Yazar "Alaca, Hanife" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1579 Tarihli Mufassal Tahrir defterine göre Sigetvar Nahiyesi’nde sosyal ve iktisadi hayat(İstanbul Üniversitesi, 2021-06-23) Alaca, HanifeSigetvar, I. Süleyman’ın yaptığı son sefer sonucunda 1566 yılında Osmanlı topraklarına katılmış Macaristan’da bir kaledir. Fethedildikten sonra Budin Eyaleti’nin bir sancağı olan Sigetvar daha sonra müstakil bir eyalet durumuna gelmiştir. Bu makalenin amacı, arşivde bulunan 1579 yılına ait ilk mufassal tahrir defteri ışığında, reayanın hukuki durumu ve nüfusu hakkında bilgiler sunmaktır. Böylece, Sigetvar’ın Osmanlı hâkimiyetine geçmesi ile birlikte burada Osmanlı hâkimiyeti teşekkülü hakkında bilgi sahibi olunması amaçlanmaktadır. Çalışmanın ana kaynağını Almanya Arşivi’nde “Munich Collections” da bulunan 1579 tarihli 138 Numara ile kayıtlı mufassal tahrir defteri oluşturmaktadır. III. Murad dönemine ait olan defterin ilk sayfasında “Defter-i Mufasall-ı Liva-i Sigetvâr bi- Dergâh-ı Âlî” ibaresi yer almaktadır. Bu defterde, 1579 yılında Osmanlı hâkimiyeti altında bulunan Sigetvar’ın idarî yapısı, nüfus, iskân, yetiştirilen ürünler ve alınan vergiler hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur.Öğe 1831 Tarihli Devrek Kazası nüfus defteri(Çizgi Kitabevi, 2020) Alaca, HanifeBu kitap, Osmanlı Devleti`nin yapmış olduğu ilk nüfus sayımında Devrek kazası kayıtlarını içermektedir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi`nde bulunan 675 numara ile kayıtlı M. 1831 tarihli Bolu Sancağı Nüfus Defteri`nin 508 ila 602 varakları arası "Ahâlî-i kazâ-i Devrek der-Livâ-i Bolu" başlığı altında Devrek kazası ve köylerinde bulunan Müslüman nüfusu içermektedir. İlk nüfus sayımlarına göre Devrek kazası bir merkez ve 16 köyden meydana gelmekteydi. Devrek kazasına tabi köylerde toplam Müslüman nüfus 6106 olarak kaydedilmektedir. 1831 yılına ait Devrek kazası nüfus bilgilerini içeren bu çalışmanın, Devrek tarih ve kültürüne ışık tutması ve Devreklilerin kendi geçmişleriyle bağ kurmalarında bir nebze de olsa katkı sağlaması umut edilmektedir.Öğe 878 Numaralı Şer’iyye Siciline göre Ankaralı kadınların giyim-kuşam kültürü(Asos Yayınevi, 2019-10-04) Alaca, HanifeToplumsal tarih araştırmalarında en önemli kaynaklardan biri hiç şüphesiz ki şer‘iyye sicilleridir. Şer‘iyye sicilleri içerisinde yer alan tereke kayıtları, ölen kişinin geride bıraktığı malları gösteren belgelerdir. Tereke kayıtlarında bulunan bilgiler o döneme ait ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan önemlidirler. Bu çalışmada, 1799-1800 yılları arasında Ankara’da kadın-giyim kuşamı incelenecektir. Şer’iyye sicilleri içerisinde yer alan tereke kayıtlarından hareketle 18. yüzyılın ikinci yarısında Ankara’da kadın giyim kuşamı ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Bu çalışmamızın temel kaynağını 878 Numaralı Ankara Şer’iyye sicilinde yer alan tereke kayıtları oluşturmaktadır.Öğe Gölmarmara Halime Hatun Vakfı(Gaziantep Üniversitesi, 2020-07-01) Alaca, HanifeHalime Hatun, Manisa’da doğan, III. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in dayesidir. Manisa’ya bağlı Marmara Kasabası’nda cami, medrese, şadırvan, mektep, han, kütüphane, çeşme ve imaret yaptırmıştır. Bu çalışmanın konusunu Halime Hatun külliyesini oluşturan kurumlar, bu kurumlarda yer alan vakıf görevlileri, bu görevlilere ödenen ücretler oluşturmaktadır. Ayrıca vakıf görevlilerinin yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülükler ile birlikte vakfın gelir ve giderleri de bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Halime Hatun Vakfiyesi, III. Mehmed dönemine ait olup, evasıt-ı Rebiülahir H.1011 M.1602/1603) tarihlendirilmiştir. Çalışmamızın ana kaynağını Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan 582 numaralı vakfiye defterinin 265-269 sayfaları oluşturmaktadır.