2 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Öğe Geleneksel ile çağdaş arasında kalmış bir kurum: Darü’l-Fünûn(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-10-30) Kaya, İlyas; Özteke, FahriOsmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi ile eğitimde başlayan modernleşme hareketleriyle birlikte askeri eğitim veren okulların dışında sivil eğitim kurumları da açılmaya başlamıştır. Özellikle yükseköğretim alanında medreselerin işlev kaybetmesi, eğitimde yeni arayışlara neden olmuştu. Devrin şartları gereği Fransa ile yakınlaşan Osmanlı devlet adamları, Fransa’daki eğitim sistemini Osmanlı eğitim sistemine uyarlamaya çalışmışlardı. Bunun sonucunda medreseler dışında yükseköğretim alanında eğitim verecek olan Darü’l-fünun fikrinin oluşmasına zemin hazırlamıştı. Türkiye’deki modern üniversitelerin temeli sayılan Darü’l-fünunun 1863 yılında başlayan serüveni, 1900 yılına kadar devam etmiş. Bu süreç içerisinde üç defa açılıp kapanmıştı. Bu tarihten sonra devrin siyasi şartlarına göre şekillenen Darü’l-fünun, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar intikal etmişti. Araştırmamızda Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Darü’l-fünunun modernleşme serüveni ele alınmış, Atatürk devrimleri sırasında Darü’l-fünunun nasıl bir bakış açısına sahip olduğu ve devrimlere olan katkısı ele alınarak İstanbul Üniversitesinin temel oluşum noktası çözümlenmeye çalışılmıştır.Öğe Eşgüdümlü iki alan: Eğitim öğretim ve modernleşme(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-10) Demir, Mehmet Salih; Özteke, FahriEğitim-öğretim toplumu dönüştüren temel dinamiklerin başında gelmektedir. Toplum, eğitim aracılığıyla çağın koşullarına uyarak, başta iktisadi ve teknolojik olmak üzere her alanda rekabet yeteneği kazanır. Eğitimin işlev ve tanımı siyasi, ekonomik ve toplumsal gereksinime göre dinamik bir süreç olarak sürekli evrime uğrar. Eğitim toplumsal değişimin motor gücü olarak, toplumu dönüştürme gücü yanında, kendisi de bu değişim-dönüşümden etkilenerek, toplumsal ihtiyaca göre sürekli tekâmül geçiren bir olgudur. Eğitim bu anlamda kapsamlı bir süreç olup her tür terbiyeyi bünyesinde barındırır. Toplum eğitim aracılığıyla öğrendiği marifeti günlük yaşamda kullanarak, iklim, coğrafya ve benzeri koşullara daha rahat adapte olma, doğaya hükmetme ve her tür zorlukla mücadele etme yeteneği edinir. Sanayi İnkılâbı neticesinde, üretim etkinliklerinin büyük oranda insan gücü yerine makine gücüne dayanmaya başlanması, üretimde ihtiyaç duyulan nitelikli işgücüne olan talebi arttırdı. Bu değişimin eğitime yeni anlamlar yüklemesi ve eğitimin üretime daha çok entegre olması gerektiği yönünde beklentileri artırdı. Eğitim, artık üretim ve kalkınmanın lokomotifi olarak itibar görmeye başladı. Gelişmiş ekonomi ve başarılı eğitim sistemine sahip ülkelerde gözlemlendiği gibi, eğitim kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu kapsamda günümüzde eğitim – öğretim etkinlikleri ve uygulamalı mesleki-teknik eğitime, doğrudan üretimi ve istihdamı arttırmaya dönük önemli bir araç olarak itibar edilmelidir. Aynı amaç tarihsel evrimde hep hedeflenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin eğitim – öğretim meselesi, acilen çözüme kavuşturulması gereken önemli konu başlıkları arasında önümüzde durmaktadır. Mesleki ve teknik eğitimin ortaokul 7.ve 8.Sınıf seviyesine kadar çekilmek suretiyle, ülkenin üretim kapasitesinin arttırılmasında kullanılmasıyla istihdamı arttırma ve kalkınmayı sağlamaya dönük çabalar, Türk eğitim sisteminin nihai hedefi haline getirilmelidir. Türkiye en değerli sermayesi olan beşeri potansiyelini, üretimde değerlendirmeyi başardığı takdirde, ülkede ekonomik parametrelerin hızla değişeceği kesindir. Türk ekonomisine uygulamalı eğitim sistemi aracılığıyla bir dinamizm kazandırmak için, eğitimde başarılı ülke örneklerinden yola çıkarak kalkınma atılımı başlatılmalıdır. Bunun için Türk eğitim sisteminde yeni bir yapılanma, tercihten öte bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır. Türk eğitim sistemi, mesleki ve teknik liselerde uygulanan üretim odaklı sisteme, ortaokulları da dâhil ederek, mesleki ve teknik hüviyete kazandıracak bir müfredat uyguladığı takdirde, üretimde nitelik, verim ve istihdam artacak, ülke kalkınmasına dönük ciddi bir hamle gerçekleştirilecektir. Böylece Türkiye’nin iktisadi gücü kuvvetlenecektir. Bunu başarmanın yolu, Türkiye’de mevcut eğitim sistemini, gerek müfredat gerek altyapısıyla, üretim odaklı hale getirmekten/dönüştürmekten geçer.