Enstitüler
Bu bölüm için kalıcı URI
Bölüm "Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı" Enstitüler seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 4-aminoantipirin türevi heterohalkalı schıff bazlarının sentezi, karekterizasyonu ve antioksidan aktiviteleri(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-26) Kızılkaya, Hakan; Dağ, BeşirBu çalışmada, 4-aminoantipin türevi beş adet Schiff bazı sentezlendi: 4-(2-Piridilmetilen)amino-1-fenil-2,3-dimetil-5-pirazol-on (1), (E)-1,5-dimetil-4-((2-metil-1H-indol-3-il)metilenamino)-2-fenil-1H-pirazol-3(2H)-on (2), (4Z)-4-((tiofen-2-il)metilenamino)-1,2-dihidro-2,3-dimetil-1-fenilpirazol-5-on (3), (4E)-4-((1H-indol-3-il)metilenamino)-1,2-dihidro-2,3-dimetil-1-fenilpirazol-5-on (4) ve (E)-1,5-dimetil-2-fenil-4-(kinolin-2-il-metilenamino)-1H-pirazol-3(2H)-on (5). Sentezlenen bu Schiff bazlarının yapıları 1H NMR, 13C NMR ve FTIR ile aydınlatıldı. Sentezlenen bileşiklerin antioksidan aktiviteleri incelendi ve ABTS+• (2,2'-azino-bis(3-etilbenzotiyazolin-6-sülfonik asit)diamonyum katyonu) radikal katyonu giderme aktivitesi, DPPH• (1,1-difenil-2-pikrilhidrazil) radikal giderme aktivitesi ve indirgenme gücü aktivitesi yöntemleri kullanıldı. Trolox, BHT ve BHA standart olarak kullanıldı. Bileşik 1'in en yüksek antioksidan aktivite gösterdiği gözlendi.Öğe 4-aminoantipirin türevi heterohalkalı yeni schiff bazlarının sentezi, karekterizasyonu ve antioksidan aktiviteleri(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-26) Kızılkaya, Hakan; Dağ, BeşirBu çalışmada, üç tanesi yeni olmak üzere beş adet Schiff bazı sentezlendi. 4-(2-Piridilmetilen)amino-1-fenil-2,3-dimetil-5-pirazol-on (1) ve (4Z)-4-((tiofen-2-il)metilenamino)-1,2-dihidro-2,3-dimetil-1-fenilpirazol-5-on (3), daha önce de sentezlenmiş olup, (E)-1,5-dimetil-4-((2-metil-1H-indol-3-il)metilenamino)-2-fenil-1H-pirazol-3(2H)-on (2), (4E)-4-((1H-indol-3-il)metilenamino)-1,2-dihidro-2,3-dimetil-1-fenilpirazol-5-on (4) ve (E)-1,5-dimetil-2-fenil-4-(kinolin-2-il-metilenamino)-1H-pirazol-3(2H)-on (5) ise ilk kez sentezlendi. Sentezlenen bu Schiff bazlarının yapıları 1H NMR, 13C NMR ve FTIR ile aydınlatıldı. Sentezlenen bileşiklerin antioksidan aktiviteleri incelendi ve ABTS+• (2,2'-azino-bis(3-etilbenzotiyazolin-6-sülfonik asit)diamonyum katyonu) radikal katyonu giderme aktivitesi, DPPH• (1,1-difenil-2-pikrilhidrazil) radikal giderme aktivitesi ve indirgenme gücü aktivitesi yöntemleri kullanıldı. Trolox, BHT ve BHA standart olarak kullanıldı. Bileşik 1’in en yüksek antioksidan aktivite gösterdiği gözlendi.Öğe Batman ilinde yaşayan 13-18 yaş aralığındaki obez olgulara ait tiroit hormonu, lipit profili ve bazı kan biyokimya parametrelerinin retrospektif incelenmesi(Batman Üniversitesi, 2017) Bulut, Sedat; Çetin, İhsanBeden gelişiminin en hızlı olduğu dönemlerden birisi olan ergenlik döneminde obezite, eleştirilme, sosyal dışlanma ve utanç duygularının oluşmasına neden olabilmekte çocuğun okul başarısını, sosyal ilişkilerini ve fiziksel etkinliklere karşı olan tutumlarını etkileyebilmektedir. Dolayısıyla obezite oluşumunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve ergenlik döneminde gelişebilecek sağlık sorunlarının çözümü ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple çalışmamızda, obezite gelişiminde rol oynadığı ifade edilen tiroid hormon düzeyleri ile vücut kompozisyonları arasındaki ilişkinin obez çocuklarda retrospektif olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Batman Bölge Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği'nde, Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında, biyoelektrik impedans analiz ölçümü yapılan ve aynı gün içerisinde hormon ve biyokimya parametreleri ölçülen 13-18 yaş aralığındaki 126 çocuk retrospektif olarak incelendi. Çocukların obezite durumları, demografik karakterleri, kas ağırlığı, kemik ağırlığı, yağ ağırlığı, yağ oranı ve bazal metabolizma hızının da dahil olduğu vücut kompozisyon değerleri ile birlikte serum serbest triiyodotironin (sT3), serbest tiroksin, tiroid uyarıcı hormon (TSH) ve ferritin düzeylerinin de dahil olduğu kan parametre seviyeleri incelendi. Obez çocukların normal kilolu ve kilolu çocuklara göre anlamlı düzeyde yüksek total kolesterol, trigliserid ve düşük yoğunluklu lipoprotein seviyelerine sahip olduğu