Öğe Hurufat Defterlerine göre Beyrut(Çizgi Kitabevi, 2019) Alaca, HanifeDoç. Dr. Samira Kortantamer Armağanı olarak hazırlanan bu eser, iki hatırat yazısı ile on yedi makale çalışmasından oluşmaktadır. Mandeville'in kayıtlarına göre Memlûk Türk Devleti, Yahudi asıllı İtalyalı Seyyah Obadiah'ın gözlemlerine göre 15. yüzyıl Mısır'ı ve bunun Memlûklar ile ilgili kayıtları, en-Nâsır Muhammed b. Kalavun'un üst yönetim mensupları ile olan illişkileri ve ümera arasındaki çekişmeler, Memlûklar devrinde Dımaşk ümerası, vezaret makamının Memlûklar ile Selçukîler açısından mukayesesi, İlhanlıların önemli hükümdarlarından Olcaytu Han'ın dini yönü, on yedinci asırda Cezayir Dayılarına ait üç Türkçe mektup, Suriye Ermenileri, 1941 tarihli bir İngiliz Büyükelçilik görevlisinin seyahat notları, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Adana'da görülen salgın hastalıklar, Hurufat defterlerine göre Beyrut ve Hasankeyf, Isabel Fry'ın tespitleri ışığında Türk kadınının eğitim hakkı, ilk kadın milletvekillerinden Mihri Pektaş'ın meclisteki faaliyetleri, İkinci TBMM'deki Urfa Milletvekilleri ve bu süreçteki meclisin faaliyetleri, Göbekli Tepe D Tapınağı Dikilitaş betimlemeleri ve bunun Sümer anlatıları arasındaki benzerlikleri, eserde müstakil olarak işlenen konulardır.Öğe Hurufat Defterlerine göre Tunus’ta dini ve sosyal yapılar(Gaziantep Üniversitesi, 2021-07-29) Alaca, HanifeTunus, günümüzde Kuzey Afrika’nın en küçük ülkesi olup, batıda Cezayir, güneydoğuda Libya, kuzeyde ve doğuda Akdeniz kıyıları ile çevrilidir. Tunus, Kanuni Sultan Süleyman dönemine 1534 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tunus’un fethedilmesinden sonra bu bölge Osmanlı’nın eyaleti haline geldi. İdari birim olan eyaletin yönetiminde, Osmanlı Devleti’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi beylerbeyi bulunuyordu. Beylerbeyi ilk dönemlerde oldukça güçlüydü. Daha sonra ise yeniçeriler, reis taifesi ve dayılar, yönetimde oldukça etkili olmaya başladılar. Bunun sonucunda yeniçerilerden meydana gelen “dayı” ünvanlı kişiler ortaya çıkmaya başladılar. Böylece Tunus’ta dayılar devri başlamış oldu. Tunus’ta dayı ünvanlı kişilerden sonra hâkimiyet Beylere geçmiştir. Bu Beyler asayişi sağlamak ve vergi toplamak ile görevli kişilerdi. Dayıların hâkimiyeti yeniçerilere dayanırken, Beyler daha çok kırsal kesimdeki halk üzerinde etkiliydiler. Tunus’ta yönetim Beylerden sonra Muradilere geçmiş ve Muradi hanedanı seksen üç yıl Tunus’ta hâkimiyetini sürdürmüştür. Muradilerden sonra Tunus, 1705’den Fransız işgaline kadar Hüseyiniler tarafından yönetilmiştir. Üç yüz yıl Osmanlı egemenliği altında kalan Tunus’ta Osmanlı döneminde kurulmuş vakıflar mevcuttur. Bu çalışmanın temel kaynağını Tunus hurufat defterleri oluşturmaktadır. Şehir tarihi açısından son derece önem taşıyan hurufat defterleri bir bölgenin sosyal, dini, iktisadi ve kültürel yapısı hakkında bilgiler ihtiva etmektedir. Bu araştırmada hurufat defterleri ışığında Tunus’ta kurulan vakıf, câmi, medrese, zaviye, mescitler ve mektepler tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca vakıf kurumlarının gelirleri, vakıf görevlileri atama şartları ve ücretleri hakkında da bilgiler verilecektir. Hurufat defterlerine göre 1759-1816 yılları arasında Beyrut’ta sekiz cami ve beş zaviye bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak hurufat kayıtlarında mektep, medrese gibi vakıf eserleri ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu nedenle çalışmada adı geçen kurumlardan bahsedilmemiştir.