2 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Öğe Kemalizmin propaganda araçları veya araçsızlığı(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016-11) İlyas, AhmetBu çalışmanın amacı 1930’lardan itibaren hâkim ideoloji konumdaki Kemalizm’in Türk siyasal ve toplumsal hayatındaki etkinliğini ortaya koymaktır. Çalışmada öncelikle Kemalizm’in bir ideoloji olup olmadığı, ardından kavramın ilk defa nerelerde kullanıldığı ve Kemalizm adına neler yapıldığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca “izm”ler dönemi olarak değerlendirilen 1930-1945 yılları arasındaki ideolojilerin yayılma alanlarıyla birlikte ele alınarak Kemalizm’in kendini yürürlüğe sokma argümanlarına da genişçe yer verilmiştir. Çalışmanın eksenini, Kemalizm’in yayılma sahasında kullandığı araçların toplum üzerinde ne kadar etkili olup olmadığı oluşturur. Söz konusu araçlar değerlendirilirken, o dönemin hâkim siyasal, toplumsal ve kültürel iklimi içerisindeki seyrine de dikkat edilmiştir. Ayrıca sosyal bilimler alanında problematik unsurlar içeren Kemalizm’in ideolojik aygıtlarının toplumsal alt yapısına da değinilmiştir. Çalışmada disiplinler arası bir dikkat gözetilerek kapsam itibariyle bir konu bütünlüğü oluşturulmasına gayret edinilmiştir. Bu çalışmanın önemli taraflarından biri de diğer ideolojilerde olduğu gibi Kemalizm’in de eğitim, sanat ve müzik gibi kültürleme öğelerini kendi tanımları içerisinde nasıl kullandığına işaret etmektir. Ayrıca siyasal kültür içerisinde Kemalizm’i kökleştirme çalışmaları da tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. Özellikle eğitim alanında Atatürk köşelerinin oluşturulması, Atatürk’ün ölüm yıl dönümlerinin resmileştirilmesi, onun adına romanlar, şiirler ve tiyatro oyunlarının yazılması önemli bir noktaydı. Bu noktadan yola çıkılarak Mustafa Kemal için sanat alanında heykellerinin yapılması, sokak, cadde ve bulvarlara onun adının verilmesi, Kemalizm’in somutlaştırılmasına yönelikti.Öğe Modern tarih arayışlarında toplum ve insan(İksad Publications House, 2017-11) İlyas, AhmetBu çalışmanın amacı, modern tarih arayışlarında gelinen son noktanın Türkiye özelinde incelenmesini içermektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde tarihsel vakaların sadece olanı olduğu aktarma iĢi eski çağlardan kalma bir ritüeldi. Bu yüzden modern tarih anlayışları bu ve buna benzer tarihsel yaklaşımlara yer verse de post-modern tarih felsefesi, olayları kuramsal, sezgisel ve analitik bir düzlem üzerine kurulmasını önemsemeye başladı. Bu çalışmanın ana parametrelerinden biri de modern tarih anlayışlarını geniş bir perspektif içerisinde ele almaktır. Tarihte birincil kaynakların kullanımı artsa da teori yaklaşımına olan özlem giderek depreşmeyi ortaya çıkardı. Bu özlem öyle ki tarihçilikte modern ve modernite deyimlerine yer vermek zorunda kaldı. Modern ve modernite kavramları tarihin işini kolaylaştırdığı gibi mekân ve zaman yönünde de değerlendirildiğinde iğne ile kuyu kazılan bir alan olması hasebiyle zorlaştırdığı da iddia edilebilir. Bu açıdan bakıldığında tarihin geldiği yeri ve önemi vurgulamak her zamankinden daha zor olmaya başladı. Bu çalışmanın önemli noktalarından biri de toplum merkezli tarihçiliğin, sanayi devrimi sonrası ilgilendiği konuların başında gelen toplumun geçirdiği evrimi ele almaktır. Çünkü eskiden savaşlar, antlaşmalar, siyasi dönemler tarihin konusu olurken, şimdi toplumun ana merkez olması yadırganmamalıdır. Özellikle kapitalist bir ifadeyle tarih topluma hizmet etmek zorundadır ifadesi, propagandist bir söylem değildir. Tarihinin sınırları daraldı demek de doğru bir yaklaşım olmaz. Tarih doğduğu yere döndü demek daha perspektifli bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Tarih anlayışındaki bu dönüşümün ana hatlarında insanın olması gerekli bir yaklaşımdı. Evet, prior tarihçilikte de insan vardı. Mamafih, insan kudretine uygun bir yaklaşım tasarlanmıştı. İnsanın daha çok soyutlandığı kavramların daha fazla anlamlaştığı bir felsefeden bahsedebiliriz. Özetle bu çalışmada tarihin konusu, zamanı mekanı olaylara bakış açısı ele alınarak tarih geldiği yer olan toplum merkezli tarihçilik bu çalışmanın ortak paydasıdır.