bulundu. Kontrol grubunun sT3 seviyeleri diğer iki gruba göre anlamlı oranda düşük; kontrol grubu TSH düzeylerinin ise obez çocuklara göre anlamlı düzeyde düşük olduğu bulundu. Çocuklara ait serum sT3 düzeylerinin vücut kütle indeksi, yağ ağırlığı ve yağ oranı değerleri ile anlamlı düzeyde pozitif; boy, kilo, beden yoğunluğu ve aktivite kalorisi değerleri ile anlamlı düzeyde negatif korelasyon gösterdiği bulundu. Çocuklara ait tiroid hormon düzeyleri ile vücut kompozisyon parametreleri arasında ortaya konulan ilişkiler çocuklarda obezite oluşumunda tiroid hormonlarının etkili olduğu bulgularını desteklemektedir. Bununla birlikte bu hormonların vücut kompozisyon değişimlerini nasıl şekillendirdiği ve vücut kompozisyonlarıyla tiroid hormon ilişkisinin çocukluk obezitesinin ve obezite ile ilişkili komplikasyonların engellenmesinde nasıl bir katkı sağlayabileceğinin hücresel, deneysel ve klinik çalışmalar ile aydınlatılması gerekir.Öğe Batman yöresindeki yüzeysel ve atık sularda ağır metal kirliliğinin araştırılması(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-10-25) Kaya, Ekrem; Dağ, BeşirAğır metal kirliliği sanayi ve teknolojinin gelişmesine bağlı olarak en ciddi çevre sorunlarından birisi haline gelmiş olup insan, canlı ve yaşadığımız çevreyi tehdit etmektedir. Buna bağlı olarak bu çalışmada çalışmada Batmanın Sasondan ilçesinden başlayarak Hasankeyf’e kadar uzanan bir hat üzerinde bulunan Batman çayı ve sonrasında Dicle nehrini de içine alan özellikle de Batman çayını atık sularla kirleten on farklı lokasyondan alınan yüzeysel ve atıksularda ki toksik etki yapan ağır metal (As, Cu, Zn, Cd, Co, Cr, Pb, Mn, Ni, Se) derişim(µg/L) düzeyleri aktif karbonun zenginleştirme metodu kulanılarak önderişririldi. Elde edilen numuneler çözelti haline getirilerek Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi (AAS) ve İndüktif Eşleşmiş Plazma Kütle Spektrometri (ICP-MS) cihazlarıyla derişimleri tayin edildi. Ölçülen bu değerler mevsimlere ve numunelerin alındıkları noktaların özelliklerine göre değerlendirilerek toksik etki yapacak düzeyde olup olmadıkları veya ağır metal kirliliği taşıyıp taşımadıkları araştırıldı.Öğe Batman'da çıkarılan ham petrolün ağır metal içeriklerinin AAS ile tayini(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-22) Acar, Muhammed; Dağ, BeşirBu çalışmada Batmanda çıkarılan ham petrolde bulunan bazı ağır metallerin (Krom(Cr), Kurşun (Pb), Nikel(Ni), Vanadyum(V) ) derişimleri araştırıldı. Ağır metal tayini için ham petrol numuneleri kapalı sistemde mikrodalga fırın kullanılarak çözünürleştirildi.Sonrasında, çözünürleştirilen ham petrol numuneleri daha önce hazırlanan 5-aminoizofitalikasit hidrazon türevi ile immobilize edilmiş silika jel adsorbentinin analitik ayırma yöntemlerinden biri olan katı faz ekstaksiyonun kolon yöntemi kullanılarak ön deriştirilmesi sağlanmıştır. Modifiye silika jel ile kolon yöntemi kullanılarak ağır metallerin zenginleştirilme şartları incelendi. Çözelti pH'ı, çözelti hacmi, akış hızı, elüsyon çözeltisi türü ve matriks iyonları gibi faktörlerin etkileri incelenerek uygun zenginleştirme şartları belirlendi. Geliştirilen zenginleştirme yöntemi ile çeşitli ham petrol numunelerinde (Krom(Cr), Kurşun (Pb), Nikel(Ni), Vanadyum(V) ) ağır metallerinin tayini yapıldı. Metodun geçerliliği test edildikten sonra ham petrol numunelerinde yukarıda zikredilen eser elementlerin tayini AAS de okundu. Geri kazanım testleri, mikro derişim yöntemi ile tüm analitler için yapıldı ve absorbe edici çözelti olarak 2M, HNO3 asit çözeltisi kullanılarak %96 düzeyinde bir geri kazanım sağlandı. Atomik Absorpsiyon Spektrofotometre ile girişimlerin en aza indirgenmesi için önemli bir unsur olan emici çözelti olarak seyreltilmiş HNO3(nitrik asidin) kullanılması en önemli tercih sebebidir Elementlerin analizinde Alevli Atomik Absorpsiyon Spektrometresi cihazı kullanıldı.