Öğe Osmanlı’da sosyo-kültürel hayatta kadının yeri (1613-1615)(Paradigma Akademi Yayınları, 2020) Alaca, HanifeTarih, kadın ve erkeklerin ortak eylemlerinin bütüncül bir ürünü olarak ortaya çıkıyor ve evrensel olmayı hedefliyorsa bu ortak toplumsal deneyimin en önemli paydaşı olan kadınlar geçmişin sisli fotoğraflarının neresinde duruyorlardı? Tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güç olsa da 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak &`;aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Bu eser, toplumun yarısını oluşturan kadınların geçmişteki izlerini tespit etmeye çalışarak toplumsal tarihteki yerini teslim etmeye odaklanmıştır. Geçmişin sisli perdeleri aralandığında kadınlar, bazen eski Mezopotamya devletlerinin tapınaklarında birer rahibe ya da dolaylı yollardan ticaret yaparak hayatlarını kazanmaya çalışan edilgen tüccarlar olarak karşımıza çıkarken, bir başka metinde mesela bir Artuklu sarayında var olmaya çabalarken dikkatimizi çeker. Öte taraftan kadınlar tarihçiye bazen bir Osmanlı mahkemesindeki hak arayışında seslenirken, bir başka dönemde mesela 19. yüzyılda entelektüel birer birey olarak edebiyat dergilerinde görünür olur. Elinizdeki kitap, tarihin herhangi bir döneminde, herhangi bir coğrafyada kadınların ne işlerle uğraştıkları, sosyal hayatları ve gündelik yaşamlarının nasıl şekillendiği, sanatsal faaliyetleri ve entelektüel çevrelerinin var olup olmadığı, siyaset üzerindeki etkilerinin ne olduğu gibi sorulara verilen geniş spektrumlu cevapların yer aldığı önemli bir eserdir.Öğe Osmanlı’da vakıf ve hayırseverlik: “Valide Sultan Vakfı’ndan 1663 yılında Medine’ye gönderilen surre örneğinde”(Bozok Üniversitesi, 2021-06-30) Alaca, HanifeThe foundation, which is one of the most important examples of philanthropy in the Ottoman Empire, is clearly seen in the Ottoman ṣurrah tradition. The gifts sent to Mekka and Medina by the Ottoman sultans were recorded and the books containing information about these aids were named ṣurrah Notebooks. Mekka and Medina are important cities for Muslims. For this reason, aids in kind and in cash were made to these holy places by the Muslim rulers. After Medina passed under Ottoman rule, the Ottoman sultans constantly sent ṣurrah to this city. In addition, it was stipulated that some foundations established to send aid to Medina under the conditions of the foundation. One of them is IV. It is a foundation founded by the mother of Mehmed, Valide Sultan. As can be understood from the foundation foundation founded by Valide Sultan in 1663, the management of the foundations established in Istanbul and Medina contains information such as foundation employees and wages. In this article, the book numbered 96 in the ṣurrah Notebooks in the Ottoman Archives of the Presidency General Directorate of State Archives will be examined. In line with the information obtained from this book, the foundation and philanthropy in the Ottoman Empire will be evaluated in the ṣurrah sample sent to Medina in 1663 by the Valide Sultan FoundationÖğe XV. Yüzyılda Vulçıtrın Nahiyesi(Çankırı Karatekin Üniversitesi, 2019-12-15) Alaca, HanifeBugün Kosova’nın önemli şehirlerinden biri