4 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Öğe Postmodern dil felsefesinin edebiyat kuramındaki yansımaları, çok dillilik ve kültürlülük: fındık sekiz örneği(Asos Yayınevi, 2017-05-17) Karadeniz, Mustafa; Evis, AhmetPostmodernizm felsefe ve edebiyat alanında boy gösterdiği ilk andan günümüze dek etkilerini gittikçe arttırarak devam ettirmektedir. Postmodernistler, özellikle modernist eleştiri merkezinde rasyonel gerçekliği, tekelci kültür ve dil anlayışını hiçbir şekilde kabul etmeyen radikal söylemlerde bulunurlar. Bu doğrultuda, kuramsal yönden dilin odağa alındığı ve alımlama estetiğine dayanan yeni fakat orijinallikten uzak çok katmanlı bir dil anlayışı geliştirirler. Zira sosyal medya, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarıyla evrenselleşen, kültürel yönden sınırların kalktığı günümüz dünyasında postmodernist düşüncenin savunduğu çoğulcu anlayışa paralel biçimde dil ve kültürlerde bir melezleşme, zenginleşme görülür. Bu durum doğal olarak kısa süre içerisinde postmodern edebî eserlere de yansıyarak çok dilli ve kültürlerin iç içe girdiği bir yapı ortaya çıkarır. Yapılan bu çalışmayla postmodern felsefe ile belirginleşen çok kültürlü ve çok dilli anlayışın kültürel, sosyal ve edebî yönü Fındık Sekiz eseri üzerinden açıklanmaya ve örneklenmeye çalışılmıştır. Küreselleşen dünyanın ortak değer ve dil anlayışı karşısında postmodernistlerin ortaya attıkları çoğulcu düşünce biçimi, pratik ve teoride tartışılmıştır. Postmodern edebiyat kuramının her türden sınırlandırmayı ve tasnifi reddeden tavrı nedeniyle inceleme esnasında bazen yazar bazen okur bazen de metin odaklı analizlere başvurulmuştur. İncelemeye esas olan Fındık Sekiz romanına yapılan göndermelerle, dil-kültür anlayışında postmodernist tavrın belirgin yönleri vurgulanmış ve elde edilen bulgular ışığında çok kültürlülüğün ve çoğul dilsel kullanımın postmodernist düşünceye büyük oranda uygun olarak eserde tatbik edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Böylece postmodernizmin Türk toplumu ve edebiyatında dil-kültür ilişkisi bakımından ne şekilde ve derecede yer ettiği söz konusu eser etrafında açıklanmıştırÖğe Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanında postmodern bir flâneur Mevlut(Journal of Turkish Studies, 2015-04) Korkmaz, FerhatTürk roman yazarları arasında Nobel ödülü almayı başarmış olan tek yazar olan Orhan Pamuk gerek yerli gerekse de yabancı okur ve eleştirmenlerin dikkatini çekmeye devam eden üretken bir sanatçı profili çizer. Kafamda Bir Tuhaflık işte bu üretkenliğin sonucunda hazırlanan ve 2014 yılında Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan son romanıdır. Romanda Konya-Beyşehirli olan ve Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş olan Mevlut’un aşkı, evliliği ve İstanbul’daki yaşamı konu edinilmektedir. 1969’dan itibaren İstanbul sokaklarında seyyar satıcılık yapan Mevlut, çoğunlukla boza satarak geçimini sağlamaktadır. Romancının özel olarak tasarladığı bu karakter kentte yaşanan ekonomik, mimari, sosyal ve siyasal değişim ve dönüşümlerin anlatılması için araçsallaştırılır. Mevlut ve içinde bulunduğu ilişkiler ağı sayesinde İstanbul’un 1969’dan 2012 yılına kadar olan panoraması çıkartılır. Walter Benjamin’in “Kapitalizmin Yükseliş Çağında Lirik Bir Şair” adlı çalışmasında Charles Baudelaire için ‘flâneur’ yakıştırması yapılır. ‘Flâneur’, aylak aylak gezen aydın’ın anlatımı için kullanılan bir kavramdır. Orhan Pamuk’un postmodernitesi, seyyar satıcıyı kentin kalbine bir ‘flâneur’ olarak yerleştirmesine olanak tanır. Çalışmamızda ‘flâneur’ kavramı üzerinde durularak Kafamda Bir Tuhaflık romanında Mevlut karakterinin bu tiple olan benzerlik ve farklılıkları ele alınacaktır. Çalışmamızın amacı, Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanında kent ve kent imgesinin nasıl işlendiğine ilişkin çözümlemeler yapmak; roman kahramanı ile Walter Benjamin’in öne sürdüğü ‘flâneur’ kavramı arasında karşılaştırmalar yapmaktırÖğe Açık yapıttan öznel