Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anasanat Dalı, Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Sanatta çileli beden metaforu(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021-03) Güç, Leyla; Balseçen, HaydarBu çalışmada, insanoğlunun varoluş serüveninde kendi bedenine yönelik eleştirel ve protest dilin, sanat literatüründe nasıl ve ne şekilde yer aldığı sorunsalı üzerinde durulmuş vebir anlatım dili oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu anlatım dilinin “çile metaforu” kullanılarak bir dönüşüm ve değişimeuğrama hali, çeşitli örneklerle tartışmaya açılmış ve yeni önermeler ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda; Çalışmanın ikinci bölümünde “Sanatta Beden ve Çileli Beden”başlığı altında vebu iki kavramın kendi aralarındaki etkileşim ve çatışma noktalarına açıklık getirilmiş, sanat tarihsel ve felsefi kaynaklar zemininde tartışmaya açılmıştır. Böylece “çileli beden” kavramıçarpıcı ve protest örneklerlebu bölümün temelyapı taşını oluşturmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise“metafor” kavramı üzerinde durularak “çileli bedenle” arasındaki ilişki ortaya konulmuş,Ortaçağ kilise öğretilerinden, Rönesans eserlerine,aydınlanma düşüncesinden, modernist fikir ve yaklaşımlara kadar olan örneklerden bir yelpaze oluşturulmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu bölümde modernizm ve post-modernizm kavramlarının yol açtığı kaos ortamına değinilmiş, teknolojik gelişmeler ve yeni tüketim modelleriyle birlikte yeniden inşa edilen “beden” kavramı irdelenmiştir.Çalışmanın dürdüncü bölümünde ise Foucault ve Bourdieu’nun beden kavramına yönelik fikirlerine yer verilmiş, bedene yönelik bilinçaltımıza kazınmışolan olumsuz öğretiler ve düşünce sistematiği üzerinde durularak yeni sanatsal eğilimlerden bahsedilmiştir. Ayrıca 2000’li yıllardan sonra küreselleşmenin etkisiylesansasyonel algı oluşturmayayönelik gösteriler vesanathareketleri de bu bölüm çatısı altında toplanmıştır. Son olarak çalışmanın beşinci bölümünde ise konuya ilişkin yapılmış olan görsel çalışmalara ve kavramsal açıklamalarınayer verilmiştir.Öğe Nesnenin sanattaki yeri ve özneyle ilişkisi(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021-02) Tilen, Yunus; Aydın, MenekşeNesne nedir? Nesnelerin sanattaki anlamı nedir? Sanat eserlerinde nesneler ne anlama gelmektedir? Gibi çeşitli sorular sanatçıların hayatında yer alan nesnelerin ne olduğunun anlaşılması açısından önemli bir yer kaplamaktadır. Nesnenin en kapsamlı tanımı, insanların işini gören, yapmak istediklerine aracı olan, bilinçte anlamlarıyla beraber yer tutan ve daha çok elle tutulabilen her şeye nesne demekteyiz. Günümüze kadar şekillenmiş bu objeler sanat alanında önemli bir yere sahiptir. Bu tez çalışmasında Rönesans’tan günümüze sanatçıların eserlerinde görülen objeler ele alınarak anlamlar biçilmiş, hem kendi kişisel sorunları hem de toplumsal sorunları nesneleri kullanarak nasıl dile getirdikleri anlatılmaya çalışılmıştır. Sanatçıların düşüncelerinde taht kuran bu objeler birer sembol haline gelmiştir. İnsanların davranışlarını, duygularını, hayat şartlarını, savaşın yıkıcı izlerini, özgürlük, zafer