Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 52
  • Öğe
    Kıbrıs Temsilciler Meclisi`nden Cumhuriyet Meclisi`ne Kıbrıs`ta Türk Yönetimleri ve parlamenter sistemin kuruluşu (1960-1983)
    (Fenomen Yayıncılık, 2020) Turan, Orhan
    Kıbrıslı Türkler, İngiliz Sömürgeciliği altında olumsuz koşulları zorlayarak demokratik bilincini tarihsel süreç içerisinde geliştirmiş, ulusal kimliğini ve varlığını korumuştur. Dolayısıyla bu çalışma aynı zamanda ada Türklerinin demokrasi hareketinin, yaşama unsurlarının ve özgün toplumsal varlığının geçmişten geleceğe bir yolculuğunu sunmayı amaç edinmiştir. Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesi 1878`de adanın İngiltere`ye kiralanmasıyla başlamış ve yıldan yıla artmıştır. Bu mücadele aynı zamanda Rumların Enosis idealine karşı olduğu gibi İngiliz Sömürge Yönetimi`nden toplumsal hakları almak hedefinde olmuştur. Kıbrıs`ın İngiltere`ye devri ile adadaki Ortodoks Rum unsur, İngilizlerin vermiş olduğu vaatlerle cesaretlendirilirken; ada Türkleri üzerinde ise &`;terk edilmişlik” duygusu hâkim olmuştur. Nitekim bu tarihten itibaren Türk nüfusu ve kalkınmasında gerileme yaşanmıştır. Diğer taraftan Rumların da ilhak ümitleri artmaya başlamıştır. Ada Türkleri üzerine yapılan akademik çalışmaların geneli &`;Kıbrıs Sorunu” odaklı olmuştur. Bunların çoğu Türklerin durumunu uluslararası hukuk ve siyasi bağlamda değerlendirmiştir. Ancak bu çalışmada, Kıbrıs Türklerinin halk olma bilincine evrilen süreçten, bağımsız bir devlet kurmalarına değin geçen süre zarfındaki siyasal örgütlenmelerine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Araştırma, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, Türklerin adanın 82 yıllık İngiliz Sömürge Yönetimi`ndeki kimlik mücadelesi ve Enosis`e karşı sergilenen kurumsal çare arayışları ana hatlarıyla ele alınmıştır. Birinci Bölümde, Kıbrıs Cumhuriyeti`nin kuruluş süreci, cumhuriyetin idari yapısı, hükümette görev alan Türk bakanlar, Cumhurbaşkanı Makarios`un Anayasa`da 13 maddelik değişiklik önerileri incelenmiş ve cumhuriyetin fiilen yıkılması değerlendirilmiştir. Bu bölümde Kıbrıs Türklerinin, Rum liderliği tarafından uluslararası kamuoyunda azınlık gibi gösterilmesinin kabul görmeyerek anlaşmak zorunda kalması irdelenmiştir. Kıbrıs Devleti, 1960 yılında Türk ve Rum halklarının siyasal eşitliğine dayalı bir Ortaklık Cumhuriyeti olarak kurulmuştur. Ancak üç yıl süren bu ortaklık bozulmuş olmasına rağmen sonrasında ortaya çıkan zorlu süreç, Kıbrıslı Türklerin bir &`;ulus” olduğu gerçeğini yeniden göstermiştir. İkinci Bölümde, 21 Aralık 1963`te başlayan ve ada tarihine &`;Kanlı Noel” olayları adıyla geçen süreçten 20 Temmuz 1974 Türk Barış Harekâtı`na kadar kurulmuş olan örgütlenmeler ve seçimler ele alınmıştır. Siyasi eşitlik noktasında bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti`ne ortak olan Kıbrıslı Türkler silah zoru ile devletten kovulmuştur. Ancak