Öğe Batmanda faal bulunan atık su arıtma tesislerinden alınan atık ve arıtılmış su numunelerinin ağır metal kirliliğinin araştırılması(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-08) Baltaş, Serbülent; Dağ, BeşirBu çalışmada,Batman’da faal bulunan atık su arıtma tesislerinden alınanan atık, arıtılmış ve temiz su örneklerinin bazı toksik ağır metal kirlilikleri araştırıldı. Su örnekleri Batman il sınırları içerisinde bulunan altı adet arıtma tesisinden alınarak etiketlenip pet kaplarda muhafaza edildi. Daha sonra süzülerek Katı faz ekstraksiyon yönteminin kolon tekniği kullanılarak,önceden tarafımızca sentezlenen adsorbent ile önderiştirilmesi sağlandı. Modifiye silika jel ile kolon yöntemi kullanılarak ağır metal elementlerinin zenginleştirilme şartları incelendi. Çözeltinin pH’ı, hacmi, akış hızı, elüsyon çözeltisi türü ve matriks iyonları gibi faktörlerin etkileri değerlendirilerek optimum zenginleştirme şartları saptandı. Geliştirilen zenginleştirme tekniği ile altı farklı arıtma tesislerinden alınan atık, arıtılmış ve temiz su örneklerinin Arsenik(As), Krom(Cr), Kobalt(Co) Kurşun(Pb), Nikel(Ni) ve Selenyum(Se). derişimleri ölçüldü.Metodun geçerliliği test edildikten sonra atık, arıtılmış ve temiz su örneklerinin yukarıda zikredilen eser elementlerin tayini Atomik Absorpsiyon Spektrofotometre de okundu. Geri kazanım testleri, mikro konsantrasyon yöntemi ile tüm analitler için yapıldı ve absorbe edici çözelti olarak 2M HNO3 asit çözeltisi kullanılarak %95 düzeyinde bir geri kazanım sağlandı. Atomik Absorpsiyon Spektrofotometre ile girişimlerin minimum seviye ye indirilmesi için en önemli unsur olan emici çözelti olarak seyreltilmiş HNO3(nitrik asit) kullanıldı. Bazı elementlerin analizinde ICP-MS İndüktif Eşleşmiş Plazma Kütle Spektrometri ile ölçüm yapılarak metodun geçerliliği test edildi.Öğe Bitkisel bir atıktan hidrotermal yöntemle hazırlanan biyokömürün üretim, karakterizasyon ve adsorpsiyon çalışmalarının incelenmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-03-28) Oğuz, Selcan Sefa; Sayğılı, HasanBu yüksek lisans çalışmasının temelini biber sapı atığından geleneksel karbonizasyon yöntemine yeni bir alternatif olarak hidrotermal yöntemle biyokömür üretmek, elde edilen biyokömür ile sulu çözeltiden ağır metal ve farmakolojik maddelerin uzaklaştırılması oluşturmaktadır. Bunun için, atık değeri yüksek temin edilmesi kolay olan biber sapı yeni tür gözenekli hidrokömürün hazırlamanmasında hammadde olarak seçilmiştir. Üretim koşulları optime edilerek elde edilen hidrokömürün fizikokimyasal karakterizasyonları gerçekleştirilmiştir. Seçilen biber sapının hidrokömür hazırlanmasına uygunluğunu tespit etmek amacıyla proksimate, ultimate analizleri gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan hidrokömürün sulu çözeltiden adsorplama kapasitelerini test etmek üzere kurşun (II) ve diklefenak sodyum tuzu adsorplanan olarak kullanıldı. Uzaklaştırma verimlerini optimize etmek için çözelti pH’ı, adsorplayıcı dozu, adsorplanan başlangıç derişimi ve denge süresi, iyonik şiddet (tuz) ve sıcaklık etkileri gibi çeşitli parametrelerin etkileri incelendi. Belirlenen optimum adsorpsiyon koşullarında kinetik ve izoterm çalışmaları gerçekleştirildi. Çalışmlar sonucunda elde edilen kinetik veriler yalancı birinci derece, yalancı ikinci derece, parçacık içi difüzyon kinetik modellerini değerlendirerek modele ait parametreler hesaplandı. Biber sapı hidokömürü ile kurşun(II) ve diklofenak sodyum tuzu adsorpsiyonunda her iki çalışmada da yalancı birinci derece kinetik modeline uygunluğu görüldü ve adsorpsiyon hızının parçacık içi difüzyon ile birlikte film difüzyonu tarafından kontrol edildiği belirlendi. Pb(II) ve DCF adsorpsiyon izoterm eğrileri Freundlich, Langmuir, adsorpsiyon izotermleri kullanılarak çizilmiş ve bu izotermlerden adsorpsiyon parametreleri hesaplandı. Denge izotermleri, en iyi Langmuir izoterm eşitliği tarafından tanımlandı. Maksimum adsorpsiyon kapasitesi 318 K’de diklofenak sodyum tuzu için 99.01 mg/g iken kurşun(II) için 318 K‘de, 94.34 mg/g’dır. Termodinamik parametreler (ΔHº, ΔSº, ΔGº) hesaplandı. Pozitif entalpi değeri (ΔHº) adsorpsiyon sürecinin endotermik olduğunu, negatif Gibbs serbest enerji değeri (ΔGº) adsorpsiyon işleminin kendiliğinden gerçekleştiğini ve negatif entropi değeri (ΔSº) çözelti-adsorbent ara yüzeyindeki rastlantısallığın artışını göstermektedir. Ayrıca hidrokömürün tekrar kullanılabilirliğini araştırmak için çeşitli desorbentler ile desorpsiyonu incelendi. Elde edilen sonuçlara göre, hazırlanan hidrokömürün sulu çözeltilerden kurşun(II) ve diklofenak sodyum giderimi için düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir sorbent olarak kullanılabileceği görülmüştür.