Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 7 / 7
  • Öğe
    Jacob Isidor Mombert’in “Haçlıların Kısa Tarihi” adlı eserindeki sonraki haçlı seferlerinin değerlendirilmesi (Çeviri, tanıtım ve değerlendirme)
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-25) Çelikal, Şehmus; Ağır, Abdullah Mesut
    Haçlı Seferleri, doğu ile batının, Hristiyan ile Müslümanların karşı karşıya geldiği önemli siyasi ve askeri olaylardan birisidir. Haçlı Seferleri, siyasi, sosyal ve ekonomik düzeni bozulan Avrupa’nın Roma kilisesi öncülüğünde Hristiyanlar arasındaki birlikteliğin yeniden sağlanması amacıyla Kutsal toprakları kurtarmak gibi ateşleyici bir sloganla halkın dini duygularına dokunarak bunları kışkırtmış, bunun sonucunda milliyeti farklı pek çok Avrupalı’nın müştereken seferlere iştirakini sağlamıştır. Bu suretle 1096-1270 yılları arasında Papa’nın çağrısıyla Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden milyonlarca insan bu seferlere katılmıştır. Roma kilisesi, her ne kadar Haçlı Seferlerinin sebeplerini dini amillere dayasa da bunun asıl nedeni siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerde yatmaktadır. Aynı zamanda Avrupa’da baş gösteren salgın hastalıklar ve bunun akabinde görülen açlık ve sefalat bu dönem Avrupa toplumunu derinden etkileyen sosyolojik problemlerdi. Halkın bu denli olumsuzluklar içinde yaşaması sefer için yapılan çağrıya olumlu cevap vermesine neden olmuştur. “Kutsal Toprakları Kurtarmak” deyimin yanında olumsuzluklar içinde yaşayan halka doğudan elde edecekleri zenginlikler anlatılmış ve halkın heyecanla sefere katılması sağlanmıştır. İslâm topraklarına yapılan bu seferler başta kısmen başarılı olsa da genel sonuçları itibariyle başarısız olmuştur. İki yüz yıllık bu savaş tecrübesi Haçlılara doğu’nun hiçbir zaman alınamayacağını öğretmiştir.
  • Öğe
    Türk Modernleşmesi’nin Kıbrıs’taki yansıması: Halkevleri
    (Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2020-01-07) Turan, Orhan
    Türkiye’de toplumsal değişim ve dönüşümün önemli bir unsuru olan Halkevleri, Atatürk tarafından 19 Şubat 1932’de açıldı. Tek parti döneminin işlevsel kurumlarından birisi oldu. Halkevleri hem sosyo-kültürel alanda hem de eğitim alanında göstereceği faaliyetlerle toplumu bütünleştirmeyi ve geliştirmeyi amaçladı. Bu doğrultuda kuruluşundan kapatıldığı 1951’e kadar önemli bir kurum oldu. Kıbrıs Türkleri de Atatürk devrimlerini kendisine rehber kabul ederek benzer adımlar attı. Bunlardan birisi de Halkevleri idi. Sadece bu eylem Atatürk devrimlerinin evrensel yönünü bir kez daha vurgulamak için yeterli olsa gerekti. Türkiye için örnek bir kurum olan Halkevlerinin bir benzeri Kıbrıs’ta açılmak istendi. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki araştırmamız esnasında Kıbrıs’taki “Kurun” gazetesi başta olmak üzere, Kıbrıs basınında bir Halkevi’nin faaliyete geçmesi için düzenli haberler yapıldığı ve makaleler yazıldığı tespit edildi. Kıbrıs Türklerinin “bir Halkevi kurulması ile ilgili talebinin” konsolosluk aracılığı ile Ankara’ya ulaşmasından sonra gerçekleşen bir dizi yazışma sonrası konu hakkında ilerleme sağlandı “Fikir, fiiliyata dönüşmeye başladı.” II. Dünya Savaşı sonrası Kıbrıs Türk basını incelendiğinde de Halkevi açılması hususunda bir fikir birliği olduğu görülmektedir. Bu bağlamda adanın farklı yerlerinde Halkevleri açılmıştır. Bunlar arasında Lefkoşa, Girne, Limasol ve Mağusa bulunmaktadır. Halkevleri bağımsız bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. Kurulan Halkevleri, Kıbrıs Türk toplumu için siyasi, sosyal, kültürel birçok etkinliğin gerçekleştirildiği ve önemli kararların alındığı bir merkez konumunda olmuştur.
