Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    Batman'da bulunan ilkokul binalarında radon düzeyinin ölçülmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018-01-11) Aldemir, Kamuran; Okumuş, Mustafa
    Bu tez çalışmasında, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Batman ilindeki ilkokullarda kapalı radon ve gamma dozlarının miktarları belirlenmiştir. Radon ölçümleri radon bazlı CR-39 katı hal nükleer iz detektör dozimetreleri kullanılarak gerçekleştirildi. Batman'da coğrafi olarak homojen bir dağılıma sahip olan 41 ilkokulda CR-39 dedektörleri, veri toplamak için üç ay boyunca okulların farklı katlarına yerleştirildi. Seçilmiş alanlardaki ortalama yıllık 222Rn aktivitesinin 41 Bq/m3 (yıllık etkin doz olan 0.25 mSv'ye eşdeğer) olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte maksimum radon değeri il merkezinde 109 Bqm-3 olarak ölçülmüştür. Yıllık etkili dozlar, önerilen eylem seviyesinden (3-10 mSv) daha düşüktür. Ölçüm sonuçları, okullardaki kat sayısı arttıkça radon düzeyinin azaldığını gösterdi. Yapay ve doğal radyoizotop seviyeleri, toplanan toprak numuneleri için gama ışını spektrometresi kullanılarak araştırıldı. Toprak örneklerindeki ortalama gama aktivite miktarı sırasıyla 137Cs, 232Th 226Ra and 40K için 12, 25, 31 ve 329 Bq/kg idi. Havadaki emilen doz oranı ve yıllık etkin doz eşdeğeri gibi radyolojik parametreler hesaplanmış ve uluslararası önerilen değerlerle karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, Beşiri ilçesi dışında, araştırılan okullara karşı herhangi bir önlem alınmasına gerek olmadığı söylenebilir.
  • Öğe
    21 numaralı Mora ahkâm defteri’nin transkribsiyonu ve değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-26) Doğu, Ferzimelek; Türkmen, Mustafa Nuri
    Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca önemini korumuş ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde hâlâ özenle muhafaza edilmiş olan Ahkâm Defterleri bugünümüze ışık tutan yegâne arşiv kaynakları olarak karşımıza çıkıyor. Ahkâm Defterleri özelllikle o dönemde Devletin uygulamış olduğu adâletin nasıl sağlandığına, sosyo-ekonomik yapısına ve idari yapısı gibi pek çok konu hakkında bizi bilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir. Devlet için halk arasındaki adâleti sağlama hem dini bir vazife hemde ülkeyi iyi bir şekilde yönetmek dönemin hükümdarının aslî vazifesiydi. Osmanlı Devleti’nde padişahlar ülke içerisinde yaşayan halk Hângi din veya mezhebe mensub olursa olsun bunların koruyuculuğunu esas alan bir yönetim şeklini benimsemiştir. Bu sebeple gelen şikâyetlerin çözüme kavuşturulması ve adâletin sağlanması hükümet için önemli bir unsurdu. Mora’daki şikâyetlerde hükümetin müslüman veya gayrimüslim demeden bütün halk için eşit bir şekilde ve özenle çözüme kavuşması için büyük bir gayret sarf edildiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar müslüman ve gayrimüslimler eşit bir millet olarak görülmeyip bunlar için farklı vergiler veya kanunlar uygulansa dahi gelen herHângi bir şikâyette haklı olana hakkının verilmesi için büyük bir özen gösterildiği görülmektedir. Mora Ahkâm Defterleri toplam 21 defterden oluşmaktadır. 21 Numaralı Mora Ahkâm Defteri H. 1234-1255, M. 1819-1840 tarihleri arasında yazılmıştır. Bu defterde Mora Eyâleti’nden Dîvân-ı Hümâyûn’a intikal eden şikâyetler incelenmiş ve 21 yıllık Mora tarihine ışık tutması hedeflenmiştir.
