Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 19
  • Öğe
    Batman katı atık depolama alanının çevresel etki değerlendirmesi
    (Batman Üniversitesi, 2016) Nalbantçılar, Tahir
    Batman’ın mevcut katı atık alanı kentin güneydoğu kesiminde bulunmaktadır. İl merkezinde toplanan evsel, endüstriyel ve diğer atıklar bu alana depolanmaktadır. Bu alanda vahşi depolama yönteminin yapılması nedeniyle her türlü iklimsel ve yüzeysel etkiye açıktır. Ayrıca içerisinde bulunduğu hidrolojik havza özelliği nedeniyle katı atık alanı yağış ve yüzey sularının akış yönünde yer almaktadır. Bu çalışma ile bu alandan kaynaklı çevresel faktörlerin belirlenmesi ve etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yeraltı suyundan yapılan örneklemeler ile diğer incelemelerin sonucunda ortaya çıkan çevresel etkiler ortaya konulmuş ve gerekli öneriler yapılmıştır.
  • Öğe
    Hakkâri ili baz metal yataklarının uzaktan algılama ile belirlenmesi
    (Gümüşhane Üniversitesi, 2021-04-15) Baran, Hacı Alim
    Eski çağlardan beri madencilik faaliyetlerine ev sahipliği yapan, 2010 yılından itibaren açılan maden ocakları ile tekrar ilgi odağı haline gelen Hakkâri, bölgede madencilik açısından incelenmesi önem arz eden illerden biridir. Bölgede gözlenen kayaçlar çoğunlukla karbonatlı kayaçlar olup, Paloezoyik (Permiyen)-Mesozoyik (Jura) yaş aralığına sahiptirler. Bu birimlerin üzerinde Kampaniyen—Alt Maastrihtiyen yaşlı Yüksekova melanjı, Paleosen ve Miyosen yaşlı sedimanlar uyumsuz olarak gözlenmektedir. Ülkemizin önemli metalojenik kuşaklarından birinde yer alan bölge baz metaller açısından potansiyeli yüksek alanlar arasında yer almaktadır. İnceleme alanı ve çevresinde hali hazırda keşfedilmiş ve/veya işletilen 20 adet maden yatağı mevcuttur. Bunlardan 5 tanesi endüstriyel hammadde ocağı (mermer), 15 tanesi (10 Pb-Zn, 2 Cu, 3 Cr) ise metalik maden yataklarıdır. Uzaktan algılama ile maden aramada yaygın olarak kullanılan tekniklerden birisi de alterasyon tespitidir. Çalışma alanındaki madenler uzaktan algılama çalışmalarında yüksek başarı oranı ile tespit edilebilen demir veya demirli mineral içermektedir. Landsat 8 uydu görüntüsü üzerinde uzaktan algılama teknikleri (band oranlaması, kontrast germesi, renkli kompozit görüntü oluşturma) kullanılarak Hakkâri’de hali hazırda mevcut veya işletilen maden yataklarının konumları başarılı bir şekilde belirlenerek, 2 yeni potansiyel sahanın tespiti gerçekleştirilmiştir.
  • Öğe
    Menteşe dolomitlerinin petrografik özellikleri (Isparta)
    (e-Journal of New World Sciences Academy, 2010-04-01) Dinç, Salih; Özkan, Ali Müjdat
    İnceleme alanı Batı Toroslar’da Isparta Açısı içinde Kasımlar ve Karacahisar bölgesindeki yaklaşık 386 km2’lik bir alanı kapsamaktadır. Bu alanda Paleozoyik’ten günümüze kadar hemen her döneme ait sedimanter, mağmatik ve metamorfik kaya grupları yüzeylemektedir. Bu kaya gruplarından bir bölümü otokton konumlu olup, diğer bölümü ise allokton konumludur. Resiyen yaşlı Menteşe dolomitleri içerisindeki karbonatlı kayalar petrografik olarak 8 fasiyese ayrılmıştır. Bunlar, mikro boyutlu anhedral dolomit (Df1), orta-iri boyutlu anhedral dolomit (Df2), orta-iri boyutlu subhedral dolomit (Df3), iri-çok iri boyutlu öhedral dolomit (Df4), çamurtaşı fasiyesi (Kf1), vaketaşı fasiyesi (Kf2), istiftaşı fasiyesi 3 (Kf3), kristalin kireçtaşı fasiyesidir (Kf4). Menteşe dolomitleri içerisindeki dolomit kristallerinde yaygın olarak hipidiyotopik ve ksenotopik doku görülürken, kristallerin çoğu kirli bir görünüme sahiptir. Dolomitlerin bir kısmında ilksel dokunun kısmen korunduğu görülmektedir. Dolomit oluşumları, erken ve geç diyajenez esnasında meydana gelmiştir. Erken diyajenetik kökenli dolomitler karışım suyunda düşük sıcaklıklarda meydana gelmiştir. Geç diyajenezde oluşan dolomitler sığ gömülme esnasında yükselen sıcaklıklarda meydana gelmiştir.