şaşkınlığı üzerinden atarak silahlı mücadeleye başlamış ve sivil yönetimlerini uygulamaya geçirmişlerdir. Bu bölümde toplumlararası çatışmalar döneminde kurulmuş olan Genel Komite, Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk Yönetimi ve Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi`nin faaliyetleri değerlendirilmiştir. Üçüncü Bölümde, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile başlayan yeni süreç, Kıbrıs Türk Federe Devleti`nin kuruluş evresi, idare yapısı, Anayasası ve Bakanlar Kurulu değerlendirilmiştir. Barış Harekâtı`nın başarı ile sonuçlanmasından sonra Kıbrıs meselesinin askeri safhası sona ermiştir. Siyasi yönü ise belirsizliğini koruyordu. Bu nitelik ancak yeni bir yönetim anlayışıyla mümkündü. Başka bir ifadeyle Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası, Kıbrıslı Türklerin ihtiyaçlarına cevap vermesinin dışında siyasi bir çözüme yani Federal Kıbrıs Cumhuriyeti`ne zemin hazırlama amacı taşıdığı da görülmektedir. Dördüncü ve son bölümde ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin ilanı, idari yapısı, kurucu meclisin oluşumu, KKTC Anayasası ve seçimler incelenmiştir. Çalışmanın bu bölümünde 1963 Rum saldırılarından sonra kendi devletini kurmak zorunda kalan Kıbrıslı Türklerin yirmi yılın sonunda; 15 Kasım 1983`te kurdukları cumhuriyetin ilanı, aslında var olan bir gerçeğin tezahürü olmuştur.
  • Öğe
    Yeni Osmanlılar Cemiyeti kurucularından Mehmed Âyetullah Bey: Dönem-İnsan-Eser
    (Grafiker Yayınları, 2017) Korkmaz, Ferhat
    Cemiyetçiliği, şairliği ve gazeteciliği ile Osmanlı Devleti’nin son döneminin aydın ve sanatçıları arasında önemli bir yere sahip olan Mehmed Âyetullah Bey, 25 Mayıs 1846’da Kahire’de doğmuştur.” “Edebiyat ve siyasetle erken yaşlarda ilgilenmeye başlayan Mehmed Âyetullah Bey, dedesi Abdurrahman Sami Paşa’nın muhafazakârlığını kabul etmeyerek Şinâsî, Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın açtığı yenileşme hareketi içinde yer almıştır. Mehmed Âyetullah Bey’in yetiştiği Suphi Paşa ve Abdurrahman Sami Paşa konakları tam bir ilim ve irfan meclisi idi. Dünyanın pek çok yerinden gelen bilgin insanlar bu konaklara devam etmiş, Âyetullah Bey de henüz küçük yaşlardan itibaren bu meclislerde bulunmayı bir itiyat haline getirmişti. Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurucularından biri olması da şüphesiz yetişme tarzıyla ilgiliydi.” “Mehmed Âyetullah Bey, içinde yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olayları ile yakından ilgilenmiştir. 1867’ye kadar Tasvîr-i Efkâr gazetesinin matbaasına devam ederek Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ebuzziya Tevfik’in etkisinde gazeteciliğe başlayan Mehmed Âyetullah Bey, arkadaşı Musullu Sami Bey ile birlikte yine 1867 yılının Mayıs ayında Utârid gazetesini 5 sayı olarak çıkarabilmiş, daha sonra Filip’in sahibi olduğu Vakit gazetesinde “baş muharrir” olarak yazılar yazmıştır.”