Öğe Bor katkılı elmas elektrot kullanarak progesteron hormonunun elektroanalitik incelenmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-19) Uçar, Muhlis; Levent, AbdulkadirBu tez çalışmasında, Progesteron hormonu Bor katkılı elmas(BDD) elektrot yüzeyinde elektrokimyasal özellikleri, kuvvetli asidik ortamda (HClO4 ve H2SO4) incelenmiştir. Katodik olarak önişlem görmüş BDD elektrot ile hızlı, duyarlı, seçici ve basit bir elektroanalitik yöntem geliştirilmiştir. Kare dalga sıyırma tekniği kullanarak progesteron hormonunun miktar tayinini 0.5 M HClO4 destek elektrolit çözeltisinde +1.51 V (vs. Ag/AgCl) gerilim değerinde (+0.1 V gerilimde 120 s biriktirme sonrası) 0.1-7.1 μM derişim aralığında geniş bir analitik çalışma aralığı elde edilmiştir. Gözlenebilirlik sınırı 0.012 µM (3.77 µg L-1) olup; 3.1 µM (n=11) derişim değeri için bağıl standart sapma değeri (RSD), %4.87 olarak hesaplanmıştır. Geliştirilen voltametrik yöntem ilaç ve kan serum numunelere başarılı bir şekilde uygulanmıştır.Öğe Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda, nöroplastisite ve nöroprotektif süreçlerin incelenmesi(Batman Üniversitesi, 2016) Bulut, Hamdullah; Çetin, İhsanDikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tam olarak nedeni bilinmemekte ancak, dopaminerjik ve nöradrenerjik aktivitelerin inhibitör etkisi ile serebral korteks içindeki katekolamin metabolizmasındaki düzensizlik DEHB'nin en muhtemel nedenidir. Nörobiyolojikal faktörler DEHB'nin etiyolojisinde rol oynamaktadır. Fakat DEHB'nin prognozunu ve tedavisini etkileyen biyolojik markırlar çok sınırlıdır. Bu çalışmanın Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Polikliniğine başvuran, DEHB tanısı alan ve başka herhangi bir sistemik bozukluğu olmayan 30 çocuk ve 30 sağlıklı çocuk ile yapılması planlandı. Glial fibriler asidik protein (GFAP), Nogo-A, ubikuitin karboksi terminal hidrolaz-L1 (UCH-L1) ve TAR DNA bağlayıcı protein (TDP-43) serum düzeyleri Enzim-bağlı-immunosorbent yöntemi ile belirlendi. Çalışmamızda UCH-L1 ve TDP-43 düzeylerinin kontrol grubu değerlerine göre DEHB grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur. Benzer şekilde Nogo-A ve GFAP düzeyleri de DEHB grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Nöroplastik bozuklukların DEHB ile ilişkili olduğunu ve TDP-43 ve UCH-L1 düzeylerinin DEHB bozukluğunun erkenden tanılanmasını büyük oranda kolaylaştırabileceğini öne sürebiliriz. Ancak TDP-43 ve UCH-L1seroprospinal sıvı düzeylerinin DEHB bozukluğu çocuklarında henüz belirsizdir ve bu konu daha fazla araştırma yapılmayı haketmektedir. Dahası, GFAP ve Nogo-A seviyeleri DEHB'de nöroplastisite, microglial ve astroglial değişikliklerinin de bir kanıtı olabilir.Öğe Epstein-barr EBNA1 reseptörünün dna bağlanma bölgesine moleküler yerleştirme ile yeni inhibitör geliştirilmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-06) Şenses, Yusuf; Ercan, SelamiHerpesvirüs ailesine üye virüslerden biri olan Epstein-Barr virüsü (EBV) infeksiyöz mononükleaz, Burkitt lenfoması, Hodgkin lenfoması, nazofarinjiyel karsinoma ve gastrik karsinoma gibi hastalıklara yol açmaktadır. Epstein-Barr Nükleer Antijeni 1 (EBNA1) 641 amino asitten oluşan ve EBV tarafından kodlanan antijenlerden biridir. EBNA1 latent dönemde DNA replikasyonu, viral ve hücresel genlerin transkripsiyonu ve B-lenfositlerde önemli rol aldığından DNA ile etkileşiminin önlenmesi önemli bir ilaç geliştirme basamağı oluşturmaktadır. Bu çalışmada, ZINC15 ligand veritabanından 1600, literatürlerden seçilen 58 ve Schrodinger paket programında yer alan Breed programı ile tasarlanan 410 tane ligand, ilaç olma özellikleri bakımından filtrelere tabi tutularak, ilaç olma özelliği olan toplam 1635 ligand Autodock4 programı ile EBNA1 proteinin DNA bağlanma bölgesine yerleştirildi. Çalışma sonucunda tasarlanmış olan ligandlardan B288 kodlu ligandın en iyi skoru (-10.74 kcal/mol) elde ettiği belirlendi. Ligand-protein etkileşimleri incelendiğinde ligandların DNA bağlanma bölgesinde yer alan kalıntılarla önemli etkileşimlerde bulunduğu gözlendi.