  • Öğe
    Yalıtım özelliği yüksek yapı malzemelerinin geliştirilmesi ve ısıl performanslarının incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017-11-27) Oktay, Hasan; Argunhan, Zeki; Yumrutaş, Recep
    Binaların ısıtılması ve soğutulmasında harcan enerji ile birlikte artan endişeler, bina yapılarının ısıl performanslarının iyileştirilmesine yönelik bir talebin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Binalarda uygulanacak yalıtım malzemesi, sağlayacağı ekonomik faydanın yanı sıra çevre kirliliğine etkisi ve binanın yangın yalıtımına katkısı gibi hususlarda dikkate alınarak seçilmelidir. Bununla birlikte ülkemizde yaygın olarak kullanılan çoğunluğu petrol ürünü ve yanıcı olan strafor ve poliüretan gibi yalıtım ürünlerine muadil olabilecek ve ülkemizin kaynaklarını kullanılarak elde edilecek ürünlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, binalarda enerji verimliliğinin yüksek olması ve enerji israfının yapılmaması için, yalıtım malzemelerin kullanılmasının yanında, ısıtma ve soğutma sistemlerinin kapasitelerinin doğru bir şekilde hesaplanması da önemli bir etkendir. Bu sayede olması gereken kapasitelerden daha büyük kapasitelerde cihaz seçilmeyerek enerji israfının önüne geçilecektir. Bu çalışmada bahsedilen ihtiyaçlara cevap verebilecek perlit ve bor gibi ülkemizin kaynak bakımından büyük rezervlere sahip olduğu malzemelerle, dayanım, ısı, ses ve yangın yalıtımı yüksek olan yalıtım malzemelerinin üretilmesi hedeflenmiştir. Bu hedefi gerçekleştirmek amacıyla birçok deneysel ve teorik araştırmalar yapılmıştır. Bu tez kapsamında yapılacak çalışmalar üç aşamada gerçekleştirilmiş olup şu şekilde özetlenebilir; 1. Literatürden farklı olarak yüksek mukavemet, ısı ve ses yalıtımı daha iyi olan yeni yalıtım malzemesi, duvar ve beton tipleri üretmek için farklı katkı maddeleri ve bunların farklı oranlarda karıştırılması ile ısıl iletkenlik katsayısı taşıyıcı beton için ısıl iletkenlik katsayısının 1 W/mK'in altında olduğu (λ ≤ 1 W/mK), duvar için ısıl iletkenlik katsayısının 0.2 W/mK'in altında olduğu (λ ≤ 0.2 W/mK) ve dış cephe mantolamada kullanılacak yalıtım malzemeleri için ısı iletim katsayısının 0.05 W/mK'nin altında olduğu (λ ≤ 0.05 W/mK) çok sayıda numune üretilmiştir, 2. Üretim yöntemleri uygulamalı bir şekilde yapılarak, üretilen yalıtım, duvar ve beton numunelerinin üretim şekilleri, içerikleri, oranları ve özellikleri ile termofiziksel ve mekanik özelliklerin birbiriyle olan değişimini veren grafik ve denklemlerin elde edilerek literatüre kazandırılmıştır, 3. Binaların ısıtma ve soğutma sistemlerinin kapasitelerini doğru bir şekilde hesaplamak ve aynı zamanda termofiziksel özelliklerin bina yapılarının ısı kazancına ve ısıl performanslarına olan etkisini incelemek amacıyla, Kompleks Sonlu Fourier dönüşümü (Complex Finite Fourier Transform, CFFT) tekniğinin uygulanması için MATLAB tabanlı ve arayüzlü bir paket program hazırlanmış ve bu program kullanılarak halihazırda üretilen numuneler ile piyasada yaygın olarak kullanılan yapı malzemelerinin aynı klimatik şartlarda ısı kayıp ve kazançları karşılaştırılmıştır. Böylece ısıl performansları (ısı kazancı) Türkiye'de yaygın olarak kullanılan yalıtım malzemelerine yakın, üstün mekanik özellik ve yangın direncine sahip, içerdiği bileşenler bakımından maliyeti düşük ve işçiliği kolay olan perlit esaslı yalıtım malzemelerinin endüstride ve inşaat sektöründe kullanılması ile hem ülkemizin enerji israfı ve dışa bağımlılığı azalacak hem de yangın oluşumundan kaynaklanan can ve mal kayıpları en aza inecektir.
