Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 52
  • Öğe
    Musullu Levendî
    (Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2021) İçli, Ahmet
    Tespitlerimize göre ve bugüne kadar yapılan çalışmalar çerçevesinde, Musullu Levendî hakkında bilgi veren tek kaynak Sandukatu’l-Maarif olarak da anılan Bahru’l-Maarif adlı eserdir. Kendisi de iyi bir şair olan Kâsımî tarafından derlenen bu eser, Kasımî Mecmuası olarak da tanımlanmaktadır (İçli 2018). Miladi 1625 yılında tamamlanan eserde şiir örnekleri bulunan şairlerin büyük çoğunluğunu Musul ve Bağdat yöresi şairleri oluşturur. Levendî mahlaslı şairler üzerinde yaptığı akademik çalışmasında İçli (2020), bu mecmuadan hareketle şairi tanıtmış ve şiirlerinden örnekler vermiştir. Kâsımî Mecmuası’nda birçok şiirin başlığında şairlerin mahlasları ve onları tanıtıcı kısa bilgiler bulunmaktadır. Mecmuada bazı şiirlerin başında hem Levendî hem de Musullu Levendî ibaresi geçmektedir. Bu bilgiler çerçevesinde Musullu veya Musul’da yaşamış veyahut Musul ile özdeşleşmiş bir Levendî’den bahsetmek mümkündür. Şaire ait olan bilgiler ve şiir örnekleri Kasımî’nin verdiği bilgiler eksenlidir. Şairin doğum ve ölüm yılları hakkında elimizde net bir bilgi yoktur. Mecmuada Levendî’ye ait aşağıdaki dizelerde de şairin yaşlılığına dair izler bulunmaktadır:
  • Öğe
    Hanedanında aynı isimde iki farklı kadın dünya
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) Gördeğir, Ercan
    Tarih, kadın ve erkeklerin ortak eylemlerinin bütüncül bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve evrensel olmayı hedefliyorsa bu ortak toplumsal deneyimin en önemli paydaşı olan kadınlar geçmişin sisli fotoğraflarının neresinde duruyorlardı? Tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güç olsa da 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak &`;aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Bu eser, toplumun yarısını oluşturan kadınların geçmişteki izlerini tespit etmeye çalışarak toplumsal tarihteki yerini teslim etmeye odaklanmıştır. Geçmişin sisli perdeleri aralandığında kadınlar, bazen eski Mezopotamya devletlerinin tapınaklarında birer rahibe ya da dolaylı yollardan ticaret yaparak hayatlarını kazanmaya çalışan edilgen tüccarlar olarak karşımıza çıkarken, bir başka metinde mesela bir Artuklu sarayında var olmaya çabalarken dikkatimizi çeker. Öte taraftan kadınlar tarihçiye bazen bir Osmanlı mahkemesindeki hak arayışında seslenirken, bir başka dönemde mesela 19. yüzyılda entelektüel birer birey olarak edebiyat dergilerinde görünür olur. Elinizdeki kitap, tarihin herhangi bir döneminde, herhangi bir coğrafyada kadınların ne işlerle uğraştıkları, sosyal hayatları ve gündelik yaşamlarının nasıl şekillendiği, sanatsal faaliyetleri ve entelektüel çevrelerinin var olup olmadığı, siyaset üzerindeki etkilerinin ne olduğu gibi sorulara verilen geniş spektrumlu cevapların yer aldığı önemli bir eserdir.
  • Öğe
    Devlet feminizmi ve Nezihe Muhiddi
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Keskin, Aslıhan
    Tarih, kadın ve erkeklerin ortak eylemlerinin bütüncül bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve evrensel olmayı hedefliyorsa bu ortak toplumsal deneyimin en önemli paydaşı olan kadınlar geçmişin sisli fotoğraflarının neresinde duruyorlardı? Tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güç olsa da 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak &`;aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Bu eser, toplumun yarısını oluşturan kadınların geçmişteki izlerini tespit etmeye çalışarak toplumsal tarihteki yerini teslim etmeye odaklanmıştır. Geçmişin sisli perdeleri aralandığında kadınlar, bazen eski Mezopotamya devletlerinin tapınaklarında birer rahibe ya da dolaylı yollardan ticaret yaparak hayatlarını kazanmaya çalışan edilgen tüccarlar olarak karşımıza çıkarken, bir başka metinde mesela bir Artuklu sarayında var olmaya çabalarken dikkatimizi çeker. Öte taraftan kadınlar tarihçiye bazen bir Osmanlı mahkemesindeki hak arayışında seslenirken, bir başka dönemde mesela 19. yüzyılda entelektüel birer birey olarak edebiyat dergilerinde görünür olur. Elinizdeki kitap, tarihin herhangi bir döneminde, herhangi bir coğrafyada kadınların ne işlerle uğraştıkları, sosyal hayatları ve gündelik yaşamlarının nasıl şekillendiği, sanatsal faaliyetleri ve entelektüel çevrelerinin var olup olmadığı, siyaset üzerindeki etkilerinin ne olduğu gibi sorulara verilen geniş spektrumlu cevapların yer aldığı önemli bir eserdir.
