7 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Öğe Fuzûlî’de kadın güzelliği ve bu güzelliğin işlevi(Batman Üniversitesi, 2017-03) Bozkurt, KenanÖğe Bir “Rind-i Bî-Kayd”ın düşünce atlasına yolculuk (Şeyhülislâm Yahyâ’da Rindlik)(TYB Akademi, 2019-01) Bozkurt, KenanKlasik şiirin vazgeçilmez unsurlardan birisi olan rind, şâirlerin asırlarca kendilerini ifade etmek için başvurdukları kavramdır. Yoğun olarak işlenen bu kavram, eski kültürün bir parçasıdır ve tasavvuftaki hâl ve makamları ifade eder. Klasik kültürün ideal insan tipinin bir yansıması olduğu gibi rind, aynı zamanda bir zihniyetin de temsilcisidir. Bu zihniyet, kâlden ziyade hâle önem veren, içselleştirilmiş imanın yaşam tarzına dönüştüğü inançtır. Bu anlamda rinde atfedilen şarap içme, sarhoşluk, vurdumduymaz olma, anı yaşama gibi vasıflar, onun iman ve irfan yolundaki hâllerinin sembolik ifadeleridir. Bu çalışmamızda Şeyhülislâm Yahyâ’nın divanından hareketle şâirin hem rindlik düşüncesi ve hayat algısı hem de şiirlerinde yer alan şarap, felek, rind-zâhid çatışması, riyakârlığa karşı olma, kaza ve kadere boyun eğme gibi tasavvufta irfânî düşüncenin bir parçası olan kavramlar ele alınacaktırÖğe Osmanlı’da kitabın yazılış serüveni(Batman Üniversitesi, 2012-10) Bozkurt, KenanÖğe 16. Yüzyılda Sivrihisarlı bir müellif: Şaban-ı Sivrihisarî ve Firast-namesi(Sivrihisar Belediyesi, 2015-10) Bozkurt, KenanÖğe Şeyhülislâm Yahyâ’nın şiirlerinde püritenizm eleştirisi(Ubak Yayınevi, 2019-12-31) Bozkurt, KenanHer dönemin ruhunu yansıtan, ihtiyaçlarına cevap veren felsefî ve toplumsal eğilimler olmuştur. Bu eğilimler, insanların içinde bulundukları manevî sıkışmışlıktan ve boşluktan kurtarmayı amaçlarken geniş halk tabakalarını etkiledikleri gibi bazen de sadece dar bir kliğin yaşamında kendine yer bulmuştur. Geniş halk kitleleri arasında yayılan düşünüş ve yaşam tarzları, gayet rahat bir şekilde kendine yaşam alanı bulurken daha dar bir çevrede hayat bulan eğilimler ve yaşam tarzları pek de hoş karşılanmamıştır. Bu eğilimlerin mensupları hakaretlere, sürgünlere, hatta öldürülmeye maruz kalmışlardır. Sûfîlik de İslam âleminde zaman zaman hâkim çevre tarafından tacize uğrayan ve dar bir çevrede kabul gören manevî bir yaşam tarzıdır. Zahirî Sünniliğin hâkim olduğu bazı kesimlerin, iktidarı ele almasıyla kendini rint/ehl-i hal olarak kabul eden şair, mutasavvıf ve sûfîler, zaman zaman çok büyük sıkıntılara maruz kalmıştır. Bu radikal çevreler; Sühreverdî, Hallac-ı Mansûr ve Nesimî örneklerinde görüldüğü gibi çok acı felaketlerin yaşanmasına da neden olunmuştur. Benzer bir zihniyetin tezahürünü 17. Yüzyıl Osmanlısında da görmekteyiz. Osmanlı toplumunda Kadızâdelilerin iktidarda ağırlığını hissettirmeleriyle daha esnek bir dinsel formasyonu savunan mutasavvıflara karşı cephe açılmış, tekkeler yıktırılmaya çalışılmış, mutasavvıflar küfürle itham edilmiştir. Bu da Osmanlı toplumunun temel dinamiklerinden olan tekke ve medresenin karşı karşıya gelmesine neden olduğu gibi toplumda insanların kutuplaşmalarına ve birbirine karşı tahammülsüzleşmelerine de sebep olmuştur. Böyle bir dönemde şeyhülislâmlık gibi önemli bir makamda da bulunan Şeyhülislâm Yahyâ, Kadızâdelilerin bu dinsel dayatmalarını ve dini yorumlayışlarını tasvip etmeyerek insanı merkeze alan, aşk ve sevginin hâkim olduğu tasavvufî anlayıştan yana tavır almış ve bu anlayışın ideal tipi olan “rint” üzerinden kendini ifade etmiştir. Bu çalışmada dinsel bağnazlığın zirvede olduğu bir dönemde hem şair hem de şeyhülislâm kimliğine sahip olan Şeyhülislâm Yahyâ’nın dönemin radikal unsurları olan zâhit ve vaizlere bakışını şiirlerinden hareketle irdelenmeye çalışılacaktır.Öğe Cümle bilgisi(Sınırsız Kitap yayıncılık, 2015) Bozkurt, KenanÖğe Necâtî Bey’in şiirlerinde Türk kavramının kullanımı(Ubak Yayınevi, 2019-12-31) Bozkurt, KenanGünümüzde geniş bir coğrafyada yaşayan, kendine has dili, kültürü ve tarihi olan bir ırkın karşılığı olan Türk, tarihsel süreçte değişik anlamlar kazanmış ve farklı milletler tarafından bu sözcüğe anlamlar yüklenmiştir. İlk olarak Çin kaynaklarında “Tou-kiou” şeklinde yer alır. Çinliler, Türklerin yaşadığı coğrafyayı miğfere benzettiğinden Türk sözcüğünü, miğfer anlamıyla kullanmışlar. Bu sözcük, Türklerin ilk yazılı ürünü olan Göktürk Yazıtları’nda ise birçok milletin dilindeki “güç, kuvvet, töre” anlamıyla yer almıştır. Türklerin İslam dairesine girmeleriyle beraber Türk gulamlar, Arap ve Fars şiirinde bir güzellik unsuru olarak yer almıştır. Dönemin şairleri, bu gulamların güzelliğini, güzelliklerinin kendi üzerlerinde bıraktığı tesiri çeşitli hayal unsurlarıyla beraber kullanma yoluna gitmiştir. Ancak Türk gulamların güzelliğine yapılan övgülerde onların savaşçı, yağmacı, acımasız, kan dökücü yönüne de vurgu yapılmıştır. Türk sevgili tipi Osmanlı dönemi şiirlerinde de yaygın olarak kullanılmakla beraber, Osmanlı toplumunda Fatih’le beraber değişen idari ve siyasi çevre, devletin imparatorluğa ulaşması ve içine çok sayıda milletin dâhil olmasıyla Türk sözcüğü, şairler tarafından hem sevgili ve onun bazı vasıflarını anlatma sembolüyken hem de aşağılanmış, hor görülmüş bir milletin karşılığı olarak olumlu ve olumsuz anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır. Türk sözcüğünü, hem olumlu hem de olumsuz anlamlara gelecek şekilde kullanan şairlerden biri de 15. yüzyılın önemli şairlerinde Necâtî’dir. Bu çalışmada Türk sözcüğünün anlamı, Arap, Fars ve Türk şiirindeki kullanımı ele alındıktan sonra bu sözcüğün Necâtî’nin şiirlerinde kullanımı ve içerdiği anlamlar üzerinde durulacaktır.