  • Öğe
    Atatürk Baraj Gölü’nde yaşayan Mastacembelus mastacembelus (Banks & Solander, 1794) türünün metrik ve meristik özelliklerinin araştırılması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-22) Ağaoğlu, Yasemin; Ulutürk, Servet
    Bu çalışmada Atatürk bBaraj Gölü’ndeki Mastacembelus mastacembelus (Banks & Solander, 1794) türünün metrik ve meristik özellikleri incelenmiştir. 2020-2022 yılları arasında Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan gövde hacmi bakımından dünyada altıncı sırada bulunan ülkemizin en büyük barajı olan Atatürk Baraj Gölü’nde belirlenen 14 farklı istasyonda dikenli yılanbalığı, M. mastacembelus türüne ait saha çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Dört mevsim olacak şekilde yapılan arazi çalışmalarında IUCN’nin kırmızı liste ölçütlerine göre asgari endişe (LC) kategorisinde yer alan M. mastacembelus türüne ait toplam 47 (37 ♀♀, 10 ♂♂) birey yakalanmıştır. Laboratuvarda gonadları alınarak eşey tayinleri yapılan ve bazı taksonomik karakterlere ait ölçümleri alınan örnekler metrik ve meristik bakımından incelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda gonad ağırlığı minimum 0.3 g, maksimum 0.13 g; dorsal uzunluk minimum 28 cm, maksimum 37 cm olarak bulunmuştur. Ayrıca, maksimum total boy uzunluğu 63.2 cm ile dişi bir bireyde görülürken en yüksek standart boy uzunluğu yine dişi bir bireyde 60 cm olarak ölçülmüştür. Çalışma alanında toplanan dikenli yılanbalıklarında dişi ve erkek bireyler arasında önemli ölçüde ağırlık farklılıkları görülmüştür. Dişilerin hemen hemen yarısı (%43.75) 300-400 gr ağırlığında bulunurken, erkeklerin yarısından fazlası (%65) 200-400 gr ağırlığında bulunmuştur. Ancak, diğer karakterler bakımından örneklerin metrik-meristik değerleri arasında anlamlı bir bağlantı kurulamamıştır. Bu veriler M. mastacembelus hakkındaki mevcut bilgilere önemli katkılar sağlayacağı gibi, sucul ekosistemlerden gıda üretiminin en önemli kaynaklardan biri olarak görüldüğü günümüzde Atatürk Baraj Gölü’nde alternatif ürün yetiştiriciliğin arttırılması ve daha aktif, daha kapsamlı koruma programlarının geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.
  • Öğe
    Açık bilim ve akademisyenlerin açık bilime karşı tutumları: Batman Üniversitesi örneği
    (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023-02-03) Gök, Suat; Alat, Bilal
    İnsanlık, evren var olduğundan beri bilgiye erişmeye ihtiyaç duymuştur. Her şeyden önce, bilimsel bilgi üreten, akademik yayın yapan ve bilimsel bilgiye erişme ihtiyacı duyan herkes için bilimsel bilgiye ulaşılabilirlik önemlidir. Bu bağlamda, yükseköğretimin temelini oluşturan üniversite kütüphaneleri ve Türkiye'deki üniversitelerin bilimsel denetimi için oluşturulan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bilimsel bilgiye erişimde önemli rol oynamaktadır. Ülkemizde ise bilimsel yayınların ulaşılabilirliği ve akademik bilginin yaygınlaştırılması konusunda sorunlar yaşanmaktadır. YÖK'ün bu sorunların çözümünde yaptığı çalışmaların amacı, her üniversitenin kendi bünyesinde bir açık erişim arşivi oluşturması ve açık erişim politikası ile açık erişim arşivlerini desteklemeye çalışmasıdır. Aynı