olan Vulçıtrın, Kosova’nın başşehri Priştine’nin 27 km kuzeybatısında ve Mitriviça’nın 10 km güneydoğusunda yer almaktadır. Vulçıtrın, Kosova ovasının kuzey bölümünde, Çiçavitsa Dağı’nın eteklerinde, Sitnitsa nehrinin kıyısında konumlanmıştır. Vulçıtrın adı Arnavutlar’da Vushtrri, Slav kökenli kaynaklarda Vucitrn, Türkler’de Vıçıtırın/Vuçıtırın olarak, Osmanlı kaynaklarında ise Vulçıtrın/Vılçıtrın şeklinde geçmektedir. Vulçıtrın, 1455 yılında II. Mehmed zamanında kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine geçmiş ve 1462 yılında Rumeli Eyaleti’ne bağlı olarak kurulan ilk sancak olmuştur. Vulçıtrın’da 1455 yılında Müslüman nüfus bulunmaz iken 1477 yılından itibaren Vulçıtrın’da Müslüman nüfusa rastlanmaktadır. 15 yüzyılın sonlarına doğru, 1486 yılında Vulçıtrın’da 43 Müslüman yaşamaktadır. Bu da yüzyıl içerisinde bölgenin demografik ve dinsel yapısının değiştiğini göstermektedir. Bu çalışmanın konusu XV. asırda Osmanlı hâkimiyetine geçmiş olan Vulçıtrın nahiyesinin idarî, iktisadî ve demografik yapısıdır. Araştırmanın temel kaynaklarını Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 1455, 1477, 1485, 1486 yılına ait tahrir defterleri oluşturmaktadır. Bilindiği üzere Tahrir defterleri 15. yüzyıl Osmanlı şehir tarihi açısından son derece önemli bilgiler ihtiva etmektedir.Öğe XVI. yüzyıl başlarında Balkan şehirlerinde nüfus: Sağkol Kazaları örneğinde bir tarihsel demografi denemesi(Kyrgyz-Turkish Manas University, 2021-07-30) Alaca, HanifeOsmanlı Devleti’nde nüfus ile ilgili bilgileri içeren en kapsamlı sayımlar XVI. yüzyıl boyunca gerçekleştirilmiştir. Bu sayımlar tımar sistemiyle bağlantılı olarak devlet genelinde vergi potansiyelini belirlemek üzere yapılmış ve bunun neticesinde defterler düzenlenmiştir. Tahrir defterleri adı verilen bu defterler sayesinde bir bölgenin nüfus yapısı hakkında bilgiler elde etmek mümkün olmuştur. Çimpe Kalesi’nin alınmasından sonra Osmanlı Devleti Balkanlar’da yerleşmeye başlamıştır. Balkanlar’da devam eden fetihler sonucunda “Rumeli Eyaleti” teşkil edilmiştir. Rumeli Eyaleti, Osmanlı’nın idari, askeri ve ekonomik yönden en önemli eyaletidir. Rumeli, idari teşkilatlanmada sağkol, solkol ve ortakol olmak üzere kazalara ayrılmıştır. Bu çalışmanın amacı, 370 Numaralı Tapu Tahrir Defteri’nden elde edilen bilgiler ışığında, Rumeli sağkol olarak adlandırılan “Edirne, Dimetoka, Ferecik, Keşan, Kızılağaç, Zağra-i Eskihisar, İpsala, Filibe, Tatarbazarı, Samakov, Üsküb, Kalkandelen, Kırçova, Manastır, Pirlepe ve Köprülü” kazalarında yer alan ve şehir özelliği taşıyan yerleşmelerde Müslüman ve gayrimüslim nüfusun demografik yapılarını tespit etmektir. Böylece, Osmanlı Devleti hâkimiyetinde yer alan Balkan coğrafyasında Müslüman ve gayrimüslim mahallelerinin özellikleri ve sosyal ilişkileri ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışmanın özgünlüğü, XVI. yüzyıl başlarında nüfus araştırılması için dönemin ana kaynağı sayılan tahrir defterlerini analiz etmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Osmanlı idari yapısı içinde en önemli birimlerden olan Rumeli Eyaletinin nüfusu hakkında kapsayıcı başka herhangi bir çalışmanın bulunmaması da araştırmanın önemini artırmaktadır.Öğe XVI. Yüzyıl Prizren Sancağı Dirlikleri(İksad Publications House, 2020) Alaca, HanifeÖğe XVI. Yüzyıl sonlarında Balkanlarda bir şehir: Taşluca (Pleve)(İksad Publications House, 2020) Alaca, HanifeÖğe XVI. Yüzyıl'da Balkanlar'da birlikte yaşama kültürü: Alacahisar örneğinde(ISPEC Publishing, 2021-09) Alaca, Hanife