  • Öğe
    XVII. Yüzyılda Gabele Tuz Pazarı ve Bosna Beylerbeyliğinin tuz ihtiyacının karşılanması
    (Kitabevi Yayınları, 2020) Türkmen, Mustafa Nuri
    Pazar Kitabı; Göktür-Hun dönemi pazarlarını, Osmanlı dönemi pazarlarını, yabancı seyyahların gözüyle pazarlarımızı, günümüz pazarlarını; pazar, panayır, ordu pazarı, at pazarı, tuz pazarı, bit pazar gibi pazarların özelliklerini incelemektedir. Pazarın da bir hukuku vardır, ilişkileri denetleyen etik kuralları vardır. Malını pazarlayan pazarcının dili ve pazarlık dili sözlü kültürümüzün bir bahsidir. Türküler ve divan edebiyatı da pazarlardan söz etmiştir, pazar metaforunu kullanmıştır. Bulgaristan’da pazar kelimesi içeren yer adları Bulgar idarenin “Dağ, taş, yamaç, bayır ve köy-kent, ne kadar Türkçe yer adı varsa değiştirilecek ve Osmanlıların kalıntıları temizlenecektir” emriyle haritadan silinmiştir
  • Öğe
    CHP Dönemi Seyhan (Adana) Kadın Milletvekilleri ve meclis çalışmaları (1935-1950)
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İdem, Tekin
    Tarih, kadın ve erkeklerin ortak eylemlerinin bütüncül bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve evrensel olmayı hedefliyorsa bu ortak toplumsal deneyimin en önemli paydaşı olan kadınlar geçmişin sisli fotoğraflarının neresinde duruyorlardı? Tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güç olsa da 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak &`;aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Bu eser, toplumun yarısını oluşturan kadınların geçmişteki izlerini tespit etmeye çalışarak toplumsal tarihteki yerini teslim etmeye odaklanmıştır. Geçmişin sisli perdeleri aralandığında kadınlar, bazen eski Mezopotamya devletlerinin tapınaklarında birer rahibe ya da dolaylı yollardan ticaret yaparak hayatlarını kazanmaya çalışan edilgen tüccarlar olarak karşımıza çıkarken, bir başka metinde mesela bir Artuklu sarayında var olmaya çabalarken dikkatimizi çeker. Öte taraftan kadınlar tarihçiye bazen bir Osmanlı mahkemesindeki hak arayışında seslenirken, bir başka dönemde mesela 19. yüzyılda entelektüel birer birey olarak edebiyat dergilerinde görünür olur. Elinizdeki kitap, tarihin herhangi bir döneminde, herhangi bir coğrafyada kadınların ne işlerle uğraştıkları, sosyal hayatları ve gündelik yaşamlarının nasıl şekillendiği, sanatsal faaliyetleri ve entelektüel çevrelerinin var olup olmadığı, siyaset üzerindeki etkilerinin ne olduğu gibi sorulara verilen geniş spektrumlu cevapların yer aldığı önemli bir eserdir.
  • Öğe
    XVI. Yüzyıl Prizren Sancağı Dirlikleri
    (İksad Publications House, 2020) Alaca, Hanife
  • Öğe
    Tombstones in dervish lodge structure of the Salihiyye gardens in Hasankeyf
    (Berikan Yayınevi, 2020) Balta Avut, Hatice
    This book comprises of original studiesof scientists and researchers working in different disciplines of social sciences who responded to the call of Berikan Publishing House, which has been operating for more than two decades, to create an academic book to be published in foreign language through the agency of Prof. Osman Köse, an academician at the Police Academy. Scientists and researchers from Turkey, Azerbaijan and Russia applied for the call of Berikan Publishing House with ten English, two Persian, one Arabic and two Russian studies. Each study is classified according to the disciplines. In this respect, the book contains fifteen original studies from the disciplines of archaeology, history, art history, philology and international relations. Of those fifteen studies conducted by the academicians and the researchers, five are in art history, four are in history, three are in philology, two are in archaeology and one is in international relations. The original studies which enrich the existing literature and were conducted with an objective and innovative approach by the scientists and researchers have brought forth this interesting book. In this respect, this book is important as it is expected to lead to future interdisciplinary studies and to light the way for them. This book comprising of reviews and research articles is a gift to the world of science by its authors who worked in due diligence, commitment and firm intention. I would like to present my endless thanks to each of them for their precious efforts. To my workmates who put their efforts in editing and reduction stages and to the employees of the Berikan Publishing House who did a great job in the design, printing and publishing of the book, I really appreciate your contributions. Intended this book primarily to help the researchers and add to the science from a new angle.
