21 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 21
Öğe Yerel yönetimlerde karar süreçlerine katılımda sivil toplum kuruluşlarının rolü(Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2017) Kaypak, Şafak; Bimay, MuzafferGünümüzde, demokratik siyasal sistemlerin gelişmişlik ölçütü, sistemlerin siyasal karar süreçlerine yurttaş katılımına izin vermesine bağlıdır. Katılımın sadece oy verme davranışı olmadığı, bireylerin, karar alma süreçlerinin tümünü etkileme yönünde örgütlü olarak eylemlerde bulundukları bu süreçte; siyasal sistemlerin karşısında en önemli dengeleyici güç sivil toplum kuruluşları (STK) olmaktadır. Yerel yönetimlerin demokratikleşmesi yerelde bulunan sivil ya da sivil olmayan tüm örgütlerin işbirliğini gerektirmektedir. Bu işbirliği, yerel halkın ve onu temsil eden sivil toplum kuruluşlarının karar alma süreçlerine katılımıyla gerçekleşecektir. Bu çalışmada, bireyin taleplerinin yönetimlere iletilmesinde aracı olan STK’ların, vatandaşa en yakın yönetsel birimler olan yerel yönetimlerin karar süreçlerine etkileri sonuçlarıyla birlikte irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe Yerel yönetimlerde karar verme sürecine sivil toplum kuruluşlarının katılımı: Batman örneği(Batman Üniversitesi, 2017) Kaypak, Şafak; Bimay, MuzafferGünümüzde demokratik siyasal sistemlerin gelişmişlik ölçütü, siyasal sistemlerin karar süreçlerine katılıma izin vermesine bağlıdır. Katılımın sadece oy verme davranışı olmadığı ve bireylerin karar alma süreçlerinin tümünü etkileme yönünde örgütlü olarak eylemlerde bulundukları yeni süreçte, siyasal sistemlerin veya iktidarların karşısında en önemli dengeleyici güç kuşkusuz sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu çalışmada, bireyin taleplerinin yönetimlere iletilmesinde aracı olan sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşa en yakın düzeydeki yönetsel birimler olan yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine etkileri Batman özelinde ele alınmaya çalışılmıştır. Batman’daki sivil toplum kuruluşlarının yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde ne kadar etkin oldukları elde edilen veriler üzerinden yorumlanmaya çalışılmıştır.Öğe Spatial, social and environmental effects of forced displacement due to dam construction: The case of Hasankeyf(Harran Üniversitesi, 2021-01-24) Bimay, MuzafferTo meet the growing power and irrigation needs in the world and Turkey, to prevent terrorism, and due to sovereignty concerns on water management, recently dams have been frequently built, and the locations of villages, towns or cities within the areas covered by the dams built or being built are changing. Spatial changes made for compulsory reasons reveal many socio-economic, cultural and environmental problems and related discussions. This study aims to address the social, spatial and environmental impacts of the people of Hasankeyf, who have been living in thousands of caves and historical artifacts for thousands of years, as a result of their forced migration to the New Hasankeyf campus due to the Ilısu Dam and hydroelectric power plant built as a result of a public policy. In this field study, an interview were realized with 214 family members selecting randomly among 734 families who moved to New Hasankeyf, and the findings were obtained via this study were interpreted by making descriptive and relational analyzes. From the data obtained; It was determined that the families who settled in New Hasankeyf were against the dam since the beginning of the project, they were not consulted for the dam construction and the new campus, they lost their income due to the damaging of tourism sector, the destruction of agricultural areas.