ve umut temalarını kendi eserlerinde göstererek her farklı nesneye birer anlam yüklemişlerdir. Tez kapsamında incelenecek bu eserler ilham kaynağı olarak kendi eserlerimde sergilemekteyim. Bu tez çalışmamla figürün nesnelerle olan ilişkisi ve sembolik anlamı ele alınarak hem bireysel hem de toplumsal sorunları dile getirmekteyim. Aynı nesne farklı zihinsel gelişme sahip olan bu insanlar tarafından çok farklı anlamlara gelebilir. Bu anlamlar doğrultusunda figürün nesnelerle olan ilişkileri bu tez çalışmamda ütopik bir bakış açısıyla dile getirmeye çalıştım. Gerçek hayatla bağlantısı olan bu hikayeler nesnelerin günümüzdeki anlamıyla hayat bularak bir kurgu oluşturmaktayımÖğe Feminist sanat hareketi ve Filistinli kadın sanatçılar(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-27) Ercan Demirtaş, Bahar; Ertekin, CengizFeminist sanat hareketi, kadınların sanatsal mecralarda eşitsiz şekilde temsil edilmesine ve kadınlara ilişkin üretilen erkek-egemen temsillere karşı ortaya çıktı. Her ne kadar Feminist sanat hareketi 1960'lı yıllardan itibaren öncelikle Batı'da ivme kazanmış olsa da, sonraki on yıllar boyunca dünya genelinde de etkili oldu. Feminist sanat kuramları, izleyen yıllarda sadece toplumsal cinsiyet rolleri üzerine değil genel anlamda sanat ve iktidar ilişkilerinin nasıl kurulduğuna ilişkin eleştirel bir yaklaşım ortaya koydu. Eleştirinin yanı sıra; yeni, alternatif ve kurucu bir sanat okuması da öneren feminist kuramlar, Filistinli kadın sanatçıların ortaya koyduğu çalışmaları anlamak ve değerlendirmek için önemli analitik araçlar sunmaktadır. Mona Hatoum, Emily Jacir, Dina Mattar, Rana Samara ve Layan Shawabkeh gibi Filistinli kadın sanatçılar bir yandan ezen ve ezilen diyalektiğini sorgulamakta, diğer yandan da Filistinli kadınların karşı karşıya kaldığı savaş, zorunlu göç, şiddet ve kadınlık gibi zorluklara ilişkin yeni bir sanatsal dil üretmektedir.Öğe Çağdaş sanatta mitoloji(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-04-10) Orhan, Uğur; Aydın, SeçkinGeçmiş, günümüz ve yaşayan efsane adı altında gelecekte bile etkisini sürdürecek olan mitolojinin, çağdaş sanatta çeşitli durumlarla karşımıza çıkması söz konusudur. Geçmişin ve günümüzün çağdaşları ile dönemin güncel anlatıları arasında mevcut olan tüm o ideoloji, kuram, inanç, akım ve düzenin altında mitlerin hissedildiği aralıklar mevcuttur. Klasik dönem ve öncesine ait sanatçıların, mitolojiye yaklaşımlarına dair bize bilgiler sunan sanat tarihinde; modern, çağdaş ve günümüze ait sanatçıların mitolojiye dair izlerine pek rastlanmaz. ‘Çağdaş Sanatta Mitoloji’ başlıklı hazırladığım bu tez/sanat eseri raporunda varılmak istenilen amaç, mitolojinin çağdaş ve günümüz sanatında nasıl bir noktada durduğuna açıklık kazandırmaktır. Bu tez çalışması kapsamında antik ve klasik dönem sanatçısının mitolojiyi konu olarak ele alış biçimi ile modern ve çağdaş dönem sanatçısının mitolojiyi yaşayarak ele alış biçimi arasındaki belirgin durumlar bu tez çalışmasında araştırılmış, ayrıca çağdaş sanat akımlarının da köklerinin mitolojiye dayandığı sonucuna varılmıştır. Tez boyunca insanlık tarihinden günümüze kadar tanım olarak değişen