2 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Öğe Yeni Assur totaliter sisteminde psikolojik savaş taktiğinin yansıması: propaganda(International Publishers House, 2021-04-24) Güngör, Akarcan: Mezopotamya’da köklü bir kültür birikimine sahip Assurlular, MÖ 1. binyıldan itibaren bir değişim sürecine girerek dönemin süper gücü olmuştur. Hiç şüphesiz bunu Yeni Assur İmparatorluğu’nda, II. Assurnasirpal, III. Salmanassar, III. Tiglat Pileser, II. Sargon ve Assurbanipal gibi başarılı Assur krallarının reformları ile güçlü silahlarla donatılmış ve kurumsallaştırdıkları acımasız orduya borçludurlar. Assur’un savaş sanatı dinamiklerinden biri olan kuşatma, maliyetli ve uzun süren bir yöntem olduğundan kuşatılacak kentler dikkatle seçilmekte ve bölge halkına teslim olmaya ikna etme tekniklerinden biri olan şiddet uygulanmıştır. Assurlular, özellikle fethedilen kentlerin halklarına örnek olması adına çeşitli şiddet tekniklerini kullanarak insanları cezalandırmıştır. Yeni Assur krallarının sınırı olmayan, idrak edilmesi zor, acımasız ve şiddet içerikli zihinsel çılgınlıklarını yazılı ve görsel kaynaklarda; yaktım, kesilmiş kafalarından kule inşa ettim, kazığa oturttum, derilerini yüzüp sur duvarlarına serdim, gözlerini oydum, el, ayaklarını kestim, dillerini kopardım gibi propaganda amaçlı, şiddet içerikli ifadeler oldukça sık kullanılmıştır. Kavramsal çerçeve içerisinde birçok Assurlu kralın kudreti, yıkıcı tavırları ve temel hükmetme duygusunun yazılı kaynaklarda sürekli tekrar edilmesinin altında hedef kitlelere iletilmek istenen ideolojik mesaj yatmaktadır. Metodolojik olarak saraylardaki savaş temalı ideolojik unsurlar ile teolojik sistemin odağındaki tanrı imgelerinden ibaret olan rölyef ve heykellerin yanı sıra kil tabletlerin üstlendiği işlevlerin başında hiç şüphesiz merkezi otoritenin sürekliliğini sağlamak üzere genel anlamda bir korku psikozusunun oluşturulması gelmektedir. Bu doğrultuda duyguları yönlendirmeye, davranışları etkilemeye yönelik sistematik kavramsallaştırma ile psikolojik savaş taktiği faktörünü gerçekleştirmiş oldukları görülmektedir. Psikolojik yönü hesaplanmış korkutma olan bu davranış, hem iç, hem dış tehditlere karşı algıları şekillendirmek, bilişleri manipüle etmek adına bilinçli ve sistematik bir girişimdir. Bu araçlara erişim imkânı sağlayan kitleye verilmek istenen mesaj, görsel malzemenin yanı sıra yazılı kaynaklarda dehşete dair eksiksiz bir anlatı sergileyen imgelerle, savaş ve barışta insanların kontrol altına almasını sağlayan; krallık kavramını fiziksel savaş olmadan, pasif işleyiş, politik ve ideolojik manipülasyon yöntemi ile en iyi yansıtan bir uygarlık olması adına oldukça önemli bir parametredir.Öğe Yeni Assur dönemi ordusunda süvariler pithaillu(Fırat Üniversitesi, 2016) Kaçmaz Levent, EsraAssur askeri tarihinde ordunun en önemli kolunu bağımsız bir birim olan süvariler oluşturmuştur. Assur’da MÖ 1. bin yılda ilk kez karşımıza çıkan süvariler, düzenli ve savaşçı bir birlik olarak ilk kez II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) Dönemi saray kabartmalarında tasvir edilmişlerdir. Assurlular, süvari birliklerini geliştirirken, Zağros bölgesinde yaşayan Medler ve Persler’in etkisi altında kalmış ve savaş taktiklerini, bilgi ve becerilerini büyük oranda onların süvari birliklerinden almışlardır. Okçu ve kalkan taşıyıcıdan oluşan süvari takımı, savaş arabalarının kullanılamadığı ya da kısıtlı kullanılabildiği çamurlu alanlar, ırmaklar, suyolları, dağlık ve tepelik kırsal kesimler, ormanlar v.s. engebeli ve zor olan arazilerde savaşabilmenin avantajına sahipti. Süvari sınıfında zırh ve mızrağın kullanımının başlamasıyla birlikte süvarileri, savaş arabalarının girmekte zorlandığı elverişsiz bölgelerde en ağır silahlarla donatılmış düşmanlarına karşı savaş arabalarının yerini alabilecek bir sınıf haline getiren etken, onlara ani baskın yapma özelliğinin verilmiş olmasıdır. MÖ 8. yüzyıldan itibaren, Assur ordusunda kaynaklarda okçu ve mızrakçılardan oluşan pithaillu veya sa pethalli olarak karşımıza çıkan süvari birlikleri, zor arazilerde görevlendirilmek için eğitilmiş atlı ekiplerdi. Süvariler, birincil görevleri ne olursa olsun, ordunun ihtiyaçlarına göre diğer görevlerde de yer alabiliyorlardı. Assur ordusundaki süvari birliklerinin gelişme süreci, aşamalı bir yapı sergilemiştir. Assur kabartmaları, bu gelişme sürecini kısmen aydınlatabilmektedir. III. Tiglat-Pileser (MÖ 745-727) dönemine ait kabartmalarda, mızrakçı ve okçular çift olarak savaşmış, okçu atış yaparken; yanındaki mızrakçı atının dizginini tutar vaziyette tasvir edilmiştir. Bu zamanda binicilik henüz pek fazla bir gelişme gösterememiş süvariler, ata eyersiz, üzengisiz olarak binmekte ve atı kolayca yönetemeyecekleri bir biçimde arkaya doğru oturmaktaydılar. Dahası süvarilerin giyindikleri zırh, kuşandıkları kalkan ve giydikleri ağır çizmeler, süvarilerin hareketini büyük ölçüde sınırlamaktaydı. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvari sınıfında birtakım gelişmeler olmuştur. Atların zırhla kaplanması bu dönemde görülmüş bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvariler, mızrakçılar gibi giyinmeye başlamış ve küçük bir yay ya da uzun bir mızrak ile silahlandırılmışlardır. Diğer yandan yine bu dönemde atın eyerini dengelemek ve ata zarar vermemek için at sağrısı ve göğüs bantları kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları, bacakları ile atı kontrol etmeyi öğrenen Assur süvarisi, bu sayede at üzerinde ok atma becerisini kazanmıştır. Senharip (MÖ 704-681) dönemi sarayındaki kabartmalar, bu konuda daha somut örnekler sergilemektedir. Örneğin, Assur süvarisinin, Elam okçularına saldırısını ve yokuşu tutan Elam okçularını bozguna uğratışını tasvir eden kabartmalar, bu birliğin savaşlardaki rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.