  • Öğe
    İngiliz idaresinde Kıbrıs’ta örgün din eğitimine genel bir bakış
    (Batman Üniversitesi, 2019-06-30) Nurçin, Volkan
    Bu çalışma, Kıbrıslı Türklerin İngiliz idaresi altındayken örgün eğitim kurumlarında nasıl bir din eğitimi uygulandığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda Türkiye ve KKTC’deki arşivlerden temin edilen belgeler ile matbu eserler, süreli yayınlar ve raporlardan hareketle, dokümantasyon metodu kullanılarak konunun açıklığa kavuşturulmasına çalışılmıştır. Kıbrıslı Türklerin eğitim kurumları, Osmanlı’dan tevarüs edilen geleneği İngiliz idaresi altındayken de devam ettirmiştir. Bu dönemde sıbyan mektepleri-ilkokullar, rüştiyeler-ortaokullar, idadi-lise ve medreseler, Kıbrıslı Türklerin örgün eğitim kurumlarını oluşturmaktadır. Bu örgün eğitim kurumlarından sıbyan mekteplerinde İngiliz idaresinin sonuna kadar din dersleri okutulmuştur. Ortaokul ve lisede ise uzun yıllar din dersleri bulunurken, 1942-1943 eğitim-öğretim yılından sonra müfredattan çıkartılmıştır. Dönemin bir diğer örgün eğitim kurumu olan medreseler ise 20. yüzyılın başlarından itibaren rüştiyelerin de artmasıyla etkinliğini yitirmiş ve 1920’li yıllarda Peristerona Medresesi dışında hepsi kapanmıştır. Peristerona Medresesi müderrisinin 1940 yılında vefat etmesiyle söz konusu medrese de tarihe karışmıştır.
  • Öğe
    İngiliz Döneminde Kıbrıs’ta sıtma vakalarına karşı alınan önlemler (1913-1926)
    (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020-06) Turan, Orhan
    Kıbrıs tarihi bir anlamda bulaşıcı hastalıklar tarihidir. Ada halkları yüzyıllardır çeşitli hastalıklarla mücadele etmiştir. Mevcut hastalıklardan biri de sıtmadır. Akdeniz’in “yerli hastalığı” olan sıtma Kıbrıs’ta yüzyıllardır birçok can almıştır. Bulaşıcı hastalıklara karşı Osmanlı Dönemi’nde başlayan kurumsal yapı çalışmaları İngiliz idaresinde de yasal düzenlemeler, sağlık örgütlenmesi ve bilimsel katkılarla devam etmiştir. XX. yüzyıla kadar adada sıtmanın önlenmesi açısından önemli ilerleme sağlanmıştır. Ancak İngiliz bilim insanı Ronald Ross’un adaya gelmesiyle birlikte sıtma ile mücadele bilimsel bir boyut kazandı. Bu bağlamda çalışmanın temel çerçevesi sıtma ile mücadele noktasında; kırsal kesimde yürütülen faaliyetler, kinin ilacı ve Japon balığı dağıtımı, halkın bilinçlendirilmesi çabaları, nüfus yapısının kontrolü, bataklıkların ve küçük su havzalarının ıslahı ile drenaj sistemleri kapsamında yapılan işlemler ele alınmıştır. Dolayısıyla çalışmanın amacı 1913-1926 yılları arasında sıtmanın önlenmesine dönük yapılan faaliyetleri incelemektir.
