2 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Öğe Örgütsel dedikodunun; duygusal bağlılık ve örgütsel yabancılaşma üzerine etkisi: Batman Üniversitesi örneği(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-24) Taş, Serhat; Elitok, YavuzÖrgütsel dedikodu, örgütlerde sıkça rastlanan ve iş yaşamında önemli bir iletişim biçimi olarak kabul edilen bir olgudur. Ayrıca çalışanların duygusal bağlılıklarını etkilerken, örgütsel yabancılaşma düzeylerini artırabilmektedir. Özellikle çalışanların işe yönelik tutumlarında, örgütsel aidiyet hissinde ve işten ayrılma niyetlerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, örgütsel dedikodu, hem bireysel hem de örgütsel düzeyde önemli sonuçlar doğuran bir iletişim olgusudur. Araştırmanın evrenini, Batman Üniversitesi'nde görev yapan idari personel oluşturmaktadır. Veriler, örgütsel dedikodu, duygusal bağlılık ve örgütsel yabancılaşma ölçeklerini içeren anketler aracılığıyla toplanmıştır. Örneklem büyüklüğü, evrenin temsilini sağlayacak şekilde belirlenmiştir. Verilerin analizinde SPSS 16 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, örgütsel dedikodu çalışanların örgütsel yabancılaşma düzeylerini artırdığı ancak duygusal bağlılık üzerinde anlamlı bir etki yaratmadığı gözlemlenmiştir. Dedikodu, yabancılaşmanın güçsüzlük, anlamsızlık ve öz-yabancılaşma alt boyutlarında etkilediği görülmüş, özellikle anlamsızlık ve öz-yabancılaşma boyutlarında pozitif bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Dedikodunun içeriği, çalışanların örgütsel anlam bulma süreçlerini etkileyerek yabancılaşmayı artırıcı bir rol oynayabilmektedir.Öğe Hayretî Divanı’nda ben ve öteki(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-25) Yüksekkaya, Kübra; İçli, Ahmetİnsanoğlu var olduğu günden beri dünyadaki varlığını anlamlı bir temele oturtmak için kim olduğunu sorgulayarak varlığına bir anlam bulmaya çalışmıştır. İnsanın kendini tanıma ve tanımlama arzusuyla sorduğu “Ben kimim?”sorusu aslında ben’in kim olmadığının da cevabını içinde barındıran derinlikte bir sorudur. Birey kendini tanımlarken benzerlik ve kıyas üzerinden hareket eder. Bu kıyas hem beni hem de ben olmayan ötekini meydana getirir. Benin kendini tanımlarken başvurduğu öteki ben için varoluşsal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk hem benin hem de ötekinin inşasını oluşturur. Toplumsal bir varlık olan insan, hayatının her döneminde ilişki içinde olduğu kimselerle bu benlik ve ötekilik durumunu yaşamaktadır. Edebiyatın ve şairin toplumun aynası görevinde olmasıyla XVI.yy şairi Hayretî de divanında yaşadığı dönemin sosyolojik bir okumasına yer vermiş ve o dönemdeki ben/biz öteki kutuplaşmasını, çatışmasını şiirlerinde âşık, rind, zâhid, rakip gibi çeşitli tipler üzerinden vermiştir. Şairin gözündeki ötekiler ile onu öteki görenlerin kim olduğu hangi özelliklere sahip olduğu, hangi benzetme unsurlarıyla verildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Metinler daha çok söylem ve içerik analizine göre incelenmiştir. Bu çalışmada Hayretî Divanı’nda şairin kendi benini daha çok rind, ârif, âşık, derviş tipleri üzerinden verdiği bu beninin karşısında ise rakip, zâhid, nefs/benlik gibi tip ve unsurlar yer aldığı görülmektedir. Yapılan bu çalışmayla şairin kendini nasıl gördüğü başkaları gözündeki özellikleri ve şairin bu duruma karşı düşünceleri şiirlerden hareketle ortaya konmaya çalışılmış, böylece divan şiirinde ötekininin izleri aranmıştır. Bu ötekinin izlerinden hareketle divan şiirinin halktan kopuk olmadığı aksine toplumsal hayata ait pek çok okumaya imkân verdiği görülmüştür. Ayrıca bu çalışmayla moderniteyle ortaya çıkan öteki kavramının izlerinin divan şiirinde de sürülebileceği görülmüş ve divan şiirinin günümüz yöntem ve yaklaşımlarıyla da incelenebileceğinin örneği ortaya konmuştur.