mitolojiye dair Roland Barthes, Claude Levi-Strauss, Joseph Campbell ve Carl Gustav Jung’un kuramları ve bakış açılarından faydalanılmış, mitlere yönelik yeni fikirler ile post modern, modern ve öncesine ait mitolojinin diğer alanlarla ilişkisinin sanatta izdüşümlerine değinilmiştir. Ardından sanatta mitolojiyi okumanın tarihsel döneminden bahsedilmiştir. Bunun yanı sıra bu tez çalışmasında çağdaş sanatta mitolojinin yansımalarına da açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bunu yaparken de Nietzsche’nin Dionisyen felsefesinden kuramsal anlamda yararlanılmıştır. Mite dair göndermelerde bulunan, yeni bir mit yaratan ve kendi mitlerini oluşturan sanatçılara değinilirken; kişisel mitler ile sanatçı mitlerine yönelik de örnekler verilmiştir. Son bölümde ise kendi sanat pratiklerim ‘sanat’ ve ‘mit’ ekseninde bu tezin kuramsal perspektifinden bakılarak yorumlanmış ve sanatın tümüyle ‘mitsel’ bir doku içinde var olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Sanat yapıtlarında ölüm teması(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-05-27) Anter, Helin; Aydın, Seçkinİlk çağlarda insan, ölümün gücüne inanmış ondan kaçılamayacağını yaşamın bütün yollarının ölüme açıldığını bilmiştir. Zamanla değişen yaşam şekillerine bağlı olarak insan, ölümle savaş halinde onu yenme çabası içine girmiştir. Ölüme çare bulamadığı, ölümden sonra ne olduğunu bilmesinin imkânsızlığıyla, ölümü doğa olaylarına atfettiği kutsallıkla birleştirip, toplumsal ritüele dönüştürmüştür. Ölümsüzlük arayışı, insanı yaratmaya, dönüştürmeye, türetmeye, simgeler oluşturmaya itmiştir. İnsanın yaratıcılığını körükleyen ölüm korkusu zamanla iktidarların elinde bir silaha dönüşmüştür. Ölüm korkusunun ve gücünün farkına varan iktidarlar, bu gücü tanrıların elinden alarak dünyanın geri dönülemez değişimini başlatmışlardır. Hırs, intikam ve ölümsüzlük peşinde koşan iktidarın eline öldürme hakkı geçince savaşlar, yıkımlar, toplu katliamlar, dönüştürmeler yaşamın amacına dönüşmüştür. Yaşamın asıl anlamını oluşturan ölüm unutulmuş, insanlar kendi hırslarını gerçekleştirmek isteyenlerin hizmetine girmiş ve onlar için ölmeye, öldürmeye başlamışlardır. Egemenleri yükseltmek ve ölümsüzleştirmek dışında hiçbir kıymeti olmayan bu ölümler insanı doğadan geri dönülemez bir şekilde koparmıştır. Kendiyle birlikte her şeyi tanınmaz bir anlamsızlığa sürükleyen insan neden ve niçin yaşadığını bilemeyen insanlar yığınına dönmüş, dünyada ölümü unutarak, unutturarak yaşamaya başlamıştır. Gelişen teknolojiyle birlikte ölüm bir hastalığa dönüştürülmüştür. Bu tez kapsamında; ölümün yaşamı anlamlandıran, ona yön veren asıl parçası olduğu ama zamanla ölümsüzlük peşine düşen insanın ölümü nasıl dönüştürdüğü ve ölümden uzaklaştırdığı, ölümü hırs, intikam, güç silahı haline getirdiği, anlamsızlaştırdığı, aslında ölümün anlamsızlaşmasının yaşamın anlamsızlaşması anlamına geldiği üzerinde durularak, bu değişim dönüşümün sanat ve sanatçıya yansımları incelenecek. Sonuç olarak; insanı sürekli değişmeye iten, dönüştüren, arayışa sürükleyen ama iktidarların elinde bir silaha dönüştürülüp, parçalanarak anlamsızlaştırılan ölümün, yaşama yeniden kazandırılması ve ölümün en doğal haliyle yaşanılması gerektiği ve bunun önemine ulaşılacak.