3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Güzel sanatlar dalı olarak matematik(Batman Üniversitesi, 2012) Cereci, Sedatİnsan doğasının temelinde yer alan ve pek çok doğal varlık için temel oluşturan matematik, tarihte başlı başına bir sanat olarak değerlendirilmiş ve insan yaşamına, yaşamı düzenleyen ve güzelleştiren bir sanat olarak uyarlanmıştır. Büyük İskender'in ölümünden (İ.Ö. 323), İskenderiye’nin Araplar tarafından ele geçirilişine (642) kadar dokuz yüzyılı aşkın bir süre etkinlik gösteren İskenderiye Matematik Okulu başlangıçta, klasik çağın matematik bilgilerini Aristotelesçilerin tüm bilgileri birleştirme ve düzenleme girişimine benzer bir biçimde sistemleştirmek amacını taşıyarak matematiği bir sanat olarak ele almıştır. O sırada, Hellenistik kültürün başlıca merkezi olan İskenderiye ve Museum'a bağlı matematik okulu, kuruluşunun ilk yüzyılında yoğun ve parlak bir etkinlik göstermiş, aritmetikten geometriye kadar matematiğin pek çok alanını diğer bilim dallarının temeli olarak araştırmıştır. Temel sorun, matematiğin evrenin yapısının ve devinimlerinin temelindeki doğal bir unsur olarak değil, dar bir alandaki formül ve işlemlere dayalı bir konu olarak algılanmasıdır.Öğe Küreselleşen Türk Sineması’nda Çeşitlilik Sorunu: Etnik Unsurlar(Batman Üniversitesi, 2013) Cereci, SedatOrtak paylaşımlarla geniş bir ekonomik pazar oluşturmayı amaçlayan küreselleşme hareketi, amacını paylaşan toplumları ve toplumsal grupları kazanç alanına katarken, amacını paylaşmayanları dışlamaktadır. Bu kapsamda bazı etnik gruplar da olumlu veya olumsuz etkilenmektedir. Toplumsal bir yapının içindeki kendine özgü özellikleri ve kültürüyle yaşayan alt grupları niteleyen etnisite, toplumsal yapının tüm unsurlarına olduğu gibi, sanata ve sinemaya da katılmakta, yapıt üretiminde rol oynamaktadır. Türkiye’deki siyasal yapıya bağlı olarak ortaya çıkan etnik grupların durumu ve gelişimi Türk Sineması’nda da genel yapının durumunu izlemiş, etnik grupların sinemada yer alması siyasal ve toplumsal yapıya koşut olarak gelişmiştir. Sinemanın ilk dönemlerinde görece daha özgürce işlenen etnik konular ve etnik gruplara ait özellikler, siyasal iktidarın yasakçı ve baskıcı politikalar izlediği veya milliyetçi yaklaşımların egemen olduğu dönemlerde sorunlara yol açmıştır. Buna rağmen bazı dönemlerde özgürleşen siyasetle birlikte etnik grupların kültürleri ve dilleri de sinemaya yansımış, Türkiye’de yaşayan etnik grupların sorunları ve hatta karşılaştıkları baskıları dile getirecek ölçüde etnisite konusu sinemaya taşınmıştır. Bazı filmlerde, Türklerin etnik kökenli komşuları veya arkadaşlarıyla dostlukları ele alınırken, bazı filmlerde doğrudan etnik grupların yaşadıkları sıkıntılar, güçlükler dile getirilmiştir. Etnik unsurların yer aldığı sinema yapımları her zaman bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılanırken, Türkiye’deki demokratik yapının ve uygarlığın gelişimine katkıda bulunan etnik gruplar Türk Sineması’nın gelişmesinde de önemli rol oynamışlardır. Türk Sineması’nın merkezi konumunda olan İstanbul’un en çok etnik unsuru barındıran kent olması, sinemada etnik unsurların konu edilmesine neden olmuştur. Çok unsurlu toplumsal yapının önemli örneklerinden biri olan Türkiye’de, sinemanın gelişimi ve uluslararası alanda adından söz edilir duruma gelmesi sinemanın etnisiteyle olan ilişkisiyle yol almaktadır.