  • Öğe
    Batman ili kültür envanteri cilt III (Hasankeyf)
    (Batman Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2017) Kozbe, Gülriz
    Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle Bölümü’nde bulunan Batman ili, 41’ 10” – 41’40” doğu boylamları ile 38’ 40” – 37’ 50” kuzey enlemleri arasında yer almakta olup,Dicle’nin büyük kollarından Batman Çayı’nın doğusunda, önemli petrol yataklarınasahip, 1288m yükseklikte olan Raman Dağı’nın kuzeyinde, denizden 565m yükseltide verimli bir ovanın kenarında kurulmuştur. Batı ve kuzeybatısı Diyarbakır ile kuşatılmışolan Batman’ın kuzeyinde Muş, doğusunda Bitlis ve Siirt, güneyinde ise Mardin illeri yer almaktadır.Şehir, 1937’lere kadar İluh adında küçük bir köy yerleşmesi iken, 1950’li tarihlerdensonra bölgede petrolün bulunması ile hızlı bir gelişme dönemine girmiş ve 1955 yılıgenel nüfus sayımı sonuçlarına göre 4713 nüfuslu bir bucak, 1957’de de ilçe merkezihaline getirilmiştir. Nüfus bakımından çok hızlı bir büyüme yaşayan Batman, bu seyrini1990’lara kadar devam ettirmiş ve bu nüfus artışı 16 Mayıs 1990 tarihinde Batman’ıTürkiye’nin 72. ili haline getirmiştir. Yüz ölçümü 4694km 2 olan Batman ilinin Merkez ilçe dahil olmak üzere 6 adet (Kozluk,Sason, Gercüş, Beşiri ve Hasankeyf) ilçesi bulunmaktadır. En küçük ilçesi %7’lik pay ileHasankeyf, en büyük ilçesi ise %24’lük pay ile Kozluk ilçesidir. İlçelere bağlı 6 beldenin(Merkez ilçede Balpınar, Beşiri’de İkiköprü, Gercüş’te Kayapınar ve Hisar, Kozluk’taBekirhan ve Sason’da Yücebağ) yer aldığı Batman ilinde toplam 274 köy bulunmaktadır.Batman şehri, 10.5km güneyinde bulunan Dicle Nehri ile onun kolu olan, merkeze4.8km mesafede olup batısında akan Batman Çayı gibi iki önemli su havzasının birleşti-ği yerde lokalize olması sebebiyle hem jeo-politik hem de ekonomik açıdan önemli birmevkide bulunmaktadır. Son yirmi yıldır Ilısu Barajı ve HES Projesi nedeniyle bölgedegerçekleştirilen arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya konulan yaklaşık oniki bin yıllık geçmişi ve dünya uygarlık tarihine sunduğu, Asur, Roma, Bizans, Selçuklu, Emevi, Abbasi, Eyyubi ve Osmanlı gibi ön plana çıkan çeşitli dönemlere ait yüzlerce tarihi eseriile Batman, Mezopotamya coğrafyasının Anadolu’ya uzanan önemli kavşak noktaların-dan biridir.
  • Öğe
    Ağa Aşiret Siyaset
    (Kadim Yayınları, 2016) İlyas, Ahmet
    Anadolu’da kurulmuş olan birçok devletin perifer olarak gördüğü ve iptidai diye nitelendirdiği aşiret yapılması sosyal, siyasal bir varlık olarak günümüzde halen varlıklarını sürdürmektedirler. Osmanlı’da Yavuz Selim’in İdris-i Bitlisi ile yapmış olduğu sözsüz antlaşmanın bir başka versiyonu, Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum ve Sivas kongrelerinde aşiretlerle beraber hareket etme güdümünde buldu. İlk defa İttihat ve Terakki’nin aşiretleri toplum mühendisliğine uygun olarak asilime etme yöntemi olan İskân çalışmaları, kendisini Cumhuriyet’in ilanı neticesinde ortaya çıkan Şeyh Said ayaklanması sonrası raporlara bıraktı. Bu raporların ana amacı ulus-devlet anlayışına uygun olarak aşiret yapısını ortadan kaldırmaktı. Elinizdeki bu çalışma Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişi sırasında yaşanan problemler ve akabinde meydana gelen aşiret-siyaset denkleminin yansımalarını içermektedir. Süreklilik-kopuş açısından bakıldığında bu ilişki ağı günümüze kadar devam etmektedir. Bir tarafta aşiret-şeyh ve yansımaları, diğer tarafta Türkiye’de siyasal hayatının hamasetleri. Aslına bakılırsa küçük bir burjuvazi ayaklanması olarak aşiret yapısı, Türk modernleşmesine karşı koyduğu gibi kendisini güncellemeyi de unutmamıştır. Zira aşiret yapılanmasının devamı için oportünist olma hedefi kayda değerdir
  • Öğe
    1831 Tarihli Devrek Kazası nüfus defteri
    (Çizgi Kitabevi, 2020) Alaca, Hanife
    Bu kitap, Osmanlı Devleti`nin yapmış olduğu ilk nüfus sayımında Devrek kazası kayıtlarını içermektedir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi`nde bulunan 675 numara ile kayıtlı M. 1831 tarihli Bolu Sancağı Nüfus Defteri`nin 508 ila 602 varakları arası "Ahâlî-i kazâ-i Devrek der-Livâ-i Bolu" başlığı altında Devrek kazası ve köylerinde bulunan Müslüman nüfusu içermektedir. İlk nüfus sayımlarına göre Devrek kazası bir merkez ve 16 köyden meydana gelmekteydi. Devrek kazasına tabi köylerde toplam Müslüman nüfus 6106 olarak kaydedilmektedir. 1831 yılına ait Devrek kazası nüfus bilgilerini içeren bu çalışmanın, Devrek tarih ve kültürüne ışık tutması ve Devreklilerin kendi geçmişleriyle bağ kurmalarında bir nebze de olsa katkı sağlaması umut edilmektedir.
