Cilt 3, Sayı 1

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    Dede Korkut Kitabı’nın Vatikan Nüshası’nda yer alan ikilemeler üzerine bir değerlendirme
    (Batman Üniversitesi, 2013-05-01) Özkan, Elif
    Geçmişten günümüze değin Türkçede sıklıkla kullanılan ikilemeler hemen her dönemde ve yazılı kaynakta karşımıza çıkmaktadır. Bu yapılar anlamları aynı, yakın veya zıt olan ya da çeşitli ses benzerlikleri bulunan kelimelerin yan yana tekrarlanması ile oluşurlar. Anlatıma güç ve zenginlik katan ikilemeler aynı zamanda bir ahenk unsurudur. Dede Korkut Kitabı’nın Vatikan Nüshası’nda da hem cümle hem de kelime grubu düzeyinde ikilemeler yer almaktadır. Bu nedenle eserin dili oldukça güçlü ve akıcıdır. Bu çalışmamızda ikilemeler hakkında bilgiler verdikten sonra Dede Korkut’ta geçen ikilemeleri tespit etmeye çalıştık. Öncelikle ikilemelerin dildeki yerini ve önemini dile getirdik. Daha sonra araştırmacıların yaptığı tanım, sınıflama ve açıklamalardan bahsettik. Yaptığımız incelemelerin sonunda ortaya çıkan tartışmalı noktaları ortaya koymaya çalıştık. En sonunda bu kitabın Vatikan Nüshası’nda geçen ikilemeleri belli kurallar çerçevesinde ve bir takım alt başlıklar altında ele alarak türlü yönleriyle değerlendirdik.
  • Öğe
    Azerbaycan’ın ilk uzman restoratörü Ferhat Hacıyev (Sanat faaliyeti ve ülke restorasyonu tarihindeki yeri)
    (Batman Üniversitesi, 2013) Hasanova, Ragsana
    Azerbaycan’ın geleneksel el sanatları, halkımızın tarihi kadar eski ve çok zengindir. Kobustan kaya tasvirleri, prehistorik dönem sanatının ilk örnekleri olup, bunu izleyen dönemlerin müzelerde sergilenen seramik, metal, cam ve oyma sanatı örnekleri ile özellikle Ortaçağ’da dünyaca ün yapmış Tebriz’in dokuma ve minyatür sanatının ünik eserleri, tarih ve kültürümüzün zenginliğinden haber vermektedir. Azerbaycan’da ilk müze 1920 yılında, Bakü’de kurulmuştur. Müzecilik tarihi oldukça eskiye dayanan ülkede depolanan eser sayısı, malzeme, tür ve yapım tekniğinden kaynaklı çok çeşitlidir. Dolayısıyla, böylesine zengin eserleri depo ve arşivlerinde bulunduran Azerbaycan, elbette, eserlerin korunması ve sergilenmesi konusunda ilk yıllarda ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Bu anlamda, müze eserlerinin restorasyonu, Azerbaycan’da geçen asrın 50’li yıllarında yaşamış, yeteneği ile dikkat çeken eşsiz ressam ve restoratör, Ferhat Hacıyev İbrahim oğlu ile başlamaktadır.
  • Öğe
    Kültürel mirasta risk yönetimi
    (Batman Üniversitesi, 2013) Aydın, Mahmut; Güner, Saadet
    Kültürel mirasın korunmasında şu insan etkileri önceliklidir; hatalı konservasyon teknikleri, plansız yerleşimler, yatırımlar, “ziyaretçiler-turizm baskısı”, vasıfsız kişilerin istihdam edilmesi, kanunların yetersiz olması, uygulanmayan müdahaleler ve cezalar, kaçak kazılar ve kültür varlığı kaçakçılığı. Kültürel mirasa doğal olayların etkisi iki türlüdür; birincisi deprem, sel, gibi doğal afetlerin etkileri, ikincisi hava kirliliği, iklim değişikliği ve çölleşme gibi çevresel etkilerdir. Kültürel mirasa en büyük zararı veren silahlı çatışmalar ise insan etkileri arasında yer almaktadır. Somut ve soyut kültürel ve doğal mirasın çağdaş koruma yaklaşımının öncelikleri arasındadır. Bu çalışmada somut ve soyut kültürel mirasın risk yönetimi için bazı önerilerde bulunulacaktır.
  • Öğe
    İstanbul At Meydanı anıtları üzerine bir deneme (Dikilitaşlar, heykeller ve Lisippos'un Atları)
    (Batman Üniversitesi, 2013) Uzun Aydın, Derya
    Dinsel söylenceler neticesinde heykel sanatına çekinceli yaklaşan Osmanlı, anıt anlayışına ayrıca önem vermiştir. Bu bağlamda özellikle Tanzimat dönemi ardından, önemli kişiler ve olaylar adına anıtlar dikilmeye başlanır. Ancak anıt denilince akla ilk olarak, İstanbul Sultanahmet meydanındaki dikilitaşlar gelmektedir. Bizans döneminin bu yapıtları, günümüzde de önemini korumaktadır. Bugün yerinde olmayan Lisippos'un atları da, en az onlar kadar önemli tarihi anıtlar arasındadır.