zamanda üniversitelerde bilimsel bilgiye erişimin belli bir sistematiğe uygun olarak gerçekleştirilmesi için ücretsiz erişim arşivleri oluşturulmaya başlanmıştır. Bu süreçte YÖK, üniversite uygulamalarına dayalı olarak üniversite açık erişim arşivleri ve politikaları hakkında düzenli olarak bilgi toplamaya başlamıştır. Açık erişim yayıncılık, geleneksel/ticari yayıncılığa alternatif bir model olarak ortaya çıkmış ve bilimsel iletişimin karşılaştığı bazı sorunları ortadan kaldırmak için geliştirilmiştir. Açık erişim olgusundan önce, basılı dergi ve yayınlar fiyatları çok yüksekti ve abonelik sayıları sürekli düşüyordu. Birçok kütüphane bu süreçten olumsuz etkilenmiş ve birçok dergi aboneliğinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bu durum, kullanıcılarına güncel bilgiler sunmada önemli bir rolü olan kütüphanelerin gerekli bilgileri sunabilmelerini zorlaştırmakta ve onları yeni araştırmalar yapmaya teşvik etmektedir. Bu sorunları ortadan kaldırmak için "Altın Yol" ve "Yeşil Yol" olarak adlandırılan yayıncılık modeller geliştirilmiştir. Bilimsel iletişim için oldukça faydalı olan Açık Bilim ile Açık Erişim olgularının ve faydalarının araştırmacıların büyük çoğunluğunun tam olarak farkında olmadığı düşünülmektedir. Bu nedenle, araştırmacıları/öğretim elemanlarını geliştirmek ve/veya duyarlı hale getirmek gereklidir. Bu çalışmada açık erişim, açık bilim ve açık veriyi geliştirme, türleri ve işlevleri, avantajları, açık erişim, açık bilim ve açık veri rehberleri, telif hakları, açık erişim ve açık bilim politikaları ve mevzuatı, Türkiye’de açık erişim arşivlerinin özellikleri, kütüphanelerin açık erişimdeki yeri ve Batman Üniversitesi kurumsal açık arşiv (KAA) çalışmaları ve öğretim elemanlarının bu konu hakkındaki bilgi düzeyleri araştırılacaktır. Araştırmanın temel amacı, dünyada ve Türkiye'de açık erişim arşivlerin gelişimini araştırmak, öğretim elemanlarının KAA'nın etkin kullanımına ilişkin farkındalıklarını belirlemek ve öğretim elemanlarının tutum ve görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Bu araştırma ile Batman Üniversitesindeki KAA'nın gelişimini kolaylaştıracak altyapı hakkında veri elde edilmesi amaçlanmaktadır. Öğretim elemanlarını bilinçlendirmek ve kaliteli açık erişimli yayınlardan yararlanmalarını ve yayınlarını açık erişimli olarak yapmaları için farkındalık kazandırmak çalışmanın dolaylı amaçlarından biridir. Aynı zamanda, kamuoyunu bilinçlendirmek için açıklanacak araştırma sonuçlarının, diğer üniversitelerin KAA yöneticilerine yol göstereceği düşünülmektedir. Öğretim elemanlarının Açık Erişim ve Açık Bilim konularındaki farkındalık düzeylerini belirlemek için anket teknikleri kullanılmıştır. Farklı katılımcı türlerinden toplanan veriler, SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan bu çalışmayla Batman Üniversitesi öğretim elemanlarının arasında Açık Bilim ve Açık Erişim bilgi düzeylerinin düşük olduğu ve Açık Bilim ile Açık Erişim hakkında bilgiye sahip olduklarını düşünmelerine rağmen konu hakkında detaylı bilgilere sahip olmadıkları tespit edilmiştir. Açık Bilim ve Açık Erişim olgusu için kurumsal farkındalığı artırmak amacıyla, öğretim elemanlarına ve araştırmacılara "seminerler", "brifingler ", "konferanslar", "Hizmet içi eğitimler", "konu odaklı araştırma" ve "oryantasyon çalışmaları" sunulmalıdır. Öğretim elemanlarının Açık Bilim ve Açık Erişim olguları hakkında detaylı bilgiye sahip olmasalar da Açık Bilim ve Açık Erişim olgularına karşı ön yargıları olmadığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Kadın ve erkek milli judocularda duygusal zekâ ve girişimsel öz yetkinlik ilişkisinin incelenmesi