  • Öğe
    Gün Doğmayınca!: Ercüment Ekrem Talu
    (Sonçağ Akademi, 2021) Karadeniz, Mustafa
  • Öğe
    Matbuat tarihine Medhal ilk büyük Muharrirlerden Şinasi
    (Detay Yayıncılık, 2016) Korkmaz, Ferhat
    Eserin elimizdeki ve Latin harflerine aktardığımız nüshası, ilk ve tek baskısı olan Yeni Matbaa tarafından 1927 yılında yayımlanan nüshasıdır. Atatürk Kitaplığı ve Milli Kütüphane raflarında mevcut olan bu nüsha, 160 sayfadan ibaret olup ders kitabı baskısı olan 19x27 cm ebâdındadır.Bugünkü Türkçede nadiren kullanılan yabancı kelimelerin yazılışını aktarırken, ayn ve hemze işaretlerini orijinal yazılışa uygun bir biçimde verdik. Bugün kullanılan ve artık Türkçeye mal olmuş kelimeler ise bugünkü yazılışına uygun bir şekilde verilmiştir. Metinde mümkün olduğu kadar aslî imlâya sadık kaldık ancak hatalı olduğunu düşündüğümüz kelimeleri düzeltilmiş hâliyle verdik.Modern biyografi türünün ilk örneklerinden olan Matbû’ât Tarihine Medhal’den İlk Büyük Muharrirler: Şinâsî, adlı eseri Latin harflerine aktarmamızın nedeni, önemli bir kaynak eseri özgün biçimiyle yeniden istifâdeye sunma düşüncesidir.
  • Öğe
    Batman ili kültür envanteri cilt II (Gercüş-Beşiri)
    (Batman Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2017) Kozbe, Gülriz
    Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle Bölümü’nde bulunan Batman ili, 41’ 10” – 41’40” doğu boylamları ile 38’ 40” – 37’ 50” kuzey enlemleri arasında yer almakta olup,Dicle’nin büyük kollarından Batman Çayı’nın doğusunda, önemli petrol yataklarınasahip, 1288m yükseklikte olan Raman Dağı’nın kuzeyinde, denizden 565m yükseltide verimli bir ovanın kenarında kurulmuştur. Batı ve kuzeybatısı Diyarbakır ile kuşatılmışolan Batman’ın kuzeyinde Muş, doğusunda Bitlis ve Siirt, güneyinde ise Mardin illeri yer almaktadır.Şehir, 1937’lere kadar İluh adında küçük bir köy yerleşmesi iken, 1950’li tarihlerdensonra bölgede petrolün bulunması ile hızlı bir gelişme dönemine girmiş ve 1955 yılıgenel nüfus sayımı sonuçlarına göre 4713 nüfuslu bir bucak, 1957’de de ilçe merkezihaline getirilmiştir. Nüfus bakımından çok hızlı bir büyüme yaşayan Batman, bu seyrini1990’lara kadar devam ettirmiş ve bu nüfus artışı 16 Mayıs 1990 tarihinde Batman’ıTürkiye’nin 72. ili haline getirmiştir. Yüz ölçümü 4694km 2 olan Batman ilinin Merkez ilçe dahil olmak üzere 6 adet (Kozluk,Sason, Gercüş, Beşiri ve Hasankeyf) ilçesi bulunmaktadır. En küçük ilçesi %7’lik pay ileHasankeyf, en büyük ilçesi ise %24’lük pay ile Kozluk ilçesidir. İlçelere bağlı 6 beldenin(Merkez ilçede Balpınar, Beşiri’de İkiköprü, Gercüş’te Kayapınar ve Hisar, Kozluk’taBekirhan ve Sason’da Yücebağ) yer aldığı Batman