Öğe Batman Yezidileri ve Yezidi sözlü kültürü(Batman Üniversitesi, 2012) Cebe, Rohat; Soydan, ErsoyBatman’ın solan renklerinden biri de Yezidilerdir. Yakın zamana dek Batman ve özellikle Beşiri’nin köylerinde Türkiye’nin en kalabalık Yezidi nüfusu yaşamaktaydı. Beşiri’nin Oğuz ve İkiköprü Beldeleriyle, Onbaşı, Deveboynu, Kuşçukuru, Yolkonak, Uğurca, Üçkuyular, Kumgeçit, Uğrak ve Kurukavak (Hamduna) köyleriyle, Ekinciler ve Meydancık mezralarıyla, Batman’nın Yolveren köyü Yezidi köyleri olarak bilinmektedir. Müslüman halkın Yezidilerin şeytana taptığına inanması, birlikte yaşadıkları yerlerde onlara karşı önyargılı davranılmasına, baskı yapılmasına ya da dışlanmalarına neden olmuştur. Bu yüzden son 20-30 yıl içinde Türkiyeli Yezidilerin büyük bölümü başta Almanya olmak üzere Belçika ve Fransa gibi Avrupa ülkelerine göç etmiştir. Türkiye genelinde nüfusları 500 kişinin altına inen Yezidiler Batman’da da çok azalmış, neredeyse yok olma noktasına gelmişlerdir. Yezidiler kendilerini Ezidiyan ve Ezidi olarak adlandırır, 1930’lardan sonra Yezidi terimini de kullanmaya başlamıştır. Yezidi adının, Kürtçe “ezdam (beni yaratan)” sözcüğünden türediği kabul edilir. Yezidiler için birçok tanımlama yapılmaktadır. Bunlar arasında İslam dininden sapmış bir mezhep olduğu, Zerdüştlüğün devamı dolayısıyla Kürtlerin asıl ve eski dinleri olduğu, kökeni Orta Asya’ya dayanan bir Türk inancı olduğu ve son olarak farklı dinlerin birleşmesinden oluşan bir inanç olmak üzere dört farklı görüş bulunmaktadır. Yalnızca Yezidi olarak doğanların Yezidi olabilmesi nedeniyle “etnik din” olara da kabul edilmektedir. Yezidiler Kürtçe konuşmaktadır, ancak Yezidilik ulusal bir kimliği olmayan dini bir cemaattir. Yezidilerin Süryanilerin güneş kültü inancını sürdürmeleri, Şeyh Adi’nin Lübnanlı bir Arap dervişi olması ve ona ilk inananların Araplar oluşu, Yezidi Şeyhi Muaviye bin İsmail’in atalarının Asurlar olduğunu öne sürmesi, büyük bölümünün ana dilinin Kürtçe oluşu, Yezidiliğin ulusal bir kimlik olmaktan çok, sentez bir inanç olduğunu kanıtlamaktadır. Yezidi inancında birçok din ve inancın izi görülmektedir. Yezidilikteki Güneş ve Aya tapınmanın putperestlikten; dualizmin Zerdüştlükten; vaftiz, takdis ayini ve şarap içmenin Hıristiyanlıktan, sünnet, oruç ve kurbanın Müslümanlıktan Yezidi inancına geçtiği kabul edilmektedir. Yezidilerle Sabiiler arasında da üç vakit kılınan namaz gibi özellikle ibadet açısından büyük benzerlikler bulunmaktadır. Arap kökenli ve Müslüman bir din adamı olduğu bilinen Şeyh Adiy bin Misafir Yezidiliğin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Yapısındaki farklılıklarıyla Mezopotamya’daki diğer dinlerden ayrılan Yezidilerin dini ve kültürel tüm anlatıları sözlü kültüre dayanmaktadır. Yezidi sözlü kültürü Müslüman Kürtlerle benzerlikler taşımakla birlikte belirgin farklara da sahiptir. Stranlar (müzik eşliginde söylenen şarkılar) ve Kilamlar (Dengbejler -icracılar tarafından söylenen farklı konulardaki şarkılar) Yezidi sözlü kültürün önemli kaynakları arasındadır.