Öğe Açık yapıttan öznel deneyime; Performans sanatı(Batman Üniversitesi, 2018) Aydın, Gül; Epözdemir, Mehmet ŞiyarbarPerformans sanatı, izleyicisinin önünde o sırada canlı olarak gerçekleştirilen ve sanatçısı ya da sanatçıları tarafından bedenin kullanılarak sergilendiği bir sanat biçimidir. Happening veya Oluşum olarak da adlandırılan bu etkinlikler; geleneksel ve biçimci anlayıştan farklı olarak ortaya koyulan ürünün alınması, satılması, taşınması söz konusu değildir. Tekrarı olmadığı için fotoğraflanarak ya da video kamera ile kayıt altına alınarak arşivlenir. Sahne ve gösteri sanatları ile vücudun bir takım hareketler sergilemesi bakımından ortak yönleri bulunsa da, tiyatro gibi herhangi bir metine bağlı kalınmaksızın yapılır. Action Painting-Eylem Resmi, Body Art -Vücut Sanatı, Fluxus, Beden Sanatı, Yoksul Sanat ve Süreç Sanatı ile de ilişkilidir. 1960'lı yıllarda popülerlik kazanmaya başlayan Performans Sanatı'nın kökleri 20.yy. başlarındaki Dada akımına, 1920'li ve 1930'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına kadar uzanmaktadır. Sanatçı tarafından amaçlanan düşünceyi ortaya koymak için öncesinde düşünülen etkinlik, seçilen mekanda yapılmaya başlanır, sürdürülür ve bitirilir. Etkinliklerde istenirse şiir, müzik, dans gibi yaklaşımlardan da yararlanması bakımından disiplinlerarası özelliktedir. Sanatçının düşüncelerinin, geleneksel sanat biçimlerinden farklı olarak alışılmadık ve çarpıcı bir biçimde dolaysızca iletilmesinin bir yoludur. İletilen düşünce ise izleyici tarafından hiçbir özel çaba harcanmadan tamamlanır. Bu sanat biçiminde izleyiciye aktif bir şekilde rol verilmiştir. 1970'lerde fikirleri ön plana çıkan Kavramsal Sanat'a kadar uzanır.Öğe Resim sanatında depresyon belirtileri "anhedoni, sessizlik, acı, keder, çöküntü" temalı resimler(Batman Üniversitesi, 2018) Beyaztaş, İlknur; Balseçen, HaydarBu çalışma Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı' nda Yüksek Lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Bu çalışmada depresyon başlığı adı altında sanatçılar ve çalışmaları araştırılarak, depresyonun sanata kattığı yaratıcılık boyutu incelenmiş olup, sanatçıların hayat hikâyelerinden derlemeler yapılmıştır. Sanatın depresif boyutu, hayata yansımaları, karşılaşılan birtakım güçlüklerle başa çıkmaya çalışan sanatçıların yaşamları ve bu yaşantıların sonucunda eserlerine kattıkları ruhsal travmalar her zaman söz konusu olmuştur. Sanatçıların bu durum karşısındaki mutsuzluk, umutsuzluk, karamsarlık, yalnızlık, elem, yaşantıdan keyif alamama hatta intihar girişimine kadar birçok semptomlarla karşılaşmaları bu araştırmanın çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda tezin ilk bölümünde depresyonun tanımı, psikodinamiği üzerinde durulmuş, psikanalitik bakış açısıyla birçok farklı görüşe değinilmiş ve depresyonun çıkış noktası, ruhsal sorunlar ve bu ruhsal sorunlara neden olan durumlar açıklanmıştır. İkinci bölümde ise depresyon ve sanat başlığı adı altında sanatçıların içsel dünyalarında kendi benlikleriyle olan mücadelesi ve yaşadıkları travmatik durumların