  • Öğe
    17. ve 18. yüzyıl Kıbrıs şer‘i mahkemeleri ve şer‘iyye sicillerine bir bakış
    (Batman Üniversitesi, 2017) Güler, Ümit
    17 ve 18. yüzyıllarda Kıbrıs, idarî ve adlî yapısı itibariyle tipik bir Osmanlı toprağıdır ve devlet merkezine bağlıdır. Kuruluşundan itibaren şer‘î kaza usulünü benimsemiş olan Osmanlı Devleti’nde şer‘î mahkemeler Tanzimat dönemine kadar her türlü hukukî ihtilafın ele alındığı bir kurum olmuştur. İslâm hukuk esaslarına istinat ettirilerek meydana getirilen bu mahkemeler geriye, devletin muhtelif devirlerindeki hukukî, iktisadî, dinî, askerî, idarî ve içtimaî hayatı hakkında çok değerli bilgiler ihtiva eden siciller bırakmıştır. Konunun öneminden hareketle bu makalede söz konusu döneme ait Kıbrıs şer‘î mahkemeleri ve şer‘iyye sicillerine ışık tutulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Kıbrıs Ermeni Toplumu ve Ermeni Kilisesine dair bir İngiliz raporu (1960-1963)
    (Tarih ve Gelecek Dergisi, 2019-12-27) Turan, Orhan
    Ermenilerin 6. yüzyıldan beri Kıbrıs’ın etnik yapısında yer aldığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin adadaki dini liderleri diğer etnik gruplarda olduğu gibi oldukça geniş yetkilere sahipti. Kıbrıs, İngiliz idaresinde başta Anadolu olmak üzere diğer Osmanlı topraklarında ortaya çıkan Ermeni olayları sırasında Ermeniler tarafından bir karargâh olarak kullanıldı. 1915 Sevk ve İskânı’nın ardından bir kısım Ermeni de Kıbrıs’a geldi. Ermenilerin, Kıbrıs’ın İngiltere tarafından ilhak edilmesinden itibaren başlayan macerası Türklerin tamamen ortadan kaldırılmasıyla adanın Helenleştirilmesini amaçlayan Rum saldırılarına kadar sürdü. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “de facto” olarak ortadan kalkmasından sonra Kıbrıslı Türklerle iyi ilişkiler içerisinde yaşayan Ermeniler bu tarihten itibaren önce adanın güneyine sonra da ada dışına göç etmeye başladı. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası adada yaşayan Ermeni, Maruni ve çingeneleri azınlık olarak kabul etti. Ancak özellikle 1963 sonrasında başlayan Türk-Rum çatışmalarından ötürü adada yaşayan Ermeniler, Kıbrıs’ı terk etmeye başladı. Bu çalışma kapsamında tarihsel süreçte Kıbrıs Ermenilerinin geçmişi irdelenecektir. Ayrıca Soğuk Savaş döneminin bir yansıması olarak Kıbrıs Ermeni Kilisesi’ndeki dini bölünmeye dair bakış açısı Kıbrıs Sömürge Yönetimi’nin bir raporu doğrultusunda ele alınacaktır.
  • Öğe
    Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan Diyarbakırlı gaziler
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-03) Toz, Arbin; İdem, Tekin
    Akdeniz'in doğusunda bulunan Kıbrıs Adası tarihte pek çok kez el değiştirmiştir. Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girdikten sonra 1878'e kadar Osmanlı'da kalan Kıbrıs Adası, Rusya'ya karşı İngiltere’ye üs olarak bırakılmak durumunda kalınmıştır. Özellikle Süveyş kanalının açılması ile birlikte Hint Okyanusuna ve oradan da Pasifik Okyanusuna ve Orta Doğu petrollerine yakın konumu başta İngiltere, ABD ve AB ülkelerini yakından ilgilendirmiştir. Bu tarihten sonra sorunlar silsillesine dönüşen Kıbrıs Adası, İngiltere hakimiyetindeyken Rumların ENOSİS faaliyetlerine sahne olmuştur. Adada başlayan örgütlenmeler, Türklere karşı yapılan faaliyetler belirli bir süreden sonra sıcak savaşa dönüşmüştür 1974'te Kıbrıs adasına yapılan Barış Harekâtı ile birlikte Türkiye, adadaki soydaşlarının haklarını koruma yoluna gitmiştir. Yapılan Birinci ve İkinci Barış Harekâtı sonrasında Türkler adanın %30'luk kısmına hakimiyet kurmuştur. Harekâtın başarı sağlamasında TSK ve Anadolu halkının tepkileri etkili olmuştur. Anadolu’daki pek çok il gibi Diyarbakır halkı da büyük tepkiler vermiştir. Harekât sırasında askerlik görevini yerine getiren bir çok er ve Diyarbakır’da sivil bulunun pek çok erkek harekâta gönüllü olarak katılmak istemiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan ve askerde iken gönüllü olarak katılıp gazilik ile taçlanan Diyarbakır halkının bu süreçte yaşadıkları ve anıları aktarılmıştır.