Öğe Karşılaştırmalı yerel yönetimler analizi: İngiltere ve Türkiye örnekleri(İdeal Kent Yayınları, 2020-09-30) Bimay, Muzaffer; Bulut, YakupSosyo-kültürel yapı açısından çok farklı olmakla beraber köklü devlet gelenekleri açısından oldukça fazla yönetim deneyimine sahip olan İngiltere ve Türkiye’nin yerel yönetim sistemini karşılaştırmayı amaçlayan bu çalışma, bu iki ülkede uygulanan yerel yönetim sistemlerini, yapı, görev ve yetkileri bakımından farklı ve benzer yönlerini, merkez yerel ilişkilerini, idari, mali, denetim ve özerklik boyutlarını, desantrilize düzeylerini ele almaktadır. Tarihsel süreçte ve günümüzde merkezîleşme ve yerelleşme tartışmalarının çokça yaşandığı bu ülkelerde yerel yönetimlere ilişkin yasal ve anayasal düzenlemelerin ne olduğu, uygulamada yerel yönetimlerin ne kadar etkin olduğu görev, yetki, kaynak, harcama düzeylerinin nasıl bir seyir izlediği ortaya konmaktadır. Ayrıca demokrasi açısından da yerel yönetimleri ne anlam taşıdığı ve bu ülkelerde yerel yönetimlerin demokratiklik boyutunun nasıl bir seyir izlediği de belirtilmektedir. Dolayısıyla çalışmada Türkiye ve İngiltere yerel yönetim sistemleri karşılaştırılmakta, benzer ve farklı yönleri ortaya konmaktadır. Bu bağlamda öncelikle yerel yönetimlerin günümüz yönetim sistemleri açısından nasıl bir anlam kazandığına kısaca yer verildikten sonra, dünyada yerel yönetimlerin nasıl bir gelişim sağladığı ve nihayetinde İngiltere ve Türkiye’de nasıl bir yerel yönetim sisteminin varlığı tartışılacaktır.Öğe Belediyelerde karar verme süreci: Batman örneği(Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2017) Eren, Veysel; Bimay, MuzafferGündelik yaşamamızda bireyler, gerek özel gerek iş hayatlarının her anında karar verme davranışı ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Kamu yönetiminde de yöneticiler için en önemli yönetsel faaliyet karar vermedir. Günümüzde hızla yaşanan ve toplumların siyasal ve yönetsel yapılarında köklü değişmelere yol açan gelişmelere aynı hızla uyum sağlayabilmek için karar vericilerin zamanında, hızlı, etkin ve rasyonel kararlar vermeleri gerekmektedir. Bu çalışmada, halka en yakın yönetim birimi olan belediyelerde karar alma süreçlerinin demokratik yerel yönetim anlayışı içerisinde nasıl gerçekleştirildiği ve bu karar süreçlerini etkileyen faktörlerin neler olduğuna ilişkin siyasal ve kurumsal boyutlar Batman Belediyesi örneğinde ele alınmaya çalışılmıştır.Öğe Çevre yönetiminde merkezi ve yerel yönetimlerin rolüne ilişkin bir değerlendirme(2021-01-15) Bimay, MuzafferSon iki yüzyılda dünyada, sanayileşme ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak artan ve farklılaşan çevre sorunları ve bu sorunlarla mücadele yöntemleri hep tartışılagelmiştir. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren küreselleşme ve buna paralel gelişen yerelleşme sonucu oluşan çevresel farkındalık ve yanı sıra çevre hakkının üçüncü kuşak kolektif haklar temelinde ele alınmaya başlanması ile çevre sorunları, hem devletlerin hem de uluslararası aktörlerin ilgilendikleri öncelikli konulardan biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, özellikle 1980’lerden itibaren ülkemizde de çevre yönetimine ilişkin gelişmeler hız kazanmış ve oluşturulan mevzuat ile çevre yönetimi, bakanlıklar ve taşra örgütlenmeleri aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Sonraki yıllarda, yerelleşme ile birlikte yerel değerlerin ve yerel aktörlerin önem kazanması, çevre sorunlarının halka en yakın birimler aracılığıyla çözülmesi anlayışını geliştirmiş ve çevre yönetiminde yerel yönetimler lehine “eksen değişimi” yaşanmıştır. Bu çalışma ile çevre yönetiminde merkezi ve yerel yönetimlerin değişen rolleri, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde ele alınmış ve günümüze kadar nasıl bir seyir izlediği de belirtilmiştir. Dolayısıyla çalışmada, hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı çevresel sorunlarla mücadelede merkezi ve yerel yönetimlerin görev ve sorumluluklarının dünyadaki gelişmelere paralel olarak nasıl değiştiğini teorik düzeyde yapılan analizlerle tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışmada çevre yönetimine ilişkin merkezi ve yerel yönetimlerin sorumlulukları, ilgili mevzuat kapsamında kendileri için çizilmiş sınırlar dahilinde tartışılmıştır. Bu bağlamda çevre ve çevreye ilişkin gelişmelere değinildikten sonra çevre sorunlarıyla etkin mücadele için çağdaş değerleri esas alan çevreye ilişkin bir yönetim modeli geliştirilmeye çalışılmıştır.