümüzde başta Ortadoğu ve Balkanlarda yaşanan olaylara bakıldığında, Osmanlı Barışı'nın önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Çalışma bu sürece ve önümüzdeki siyasal hayata katkı sunmak amacındadır
  • Öğe
    Batman’da siyasal hayat
    (Eğitim Yayınevi - Bilimsel Eserler, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Batman, esasında 1990 yılında il merkezi statüsüne kavuşmuş genç bir şehirdir. Ancak Batman`ın içerisinde yer aldığı coğrafya, antik dönemlere kadar uzanan kadim bir medeniyetin geleneğini barındıran zengin bir coğrafyadır. Batman ve yöresi doğuyla batının kesiştiği önemli yollar üzerinde yer almasından dolayı Anadolu`ya etki etmiş tüm medeniyetlerin çekim noktasında yer almıştır. Tarihi metinlerde her ne kadar &`;Batman” adına rastlansa da bu ismin bir kent isminden ziyade Batman ve Garzan çayları arasında kalan coğrafi bir bölgeyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Tarihi kaynaklar Batman şehriyle ilgili doğrudan bilgiler sunmasa da günümüzde Batman ilinin birer ilçesi konumunda olan Hasankeyf, Beşiri, Gercüş, Sason ve Kozluk ilçelerinin geçmişte çok önemli birer yerleşim merkezi olduklarını göstermektedir. Bu bağlamda Geçmişten Günümüze Batman Tarih, Ekonomi, Siyaset, Kültür ismi ile ele alınan bu çalışma 14 bölümden oluşmakta ve her biri alanın uzmanları tarafından kaleme alınmış bulunmaktadır. Bu kitapta eski çağlarda, Ortaçağ`da ve Osmanlı döneminde Batman ve çevresi tahlil edilmiş, Batman`ın kentleşme ve nüfus hareketleri ile siyasal hayatı kaleme alınmıştır. On iki bin yıllık tarihi ile Batman ve kültür turizmi, ayrıca kültürel yapısı detaylandırılmıştır. Eğitimden sağlığa, bankacılık ve finans sektörüne, gelir dağılımı ile yoksulluk ilişkisine kadar birçok konu irdelenmiştir. Batman`da tarım, sanayi, enerji, spor gibi alanlar analiz edilmiş ve son tahlilde yatırım alanları ile genel anlamda Batman görünümü ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Bir siyasal kimlik olarak Şeyhlerin siyasal gücü
    (Bursa Akademi, 2018) İlyas, Ahmet
  • Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Doğu Akdeniz’e ilişkin dış politika çeşitliliği
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Enerjinin jeo-ekonomik ve jeo-stratejik bir değer olması küresel ve bölgesel aktörler için güce erişim ile gücü muhafaza etme manivelası olarak değerlendirmektedir. Küresel güç kayması (power shift) tartışmalarının arttığı bir süreçte Doğu Akdeniz`deki gelişmeler bölgesel ve küresel sistemik dönüşümlerin üretmiş olduğu belirsizlikeri daha da derinleştirmektedir. ABD, Rusya ve Çin`in küresel yönelimleri ile Türkiye, İsrail, Mısır ve Yunanistan`ın bölgesel düzlemde geliştirmeye çalıştıkları bölgesel ittifaklar sisteminin nihai noktada nasıl bir sonuç ortaya çıkaracağı belirsizdir. Bu kitap, Doğu Akdeniz bölgesinde cereyan eden gelişmeleri tarihsel, kavramsal, hukuki, ekonomik, diplomatik, askeri ve jeopolitik boyutlarıyla multi-disipliner bir düzlemde analiz eden bir çalışmadır. Türkiye`de bu konu ile ilgili çalışmaların az olmasından dolayı bu çalışmanın literatüre katkı sağylayacağı ve ışık tutacağı düşünülmektedir. Özellikle farklı disiplinlerde çalışan akademisyenlerin ortak ürünü olan bu kitap konu ile ilgilenenler için başvuru yapılacak bir eserdir.
  • Öğe
    Türkiye’de ulus-devlet inşa sürecinde Urfa 1923-1950
    (Çizgi Kitabevi Yayınları, 2017) İlyas, Ahmet
    Türkiye’nin en önemli yapısal problemlerinin başında Cumhuriyet’in dönüştürücü etkisinin rafine edilmesi gelmektedir. Bir elitist güruh tarafından yürürlüğe sokulmak istenen Cumhuriyet’e bağlı, Batılı ve seçkin toplum inşa etme süreci 1923-1950 yılları arasına damga vurmuştur. Özellikle topluma, Kemalizm’in altı okunun tanıtılması, anlamlandırılmasının yolu toplumsal mühendisliğin seyri içerisinden geçmekteydi. Bu dinamiğin uygulanması hem siyasal hem sosyal hem de kültürel kalkınmayla gerçekleşebilirdi. Kültürel kalkınma olan halkevleri; toplumu tanıma yolu olan nüfus sayımları ve toplumun politize edilmesi olan siyasal yaşam; Kemalizm uygulamaları arasında yer almaktadır. Elinizdeki bu kitap; 1923-1950 yılları arasında ulus-devlet uygulamalarının Urfa örneğinde incelenmesini kapsamaktadır.
  • Öğe
    Tek parti döneminde teşri-i masuniyet vakıaları
    (Berikan Yayınevi, 2019) İlyas, Ahmet
  • Öğe
    Diyarbakır’da 1950 seçimleri ve Milletvekili Ahmet Kamil Tayşi
    (Ensar Yayınları, 2018) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Modern dönemlerde göz ardı edilen İslâm şehrinin farklılıklar şehri olma özelliği, İslâm şehir teorilerinin merkezinde yer alması gereken bir özelliktir. Burada altı çizilmesi gereken ana mesele İslâm şehrinin salt bir Müslüman şehri olmadığıdır. Diyarbakır/Amid örneğinde olduğu gibi şehir, hem Hristiyan hem de Müslüman şehridir. Etnik olarak ise hem Süryani hem Ermeni hem de Kürt ve Türk şehridir. Bir İslâm şehri olarak Diyarbakır’da bütün bu dinî ve etnik unsurların kendine ait bir şeyler bulduğu ve şehri sahiplendiği bir geleneksel anlayış hâkimdir. Unutulmamalıdır ki bütün bunları bir araya getiren temel unsur, bütün çoklukları ve farklılıkları Allah’ın birliğinin veya tevhid düşüncesinin bir tezâhürü olarak gören anlayıştır. Bu aynı zamanda kesrette vahdeti bulan anlayışın sonucudur. Burada asıl olan farktır. Farklılığa müdahale etmek tanrısal bir rol üstlenme teşebbüsüdür. Bu yaklaşım çerçevesinde farklılıkların bir arada yaşaması İslâm şehrinin en belirgin özelliğidir.