doğrudan ya da dolaylı bir şekilde eserlerine nasıl yansıdığı üzerinde durulmuştur. Ayrıca çocuk yaşta büyük sorunlarla karşılaşan ünlü düşünürlerden, yazarlardan, besteci, şairlerden, heykeltraş ve ressamlardan örnekler verilerek anhedoni, acı, keder, çöküntü konularına değinen sanatçıların eserleri incelenmiş ve bu çalışmalarla bağlantılı olarak yaşam öyküleri hakkında bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde ise sanat ve depresyon bağlamında, psikiyatri servisinde yatan hastalarla yapılmış olan uygulamalı sanat eğitimi deneyimlenerek ortaya konulmuş ve bu hastaların resim yaptıklarında nasıl bir ruh hali içerisinde oldukları gözlenmiştir. Son bölümde ise araştırmacının konuya ilişkin resimleri ve bu resimlerin analizleri yer almaktadır.Öğe Gündelik hayat ve güncel sanat ilişkisi(Batman Üniversitesi, 2018) Gök, Murat; Aydın, SeçkinSon yüzyılda, modern kapitalist toplumsal ilişkiler düzeninde ve bürokratik yöntemlerle gündelik hayat baskı altına alınmıştır. Modern gündelik hayat içerisinde tahakküm altına alınan birey, gündelik yaşamın denetlenemeyen kısımlarında gedikler açarak, kendine göre çeşitli strateji ve taktikler geliştirerek mücadelesini vermiştir. Hem sanatın hem de gündelik hayatın özellikle toplumsal değişimin hızlı yaşandığı yıllarda önemi artmıştır. Sürrealizm ve Dada gibi öncü sanat akımlarının hem sanattaki hem de gündelik hayattaki rutinlerin akışını etkileyerek, sanatta, kültüre, düşünceye dair yaklaşımlar sergilemişlerdir. Aralanan bu kapıda, gündelik hayat pratiklerinin sanatta ele alınması, belirgin bir şekilde ivme kazanarak, günümüzde devam etmektedir. Türkiye'de de modernleşme süreci, neo-liberalist politikalar ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin neden olduğu hızlı değişimin sonuçları gündelik hayatta da yansımıştır. Bu değişime referansla gündelik hayatın sanata yansıma biçimi, sanatçıların çoğunlukla bireysel bir şekilde gündelik hayata ilişkin, sergiledikleri duyarlılık ve gündelik hayatı anlama çabaları, farklı açılardan tez kapsamında ele alınmıştır. Araştırmamda gündelik hayat sanat ilişkisi genel olarak sanatçı ve sanat eseri odaklı olarak ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu incelemelere göre de gündelik hayata referansla kendiişlerimden de örneklerle, konunun daha iyi anlaşılmasına çaba gösterdim.Öğe Sanat ve kent ilişkisi: Sanatın pratik alanlarından biri olarak kent(Batman Üniversitesi, 2018) Buluttekin, Evin; Aydın, SeçkinSanat ve kent ilişkisi kapsamında hazırlanan bu çalışmada öncelikle kentin sosyolojik, ekonomik, coğrafi, politik tanımlarının yanında bir çok sosyal bilimcinin de yaptıkları tanımlardan yola çıkarak kentin geçmişte var olanı koruyarak onu geleceğe taşıyan ve her dönemini birbirine kolajlayarak geçmişi geleceğe bağlayan bir sistemin ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonraki aşamada kentlerin ortaya çıkışı ve toplumsal gelişimi incelenmiş, kent-köy ayrımı, kentleşme ve kültür ilişkisine değinilmiştir. Kent ve resim ilişkisine bakıldığında ise; resim sanatının tarih öncesi dönemde doğaya hakimiyetin simgesi olarak ortaya çıktığı, sonraki dönemlerde avcılık, savaş, ölüm, aşk gibi temaların işlendiği görülmüştür. Dinin etkisiyle kutsal öyküye yer verilmiş ve daha çok sipariş usulü resimler yapılmıştır. Modern dönemle birlikte sanatçı özgürleşerek hayal gücünü kullanıp, gündelik yaşamı konu alan resimler yapmaya başlamışlar ve kent de ilk etap da fon olarak resim içine girmiştir. Sanayileşme ile birlikte kent tamamen ana konu olarak resim sanatına hakim olmuştur. Bu bağlamda kenti sanatına dahil eden etkilenilen bazı ressamların çalışmalarına yer verilmiştir. Son bölümde ise tez kapsamında yapılan uygulamalar tezin kuramsal perspektifinden bakılarak yorumlamaya çalışılmıştır.Öğe Grayson Perry'nin Walthamstow Tapestry işi üzerine ikonografik çözümleme(Batman Üniversitesi, 2018) Böçkün, Rojda; Epözdemir, Mehmet ŞiyarbarGrayson Perry'nin Walthamstow Tapestry işi üzerine ikonografik çözümleme; bu çalışma çerçevesinde, imge-anlam ilişkisinde ilk olarak İmge kavramı ele alınmıştır.İmgenin ne olduğu, ilk zamanlarda neyi temsil ettiği, imgenin var olma amacının ilk etapta hayatta kalmak olan insan için ilk dönemlerde mağara duvarlarına yapılan resimlerle gösterilmesine, zamanla anlamının farklılaşarak içinde bulunduğu toplum yapısıyla bütünleşmesi ve zamansal anlamda farklılık göstermesine değinilmiştir. İmgelerin taşıdığı mana ile neye eş değer oldukları, toplum ve kültürün üretiminden etkilenmesine, imgelerin anlamlarının, savaşı, gücü (kudreti) ve zaferi temsil etmelerine ve Milat'tan önce de aynı anlamı taşıyan imgelerin eskiden günümüze kadar kanıt olarak kullanılmasından ve küresel dünyada da bir aktarım olarak gösterilmesi üzerine hazırlanan bu tez alt başlıklar halinde sunulmuştur. İkinci olarak, sanatsal imge ile sanatın ne olduğu tartışılarak terimlerle ve yorum yapılarak, sanatın amacının kültürler arasındaki farklılaşmaya gitmesinden, fakat temelde güzeli arayıp, sanatın imgelerle ve motiflerle sanatsal imgeyi oluşturmasından, sanatçının veya sanat okuyucusunun anlam farklılığına göre yorumlanmasına ve anlam kazanmasına değinilmiştir.Sanatsal imgenin, içinde bulunduğu toplumdan, kültürden beslenip izler taşıması görsel imgelerle açıklanarak örneklerle desteklenmiştir. Üçüncü bir alt başlıkta, Modern sanat eleştirisinde imge-anlam ilişkisine, H.Wölfflin' den imgeye bakışla, temel kavramlar alanında çalışmalarına, yöntem bilimselliğe ve sanatçıların birbirinden ayrılma nedenlerine değinilerek, sanat yapıtının özünde öncelik olan görsel temanın verdiği kültürlere, tarihsel dönemlere değin, resim sanatında imge; resim, heykel ve mimari üzerine çalışmalarıyla örneklemelere gidilmiştir.Resim sanatında imgenin ikonografik olarak çözümlenmesinde E. Panofsky'e göre ise, Ortaçağ, Roman, Gotik ve Rönesans dönem sanatı üzerine yoğunlaşan ve bu dönem eserlerini kuramsal ve üslup açısından inceleyen ikonografyacılığına ve metodolojik açıdan resim sanatındaki çözümlenme yöntemlerinden bahsedilmiştir. Grayson Perry'nin "Walthamstow Tapestry" adlı çalışması ele alınarak resmin künyesi ve plastik analiziyle Erwin Panofsky'nin "doğal, uzlaşmalı ve içsel" anlamları üç aşamada ikonografik çözümlemeler olarak yapılmıştır. Son bölümde ise, sonuç, kaynakça ve özgeçmiş ile çalışma sonlanmıştır.