  • Öğe
    Assessment of heavy metal pollution of urban soils of Batman by multiple pollution indices
    (Taylor & Francis, 2021-03-28) Baran, Hacı Alim; Gümüş Kıral, Nurcan
    Heavy metal accumulation is observed in urban soils, sometimes due to anthropological effects and sometimes due to natural geological units. In order to determine the heavy metal content of the Upper MioceneLower Pliocene Selmo Formation, which is observed in the whole study area and consists of conglomerate, sandstone and silt stone, soil and river sediment samples were taken. Within the scope of pollution assessment, geo-accumulation index (Igeo), enrichment factor (EF) and pollution index (PI) calculations of Batman urban soil samples were made and different degrees of pollution values were determined. High pollution values were obtained for As, Mo and Sb elements in all pollution indices calculated. The pollution levels of the three elements were determined as strongly to extremely contaminated according to Igeo values, the others except As (very severe enrichment) according to EF values were determined as severe enrichment, and according to PI, all three were determined as strong polluted. Pollution and element distribution maps were created with a geographical information system software. According to the results of correlation analysis and cluster analysis, the elements found to be contaminated are divided into two groups, whose locations and sources of contamination are different. The first group (Sn, Zn and Pb) is observed in the approximate centre of the study area and developed due to traffic emissions. The elements belonging to the second group (especially As, Mo and Sb) show high pollution values in the south-southeast of the study area. These pollutions are thought to be caused by the inadequate storage of mineral oils and batteries that are changed in the industrial site and from leaks in the oil production, storage, refining and transmission phase in TPAO, TÜPRAŞ and BOTAŞ. The analysed samples were compared with the Soil Pollution Control Regulation and WHO standards, and Co, Ni and As element values were found to exceed the permissible values for health
  • Öğe
    Alt miyosen yaşlı Kapıkaya formasyonu’nun (Siirt-Kapıkaya) mineralojik özellikleri
    (Batman Üniversitesi, 2015) Tetiker, Sema; Baran, Hacı Alim; Dinç, Salih
    Bu çalışma Arap Platformu’nun kuzeyini temsil eden Güneydoğu Anadolu Otoktonu’nda (GDAO) yer alan Siirt-Kapıkaya yöresinde yüzeyleyen Alt Miyosen yaşlı Kapıkaya Formasyonu’nun litolojik ve mineralojik özelliklerinin incelenmesinden oluşmaktadır. Kapıkaya Formasyonu jips, tüfit ve kireçtaşı arakatkılı kırmızı-kahve ve gri renkli çamurtaşı, silttaşı ve kumtaşı ardalanmasından oluşmaktadır. Kapıkaya formasyonu volkanoklastik, klastik ve sülfat kökenli kayaçlarında bolluk sırasına göre fillosilikat, feldispat, kuvars, jips, kalsit, analsim, dolomit ve piroksen mineralleri saptanmıştır. Formasyona ait fillosilikat minerallerini illit, smektit ve klorit temsil etmektedir. Klastik kayaçlarda kalsit + kuvars + feldispat + fillosilikat parajenezi yaygın olarak gözlenmektedir. Tüfitlerde ise kalsit + kuvars + feldispat + fillosilikat parajenezine volkanojenik kökenli analsim mineralleri eşlik etmektedir. Sülfatlı kayaçlarda jips mineralleri bulunmakla birlikte bu minerallere kalsit ve kuvars minerallerinin eşlik ettiği belirlenmiştir. Kapıkaya Formasyonu’nda yaygın fillosilikat parajenezini klorit + smektit + illit, illit + klorit ve smektit + klorit birlikteliği oluşturmaktadır. Sığ denizel çökelleri temsil eden kayaçlara eşlik eden volkanoklastik seviyeler bölgede etkin olan Miyosen yaşlı volkanizmadan beslenmiş olup, analsim ve smektit minerallerinin oluşumuna neden olmuştur.
