Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 5 / 5
  • Öğe
    Batman'da petrolün bulunması, kente sosyoekonomik ve sosyokültürel etkileri (1940-1970)
    (Batman Üniversitesi, 2018) Akcan, Serhat; İdem, Tekin
    Bu çalışmanın amacı; Siirt ilinin Beşiri ilçesinin İluh nahiyesi olarak kayıtlara geçen 1990'da vilayet statüsüne kavuşan Batman'ın 1940 yılında bölgede petrolün bulunması sonrasında yaşamış olduğu sosyal, ekonomik ve kültürel değişimi ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın neticesinde 1940'ların başında küçük bir nahiye iken 1955 yılında belde, 1957 yılında ilçe ve son olarak 1990 yılında vilayete dönüştüğü görülmüştür. İdari anlamdaki bu değişim sosyal alanda da gözlemlenmiş; 1940'ların başında 409 olan bölge nüfusu petrolün bulunması, TPAO'nun kurulması sürecinde dışarıdan sürekli bir göç almıştır. 1970'lere gelindiğinde nüfus 50.000'lere ulaşmıştır. TPAO'da çalışan personellerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla alt ve üst yapısı son derece gelişmiş, sosyal kompleksleri bulunan bölgeye yönelik bir kent modeli ortaya çıkarılmıştır. TPAO Site sakinlerinin ihtiyaçlarının karşılanması, moral ve motivasyonlarının arttırılması amacıyla gerçekleştirilen sosyal ve kültürel faaliyetler kentin büyük bir canlılık kazanmasına da neden olmuştur. Bu faaliyetlerin organizasyonunu sağlayan kurumlar ise elde ettikleri başarılarla sadece bölgede değil ülke genelinde tanınmışlardır. Nahiye statüsünde bulunduğu yıllarda sadece 1 ilkokul mevcut iken 1967 yılında 4 ilkokul, 1 ortaokul ve 1 kız sanat okulu ve 1 akşam kız sanat okulu ile eğitim alanında da büyük bir aşama kaydedildiği görülmüştür.
  • Öğe
    Petrol/doğalgaz ve jeotermal kuyuları için ısı yalıtım özellikleri yüksek çimentoların geliştirilmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-23) Gündüz, Serdar; Öztürk, Sarper; Oktay, Hasan
    Dünyada her yıl, petrol-doğalgaz ve jeotermal sondajları yapılarak milyonlarca metre küp enerji kaynağı elde edilmektedir. Çıkartılan bu kaynaklar, bir dizi işlemden geçirilip enerjinin farklı formlarına dönüştürülmektedir. Petrol-doğalgaz ve jeotermal kaynaklarının sondajları, üretimleri ve işlenmeleri ekonomik bakımdan yüksek olmasından dolayı sektörde faaliyet gösteren şirketlerle beraber enerji tüketen her sektör için maliyetin düşürülme hedefi son derece önem arz etmektedir. Petrol yatakları akışkan özelliğine göre Newton ve nano-Newton olarak adlandırılır. Üretimleri ve sebep oldukları maliyetleri birbirinden farklıdır. Özellikle nano-Newton (ağır) petrollerin içerisinde, petrol rezervinin kimyasal özelliğine göre farklı oranlarda “parafin, asfalt ve katran” bulunur ve yüzeye doğru hareketleri sırasında ısı kayıplarından kaynaklı fiziksel değişimleri meydana gelir ve katılaştıkları durumda tıkanmalar görülür. Buna önlem olarak kuyu çimentolamada kullanılan çimentoların ısıl yalıtım özelliklerinin arttırılarak bu sorunların önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu tez kapsamında mevcut petrol-doğalgaz ve jeotermal sahalarında en yaygın olarak kullanılan G sınıfı çimento içerisine hacimce %5’ten %30’a kadar artan oranlarda perlit gibi ülkemizin kaynak bakımından büyük rezervlere sahip olduğu malzemelerin eklenmesiyle yeterli dayanım ve yüksek ısı yalıtımı özelliğine sahip çimentoların üretilmesi hedeflenmiştir. Elde edilen ürünlerin mekanik ve ısıl özellikleri mevcut G tipi çimento ile karşılaştırılmıştır. Üretilen yeni tip çimentoların özelliklerinin API standartlarına uygun olması ve kuyu formasyonlarına uygulanabilirliğinin sağlanması amacıyla farklı oranlarda katkı maddeleri de ilave edilmiştir. Yapılan çalışmalarda ayrıca üretilen numunelerin içeriği, oranı, termofiziksel ve mekanik özelliklerinin arasındaki ilişkiler incelenmiş olup ilişkiler denklem ve grafiklerle verilmiştir. Deneysel çalışmalar sonucunda hacimce % 30 perlit katkılı çimentonun ısıl iletkenlik katsayısının mevcut G tipi çimentoya göre % 62.37 daha az olduğu tespit edilmiştir. Üretilen yeni çimento tiplerinin üretim aşamasındaki kuyularda kullanılmasıyla, mümkün mertebe destek amaçlı kullanılan ilave ekipman-operasyon giderleri ile harcanan zamanın azaltılması, iş kayıplarının engellenmesi ve üretimin aksamasının önüne geçilerek maliyetlerinin azaltılması hedeflenmektedir.
  • Öğe
    Petrol-doğalgaz ve jeotermal kuyularında yeni üretilen ısı yalıtım malzemeleri kullanılarak ısı kayıplarının engellenmesi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-08-12) Kızıl, Sevim; Oktay, Hasan; Öztürk, Sarper
    Tezde, yeni ve yerli olarak üretilen yalıtım malzemeleri ile yüksek sıcaklık gradyentine maruz bırakılan çıplak borulardaki boru ve ekipman hasarının en aza indirilerek enerji giderlerinin düşürülmesi ile farklı özelliklerdeki petrol, doğalgaz ve jeotermal sahalarında kullanılan kuyu ekipmanları ve tijlerdeki ısı kayıplarının azaltılarak özellikle yüksek viskoziteli nano-newtonlu petrol üretim sahalarındaki boru tıkanmalarının önüne geçilmesiyle tubing malzemelerde oluşan hasarların bertaraf edilmesi hedeflenmektedir. Bahsedilen ihtiyaçlara cevap verebilecek, perlit ve bor gibi ülkemizin kaynak bakımında dünyaca üstün rezervlerine sahip olduğu malzemeler kullanılarak yüksek ısı yalıtım özelliği sağlayan yerli ve yeni ısı yalıtım malzemelerin üretilmesi hedeflenmiştir. Çalışmamızda öncelikle farklı özelliklere sahip yalıtım numuneleri üretilmiş olup numunelerin mekanik ve ısıl özellikleri ASTM ve EN standartlarına göre tespit edilmiştir. Daha sonra, üretilen numunelerin test özellikleri karşılaştırma yapılıp tüm numunelerin ortalama özelliklerini gösteren K1 numunesi boru kaplama malzemesi olarak seçilmiştir. Son aşamada ise Ansys fluent programı kullanılacarak mevcut petrol üretim sahasının sistem modeli çıkarılmış olup farklı kalınlıklarda giydirilmiş boruların ısı kayıpları tespit edilmiştir. Mekanik ve ısıl test sonuçlarına göre üretilen yalıtım malzemesinin (K1) mevcut petrol kuyularında kullanılan seçilmiş referans malzemeye (G sınıfı beton) göre basınç dayanımında ve özgül ısısı değerlerinde sırasıyla % 99 ve % 27 azalma meydana gelirken ısıl yayılım değerinde % 25 artma olduğu görülmüştür. Üretilen yalıtım numunelerinin ısıl iletkenlik ve yoğunluk değerleri karşılaştırıldığında ise referans numunesine göre sırasıyla %92 ve % 91 oranında azalma olduğu tespit edilmiştir. Ansys modelleme sonuçlarına göre üretim borularındaki petrol çıkış sıcaklığı yalıtımsız boruda 23.7°C iken, 1 cm, 4 cm ve 10 cm kalınlıklarda izolasyon malzemesi ile kaplanmış borularda petrol çıkış sıcaklığı sırasıyla 27.4°C, 31.1°C ve 36.1°C olmuştur. Bununla birlikte, 1 cm, 4 cm ve 10 cm kalınlıklarda izolasyon malzemesi ile kaplanmış borularda ısı kaybı değerlerinde yalıtımsız boruya göre sırasıyla %8.3, %16.3 ve %27.1 oranında azalma olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre geliştirilen yöntemin mevcut petrol-jeotermal üretim kuyularında kullanımı ile birlikte mevcut üretimlerin arttırılması hedeflenmektedir.
  • Öğe
    Kalsiyum kirlenmesinin lignosülfonat, kireç ve potasyum klorür çamurları üzerine etkisi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Oygen, Yasin; Merey, Şükrü
    Türkiye’de üretilen petrolün büyük bir kısmı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çıkarılmaktadır. Bu bölgede petrol üretiminde önemli bir yere sahip olan Batman ve Diyarbakır çevresinde yapılan sondajlarda, formasyon kaynaklı problemler yaşanmakta, bu da sondaj maliyetlerinin artmasına ve zaman kaybına sebep olmaktadır. Yaşanan bu problemlerin başında kuyu stabilitesi, kil ve kalsiyumun sondaj çamuruna bulaşması gelmektedir. Bu tez çalışmasında Batman ve Diyarbakır bölgelerinde yer alan A bölgesinde A-1, A-2 ve A-3 kuyularında, B bölgesinde ise B-1 kuyusunda deneysel olarak incelemeler yapılmıştır. Yapılan incelemelerde formasyon kaynaklı kuyu stabilite sorunları, kalsiyum ve kil bulaşması gözlemlenmiş ve gerçek kuyu verilerine dayanan sondaj çamuru deney testleri yapılarak formasyon kaynaklı sondaj çamurundaki değişimler ele alınmıştır. A-1 ve B-1 kuyularında jips ve anhidrit içeren formasyonların sondajı lignosülfonat çamuru ile yapılmış, bu sırada sistem çamurunda yoğun kalsiyum bulaşması meydana gelmiş ve bu bulaşma nedeniyle sondaj operasyonlarında problemler oluşmuştur. A-2 kuyusunda Kayaköy formasyonuna ait jips ve anhidrit, Kastel ve Karadut formasyonlarında ise şeyl ve marn formasyonlarının sondajı KCl/Polimer çamuru ile yapılmış, sondaj çamuru üzerinde gerçekleştirilen deneyler gözlemlenerek çamurdaki değişimler ve sondaj operasyonlarında ortaya çıkan sorunlar incelenmiştir. A-3 kuyusunda ise aynı formasyonlara ait kayaçların sondajı yapılmış, bu kuyunun sondajında kuyudan gaz gelme ihtimali, kalsiyum bulaşması ve karbonat-bikarbonat kirliliğine karşı kireç çamuru kullanılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda kalsiyum kaynaklı ortaya çıkan sorunlar, sondaj çamurunun özellikleri iyileştirilerek giderilmeye çalışılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır.
  • Öğe
    Petrol ve doğal gaz bağlamında Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikaları
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-16) Bakır, Ahmet; Köksoy, Fulya
    Akdeniz Havzası, Ortadoğu bölgesine komşu olmakla birlikte hidrokarbon yatakları yönünden de yüksek potansiyele sahip bir bölgedir. Mevcut potansiyel, bölgeyi küresel enerji piyasaları için önemli bir merkez hâline getirmektedir. Bu nedenle Doğu Akdeniz, bölge ülkeleri için stratejik öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin ve diğer kıyıdaş devletlerin Doğu Akdeniz politikaları kapsamında Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama/sondaj çalışmalarının bölge enerji ve güvenlik politikalarına olası etkilerini ve sonuçlarını değerlendirmektir. Bunun yanında Türkiye’nin enerji ve güvenlik politikasını şekillendiren ve uygulamasını etkileyen temel faktörleri belirlemektir. Çalışmada, bölge devletlerinin Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz arama çalışmaları, ilan edilen münhasır ekonomik bölge tayinleri ve bu kapsamda ortaya çıkan sorunların uluslararası boyutları incelenmiştir. Türkiye yaptığı çalışmalarla, bölgedeki güç dengelerini değiştirmiştir. Doğu Akdeniz bölgesinde çıkarılacak doğal gazın Avrupa ve diğer pazarlara ulaştırılabilmesinde en ucuz ve güvenli yolun Türkiye üzerinden geçmesi, Türkiye açısından pozitif bir sonuç olarak görülmektedir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki enerji jeopolitiğindeki rolünü güçlendirmektedir. Öte yandan, yakın dönemlerde ABD Yunanistan’a askeri yığınak yapmakta, tatbikatlar gerçekleştirmekte ve bazı örtülü ekonomik yardımlarda bulunmaktadır. Mevzubahis husus ise Doğu Akdeniz’de bir güç mücadelesinin yaşandığını göstermektedir. Sonuç olarak, Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan gelişmeler, bölgenin enerji ve güvenlik dengelerini önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu gelişmelerin uzun vadeli etkilerini görmek için henüz erken olsa da Türkiye’nin bölgedeki rolü daha da önem kazanacak gibi görünmektedir.