Öğe Fenolik yapıdaki bazı bileşiklerin değişik asit klorürlerle esterleşme tepkimeleri ve oluşan esterlerin elektronik özelliklerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi, 2014) Yiğitalp, Eşref; Topal, GirayBu çalışmada konjugasyonu artırılmış 5 adet diester sentezlendi. Konjigasyonu artırmak için diasit klorurleriyle fenolik yapılar etkileştirildi. Bu esterlerin yapıları UV-Vis, FT-IR, 1H NMR ve 13C NMR spektroskopisi ile aydınlatıldı. Daha sonra iletkenlik ölçümleri yapıldı. Herbir diester için metal-diester-yarıiletken yapılar oluşturuldu. Akım–gerilim (I-V) grafikleri çizildi. Diyot özelliğine sahip oldukları belirlendi.Öğe HIV-1 ters transkriptaz ve integraz enzimleri için ikili inhibitör tasarımı: Docking çalışması(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-06) Şenyiğit, Berivan; Ercan, SelamiRetrovirüslerin lentivürüs ailesi üyesi olan HIV-1 AIDS hastalığının etken virüsüdür. Virüs dünya çapında yaygın olup insan bağışıklık sistemini baskılayarak vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. HIV-1 Ters Transkriptaz (Revers Transcriptase;RT) ve İntegraz (Integrase;IN) virüs yaşam döngüsünün önemli işlevlerini yerine getiren iki enzimdir. AIDS tedavisinde son yıllarda birden fazla hedefi inhibe eden ilaçların tasarımı üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Bu bakımdan, RT ve IN dual inhibitör geliştirilmesi bakımından uygun iki enzimdir. Bu çalışmada tasarlanan 858 ligand filtrelenerek ilaç olma özelliği olan 426 ligand Autodock4 programı ile bir RT kristal yapısı olan 4g1q.pdb ve tam uzunluktaki HIV-1 IN kristal yapısı bulunmadığından katalitik bölge açısından aynı özellikleri taşıyan Prototype Foamy Virus IN kristal yapısı 3oya.pdb aktif bölgelerine yerleştirildi. Yerleştirme sonucunda B099 ligandı -12.63 kcal/mol’lük skor ile RT enzimine ve B249 ligandı -19.83 kcal/mol’lük skor ile IN enzimine en iyi bağlanan ligandlar olarak belirlendi. B051, B053, B099, B103, B107, B205, B206, B211, B213, B223, B231,B241, B242, B249, B250, B251, B253, B254, B308, B324, B352 ve B353 ligandlarının her iki enzim için iyi yerleşme skorları verdiği gözlendi. Sonuç olarak dual inhibitör adayı olan yeni ligandların tasarımı gerçekleştirildiÖğe Irak’ta yetişen bazı hurma çeşitlerinin ağır metal ve kimyasal içeriklerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-07-10) Tarhan, Abbas; Dağ, BeşirBu çalışmada, besin olarak tüketilen ve Irak’ tan temin edilen Khastawi, Maktum, Zuhtimutawi, Chukleti, Tiberzal, Khadrawi, Birem ve Barhi olmak üzere 8 farklı hurma çeşidi kullanılmıştır. Çalışılan hurma çeşitlerinin ağır metal içerikleri kantitatif olarak AAS (Atomik Absorpsiyon Spektrofotometresi) ve ICP-OES (İndüktif Olarak Eşleşmiş Plazma Optik Emisyon Spektrometresi) teknikleri ile çalışıldı. Etli kısımlarındaki Bakır (Cu) miktarları (0,5-1,90 mg/kg), Demir (Fe) miktarları (7,13-21.99 mg/kg), Çinko (Zn) miktarları (2,79-6,37 mg/kg), Potasyum (K) miktarları (5223,18-8074,56 mg/kg), Magnezyum (Mg) miktarları (363,14-768,89 mg/kg), Fosfor (P) miktarları (775,95-1100,85 mg/kg), Kalsiyum (Ca) miktarları (311,86-482,79 mg/kg) ve Mangan (Mn) miktarları (4,60-18,50 mg/kg) arasında tespit edildi. Çekirdek kısımlarında ise; Bakır (Cu) miktarları (2,39-6,26 mg/kg), Demir (Fe) miktarları (10,15-15,09 mg/kg), Çinko (Zn) (10,63-12,96 mg/kg), Potasyum (K) (2255,75-2886,88 mg/kg), Magnezyum (Mg) miktarları (676,41-981,93 mg/kg), Fosfor (P) miktarları ise (1427,93-1963,86 mg/kg), Kalsiyum (Ca) miktarları (169,10-237,57 mg/kg) ve Mangan (Mn) miktarları (4,60- 18,50 mg/kg) olarak tespit edildi. Ayrıca, Elementel Analiz Cihazı (Dumas metodu) ile tayin edilen hurma numunelerinin etli kısımlarındaki Karbon (C) miktarları (% 43,2-45,36), Hidrojen (H) (% 7,1-7,79), Azot (N) miktarları (% 0,99-1,15) olarak tespit edilmiştir. Çekirdek kısımlarında ise Karbon (C) miktarları (%37,48-39,76), Hidrojen ( H ) (%7,82-8,51), Azot ( N ) miktarları (% 0,51-0,64) olarak tespit edilmiştir. Hurma numunelerinin etli kısımlarında bulunan protein miktarları (% 3,38-3,81), çekirdek kısımlarında ise (% 5,88-7.19) olarak tespit edilmiştir. Çalışmada tüm hurma numunelerinin etli kısımlarının toplam yağ miktarları (0,126-0,175 g/100g), çekirdek kısımlarının toplam yağ miktarları ise (4,750-7,125 g/100 g) olarak tespit edilmiştir. Yağ asidi içerikleri GC-MS ile GC-FID dedektörü kullanılarak semikantitatif olarak tespit edildi. Bütün hurma umunelerinin çekirdek ve etli kısımlarında aynı 14 çeşit yağ asitlerine rastlanılmıştır. Bunlardan en yüksek tespit edilen yağ asiti miktar ise (% 42.706-49.069) ile oleik asittir. Numunelerdeki etanol ekstrelerinin fenolik içerikleri LC-MS/MS cihazı ile tespit edildi.