6 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Öğe Hasankeyf İmam Abdullah Zaviyesi konservasyon ve restorasyon çalışmaları(Batman Üniversitesi, 2016) Eliüşük, Mevlüt; Akgönül, Mustafa SerdarHasankeyf Antik Kenti sınırları içindeki İmam Abdullah Zaviyesi, Eyyubi Meliki el-Melikü’l Muvahhid Takıyyeddin Abdullah tarafından 1249-1294 yılları arasında inşa edilmiştir. Zaviyenin mevcut haliyle yapısal sorunlarından dolayı, neredeyse çökme durumuna gelen bölümlerinin sağlamlaştırılması için 2010 yılında Hasankeyf Kazı Başkanlığı’nca ‘Acil Önlem ve Takviye Projesi’ hazırlatılmıştır. Hazırlanan proje Ilısu Baraj Projesi kapsamında 2012-2013 yılları arasında tamamlanmıştır. Konservasyon ve restorasyon çalışmalarında ilk olarak yapının dış yüzeyindeki çimento esaslı harç ve sıvalar temizlenmiştir. Bu çalışmanın devamında ise yapının duvar ve kubbesinde destekleme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda ise hazırlanan koruma raporu ile uyumlu olarak kireç, cas ve taş tozundan oluşan harç kullanılmıştır. Kubbede yapılan çalışmalarda mevcut haliyle daire formlu kasnağa sahip olan kubbenin ilk inşasında sekizgen bir kasnağa sahip olduğu anlaşılmış ve mevcut izler doğrultusunda kubbe kasnağının restorasyonu tamamlanmıştır. İmam Abdullah Zaviyesi çalışmaları aslına uygun olarak tamamlandıktan sonra her 6 ayda bir gözlem yapılmış ve kubbede özellikle kış aylarından sonra bakıma ihtiyaç oluştuğu saptanmıştır.Öğe Petrol arama çalışmalarında kullanılan jeofizik yöntemlere genel bir bakış(Batman Üniversitesi, 2012) Alpaslan, Nuray; Koca, DeryaPetrol, yer altında doğal hali ile sıvı halde bulunan ve atmosferik koşullardan etkilendiğinde de sıvı halde bulunan bir hidrokarbon karışımıdır. Kimyasal ve görünüm olarak koyu sarı, yeşil, haki, kahverengi, koyu kahverengi ve siyah olabilir. Petrol, uzun jeolojik süreçlerde karmaşık fiziksel ve kimyasal işlevler sonucunda oluşmuştur. Petrol aramalarında uzmanların ana hedefinin petrol kapanlarının saptanması olduğu açıktır. Petrol aramacılığında ilk evre, hidrokarbonların mevcut olabileceği jeolojik açıdan uygun yerleri tespit etmektir. Bu aşamada havadan ve uzaydan çekilmiş fotoğraflardan sıklıkla yararlanılır. Petrol aranacak yörenin öncelikle sedimanter (çökel-tortul) kayalardan oluşması gereğinin yanı sıra, petrol oluşturmuş olması muhtemel ana kayanın, oluşan petrolün içinde birikebileceği hazne kayanın, hazne kayanın içinde petrolü kapanlayıp, kaybolmasını önleyecek örtü kayanın varlığı gibi hususlar öncelikle göz önünde bulundurulur. Bu çalışmada, petrol aramada kullanılan jeofizik yöntemler üzerinde durulmuştur. Yerkabuğunun çeşitli fiziksel özelliklerini ölçen, başta sismik olmak üzere gravite, manyetik gibi jeofizik etütler petrol arama çalışmalarında kullanılmaktadır. Yeraltındaki hidrokarbon birikintilerini bulmak için en çok kullanılan yöntem olan sismikte; suni bir kaynaktan yeraltına gönderilen ses dalgaları çeşitli kayalardan yansıyarak yeryüzüne döner ve jeofon adı verilen aletlerle kaydedilirler. Bu kayıtlar bilgisayar programları ile işlenerek yorumlanır ve muhtemel petrol birikintilerinin yerleri tespit edilir.Öğe Azerbaycan’ın ilk uzman restoratörü Ferhat Hacıyev (Sanat faaliyeti ve ülke restorasyonu tarihindeki yeri)(Batman Üniversitesi, 2013) Hasanova, RagsanaAzerbaycan’ın geleneksel el sanatları, halkımızın tarihi kadar eski ve çok zengindir. Kobustan kaya tasvirleri, prehistorik dönem sanatının ilk örnekleri olup, bunu izleyen dönemlerin müzelerde sergilenen seramik, metal, cam ve oyma sanatı örnekleri ile özellikle Ortaçağ’da dünyaca ün yapmış Tebriz’in dokuma ve minyatür sanatının ünik eserleri, tarih ve kültürümüzün zenginliğinden haber vermektedir. Azerbaycan’da ilk müze 1920 yılında, Bakü’de kurulmuştur. Müzecilik tarihi oldukça eskiye dayanan ülkede depolanan eser sayısı, malzeme, tür ve yapım tekniğinden kaynaklı çok çeşitlidir. Dolayısıyla, böylesine zengin eserleri depo ve arşivlerinde bulunduran Azerbaycan, elbette, eserlerin korunması ve sergilenmesi konusunda ilk yıllarda ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Bu anlamda, müze eserlerinin restorasyonu, Azerbaycan’da geçen asrın 50’li yıllarında yaşamış, yeteneği ile dikkat çeken eşsiz ressam ve restoratör, Ferhat Hacıyev İbrahim oğlu ile başlamaktadır.Öğe Batman İli Gültepe Mahallesi yeraltı yapısının sismik ve elektrik özdirenç yöntemleri ile incelenmesi(Batman Üniversitesi, 2014) Öncül, Nuray; Alpaslan, NurayBu çalışma kapsamında; Batman ili, Gültepe mahallesinde yapılaşma nedeniyle bina temelinin oturacağı yerleşim alanındaki jeolojik formasyonlarının fiziksel özelliklerinin ve yeraltı yapısının ortaya çıkartılması amacıyla jeofizik ve geoteknik araştırmalar yapılmıştır. İki noktada sismik kırılma ve Schlumberger elektrot dizilimli Düşey Elektrik sondajı (DES) yapılarak, yer elektrik kesitleri elde edilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde, tabakaların sismik hız değerleri belirlenerek, sismik hız değerleri açısından üç farklı ortam tespit edilmiştir. Birinci ve ikinci ortamlar, gevşek zemin yapısı özelliklerini taşımakla birlikte, üçüncü ortam sıkı birimleri temsil etmektedir. Yapılan DES çalışması da sismik profillerde elde edilen sonuçları desteklemiştir. Sahada yapılan DES çalışması sonucunda elde edilen düşük özdirenç değerleri altıncı metrede yeraltı suyu olabilirliğini göstermektedir. Bu çalışmada, yapının zemin yapı etkileşimi irdelenmiş, Batman ili kent merkezinde ortaya çıkan zeminsel problemlerin belirlenmesi ve bu problemlere yönelik önlemler alınması önerilmiştir.Öğe Siirt- Pervari-Çobanören Köyü kuzeydoğusunda meydana gelen kaya düşmesinin mühendislik jeolojisi kapsamında değerlendirilmesi(Batman Üniversitesi, 2016-01) Balcı, Mehmet Can; Alpaslan, NurayZeminlerin ve/veya kaya kitlelerinin yerçekimi kuvveti etkisi ile yamaçlardan veya şevlerden aşağıya doğru yavaş veya hızlı bir şekilde hareket etmesi ile kayma ve akma hareketleri meydana gelir. Bu çalışmada sunulan kitle hareketi; Siirt İli Pervari İlçesi Çobanören köyünde meydana gelen kaya düşmesidir. Oluşan kitle hareketinin nedenleri ve inceleme alanına olan etkileri değerlendirilmiştir. Yerinde yapılan ölçümler ile inceleme alanının hakim topoğrafyasını eğim açısı 45-500 arasında değişen yamaçların oluşturduğu belirlenmiştir. Bu yamaçların genel itibariyle orta derecede bozunmuş, bol kırık ve çatlaklı serpantinitlerden (ofiyolitik kayaç) oluştuğu tespit edilmiştir. Serpantinitler jeolojik ve mineralojik olarak bozunma potansiyeli yüksek, oldukça düşük dayanımlı kayaçlar olarak bilinmektedirler. Yamaç üzerinde yapılan gözlemlerde serpantinit birimlerinden çeşitli etkenlerle (iklimsel nedenler ve tektonik deformasyonlar) ayrılıp kopmuş olabileceği düşünülen iri-oldukça iri kaya blokları ile yamaç molozları görülmüştür. Bölge genel tektotik yapısı, jeolojik ve morfolojik özellikleri bakımından aktif heyelan bölgesi olarak bilinmektedir. Bölgenin bu özelliklerinden dolayı yamaçların ve yamaçlarda yer alan kaya bloklarının her an harekete geçebilecek potansiyelde oldukları tespit edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlara göre, düşmenin meydana geldiği alanın mühendislik hizmeti uygulanarak iyileştirilmesinin ve gerekli görülmesi halinde kamulaştırılarak daha güvenli hale getirilmesinin olası bir can ve mal kaybı riskini ortadan kaldıracağı ve daha ciddi kayıpların önüne geçilebileceği düşünülmektedir.Öğe Zemin sıvılaşması ve mekanizması(Batman Üniversitesi, 2013) Alpaslan, NuraySıvılaşma, deprem sırasında zemin hasarlarına neden olan en önemli faktörlerden biridir. Zeminin adeta bir sıvı gibi davrandığı olaydır. Zeminde farklı türlerde deformasyonlara neden olan sıvılaşma, yerleşim alanlarında meydana gelmesi halinde, yapıları olumsuz yönde etkileyerek önemli derecede hasara yol açabilmektedir. Sıvılaşma, zeminin mukavemeti ve sertliğinin deprem titreşimleri ya da diğer hızlı yüklenme ile azaldığı durumda oluşan bir olgudur. Sıvılaşma ve onunla ilişkili olgular çeşitli tarihlerde tüm dünyada meydana gelmiş depremlerde ortaya çıkan çok büyük hasarın nedeni olmaktadır. Bu çalışmada sıvılaşmanın mekanizması ve zemin sıvılaşma potansiyelinin değerlendirilmesi üzerinde durulmuştur. Zemin sıvılaşma potansiyelinin değerlendirilmesinde birçok ampirik bağıntı, analiz ve yöntemler bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan sıvılaşma hesaplamalarında S Dalga Hızı ve SPT (Standart Penetrasyon) arasındaki ilişkinin belirlenmesi oldukça önem kazanmıştır.