  • Öğe
    Orhan Şaik Gökyay'ın şiirlerinde şehadet
    (Kesit Yayınları, 2021) Korkmaz, Ferhat
    Türk-İslam tarihi açısından oldukça önemli bir yer tutan şehadet anlayışı, Halk, Klasik ve modern şiirimizde geniş bir şekilde karşılığını bulmasına rağmen bugüne kadar müstakil bir çalışmaya konu olmamıştır. Türk Şiirinde Şehadet adlı kitap, bu kültüre az da olsa ışık tutmak amacıyla kaleme alınmış; Türkiye'nin farklı üniversitelerinde görev yapan ve alanında uzman olan on dört akademisyenin konuyla ilgili titiz çalışmalarının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. TBMM tarafından kabul edilişinin 100. Yıldönümü vesilesiyle İstiklal Marşı'mızın ebedi varlığına ve tüm aziz şehitlerimize ithaf edilen bu çalışmada; Halk, Divan ve Tanzimat şiirinde ve bu hususta öne çıkan; Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Arif Nihat Asya, Abdürrahim Karakoç, Yavuz Bülent Bakiler, Orhan Şaik Gökyay, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Dilaver Cebeci gibi şairlerde "şehit, şehadet, şehitlik" kavramları geniş bir perspektifte ele alınmıştır. Türk şiirinin şehadete bakışı elbette bunlarla sınırlı değildir. Birçok devlet kurmuş, bilhassa Osmanlı Devleti'nin öncülüğünde İslamiyet'in bayraktarlığını üç kıtaya yaymış, vatanı ve milleti için canını feda etmekten çekinmemiş, şehadeti "bir gül bahçesine girercesine" kabullenmiş ve ona büyük değer vermiş bir milletin şiirininde elbette binlerce "şehit" saklıdır. Bizim burada gayemiz, Türk şiirinde "şehit, şehadet, şehitlik" gibi kavramları genel hatlarıyla ortaya koyarak aziz şehitlerimizi bir nebze de olsa yâd edebilmek; toprağın "altındaki binlerce kefensiz yatanı" yeniden idrak edebilmek ve bu hususta çalışma yapacak bilim insanlarında veya meraklı okuyucularda bir nebze olsa bir kanaat uyandırmaktır.
  • Öğe
    Mehmet Akif Ersoy’un istibdat ve meşrutiyet yönetimlerine bakışı
    (İksad Publications House, 2020) Karlangıç, Osman
    İslam dini ile felsefeyi bütünleştiren el-Fârâbî, Hak yolunda yalnız yaşamayı tercih ederek, hiç evlenmemiş ve mal mülk edinmemiştir. Öğrencilerine de dünyevî ve nefsanî zevklerden uzak, çalışkan, iradeli, doğruyu, erdemi ve ilimi arayan, üstün zekâ ve kavrayışa sahip bir insan olmaları gerektiği konusunda, nasihatlarda bulunmuştur. “Kitabu’l-Musiki’l-Kebir” isimli eseri 1930’da Paris’te basılıp yayınlanmış ve çeşitli dillere çevrilmiştir. Müziğin ruh sağlığı üzerinde etkileri üzerinde çalışmış, makamların psikolojik etkilerini tespit etmiştir.
  • Öğe
    Orhan Akbal öykülerinde suçluluğa evrilen varoluşçu izlekler
    (Çolpan Kitap, 2021-09-03) Zariç, Mahfuz
    Varlık ve oluş, felsefenin temel konularındandır. Kişinin kendini nasıl bir süreçte var ettiği ve gerçekleştirdiği sorunu, farklı paradigmalarla sürekli tartışılmıştır. Tartışmanın yoğunluğu ve mutlak bir sonuca ulaşılamaması, varoluş sorununun evren, doğa, toplum ve insanlarla girilen ilişkilerle belirginleşmesinden kaynaklanır. Kendini bir varlık olarak ilişkilerde fark eden özne, kurduğu her ilişkide kendi imgesinin bütünlüğünü gözetir. Bu durum, özgürlük düşüncesini veya insanın özgür olup olamayacağı sorununu doğurur. Böylece varoluşu dinamik bir süreç olarak biçimlendiren kaygı ortaya çıkar. Öznenin görünme veya belirme durumları, bir insan teki veya birey olarak onun varlığını bildirir. Bilim ve teknolojideki yenilikler ve bunlara bağlı olarak değişen toplumsal koşullar, bireyin kaygısını arttırdığı gibi, onun kendini gerçekleştirmesine alan da açar. Birey, değişen koşullarda kendi sınırlarını da keşfeder. Günah Evinin Gölgeleri - Kurguda Varoluşsal Suçluluk, edebiyat metinlerinde varoluşun izlerinin suçluluk sorunu bağlamında incelendiği bir çalışma. Bununla birlikte, kitapta, varoluşun felsefî boyutuna da alan açılarak sorun buradan kazanılan dikkatle değerlendirilmekte. Kitapta yazıları yer alan on dokuz akademisyen ve yazar, Kierkegaard'dan Jean Paul Sartre'a, Heidegger'den Nietzsche'ye, Camus'den Cioran'a, Hesse'den Sadık Hidayet'e, Yunus Emre'den Can İren'e, Melih Cevdet Anday'dan Oktay Akbal'a, Tezer Özlü'den Ayfer Tunç'a açılan geniş bir yelpazede, varoluşun kurgusal haritasını çıkarıyo