Öğe İzolösin türevi tetraamit bileşiklerinin jelleşme özelliklerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-08-21) Ekmen, Merve; Barış Cebe, DenizDüşük molekül kütleli organik bileşiklerin gösterdiği jelleşme son zamanlarda oldukça ilgi çekmektedir. Jeller sıvı ya da katı maddelere benzer viskoelastik maddelerdir. Jelatörlerin bir araya gelmesindeki (self assembly) başlıca yürütücü kuvvetler; hidrojen bağı, π-π yığışması, van der Waals etkileşimleri, koordinasyon çekimleri, yük transfer etkileşimleri vs. gibi moleküler arası kovalent olmayan etkileşimlerdir. Bu kovalent olmayan etkileşimler, nano boşlukları olan supramoleküler yapıların oluşumuna neden olur. Sonradan, bu yapı içerisindeki nano boşluklara sıvı hapsedilmesiyle de jeller oluşur. Günlük yaşamda kontak lenslerin yanı sıra kozmetik endüstrisinde, saç jölelerinde, diş macunlarında, şampuan ve sabunlarda, kontrollü ilaç salınımında, sensörlerde, yiyecek üretiminde, fotoğrafçılıkta, boya gideriminde ve doku mühendisliğindeki potansiyel uygulamalarıyla en yararlı sistemler arasındadır. Düşük molekül kütleli jelatörler termal olarak geri dönüşümlü davranış gösterirler. Bu nedenle bu jelatörlerle sadece akademik açıdan ilgilenilmemiş, daha da önemli olarak pratik uygulamalarından ötürü de özel ilgi görmüştür. Örnek olarak düşük mol kütleli jelatörlerin denize dökülen ham petrol ve evsel mutfak yağ atıklarının giderilmesinde kullanımına yönelik çalışmalar literatürde mevcuttur. Bu çalışmada L-izolösinden sentezlenen iki adet düşük molekül kütleli tetraamit bileşik organojelatör olarak seçilmiştir. Jelleştirme sıvısı olarak ilaç ve kozmetik endüstrisinde kullanılan etil laurat, etil miristat, etil palmitat, izopropil laurat, izopropil miristat ve izopropil palmitat gibi farklı zincir uzunluklarına sahip yağ asidi esterleri biyouyumlu organik jelleştirici sıvılar olarak seçilmiştir. Bunun yanı sıra yaygın organik çözücüler olarak da ksilen, anisol, likit parafin, n-dodekan, 1-dekanol, dietilen glikol ve toluen seçilmiştir. Organojelatörlerin bu sıvılarla jelleşip jelleşmediği incelenip, minimum jelleşme konsantrasyonları tespit edilmiş olup, jellerin erime sıcaklıkları olan Tg değerleri belirlenerek jelleşme entalpisi olan ΔHg değerleri van’t Hoff bağıntısından bulunmuştur.Öğe Kurşun kalem elektrot ile podofilotoksin′in elektroanalitik özelliklerinin incelenmesi ve miktar tayini(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-19) Özer, Mehmet; Levent, AbdulkadirBu tez kapsamında antineoplastik ilaçlar içinde yer alan bitkisel kaynaklı podofilotoksin kanser (meme kanseri, prostat kanseri, kolon kanseri, küçük hücreli akciğer kanseri, lenfomalar, ve genital tümörler) ve siğil tedavilerinde kullanılmaktadır. Podofilotoksin’in miktar tayini için tek kullanımlık olan kalem grafit elektrot (PGE) kullanılarak hassas, duyarlı ve basit bir voltametrik yöntem geliştirilmiştir. Podofilotoksin’in elektrokimyasal özellikleri PG elektrot kullanılarak kare-dalga (SW) ve dönüşümlü voltametri (CV) tekniğiyle incelenmiştir. SW voltametri tekniği kullanılarak Britton Robinson (BR) tamponunda (pH 4.0) içerisinde, podofilotoksin’in +1.242 V (vs. Ag/AgCI) gerilim değerinde (0.0 V’da ve 60 s ön-deriştirme sonrası) çok iyi voltametrik bir yanıt vermiştir. Bu işlem, gözlenebilirlik sınırı 2.55 nM (1.06 µg/L) olan 1.24x10-8 – 29.4x10-8 M (12.4-299.5 nM) derişim aralığında bileşiğin miktar tayini için kullanılmıştır. Önerilen yöntem, insan idrar örneklerinde başarılı bir şekilde uygulanmıştır.Öğe Obezite tanısı alan 55-70 yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyon değerleri ile karaciğer enzim ve bilurubin düzeylerinin retrospektif analizi(Batman Üniversitesi, 2017) Tiryaki, Sumeyra Tuba; Çetin, İhsanObezitede potansiyel karaciğer fonksiyon bozuklukları, etkileri ve diğer parametrelerle ilişkileri son yıllarda birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bununla birlikte, bu çalışmaların çoğu temel olarak karaciğer enzimlerinin karşılaştırılmalı olarak incelenmesi esasına dayanmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda 55-70 yaş aralığındaki kadınlarda biyoelektrik impedans analizi ile ölçülen vücut kompozisyonlarının karaciğer