Öğe Büyükşehir belediyelerinin sürdürülebilir çevre yönetim politikaları: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi örneği(2020-12-31) Bimay, Muzafferİnsanoğlunun gelecekte yaşamını sürdürebilmesinin en temel şartlarından birisi sürdürülebilir çevrenin sağlanmasıdır. Dünyada ve Türkiye‟de sanayileşme, nüfus artışı, kentleşme ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak son iki yüzyılda artan çevresel sorunlar, yerel, ulusal ve küresel toplumsal yaşamı tehdit eder hale gelmiştir. Kentlerde meydana gelen bu çevresel sorunları önlemede kimlerin hangi politikaları uygulayacağı ve yetki, görev ve sorumluluk açısından sınırlarının ne olacağı son dönemlerin önemli bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkmıştır. Buradan hareketle bu çalışma, hızlı nüfus artışı nedeniyle sürekli büyüyen kentlerin artan çevre sorunlarını çözmek ve bunu sürdürebilir hale getirmek için büyükşehir belediyelerinin ne tür politikalar uyguladıkları ve bu sorunlarla mücadelede yetki, görev ve sorumluluklarının neler olduğunu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi örneği üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Buna ek olarak, çevresel sorunlarla mücadelede dünyadaki ve ülkemizdeki sürdürülebilir çevre politikalarının gelişim seyrine değinilmekte ve büyükşehir belediyelerinin çevreye ilişkin görev, yetki ve sorumlulukları merkez-yerel ilişkileri bağlamında ela alınarak öneriler geliştirilmektedir. Çalışmada kullanılan bulgular, nitel veri toplama yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi‟nde çevre sorunlarıyla ilgilenen birimlerin yetkilileriyle yapılan görüşmelerden elde edilmiştir. Elde edilen bulgulardan, sürdürülebilir çevre konusunda Büyükşehir Belediyesinin görevleri kapsamında hizmet sunmayı içselleştiği, ancak sürdürülebilir çevreyi sağlamada yetki, görev ve sorumlulukları açısından sınırlı kaldığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla sürdürülebilir çevrenin kentlerde sağlanabilmesi için çevre konularındaki tüm görev ve yetkilerin büyükşehir belediyelerinde toplanılması gerektiği ayrıca belirtilmiştir.Öğe Küresel göç krizleri ve uluslararası göçlerin geleceğine ilişkin bir değerlendirme(Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, 2022-12-30) Bimay, MuzafferKüreselleşen dünyada adaletsiz dağılan ekonomi, iklim değişikliklerinden kaynaklanan çevresel sorunlar, uluslararası enerji kaynaklarının paylaşım mücadelesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan savaş ve çatışmalar uluslararası göçleri arttırmış ve büyük ölçüde şekillendirmiştir. Bu durumun, bugün olduğu gibi gelecekte de yeni göç krizlerine neden olacağı düşünülmektedir. Buradan hareketle yapılan bu çalışmanın amacı, toplumsal değişmenin en önemli katalizörü olan uluslararası göçün önümüzdeki yıllarda nasıl bir sürece evirileceğini ve hangi göç krizlerine sebep olacağını tartışmaya açmaktır. Bu tartışma çoğunlukla üç göç türü üzerinden gerçekleşen krizlere odaklanmıştır. Bunlar; küreselleşmeyle birlikte teknolojik ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak yapıla/yapılacak gönüllü göçler, savaş, iç çatışmalar gibi nedenlerle yapılan/yapılacak zorunlu kitlesel göçler ve küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliğinin neden olduğu/olacağı iklim göçleridir. Bu bağlamda yapılan çalışma, literatür tarama yöntemiyle teorik düzeyde hazırlanmıştır. Çalışma da, modern öncesi ve sonrası göç krizlerine ilişkin arka plan incelenmiş ve daha sonra muhtemel göç krizleri ve bu krizlere yönelik önlemler irdelenmiştir.