Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 4 / 4
  • Öğe
    Geç Antik Çağ’da bir kırsal yerleşim : Dede Harabeleri
    (Ege Yayınları, 2019) Kozbe, Gülriz; Caner, Eyüp; Güngör, Akarcan
    MÖ 3. yüzyıl ile MS 7. yüzyıl sonuna dek yaklaşık 1000 yıl iskân görmüş olan Dede Harabeleri, bu süreç içerisinde tarımsal üretime yönelik kırsal bir yerleşim olarak varlık göstererek Hellenistik Dönem’den Geç Antik Dönem’e kadar bu kimliğini kesintisiz korumuş olmalıdır. Gerçekleştirilen kurtarma kazıları sonucunda, yerleşimde en az beş ayrı mimari tabakanın oluştuğu ve erken dönemden geç dönemlere doğru yerleşimin sınırlarının sürekli genişlediği tespit edilmiştir. Ağırlıklı olarak tarımsal üretime yönelmiş kırsal bir yerleşim şeklinde tanımlanmakla birlikte; Dede Harabeleri’nde yaşayanların standart bir yaşam tarzı içinde, standart tek bir iş koluyla meşgul olmadıklarını; tarımsal üretimin yanı sıra dokumacılık, hayvancılık ve maden işçiliği gibi birden fazla faaliyeti aynı anda gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz. Dede Harabeleri’nde “işlevsellik” her zaman ön plandadır. Yaşam tamamen üretime yönelik faaliyetler çerçevesinde şekillenmiş ve bu durum yerleşim dokusunun tamamına nüfuz etmiştir. Burada mimari, devşirme malzemenin yanı sıra doğadan elde edilen tüm malzemeler, hiçbir işleme tabi tutulmadan gelişigüzel kullanılarak şekillendirilmiştir. Gerek kullanılan seramikler; gerekse mimari sadece araç olarak görülmüş; amaç ise her zaman pratik üretim olmuştur. Türkiye’de kırsal yerleşim arkeolojisi açısından bugüne dek yapılan araştırmaların yetersiz olması nedeniyle barındırdığı kırsal nüfusun dinamik ve üretken yaşamını ortaya koyan Dede Harabeleri bu açıdan Geç Antik Çağ arkeolojisinde farklı bir yere sahip olacak eşsiz bir laboratuvar görünümündedir.
  • Öğe
    Urartu’nun depremle uyumu: Ayanis örneği
    (Ege Yayınları, 2021-03) Caner, Eyüp; Beşikçi, Buket
  • Öğe
    Anadolu-Gürcistan ekseninde erken Transkafkasya kültürü’nün pastoralizmi
    (Bilgin Kültür Sanat, 2020-06) Koçerdin Öztürk, Emsal; Sezer, Vedat
    Anadolu toprakları tarihin hemen her döneminde önemli kültürlere, uygarlıklara ve topluluklara hem yurtluk yapmış hem de geçiş rotası olmuştur. Bu durumun temel sebebi söz konusu toprakların sahip olduğu olağanüstü konumudur. Bu özellikli lokasyonda en büyük paylardan birini de dağlık Doğu Anadolu toprakları alır. Doğu Anadolu Bölgesi Mezopotamya, İran, Kafkaslar ve Orta Anadolu gibi çok önemli kültür bölgeleri arasında kilit bir konuma sahiptir. Bu bölgelerin birbirleri ile bağlantısı her zaman bu zorlu coğrafya üzerinden gerçekleşebilmiştir. Bu nedenle de bölge hiçbir zaman önemini yitirmemiştir. Gürcistan, Azerbaycan, Nahcivan, İran ve Ermenistan gibi bölge ülkeleri antik çağdan itibaren Anadolu ile birlikte birçok kültür ve medeniyete ortak olarak ev sahipliği yapmıştır. Bu bakış açısı ile arkeolojik çerçevede Erzurum Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından 'Anadolu-Güney Kafkasya İlişkileri Araştırmaları Dizisi' adı altında çalışmaların ve yayınların yapılmasına karar verilmiştir. Bu araştırma dizisinin ilk yayınını aşağıda detaylı bilgisi verilecek olan Anadolu - Gürcistan İlişkileri eksenli bir uluslararası sempozyumda sunulan bildirilerin kitabı oluşturmaktadır. 2018 Ekim ayında gerçekleştirilen bu sempozyum kapsamında yedi farklı ülkeden yüzden fazla katılımcı bilimsel sunumlarını yapmıştır. Bu organizasyonla ülkemizin komşu ülke halkları ve kültürleri ile olan etkileşimlerinin gerek kültürel gerekse de bilimsel anlamda geniş kitlelere duyurulması amaçlanmıştır. Sempozyumda katılımcılar Arkeoloji, Sanat Tarihi, Tarih, Coğrafya gibi bilim alanlarından Tanıtım Metni