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017-11-28) Şahin, Figen; Esentaş, Melike
    Günümüzde her alanda olduğu gibi spor alanında da başarı elde edilmesinde çok faktörlü yapılar ve sporda psikolojik etkenler incelenmektedir. Özellikle mücadele sporlarında motorik özelliklerin yanı sıra bilişsel ve duyuşsal özellikler önemli yer tutmaktadır. Sportif mücadelede başarılı olmak isteyen sporcuların becerilerini en üst düzeyde kullanmalarında kompleks bir yapı olan duygusal zekâlarının önemi büyüktür. Geçmişten günümüze duygusal zekânın insanların sosyal hayatlarında, toplumla ve kendileri ile olan iletişim ve öz benliklerinde önemli bir etkisinin olduğu kanıtlanmış, sporla ilişkili birçok alanla kesiştiği görülmüştür. Bu alanlardan girişimcilik, girişimsel öz yetkinlik gibi becerilerde, sporcuların duygularını akıllıca kullanımı en önemli kişisel özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmalarda yüksek düzeyde IQ' ya sahip bireylerin özellikle iş hayatında zaman zaman başarılı olamadıkları görülmüş ve bu durum karşısında EQ olarak adlandırılan duygusal zekâ kavramının sorgulanmasına neden olmuştur. Son yıllarda spor bilimi araştırmacıları duygusal zekânın (EQ) spor alanındaki önemini artan bir şekilde önemini vurgulamaya başlamışlardır. Bu çalışmanın da temel amacı, milli judocuların girişimsel öz yetkinlikleri ile duygusal zekâları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışma kapsamında Türkiye Judo Federasyonuna bağlı olarak A,B ve C kategorilerinde mücadele eden yıldız, genç ve erkek-kadın milli judoculara girişimsel öz yetkinlik ve duygusal zekâ anketleri uygulanmış, milli judocuların duygusal zekaları ile girişimsel öz yetkinlik algıları arasındaki ilişki ölçülmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar SPSS 22.0 programında çözümlenerek yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, milli judocuların girişimsel özyetkinlik becerileri ile duygusal zekâlarının ortalamanın üstünde çıktığı, milli judocuların duygusal zekâları ile girişimsel öz yetkinleri arasında pozitif yönde yüksek düzeyde anlamlı bir ilişkinin mevcut olduğu görülmüştür. Demografik değişkenlere göre ise milli judocuların cinsiyet değişkenine göre girişimsel öz yetkinlikleri ile duygusal zekâları anlamlı olarak değişirken, yaş, medeni durum, eğitim durumu, çalıştıkları sektör ve çalışma süreleri, spor yapma süreleri, millilik dereceleri, milli takımda görev alma sayısı ile milli takımda elde ettikleri başarı sayısına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir.
  • Öğe
    Yeni Assur İmparatorluğu’nun Yukarı Dicle Bölgesi’nde arazi ve su kullanımı
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-15) Güngör, Akarcan; Kozbe, Gülriz