  • Öğe
    Hasankeyf ve çevresindeki (Batman) birimlerin petrografik özellikleri
    (Batman Üniversitesi, 2017) Dinç, Salih; Keskin, Faruk
    Hasankeyf civarındaki birimler tabanda yeşilimsi, grimsi yeşil, şeyl, marn ve kumtaşından oluşan Orta Maastrihtiyen-Üst Paleosen Germav Formasyonu ile başlar. Bu birimin üstünde uyumlu olarak kırmızımsı renkli çamurtaşı, kumtaşı ve kiltaşı ardalanmasından oluşan Alt Eosen Gercüş formasyonu yer almaktadır. Gercüş formasyonunun üzerine krem, bej, gri, beyaz renkli, orta-kalın-çok kalın tabakalı, kireçtaşı ve dolomitlerden oluşan Alt Eosen-Alt Oligosen Hoya formasyonu gelmektedir. Bu birimin üzerine de beyaz, bej, gri, kahvemsi, sarı renkli, yer yer dolomitli kireçtaşı, killi kireçtaşı ve jips ardalanmasından oluşan Oligosen Germik formasyonu gelir. Bu birimin üzerinde uyumsuz olarak çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ardalanmasından oluşan Üst Miyosen-Alt Pliyosen Şelmo Formasyonu yer alır. Hoya formasyonundaki kireçtaşları ince kesitlerde fosilli, intraklast taneli, sparitik ve mikritik bağlayıcılı şeklinde görülmektedir. Kireçtaşları içerisinde nummulites, milliolidae fosilleri görülmektedir. Kireçtaşları Dunham’a (1962) göre istiftaşı olarak adlandırılmıştır. Hoya formasyonundaki dolomitler özşekilli-yarı özşekilli, idiyotopik dokulu özellikler göstermektedir. Germik formasyonundaki dolomitler ince-orta boyutlu, özşekilsiz-yarıözşekilli ksenotopik dokuludur. Birim içerisindeki jipsler kısa-uzun prizmatik, iğnemsi görünümlü kristaller şeklindedir
  • Öğe
    Geochemical features of the Menteşe Formation dolostones (Rhaetian) in the Karacahisar-Kasımlar area (Isparta-Turkey)
    (SpringerLink, 2018-08) Dinç, Salih; Özkan, Ali Müjdat
    The purpose of this study is to determine the geochemical characteristics of the Menteşe dolostones (Rhaetian) in the west Taurus Mountains, Turkey. The isotope characteristics of the Menteşe dolostones show a variation in the δ18O values of the dolomites between + 1.35 and − 2.72‰ (VPDB) and a variation in the δ13C values of the dolomites between + 1.6 and + 3.33‰ (VPDB). Most of the Menteşe dolostone samples have positive oxygen isotope values; others have weak negative isotope values, which indicate early diagenetic development. In addition, oxygen, carbon, and strontium isotopes and trace element analyses suggest that these dolostones were probably resulted from insignificant recrystallizaion process than chemically similar fluids. Furthermore, Mn/Sr values of the Menteşe dolostones indicate that there is no significant diagenetic alteration. The total REE contents of the Menteşe Formation dolostones display a strong positive correlation with Si, Al, Fe, K, Ti, Ba, Rb and negative correlation with Mg, hence REE content is associated with in the first degree titanium-bearing minerals (probably sphene, rutile, anatase), second degree phosphate (apatite), and barium and rubidium-bearing minerals (probably barite). Ce anomalies versus Nd concentrations of the Menteşe dolostone samples indicate that these dolostones are formed in an anoxic environment. In addition, the K/Rb ratios of the Menteşe dolostones are not exposed to any metamorphism and indicate some diagenetic alteration. Calculated temperature values using δ18O values of the Menteşe dolostones yield precipitation temperatures of 17 to 42 °C, and suggest burial depths of 67 to 900 m. Sources of magnesium for dolomitization of the Menteşe Formation carbonates were most likely fluids from seawater and/or diagenetic brines (slightly modified seawater). The Menteşe dolostones formed as early diagenetic (Rhaetian to Cenomanian) in shallow burial areas at lower temperatures than seawater and/or diagenetic brines (slightly modified seawater).
  • Öğe
    Hafif yapı malzemelerinin ısıl iletkenlik özelliklerinin yapay sinir ağları kullanılarak tahmin edilmesi
    (Batman Üniversitesi, 2020-06-30) Fidan, Şehmus; Oktay, Hasan; Polat, Süleyman
    Binaların ısıtılması ve soğutulması için tüketilen enerjinin artmasıyla birlikte ısıl performansı yüksek olan bina malzemelerine olan ihtiyaç günden güne artmaktadır. Bina malzemelerinin ısıl performansı ise direk olarak malzemelerin termofiziksel özellikleri ile değişim göstermektedir. Bu çalışmada, binalarda enerji verimliliğini sağlamak için, uygun mekanik özellikler korunarak yüksek ısı yalıtım özelliğine sahip olan yeni yapı malzemeleri elde etmek amacıyla deneysel ve teorik bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, sabit su-çimento oranında, normal agrega yerine hacimce %10, %20, %30, %40 ve %50 oranlarında pomza, genleştirilmiş perlit ve lastik agregaları kullanılarak çeşitli beton numuneleri hazırlanmıştır. 102 adet beton numunesi farklı bileşimlerde ve değişik malzemeler kullanılarak üretilmiştir. Tüm numunelerin mekanik testleri yapılmış, ısıl iletkenlik özellikleri sıcak disk yöntemi ile ASTM ve EN standartlarına uygun olarak belirlenmiştir. Üretilen numunelerden deneysel olarak elde edilen ısıl iletkenlik özelliği geliştirilen yapay sinir ağı çıkışlarıyla karşılaştırılmış ve sonuçlar incelenmiştir. Geliştirilen yapay sinir ağında sadece mekanik özellikler giriş olarak kullanılmış ve malzemelerin ısıl iletkenlik ile ilişkisi araştırılmıştır. Yapay sinir ağı girişi olarak beton tipi, agrega oranı, yoğunluk, basma dayanımı, porozite ve ısıl iletkenlik olarak belirlenmiştir. Çıktılar karşılaştırıldığında, bulunan sonuçların birbirleriyle uyumlu olduğu ve hafif betonlara ait ısıl iletkenlik değeri %-1.09 ile %6,4 arasında bir hata ile tahmin edilmesinin kabul edilebilir olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Hasankeyf ve yöresindeki kayaçlardaki ayrışma ve bu ayrışmanın yerleşim alanına olan etkisi
    (Batman Üniversitesi, 2012) Bilgin, Ali; Arslan, Sönmez; Şenay, Yeliz; Polat, Süleyman
    Bu çalışmada Hasankeyf ve civarında yüzeyleme veren, tarihi binalarda yapı taşları olarak da kullanılan kireçtaşlarının ayrışmasına etki eden faktörler tartışılmaktadır. Kireçtaşları atmosferik şartlarda yavaşça küçük parçalara ayrılmaktadır. Kireçtaşlarının hava, su ve organizmaların etkisi altında parçalanmasına ayrışma adı verilmektedir. Kayaçlar ısınınca genleşmekte, soğuyunca da büzülerek kimyasal olarak değişmeden fiziksel olarak parçalanarak ayrışmaktadır. Yağmur suları havanın CO2’ini alarak zayıf karbonik asidi oluşturur. Bu zayıf karbonik asit karbonatlı kayaçlarla etkileşerek kalsiyum bikarbonatı oluşturur. Bu şekilde Hasankeyf civarındaki kireçtaşlarının ve tarihi binalardaki yapıtaşlarının kötüleşerek ayrışmasına neden olur.Ayrıca bu çalışmanın konusu olan tarihi mağaralar da, Hasankeyf’in kültür zenginlikleri arasında önem taşımaktadır. Öte