enzim aktiviteleri ve bilurubin düzeyleri ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında Batman Bölge Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği'nde vücut kompozisyon ölçümleri yapılan ve aynı günde karaciğer enzim ve bilurubin düzeyleri incelenen yaşları 55-70 arasında değişen 99 kadın retrospektif olarak değerlendirildi. Olgulara ait yağ ağırlığı, yağ oranı, kas ağırlığı, kemik ağırlığı ve bazal metabolizma hızı (BMH)'nın da dâhil olduğu vücut kompozisyon değerleri ile birlikte asparat amino transferaz, alanin amino transferaz (ALT), alkalen fosfataz(ALP), laktat dehidrogenaz (LDH), gama glutamil transpeptidaz (GGT) ve bilurubinin dahil olduğu kan parametre düzeyleri değerlendirildi. Obez kadınlara ait serum LDH aktivitelerinin kontrol grubu değerlerine göre anlamlı düzeyde yüksek; kilolu ve obez kadınların GGT aktiviteleri kontrol grubu değerlerine göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. Serum ALT aktivitelerinin, mineral miktarı değerleri ile; serum GGT aktivitelerinin, vücut kütle indeksi (VKİ) değerleri ve metabolizma yaşı ile; serum LDH aktivitelerinin, VKİ, yağ ağırlığı ve yağ oranı değerleri ile anlamlı düzeyde pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Ayrıca, serum üre düzeylerinin BMH ile anlamlı düzeyde negatif korelasyon gösterdiği bulundu. Çalışma bulgularımız yetişkin bireyler üzerinde yapılan araştırmalara benzer şekilde yaşlı bireylerde artan VKİ'inin karaciğer hastalıkları açısından bir risk oluşturabileceğini düşündürmektedir. Bu nedenle özellikle yaşlı obez bireylerde vücut kompozisyon bileşenlerinin karaciğer hastalıkları için bir risk faktörü olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve geniş katılımlı klinik çalışmalar ile ortaya çıkarılması gereklidir.Öğe Okzaliplatinin elektrokimyasal özellikleri ve miktar tayini(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-04-29) Aslan, Mehmet; Levent, AbdulkadirBu tez çalışmasında, sitotoksik özelliğe sahip anti kanser etki gösteren Okzaliplatin için basit, hızlı ve duyarlı bir voltametrik yöntem geliştirilmiştir. Bor katkılı elmas (BDD) elektrotu katodik yönde 0.5 M H2SO4 ortamında elektrokimyasal olarak aktive edilmiştir. Okzaliplatinin elektrokimyasal özellikleri BDD elektrot yüzeyinde kare-dalga ve dönüşümlü voltametri teknikleri kullanılarak incelenmiştir. Kare-dalga voltametri tekniği kullanılarak Britton Robinson (BR) tamponu (pH 5.0) içerisinde Okzaliplatin, +1.01 V (vs. Ag/AgCl) gerilim değerinde iyi belirlenmiş voltametrik bir yanıt vermiştir. Geliştirilen voltametrik teknik BR (pH 5.0) ortamında 1.0-4.5 μM derişim aralığında doğrusal olduğu ve gözlenebilirlik sınırı 0.276 μM (0.109 μg mL-1) olarak saptanmıştır. Önerilen yöntem Okzaliplatin ilaç şekillerine başarılı bir şekilde uygulanmıştır.Öğe Otizm tanısı alan çocuklarda nöroplastisit, nörodejeneratif, nöroprotektif molekül düzeylerinin incelenmesi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015-07-01) Tezdiğ, İhsan; Çetin, İhsanÇalışmamızda otizmde diagnostik marker olarak kullanılma potansiyeli olduğu düşünülen nöroplastisit, nörodejeneratif ve nöroprotektif molekül düzeylerinin incelenmesi ile periferik kan düzeyinde teşhis sağlayabilecek, uygulanabilirliği kolay biyomarkırların belirlenmesi ve otistik bozukluğun patofizyolojik mekanizmasın anlaşılması için farklı bir bakış açısının oluşturulması amaçlanmıştır Bu çalışmanın İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Polikliniğine başvuran, otizm tanısı alan ve başka herhangi bir sistemik bozukluğu olmayan 30 çocuk ve 30 sağlıklı çocuk ile yapılması planlandı. Glial fibriler asidik protein (GFAP), Nogo-A, ubikuitin karboksi terminal hidrolaz-L1 (UCH-L1) ve TAR DNA bağlayıcı protein (TDP-43) serum düzeyleri Enzim-bağlı-immunosorbent tahlili ELISA yöntemi ile belirlendi. Çalışmamızda kontrol grubu ile otistik grubuna ait GFAP, Nogo-A, UCH-L1 ve TDP-43 düzeyleri karşılaştırıldığında; otizm grubuna ait serum GFAP, UCH-L1 ve TDP-43 düzeylerinin kontrol grubu değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olduğu bulunmuş, Nogo-A değerleri açısından ise iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Otistik çocuklarda serum GFAP düzeylerinin düşük bulunması, otizmde mikroglial ve astroglial aktivasyonun intrasellüler alanda birikmesinin bir işareti olarak düşünülebilir. UCH-L1 ve TDP-43 moleküllerinin otistik çocuklardaki düşük düzeyleri ve birbirleri ile olan ilişkisi; bu moleküllerin otistik çocuklarda meydana gelen ubikuitinasyonun bozulmasında rol üstlendiği şeklinde yorumlanabilir.