    MÖ 2. Binyılın başından itibaren tüccar ailelerinden oluşan örgütlenmiş bir uygarlık olarak tarih sahnesindeki yerini alan Assurlular, MÖ 14. yüzyılın ikinci yarısında siyasi ve politik bir oluşum olarak bölgesel bir devlet, MÖ 10 yüzyıldan 7. yüzyılın son çeyreğine kadarki yaklaşık 320 yıllık bir süreçte ise Yakındoğu tarihini emperyalist yayılım politikalarıyla derinden etkilemiş bir imparatorluk olarak bilinmektedir. Yakındoğu’nun büyük bir bölümünü kapsayan çok geniş bir coğrafyada hegemonik bir güç olarak karşımıza çıkan Assur İmparatorluğu’nun sahip olduğu zengin kültürel dokusunda barındırdığı konu çeşitliliği içerisinde arazi ve su kullanımı veya peyzaj arkeolojisi ayrıcalıklı bir alanı oluşturmaktadır. Assur İmparatorluğu’nun emperyalist yayılım politikalarıyla çerçevesinde doğal kaynaklar açısından oldukça zengin ve stratejik önemi baskın bir bölge olarak karakterize edilen Yukarı Dicle Bölgesi, Orta Assur Dönemi’nden itibaren askeri seferlerin hedefindeki odak noktasını oluşturmuştur. Bu dönemden itibaren bölgedeki dönüşümün dinamikleri içerisinde verimli arazileri, hammadde kaynaklarını denetim altına almak adına bazı tahkimatlı yapılar inşa edilmeye başlandığı gibi askeri seferle yağma, vergi ve haraç toplama girişimleriyle genişleme çabaları olmuştur. Özellikle Yeni Assur İmparatorluğu’nda katı kurallarıyla tanınan ve dönüşümün asıl mimari II. Assurnasirpal’ın bu bölgede kalıcılığı sağlamak için uyguladığı emperyalist politikalar sayesinde peyzajın yapılandırıldığı görülmektedir. Yazılı kaynaklar, arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarının sunmuş olduğu veriler doğrultusunda, taşradaki Yukarı Dicle Bölgesi’nin Assur’un emperyalist üst yapısına entegrasyon süreci arazi ve su kullanımını işaret etmektedir. Bu bölgelerin kaynaklarından yararlanmak adına kültürel peyzajın temel unsurları olan eyalet merkezleri, tahkimatlı şehirler, kaleler, kasabalar, köyler, çiftliklerden oluşan ve üretim merkezi olarak bilinen kapru’lardan oluşan birbiriyle yakın mesafelerde ancak dağınık bir yerleşim modeli, doğal çevrenin kültürel peyzaja dönüştürülmesindeki süreçsel gelişiminin temel dayanağını arazi ve su kullanımı oluşturmaktır. Yukarı Dicle Bölgesi’nin zengin doğal kaynakları, verimli tarım arazilerinin yanı sıra bölgelerarası ulaşım trafiğini elinde tutan stratejik mekânsal rolünden yararlanıldığını gösteren yerleşim modeli içerisindeki hiyerarşik düzen, Assur’un arazi ve su kullanımı çerçevesinde bölgedeki yapılandırma sürecindeki yansımaları sunan gelişim ve değişim dinamikleri oluşturulan kültürel peyzajın dönüşümündeki baskın unsurları karakterize etmektedir. Yeni Assur İmparatorluğu’nun bölgedeki arazi ve su kullanımına yönelik yapılandırma faaliyetleri çerçevesinde kültürel peyzajın sahip olduğu karmaşık ilişkilerle fiziki coğrafyayı şekillendiren süreçlere olan genel bakışı, sosyal ve ekonomik hayata ilişkin ayrıntılı güncel verilerle zenginleştirilmiş bu çalışmamın önemi, Yeni Assur Dönemi yerleşim modeline literatüre katkı sağlayacak yaklaşımların yanı sıra MÖ 1. binyılda Assur’un Yukarı Dicle Bölgesi’ndeki arazi ve su kullanımına yeni veriler sağlamış olmasıdır.