  • Öğe
    Küreselleşen Türk Sineması’nda Çeşitlilik Sorunu: Etnik Unsurlar
    (Batman Üniversitesi, 2013) Cereci, Sedat
    Ortak paylaşımlarla geniş bir ekonomik pazar oluşturmayı amaçlayan küreselleşme hareketi, amacını paylaşan toplumları ve toplumsal grupları kazanç alanına katarken, amacını paylaşmayanları dışlamaktadır. Bu kapsamda bazı etnik gruplar da olumlu veya olumsuz etkilenmektedir. Toplumsal bir yapının içindeki kendine özgü özellikleri ve kültürüyle yaşayan alt grupları niteleyen etnisite, toplumsal yapının tüm unsurlarına olduğu gibi, sanata ve sinemaya da katılmakta, yapıt üretiminde rol oynamaktadır. Türkiye’deki siyasal yapıya bağlı olarak ortaya çıkan etnik grupların durumu ve gelişimi Türk Sineması’nda da genel yapının durumunu izlemiş, etnik grupların sinemada yer alması siyasal ve toplumsal yapıya koşut olarak gelişmiştir. Sinemanın ilk dönemlerinde görece daha özgürce işlenen etnik konular ve etnik gruplara ait özellikler, siyasal iktidarın yasakçı ve baskıcı politikalar izlediği veya milliyetçi yaklaşımların egemen olduğu dönemlerde sorunlara yol açmıştır. Buna rağmen bazı dönemlerde özgürleşen siyasetle birlikte etnik grupların kültürleri ve dilleri de sinemaya yansımış, Türkiye’de yaşayan etnik grupların sorunları ve hatta karşılaştıkları baskıları dile getirecek ölçüde etnisite konusu sinemaya taşınmıştır. Bazı filmlerde, Türklerin etnik kökenli komşuları veya arkadaşlarıyla dostlukları ele alınırken, bazı filmlerde doğrudan etnik grupların yaşadıkları sıkıntılar, güçlükler dile getirilmiştir. Etnik unsurların yer aldığı sinema yapımları her zaman bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılanırken, Türkiye’deki demokratik yapının ve uygarlığın gelişimine katkıda bulunan etnik gruplar Türk Sineması’nın gelişmesinde de önemli rol oynamışlardır. Türk Sineması’nın merkezi konumunda olan İstanbul’un en çok etnik unsuru barındıran kent olması, sinemada etnik unsurların konu edilmesine neden olmuştur. Çok unsurlu toplumsal yapının önemli örneklerinden biri olan Türkiye’de, sinemanın gelişimi ve uluslararası alanda adından söz edilir duruma gelmesi sinemanın etnisiteyle olan ilişkisiyle yol almaktadır.
  • Öğe
    Okulöncesi eğitiminde çocukların sayıları öğrenmesinde resimli tipografi kartlarının etkisi
    (Batman Üniversitesi, 2013) Pekşen Akça, Raziye; Arslan, Rukiye; Akgül, Hanife
    Bu çalışmanın amacı okulöncesi eğitimi alan çocuklarda öğrenmeyi eğlenceli kılmak, görsel ve fonetik tasarımlarla 1’den 10’a kadar olan sayıları çocuklara tanıtmak ve bu sayıların çocuklar tarafından okunmasını kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda çalışmalara konu olan nesnel grupların, çocuğun bildiği, gördüğü ve bakmaktan zevk aldığı şeyler olmasına özen gösterilmiştir[1]. Bu doğrultuda Erciyes Üniversitesi Develi Hüseyin Şahin Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişim Programı ön lisans öğrencilerinden çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 28 Kız Öğrenciyle 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 14 haftalık bir çalışma yürütülmüş; çalışma sonunda çocukların dikkati çekecek görsel hafıza kartları oluşturulmuştur. Program öğrencilerinin mesleki uygulama yaptıkları Şehit Jandarma Er Yaşar Pusatlı ve Viladet anaokullarındaki 5-6 yaş grubundaki 45 ( 23=K, 22=E) çocuğa öğrencilerimiz tarafından hazırlanan yaratıcı tipografi kartları sunulmuştur. Uygulama sonunda tipografi kart çalışmaları çok olumlu sonuçlar vermiş ve çocukların yaratıcı tipografi kartlarına son derece ilgi gösterdikleri, pekiştireç verilerek sunulan sayıların akıllarda daha kalıcı olduğu rapor edilmiştir.