ilinde toplam 274 köy bulunmaktadır.Batman şehri, 10.5km güneyinde bulunan Dicle Nehri ile onun kolu olan, merkeze4.8km mesafede olup batısında akan Batman Çayı gibi iki önemli su havzasının birleşti-ği yerde lokalize olması sebebiyle hem jeo-politik hem de ekonomik açıdan önemli birmevkide bulunmaktadır. Son yirmi yıldır Ilısu Barajı ve HES Projesi nedeniyle bölgedegerçekleştirilen arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya konulan yaklaşık oniki bin yıllık geçmişi ve dünya uygarlık tarihine sunduğu, Asur, Roma, Bizans, Selçuklu, Emevi, Abbasi, Eyyubi ve Osmanlı gibi ön plana çıkan çeşitli dönemlere ait yüzlerce tarihi eseriile Batman, Mezopotamya coğrafyasının Anadolu’ya uzanan önemli kavşak noktaların-dan biridir.
  • Öğe
    İstiklal Harbi Kahramanlarından Urfalı Ömer Avni Şit`in hatıraları
    (Paradigma Akademi Yayınları, 2020) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Millî Mücadele`nin önemli verilerinden biri de hiç kuşkusuz anılardır. Savaşı bizzat yaşayanların kaleme aldığı anılar, birer tarihi vesika görevi görmektedir. Özellikle askeri şahsiyetlerin yaşadıklarını yazması ve bunların gelecek kuşaklara aktarılması dönemin aydınlanması açısından önem taşımaktadır. Bu konuda siyasilerin, askerlerin ve gazetecilerin dışında yaşadıklarını ölümsüzleştiren ve bunu disiplinli bir şekilde günbegün kâğıda dökenlerin sayısı çok azdır. Ancak anılar birer siyasi, askeri ve sosyal belge olmasının yanı sıra birinci elden kaynak olarak da değerlendirilmektedir. Yaşadığı anı kaleme alanların en büyük eksikliği, olayın merkezine kendilerini almış olmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında, öznellik çok fazla ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan anı sahibinin yaşadıklarını anlatması ve unutulmama kaygısı da anılarda göze çarpan en önemli noktadır. Urfa`nın düşman işgalinden kurtarılması sırasında askerlerin, halkın, aşiretlerin hemen hemen her kesimin ciddi manada katkısı vardır. Ancak savaş sırasında yaşananların kâğıda aktarılma işi maalesef bir o kadar eksik kalmıştır. Bu konuda Jandarma Komutanı Ali Saip Ursavaş`ın anıları ciddi manada tertiplidir. Yine Hasan Açanal`ın Urfa Kurtuluş Mücadelesi Hatıratı, Belediye Başkanı Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu`nun anıları ve Binbaşı Ali Rıza Bey`in Urfa Mücahedesi önemli hatıralar arasında yer almaktadır. Bu anıların dışında bizim kişisel çabalarımızla elde ettiğimiz Yüzbaşı Ömer Avni Şit`in Urfa Savaşı adlı hatırası da Urfa`nın düşman işgalinden kurtuluşuna tanıklık edecek eserler arasında yer alacaktır. Merhum Şit`in hatıraları bizzat kendisi tarafından kaleme alınmış bir eserdir.