  • Öğe
    Havza ölçeğinde tarımsal su kullanımının hidrolojik model tabanlı su ayak izi metodu ile tespit ve optimize edilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-13) Demir, Muhammed Sungur; Muratoğlu, Abdullah
    Geçtiğimiz yüzyıl boyunca küresel ve bölgesel su stresi problemleri artış göstermiştir. Bu problemin önemli nedenleri arasında küresel ısınma, iklim değişikliği, nüfus artışı gibi faktörler yer almaktadır. Bununla birlikte, küresel su tahsisinin %80’inden fazlasını kullanan tarım sektörü, artan su kıtlığının en önemli sebebi olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, son yıllarda araştırmacılar, tarımda su tüketimini azaltmaya yönelik çalışmalara odaklanmıştır. Özellikle 21. yüzyılın başlarında geliştirilen su ayak izi (SA) konsepti, tarımsal üretimin su kaynakları üzerindeki etkilerinin detaylı bir şekilde incelenmesine ve su tüketimini azaltmaya yönelik stratejilerin analizine olanak tanımaktadır. Ceyhan Havzası, ülkemizin üç farklı iklim bölgesinin kesişiminde yer aldığı için yüksek iklim ve mahsul çeşitliliğine sahip önemli bir tarım bölgesidir. Bu nedenle, havzadaki tarımsal su kullanımı oldukça fazladır. Bu çalışmanın temel amacı, Ceyhan Havzası’nda yetiştirilen tarımsal ürünlerin hidrolojik model tabanlı detaylı SA analizlerini gerçekleştirmek ve mevcut ürün desenini optimize ederek tarımsal su kullanımını azaltmaya yönelik tedbirler sunmaktır. Bu bağlamda, mevcut çalışma üç temel aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada, 2011-2021 yılları arasındaki iklim verileri kullanılarak SWAT modeli ile havzanın hidrolojik modeli oluşturulmuştur. İkinci aşamada, tarımsal yönetim uygulamaları SWAT modeline işlenmiş ve incelenen ürünlerin mavi, yeşil ve gri SA miktarları belirlenerek haritalandırılmıştır. Son aşamada, çok amaçlı optimizasyon yöntemi kullanılarak havzadaki ürün deseni, mavi ve toplam SA parametreleri üzerinden optimize edilmiştir. Bu çalışma, literatürdeki diğer araştırmalardan temel olarak üç yönden farklılık göstermektedir. i) literatürdeki SA çalışmaları çoğunlukla ampirik yöntemlerle gerçekleştirilmişken, mevcut çalışmada hidrolojik model tabanlı SA analizleri yapılarak yüksek mekânsal ve zamansal çözünürlüklü sonuçlar elde edilmiştir. Bu sayede ürün deseni önerileri net bir şekilde haritalandırılabilmiştir. ii) Önceki çalışmalarda ürün deseni ayarlamaları genellikle mahsul odaklı gerçekleştirilmişken, bu çalışmada su yönetimi odaklı ürün deseni optimizasyonu yapılmıştır. iii) SA konseptinde en önemli bileşen olan mavi SA, amaç fonksiyonunda ağırlıklandırılarak çeşitli senaryolar altında optimum ürün deseni haritaları oluşturulmuş ve havzaya en uygun çözüm araştırılmıştır. Bu çalışmanın temel bulgularına göre, mevcut durumda bütün ürünlerde genel olarak mavi su ayak izinin havzanın kuzey kesimine, yeşil su ayak izinin ise havzanın güneyine doğru arttığı tespit edilmiştir. Öte yandan, ürün deseni optimizasyonu ile toplam su ayak izinde %23.4 (614 milyon m3) oranında bir düşüş; mavi su ayak izinde ise %47.9’luk (464 milyon m3) bir azalma potansiyeli ortaya konmuştur. Buna göre, sadece Ceyhan Havzası’nda ürün deseni optimizasyonu ile su kaynakları üzerindeki insani müdahale değişmeksizin 480 bin ton ek buğday üretimi yapılabileceği ve yıllık yaklaşık 5.6 milyon kişiye yetecek kadar tatlı su tasarrufunun sağlanabileceği tespit edilmiştir. Bu çalışmanın tarımsal üretimde su tüketiminin azaltılmasına yönelik sunduğu çözüm önerilerinin, ülkemizdeki su yönetimi çalışmalarına katkı sağlaması beklenmekte olup gelecekte ekonomik analizler ile birlikte bölgenin sulama alt yapısı ve çiftçi alışkanlıkları gibi parametrelerin değerlendirilerek, ürün deseni önerilerinin uygulanabilirliğini artırmaya yönelik araştırmaların yapılabileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Sikke ve arkeolojik buluntular ışığında Dicle Vadisinde Parth-Sassani-Roma varlığı (mö 3. yüzyıldan Roma’nın Mezopotamya’dan çekildiği tarihe kadar)