Öğe Yerel katılım açısından kent ve kentli kimliği, kentsel aidiyet ve kentsel farkındalık düzeyi: Batman örneği(Cenk AKSOY, 2021-02-25) Bimay, MuzafferKentin ortaya çıkışı milattan öncesine dayanmasına rağmen kent ve kentli kimliğinin oluşturulması ve kentsel aidiyet ilişkisinin kurulması, kentsel katılım mekanizmalarının hayata geçirildiği 19. yüzyıla dayanmaktadır. Bu dönem, modern anlamda kentin tanımlandığı, kentin kentliler tarafından sahiplendiği, demokratik yerel yönetim ve katılım mekanizmalarının ortaya çıktığı, yerel kimliklerin farkına varıldığı sanayileşme sonrası dönemdir. Ancak sanayileşme sonrası kentlerin, sosyo-ekonomik ve kültürel olanakları sayesinde maruz kaldığı yoğun nüfus hareketleri nedeniyle kent ve kentli kimliğini korumak, yerel halkın kentsel aidiyet ve farkındalık düzeylerini diri tutmak gittikçe güçleşmiştir. Bu nedenle kentte yaşayanların, kentli hakları açısından, kentsel aidiyet duygusunu ve kentsel farkındalık düzeyini geliştirilebilmeleri için kente özgü davranış biçimlerini benimsemeleri ve yerel yönetim mekanizmalarında katılım olanağı bulmaları gerekir. Buradan hareketle yapılan bu çalışmanın amacı, son yüzyılda hızlı bir kentleşme süreci geçiren Batman’da, kentte yaşayan bireylerin yerel katılım ve kentsel hakları kullanmaları açısından kentsel aidiyet duygularını ve farkındalık düzeylerini incelemektir. Bu bağlamda yapılan saha araştırmasında nicel araştırma yöntemi kullanılarak araştırmanın hedef evrenini oluşturan ve Batman kentinde yaşayan kişiler içinden 18 yaşından büyük 238 katılımcı ile anket yapılmıştır. Anketler 2020 yılı içerisinde uygulamalı bir alan araştırması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan katılımcıların çoğunun çocukluk veya gençlik yıllarını geçirdikleri Batman’da, kentsel haklar bağlamında kentlilik bilincine sahip oldukları ve kentsel hakların farkında oldukları, ancak yerel katılım mekanizmalarının işlevsizliğinden kaynaklanan yetersiz katılım olanakları nedeniyle bu hakları kullanmada sorun yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla kent ve kentli kimliği açısından çoğu katılımcının kentsel aidiyet duygularının gelişmediği de söylenebilir. Çalışmada ayrıca kentsel bilinç düzeyinin geliştirilmesi için kentsel hakların kullanılmasına yönelik katılım olanaklarının genişletilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.Öğe Mardin Büyükşehir Belediyesi örneğinde yeni büyükşehir belediye modeli uygulamasının yerel halka yansımaları(İdeal Kent Yayınları, 2020-12-31) Bimay, MuzafferGünümüzde her geçen gün büyüyen kentlerin artan sorunları ve çeşitlenen ihtiyaçlarının karşılanması için yeni yerel yönetim modellerine veya var olanların revize edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de 1980'lerden sonra yasal ve anayasal bir zırha bürünen büyükşehir modeli 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun ile yeniden reforme edilmiş, ancak Kanun’un içerik ve uygulamasından kaynaklı ortaya çıkan tartışmalar günümüze kadar devam etmiştir. İşte bu çalışma, 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun ile büyükşehir statüsüne kavuşan Mardin’de, söz konusu Kanun’un yerel halka olan yansımalarını yapılan tartışmalar bağlamında ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu çerçevede Mardin’de yaşayan yerel halkın arada geçen sekiz yıllık zaman diliminde büyükşehir yerel yönetim modeline ilişkin yaklaşımları ve algıları irdelenmiştir. Bu bağlamda yapılan çalışma için nicel araştırma yöntemi benimsenmiş, teorik arka plandan sonra bulguların betimsel veya tanımlayıcı istatistikleri yapılarak yorumlanmıştır. Elde edilen verilerden yola çıkarak katılımcıların yeni büyükşehir modeline olumlu yaklaştıkları, ancak yetki, denetim, temsil ve katılım gibi birçok açıdan bu modeli yetersiz gördükleri söylenebilir. Ayrıca katılımcıların yeni büyükşehir modeline karşı olan tutumları ile demografik değişkenler arasında da istatiksel olarak anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla 6360 sayılı Kanun eskiye göre daha iyi gelişmeler ortaya koymuş olsa da özellikle uygulamada, merkez-yerel ilişkileri ile demokratik temsil ve katılım açısından beklentileri karşılamadığı ve bu yüzden Kanun’un yeniden reforme edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »