5 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Öğe Ceceli Müftü İbrahim Efendi ve Manzûm Esmâ-i Hüsnâ’sı(Batman Üniversitesi, 2020-06-30) Süslü, ZahirKastamonu’da yirmi sene müftülük yapmış olan Ceceli Müftü İbrahim Efendi 18. yüzyılda yaşamış, dinî nitelikte manzûm ve mensûr eserleri olan bir şahsiyettir. Müellifin üç manzûm ve üç mensûr eseri mevcuttur. Ancak bu şahsiyet hakkında şuara tezkirelerinde herhangi bir bilgi yoktur. Bu sebeple Ceceli Müftü İbrahim Efendi’nin ve eserlerinin tanıtılması, klasik Türk edebiyatı sahası için önemlidir. Yine klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde dinî nitelikli birçok eser manzûm olarak tercüme ve telif edilmiştir. Bu türlerden biri de manzûm olarak kaleme alınan esmâ-i hüsnâlardır. Ceceli Müftü İbrahim Efendi’nin hayatı ve eserleri ile beraber, 29 beyitlik esmâ-i hüsnâsı da bu türe örnek olması bakımından makalede tanıtılmıştır.Öğe Nigini mecmuasındaki fıkralar(Journal of Turkish Language and Literature, 2020-04-30) İçli, Ahmetİnsanoğlu, yeryüzü macerasında iletişim kurduğu unsurlarla ilgili duygu ve düşüncelerini farklı araçlarla dile getirir. Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz edebiyattır. Edebî metinlerde insanların acılarını, sevinçlerini, korkularını, kısacası hayata dair tüm duygu ve düşüncelerini görmek mümkündür. Bu edebî metinlerden birisi fıkralardır. Fıkralar, kısa ve özlü anlatımı olan nükteli ve güldürücü hikâyelerdir. Az sözle çok şey ifade etme ve sezdirerek anlatma, fıkraların belirgin özellikleri arasındadır. Edebiyat ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen kişilerin derlemiş oldukları mecmualar, birçok yönden edebiyat ve tarih, hatta insanlığın kültürel birikimleri hakkında önemli bilgiler ihtiva eder. Mecmualarda manzum veya mensur birçok sanat özellikli metne rastlamak mümkündür. Klâsik Türk edebiyatında 17. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış olan Nigînî Mehmed Çelebî’nin kendi hattıyla yazdığı derleme eseri, birçok yönden önemli bir eserdir. Bu mecmuada Türk Edebiyatındaki mizah geleneği bağlamında değerlendirilen latifeler önemli bir yer tutar. Mecmuada “mutâyebe” başlığı altında verilen yetmiş üç fıkra vardır. Fıkraların tamamı mensurdur. Bu çalışmada Nigînî Mehmed Çelebî’nin mecmuasında geçen fıkraların tanıtımı ve tasnifi üzerinde durulmuştur.Öğe Klasik Türk edebiyatında bilinmeyen Bahr-ı Tavîller-2: Zâhirî, Coşkun ve Bezmî’nin Bahr-ı Tavîlleri(Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2020-06-30) Kaplan, YusufBahr-ı tavîller, klasik Türk edebiyatında kendine özgü birtakım özelliklere haiz olan nazım şekillerinden biridir. Sayıca örneklerine az rastlanan bu nazım şekli, mısralar ve fe’ilâtün tef’ilesinin art arda tekrar edilmesi şeklinde tanzim edilir. Genellikle âşıkane duyguların terennüm edildiği bu manzumelerde sade bir dil, samimi ve canlı bir ifade tarzı hâkimdir. Klasik Türk edebiyatında ilk örneği 15. yüzyılda Ahmet Paşa tarafından kaleme alınan bu şiir türüne; daha sonraları Gelibolulu Âlî, Birrî, Fehîm-i Kadîm ve Şeyh Gâlib gibi önemli şairler de içinde olmak üzere birçok şair rağbet etmiştir. Hayatları hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmayan ancak 17. yüzyıl veya öncesinde yaşadıkları tahmin edilen Zâhirî, Coşkun ve Bezmî mahlaslı şairler de birer bahr-ı tavîl sahibidir. Bu çalışmada klasik Türk edebiyatındaki bahr-ı tavîller üzerine genel bir değerlendirme yapılmış, bu üç şairin bahr-ı tavîlinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durularak bu şiirlerin çeviri yazılı metinlerine yer verilmiştirÖğe Divan şiirinde savaş aletleri: Hançer, kılıç, ok(Batman Üniversitesi, 2020-06-30) Nalçacıgil Çopur, EmelKöklü bir mâzi üzerine inşa edilen klasik Türk edebiyatı, geniş muhteva ve üstün belâgat örneklerinden müteşekkildir. Evvelinden sahip olduğu donanımlar ışığında doğumdan ölüme, tabiat kesitlerinden vuslatsız aşklara, savaşlardan zaferlere kadar sosyal hayatın tüm tezahürleri titizlikle seçilmiş kelimelerle sunularak okuyucusuna edebî zevk verir. Bu bağlamda devlet yönetiminde gazâ bilincini üstün tutan Osmanlı Devleti’nin yetiştirdiği şairler tarafından kaleme alınan divanlarda şüphesiz savaşlar ve savaşa ait konular da şiirlerde fazlasıyla yer almaktadır. Savaş başlığında divanlarda çok fazla işlenen konulardan biri de savaş aletleridir. Konu muhteva itibarıyla oldukça geniş olması sebebiyle çalışma; divan şiirinde ziyadesiyle geçen hançer, kılıç ve ok üzerinedir. Çünkü hançer, kılıç, ok divanlarda savaşları anlatan manzumelerde geçtiği kadar sevgiliye ait pek çok güzellik unsurlarının ve farklı teşbihlerin benzetilen ögesi olmuş savaş aletleridir. Çalışmada farklı yüzyıllara ait yirmi bir divan şairinin eseri incelenmiştir. Hançer, kılıç ve okun zikredildiği beyitler divan tertibinde olduğu gibi önce kasidelerde ele alınarak tarihî şahsiyetler, onların başarıları tanıtılmıştır. Kasideleri müteakiben gazel nazım şeklinde yazılmış şiirlerde çeşitli teşbih unsurları olan mezkûr aletler yorumlanmıştır. Böylece bu çalışmayla alan çalışmalarına katkı sağlayacağımızı umut ediyoruz.Öğe 17. yüzyıl kasidelerinde fahriye(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-14) Ünver, Rıdvan; Süslü, Zahir17. yüzyıl, klasik Türk şiirinin güçlü bir dönemidir. Dönemin şairleri sanatlarını; kaside, gazel, rüba’î, kıt’a gibi farklı nazım şekilleriyle göstermiştir. Özellikle kaside içerisinde yer alan fahriye bölümü, şairlerin kendi şahsiyetlerini, şiirlerini ve yeteneklerini göstermesi için önemli bir araç olmuştur. Şairlerin memduhuna yaptığı övgünün arkasında çeşitli beklentiler vardır. Bu beklentilerin yerine gelmesi için şairler şahsiyetlerini, şiirlerini, yeteneklerini överek memduha layık olduklarını ispat etmeye çalışmıştır. Tezin konusu, 17. yüzyıl kasidelerindeki fahriye bölümünün ayrıntılı olarak incelenmesidir. Bu doğrultuda şairlerin şahsiyetleri ve şairlik kabiliyetleri incelenmiş; şiirleri mana, fikir, eda ve üslup güzelliği yönüyle ele alınmıştır. Şairler fahriye bölümünde sıkça kendilerini diğer şairlerle kıyaslamış; bu mukayesede şair bazen kendini üstün görmüş, diğer şairleri yermiş bazen de aynı şairleri üstat olarak kabul etmiş kendini onların takipçisi saymıştır. Bu durum tezde şairin kendini Türk, Arap, Acem ve isim vermeden diğer şairlerle mukayese etmesi yönüyle ele alınmıştır.