Öğe Siverek bölgesinde yetişen taze badem örneklerinin ağır metal, fenolik asit ve antioksidan içeriklerinin araştırılması(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-11-21) Aslan, Emrullah; Dağ, BeşirBu çalışmada Şanlıurfa Siverek bölgesinde yetişen taze badem meyvesindeki, ağır metal, fenolik asit ve antioksidan içerikleri araştırıldı. Ülkemizde kuruyemiş olarak çokça tüketilen ve besin değeri yüksek olan bu badem meyvesinin beş faklı örneği incelendi. Kimyasal yaş yakma işlemi ile çözelti haline getirilen taze badem örneklerinin ağır metal ((Arsenik (As), Çinko (Zn), Kadmiyum (Cd), Kobalt (Co), Krom (Cr) Kurşun (Pb), Mangan (Mn), Nikel (Ni), ve Selenyum (Se)) derişimleri İndüktif Eşleşmiş Plazma-Optik Emisyon Spektrometresi (ICP-OES) cihazı ile okunarak, bulunan değerler literatür verileri ile karşılaştırıldı. Yine aynı badem örnekleri üzerinde, yakma işlemi sonrasında Sıvı KromatografisiKütle Spektrometresi (LC-MS/MS) cihazı ile 37 farklı fenolik bileşik araştırıldı ve 23 tane fenolik bileşiğin tespit edilebilir seviyenin altında olduğu gözlemlenmiştir. Geriye kalan ve tespit edilebilir düzeyde olan 14 fenolik bileşikler literatür verileri ile karşılaştırıldı. Bu çalışmamızda sentetik antioksidanlar (BHA, BHT ve trolox) kullanarak analizler yapıldı. ABTS+ (Serbest Raikal Giderme), DPPH (Söndürücü Radikal Giderme) ve İndirgeme Güç Yöntemleri kullanılarak bileşiklerimizin antioksidan aktiviteleri ölçüldü. ABTS+ ve DPPH yöntemlerinde, antioksidan bileşiklerden serbest radikallere doğru elektron geçişi sağlayarak absorban değeri ile antioksidan güç aktiviteleri ölçüldü. İndirgeme Güç yönteminde ise Fe+3 iyonun Fe+2 iyonuna indirgemesi ile absorban değeri ve antioksidan güç aktiviteleri UV spektrofotometre cihazıyla ölçüldü.Öğe Yeni bir gıda atığı kullanarak sulu çözeltiden biyosorpsiyon metoduyla bazı kirliliklerin giderimi(Batman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019-03-28) Korkmaz, Kübra; Sayğılı, HasanBu çalışmada, biyosorpsiyon alanında yapılmış çalışmalara katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçla, yeni bir alternatif olarak yeşil nohut kabuğu (YNK) ile sulu çözeltiden kurşun (Pb+2) ağır metali ve diklofenak sodyum (DCF) ilaç etken maddesinin biyosorpsiyon yöntemi ile gideriminde gerekli koşullar belirlenerek sıcaklığa bağlı kinetik ve izoterm çalışmaları yapılmıştır. Kurşun (Pb+2) iyonunun yeşil nohut kabuğu ile biyosorpsiyonunda, optimum koşullar Pb+2 iyon derişimi 300 ppm, sıcaklık 40 oC, karıştırma hızı 120 rpm, biyosorbent dozu 0.1 g/L olarak saptanmıştır. Diklofenak sodyum bileşiğinin yeşil nohut kabuğu ile biyosorpsiyonunda ise, başlangıç derişimi 300 ppm, sıcaklık 45 oC, karıştırma hızı 120 rpm, biyosorbent dozu 0.1 g/L olarak belirlenmiştir. Çalışmalar sonucunda elde edilen kinetik veriler, yalancı birinci , yalancı ikinci ve parçacık içi difüzyon kinetik modellerinde değerlendirilerek kinetik parametreleri ve korelasyon katsayıları hesaplanmıştır. Korelasyon katsayılarının büyüklüğünden kinetik model tespiti yapılmıştır. İzoterm verileri ise Langmuir ve Freundlich izoterm modellerinde değerlendirilmiştir. Ayrıca termodinamik parametreler de (ΔHº, ΔSº ve ΔGº) hesaplanmıştır. Çalışmada, yeşil nohut kabuğu ile diklofenak sodyum ve kurşun biyosorpsiyonunun yalancı birinci dereceden kinetik modeline uygun olduğu belirlenmiş ve biyosorpsiyon hızının parçacık içi difüzyon ile birlikte film difüzyonu tarafından kontrol edildiği görülmüştür. Elde edilen izoterm verilerinden ise biyosorpsiyonun Langmuir izotermine uygun olarak gerçekleştiği belirlenmiştir ve maksimum biyosorpsiyon kapasitesi Pb+2 iyonu ve DCF bileşiği için sırası ile 30.8 mg/g ve 15.5 mg/g olarak bulunmuştur. Ayrıca biyosorbentin tekrar kullanılabilirliğini araştırmak için çeşitli desorbentler ile desorpsiyon çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu deneysel çalışmalar ışığında sulu çözeltiden kurşun ve DCF gideriminde yeşil nohut kabuklarının düşük maliyetli yeni bir alternatif olarak kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır