4 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Öğe Şark ulemalarından arif ve âlim bir şahsiyet: Ahlâkı’n-Nebevî Abdürrezzak Seydaoğulları el-Halelî(Batman Üniversitesi, 2021-06-01) Bilginer, Yahyaİnsanlık tarihiyle var olan mistik ve derûnî yönüyle düşünsel yaşamda farklı yansımalarıyla önemli bir yere sahip olan tasavvuf, mahiyeti itibariyle 10. Yüzyıldan sonra kültür, sanat ve edebiyat dünyamızın oluşumunda ve gelişiminde etkili olmaya başlamıştır. İslâm dünyasında bireyin nefsini terbiye ederek İlâhî aşka seyru süluk etmesinin çileli ancak bir o kadarda manevî lezzet veren tasavvuf, İslâm âleminde Kur’an ve Hadisler ışığında doğup gelişen rûhî ve mânevî hayat tarzıdır. Şüphesiz ki bu hayat tarzının oluşumunda İslâm âlim ve âriflerinin de çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu bağlamda makalede Şark Ulemaları arasında önemli yere sahip olan, tasavvuf yolunun yolcularına ilmi ve irfanıyla ışık tutan, Ebû ilim mahlaslı âlim, zâhid, âbid bir kişiliğe sahip olan Abdürrezzak (k.s) Hz.lerinin hayatı, ilme verdiği önem ve bölgedeki ilme etkileri ve katkıları ele alınacaktır. Yaptığımız çalışma ile ilgili daha önce herhangi bir çalışma olmamasından kaynaklı nitel veri toplama yöntemi kullanılarak derinlemesine mülakat yönteminden istifade edilmek suretiyle Abdürrezzak’ın doğum, temel aile yaşamı, ilim yolculukları ve eğitimine ilişkin temel bilgiler, dönem analizi çerçevesinde tasavvufi düşüncesinin oluşmasında etkili olan kişi ve olaylar, düşünce ve tasavvuf anlayışının takipçilerine düşünsel etkileri ortaya konulmaya çalışılacaktır.Öğe Molla Sadra’da bilginin mahiyeti(Batman Üniversitesi, 2017) Baran, SedatMolla Sadra bilgiyi varlık kavramı gibi bedihi bilmekte ve bunun tanımlanamayacağına inanmaktadır. Ona göre bilginin hakikati bilgi kavramı gibi bedihi olmayıp yalındır. Yani hangi açıdan bakılırsa bakılsın maddeden soyuttur. Tabi bu bizim bilgi hakkında lafzi bir tanım yapamayacağımız anlamında değildir. Nitekim Molla Sadra’nın kendisi bu işi yapmış ve bilgiyi “yalın, saf ve bilfiil varlık” diye tanımlamıştır. Bu tanıma göre mahiyet, bilkuvve varlık ve cisim bilginin mısdakı olamazlar. Zira madde ve gereksinimlerinden ari yani maddeden soyut olan nesnel varlıkların formları ancak bilginin mutaallıkı olabilirler. Molla Sadra buna ilave olarak bilginin varlık gibi farklı yoğunluk dereceleri olduğuna da inanmaktadır.Öğe Seyyid Hüseyin Becirmânî: Hayatı ve ilmî kişiliği(Batman Üniversitesi, 2018-12-30) Akçay, HalilSeyyid Hüseyin (Hüseyin Akyol), daha çocuk yaşta gözlerini kaybetmesine rağmen ömrü boyunca Doğu medreselerinde ilim tahsili ve tedrisatının içinde olmuş bir şahsiyettir. Mardin/Dargeçit’e bağlı Gürışık (Gündkê Xecê) köyünden olsa da Batman ilinin Gercüş ilçesine bağlı Vergili (Bêcirmân) köyüne nispetiyle meşhurdur. Küçük yaşta köy imamının yanında başladığı ilim tahsilini, bölgenin önemli hocalarından almıştır. Ayrıca Suriye’ye gidip tecvit ve kıraat derslerini alıp icazet almıştır. İlmi icazetini ise Şeyh Fahrettin’den almıştır. Seyyid Hüseyin, Vergili (Bêcirmân) köyünde müderrislik yapmış burada on beş yıldan fazla ders vermiştir. Geçirdiği bir hastalık, ders vermesini engellemiştir. Seyyid Hüseyin’in ön plana çıkan ve ilim çevresinde takdire şayan özelliği ise Doğu medreselerinde yaygın olmayan tecvit ve kıraati yaygınlaştırma çabasıdır. Gerek ders verdiği medresesinde gerekse mezun olan öğrencilerinin medreselerinde tecvit derslerinin okutulmasını sağlamıştır. Birçok kişiye ise kıraat alanında icazet vermiştir. Seyyid Hüseyin 1938’de Mardin/Dargeçit/Gürışık köyünde dünyaya gelmiş, 20.02.2015’te Batman’da vefat etmiş ve yine burada defnedilmiştir.Öğe Klasik Arap şairleri Verrâk ve el-İlbîrî’den ilim talebelerine tavsiyeler(Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-12-31) Arslan, AdnanAbbasi döneminden Mahmûd Verrâk (ö. 240/855) ve Mülûk-u Tavâif döneminden Ebû İshâk el-İlbîrî (ö. 459/1066) ikisi de önde gelen zühd şairlerindendir. Bu iki zühd şairi, şiirlerinde “fani dünya” konulu şiirlerin bilindik özellikleri yanında bir de “ilim” konusunu işlemişlerdir. Yaşadıkları dönemde ahlaki yozlaşma ve dünyevileşmenin ilmiye sınıfına da sirayet ettiğini görerek ilim talebelerini ikaz etme ihtiyacı hissetmişler ve ilme teşvikin yanı sıra ilmin yalnız ve yalnız Allah rızası için tahsil edilmesi hususunda tahşidatta bulunmuşlardır. Bu makalede dönemce birbirine yakın bu iki şairin divanlarındaki “ilim” temalı şiirleri içerik bakımından incelenmiştir. Girişte İslam dininin ilme ve ilim tahsiline yönelik teşvik ve uyarıları hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Sonrasında ise iki şairin divanları söz konusu çerçevede ele alınmıştır. Harfi çevirinin doğal olarak şiirin edebi sanatlarını yansıtamayacağı göz önünde bulundurularak bazı beyitler nesirleştirilerek aktarılmıştır.