yandan, çevredeki litolojiler ve tarihi yapıtlar; tektonik olaylardan ve yağmur sularından olumsuz etkilenerek kaya düşmelerine ve ayrışmalara neden olmaktadır. Ayrışma konusunda neden ve gerekçelere dayalı olarak, bu çalışmada ayrıntılı açıklamalar verilmektedir. Hasankeyf’in bulunduğu yöre jeomorfolojik konumu itibariyle genç ve derin vadilerle bölünmüştür. Vadi yamaçları topoğrafik konumu itibariyle dike yakındır. Vadinin iki yakasını oluşturan masif görünümlü, kalın tabakalı kireçtaşları pekleşme açısından zayıf konumda olup, kaya düşmelerine karşı duraysızdır. İklim itibariyle, kışın ılık ve yağışlı, yazın ise sıcak ve kurak, Akdeniz iklimine yakın bir iklim Hasankeyf yöresinde etkinliğini sürdürmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada yöredeki kalıntıların korunması açısından, bu kalıntılara etki eden fiziksel ve kimyasal ayrışmanın mağaralarda ve diğer kalıntılar üzerindeki etkileri ayrıntılı tartışılarak, mağaraların ve tarihi kalıntıların korunması için alınması gereken önlemler üzerinde durulmaktadır.
  • Öğe
    Siirt- Pervari-Çobanören Köyü kuzeydoğusunda meydana gelen kaya düşmesinin mühendislik jeolojisi kapsamında değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi, 2016-01) Balcı, Mehmet Can; Alpaslan, Nuray
    Zeminlerin ve/veya kaya kitlelerinin yerçekimi kuvveti etkisi ile yamaçlardan veya şevlerden aşağıya doğru yavaş veya hızlı bir şekilde hareket etmesi ile kayma ve akma hareketleri meydana gelir. Bu çalışmada sunulan kitle hareketi; Siirt İli Pervari İlçesi Çobanören köyünde meydana gelen kaya düşmesidir. Oluşan kitle hareketinin nedenleri ve inceleme alanına olan etkileri değerlendirilmiştir. Yerinde yapılan ölçümler ile inceleme alanının hakim topoğrafyasını eğim açısı 45-500 arasında değişen yamaçların oluşturduğu belirlenmiştir. Bu yamaçların genel itibariyle orta derecede bozunmuş, bol kırık ve çatlaklı serpantinitlerden (ofiyolitik kayaç) oluştuğu tespit edilmiştir. Serpantinitler jeolojik ve mineralojik olarak bozunma potansiyeli yüksek, oldukça düşük dayanımlı kayaçlar olarak bilinmektedirler. Yamaç üzerinde yapılan gözlemlerde serpantinit birimlerinden çeşitli etkenlerle (iklimsel nedenler ve tektonik deformasyonlar) ayrılıp kopmuş olabileceği düşünülen iri-oldukça iri kaya blokları ile yamaç molozları görülmüştür. Bölge genel tektotik yapısı, jeolojik ve morfolojik özellikleri bakımından aktif heyelan bölgesi olarak bilinmektedir. Bölgenin bu özelliklerinden dolayı yamaçların ve yamaçlarda yer alan kaya bloklarının her an harekete geçebilecek potansiyelde oldukları tespit edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlara göre, düşmenin meydana geldiği alanın mühendislik hizmeti uygulanarak iyileştirilmesinin ve gerekli görülmesi halinde kamulaştırılarak daha güvenli hale getirilmesinin olası bir can ve mal kaybı riskini ortadan kaldıracağı ve daha ciddi kayıpların önüne geçilebileceği düşünülmektedir.