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-01) Menteşe, Devrim Hasan; Aydın, Mahmut
    Yapılan bu çalışma ile, sikkeler öncelikli olmak üzere birtakım arkeolojik malzemeler ışığında, Dicle Vadisi hinterlandı içerisinde yer alan Pers (Parth-Sassani) Roma yerleşimleri araştırılmıştır. Çalışmada; konu sınırları içerisinde yapılmış ve yapılmakta olan kazı çalışmaları referans alınmış, bunun yanı sıra bölgede yapılmakta olan bir takım yüzey araştırmalarına dâhil olunarak çalışma konusu içerisinde yer alan malzemeler incelenmiştir. Bu kapsamda Dicle Vadisinin en önemli bölümünü oluşturan Tur Abdin Bölgesi’nde yapılmış olan kazı çalışmalarının yanı sıra yüzey araştırmaları sonucunda elde edilen sikkeler, seramikler alınabilen izinler ölçüsünde incelenmiş; Pers (Parth-Sassani), Roma lokalizasyonları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bölgede yapılan kazı çalışmaları ve son yıllarda yapılmakta olan yüzey araştırmaları sonucunda incelemelerde bulunulan 75 yerleşim birimi; yüzyıllar boyunca süren Pers-Roma mücadeleleri, bu mücadelelerin hangi hatlar ve rotalar üzerinde yapıldığı hakkında önemli bilgiler vermektedir. Çalışmaya 1183 adet sikke dâhil edilmiştir. Bu sikkelerin büyük bir çoğunluğu bölgede yapılan kazılardan elde edilen sikkelerden oluşmaktadır. Sikkelerin bir miktarı ise yüzey araştırmaları sonucunda, çalışmayı yapan ekip üyelerinin bulmuş oldukları yüzey buluntularından oluşmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen sikkeler ve konunun anlaşılmasına önemli katkılar sunan en önemli yardımcı malzemeler içerisinde yer alan seramikler vasıtasıyla Parth-Sassani ve Roma lokalizasyonlarının sınırları ve devletler arasında gerçekleşen sınır değişikliklerine cevap aranmıştır.
  • Öğe
    Edebiyat turisti profilinin belirlenmesi: Karacaoğlan edebiyat müzesi örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-03) Kaplan, Hüseyin; Dilek, Sebahattin Emre
    Özel ilgi turizm çeşitlerinden olan edebiyat turizmi, 18. yüzyıldan sonra gelişim gösteren ve günümüzde popülerliğini her geçen gün arttıranbir destinasyondur. Edebiyat turizminde bireyler, edebi meraklarını gidermek, yeni mekânlar keşfederek yeni deneyimlerde bulunmak, bir yazarı ya da eserini yerinde görmek veya geçmiş ile kültürel bir bağ kurmak için dünyanın farklı yerlerine seyahat edebilmektedir. Diğer turizm türlerinde olduğu gibi edebiyat turizminde de seyahatlerin sürdürülebilir olması önemli bir etkendir. Bu anlamda, edebiyat turizmde sürdürebilirliği sağlamakiçin, bireyleri seyahat etmeye iten güdünün ne olduğunu bilmek gerekir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin Adana İli Seyhan İlçesinde bulunan Karacaoğlan Edebiyat Müzesi’nin ziyaretçi profilini belirmeye yöneliktir. Elde edilen bulgular, ziyaretçiler için çekim unsuru olan edebiyat müzelerinin sürdürebilirliği açısından önemli bilgiler içermektedir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, elde edilen veriler üzerinden karar vericilere ve sektör temsilcilerine edebiyat müzelerinin geliştirilmesi ve edebiyat müzelerinin sürdürebilirliği için farklı önerilerde bulunmaktır. Çalışma, keşifsel bir araştırmayı gerektirdiğinden, nitel araştırma tekniklerinden faydalanılarak yarı yapılandırılmış görüşme formu üzerinden katılımcılara çeşitli sorular sorulmuştur. Katılımcılardan alınan cevaplar, yorumsamacı bir yaklaşımla ele alınıp müzenin ziyaretçi profili ortaya konmuştur. Araştırma sonunda, Karacaoğlan Edebiyat Müzesi ziyaretçi profilinin edebiyat, tarih, kültür ve miras turizmi meraklılarından oluştuğu görülmüştür. Çalışmada elde edilen bulgular, edebiyat müzelerinde sürdürebilirliği sağlamak ve yerel ekonomilere katkıda bulunmak açısından rehber niteliğindedir.