deneyime; Performans sanatı(Batman Üniversitesi, 2018) Aydın, Gül; Epözdemir, Mehmet ŞiyarbarPerformans sanatı, izleyicisinin önünde o sırada canlı olarak gerçekleştirilen ve sanatçısı ya da sanatçıları tarafından bedenin kullanılarak sergilendiği bir sanat biçimidir. Happening veya Oluşum olarak da adlandırılan bu etkinlikler; geleneksel ve biçimci anlayıştan farklı olarak ortaya koyulan ürünün alınması, satılması, taşınması söz konusu değildir. Tekrarı olmadığı için fotoğraflanarak ya da video kamera ile kayıt altına alınarak arşivlenir. Sahne ve gösteri sanatları ile vücudun bir takım hareketler sergilemesi bakımından ortak yönleri bulunsa da, tiyatro gibi herhangi bir metine bağlı kalınmaksızın yapılır. Action Painting-Eylem Resmi, Body Art -Vücut Sanatı, Fluxus, Beden Sanatı, Yoksul Sanat ve Süreç Sanatı ile de ilişkilidir. 1960'lı yıllarda popülerlik kazanmaya başlayan Performans Sanatı'nın kökleri 20.yy. başlarındaki Dada akımına, 1920'li ve 1930'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına kadar uzanmaktadır. Sanatçı tarafından amaçlanan düşünceyi ortaya koymak için öncesinde düşünülen etkinlik, seçilen mekanda yapılmaya başlanır, sürdürülür ve bitirilir. Etkinliklerde istenirse şiir, müzik, dans gibi yaklaşımlardan da yararlanması bakımından disiplinlerarası özelliktedir. Sanatçının düşüncelerinin, geleneksel sanat biçimlerinden farklı olarak alışılmadık ve çarpıcı bir biçimde dolaysızca iletilmesinin bir yoludur. İletilen düşünce ise izleyici tarafından hiçbir özel çaba harcanmadan tamamlanır. Bu sanat biçiminde izleyiciye aktif bir şekilde rol verilmiştir. 1970'lerde fikirleri ön plana çıkan Kavramsal Sanat'a kadar uzanır.Öğe Postmodern dönemde Murat MOROVA özelinde desenin kavramsal dönüşümü(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-12-24) Oruç, Serkan; Yıldırım, EbruPostmodernizm 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve modernizmin eleştirisini yaparak onun sınırlarını aşmayı ve gerçeklik kavramını sorgulamayı amaçlayan bir anlayış üzerine odaklanır. Geleneksel sanat normlarını reddeden ve farklı bakış açılarına değer veren bir anlayışı benimseyen akım sanat eserlerinde ironi, parodi ve deneysel yaklaşımlarla yeni bir estetik deneyim sunmaktadır. Kavramsal sanat somut varlıklardan ziyade düşüncelerin ve kavramların ön plana çıktığı bir yaklaşımdır. Bu akım izleyicinin düşünce süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlayarak, estetik değerlendirmelerin ötesine geçmeye çalışır ve sanatın soyut düşünceler, fikirler ve anlamlar aracılığıyla ifade edilebileceğini savunur. Bu süreçte, resim sadece görsel bir temsil aracı olmaktan çıkıp, düşüncelerin ve kavramların ifade edildiği bir platforma dönüşür. Sanatçılar, eserlerinde somut objeler yerine soyut fikirleri, kavramları ve düşünceleri ön plana çıkarırlar. Neolitik dönemden itibaren mağara duvarlarında görülen işaretler, çağdaş sanatta desenin temel bir sanatsal ifade şekli olarak değerlendirilmesine katkıda bulunmuştur. Desen, sanat tarihinde resim öncesinden ziyade bir üslup olarak evrimleşmiştir. Sanatçılar, deseni sadece estetik bir süsleme unsuru olarak değil, soyut fikirleri, düşünceleri ve duyguları ifade etmek için de kullanmışlardır. Bu yaklaşım, desenin artık sadece görsel bir çekicilik aracı olmaktan çıkarak, sanatçıların iç dünyalarını ifade etmek için güçlü bir araç haline gelmesini sağlamıştır. Murat Morova'nın desenlerinde, çağdaş eleştirel düşüncelerin ve kavramların izleri belirgin bir şekilde görülür. Sanatçı, geleneksel felsefe ve İslam estetiğini kusursuz bir şekilde bir araya getirerek, bu birleşimden doğan ifade dilini kullanarak izleyiciyi düşünmeye ve sorgulamaya teşvik etmektedir. Bunula beraber eserleri, çağdaş toplumun önemli meselelerine vurgu yaparken iklim değişikliği, çevre tahribatı ve mülteci krizi gibi sorunları güçlü bir sanatsal ifadeyle aktarır. Aynı zamanda Morova'nın eserleri desenin kavramsal dönüşümünü yansıtırken, sanatsal ifadeyi kavramsal bir boyuta taşımaktadır.