Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 17 / 17
  • Öğe
    Petrol fiyatları ile enflasyon arasındaki ilişkinin incelenmesi: AB örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-27) Işık, Onur; Oğuz, Onur
    Enflasyon ile ilgili teoriler günümüz çağında bile iktisadi aktörlerin gündeminden düşmeyen bir konu olarak önemi korumaya devam etmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, AB-27 ülkelerinde petrol fiyatlarının enflasyona etkileri ve bu etkilerin zaman içerisinde nasıl değiştiğini analiz etmektir. Literatürde yer alan çalışmaların büyük çoğunluğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, OECD ülkelerini ve OPEC ülkelerini incelemektedir. Ancak AB-27 ülkeleri için yapılan çalışmalar sınırlı sayıdadır. Dolayısıyla bu çalışmanın literatür içerisindeki önemli bir boşluğun doldurulmasına katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Çalışmada 1993-2021 döneminde petrol fiyatlarının enflasyon üzerindeki etkisi AB-27 ülkeleri için panel regresyon modeli kullanılarak incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışmada, enflasyonu temsilen tüketici fiyat endeksi kullanılmıştır. Çalışmada en küçük kareler yöntemi varsayımları gereği Driscoll Krayy (1998) dirençli standart hatalar tahmincisi kullanılarak sabit ve rassal etkiler yaklaşımlarıyla panele bütüncül bir açıdan bakılmasının yanı sıra, Havuzlanmış CCE (CCEP) tahmincisi yöntemi de kullanılarak panel kapsamındaki ülkelerin durumları da birim bazında değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar petrol fiyatının zaman içerisindeki değişimlerinin enflasyon üzerindeki etkisinin analiz döneminde AB-27 ülkeleri üzerinde bir bütün olarak anlamsız olduğunu; buna karşılık birim bazında enflasyonist etkinin ülkeden ülkeye farklı olduğunu göstermektedir. Literatür incelendiğinde de çeşitli ülke veya ülke gruplarında petrol fiyatının enflasyon üzerindeki etkisinin net bir yönü olduğunu söylemenin güç olduğu görülmektedir. Her ne kadar çalışmalarda ağırlıklı olarak anlamlı bir etki tespit edilmiş olsa da, bu çalışmada da olduğu üzere iki değişken arasında anlamlı istatistiksel bir ilişki tespit edemeyen çalışmalar da mevcuttur.
  • Öğe
    Ekonomik özgürlükler ve ekonomik kalkınma ilişkisi: Yeni sanayileşen ülkeler üzerine uygulama
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-08-07) Okuyan, Tuğba; Çayın, Mücahit
    Ekonomi tarihi boyunca ekonomik özgürlükler ve ekonomik kalkınma ilişkisi temel tartışma konularından biri olmuştur. Özellikle 1990`lı yıllarla birlikte ekonomik özgürlüklerin daha somut ve geniş olarak ölçülmesi konu ile ilgili ampirik çalışmaları günden güne arttırmıştır. Bu çalışmada da ekonomik özgürlükler ve ekonomik kalkınma ilişkisi Arjantin, Brezilya, Çin, Filipinler, Güney Afrika, Hindistan, Malezya, Meksika, Tayland ve Türkiye`den oluşan yeni sanayileşen ülkeler (YSÜ) örnekleminde ampirik olarak test edilmiştir. Çalışmada kalkınmayı temsilen insani gelişme endeksi (İGE) ve ekonomik özgürlükleri temsilen de ekonomik özgürlükler endeksi ele alınmıştır. Bu bağlamda öncelikle değişkenlerin yatay kesit bağımlılığı ve homojenliği test edilmiş ardından iki değişken arasındaki nedensellik ilişkisi Kónya (2006) nedensellik testiyle incelenmiştir. Analizler sonucunda Güney Afrika, Meksika ve Tayland ülkeleri için İGE’den EÖE’ye doğru tek yönlü nedenselliğin olduğu, Hindistan ve Malezya için ise İGE ve EÖE arasında çift yönlü nedenselliğin olduğu ortaya çıkmıştır. Arjantin, Brezilya, Çin, Filipinler ve Türkiye için ise herhangi bir nedensellik ilişkisi tespit edilememiştir. Ayrıca EÖE`nin alt endeks nedensellik testlerine göre de ülkeler ve alt endeksler bağlamında farklı sonuçlar bulgulanmıştır. Örneğin Türkiye için ticaret özgürlüğünden İGE`ye, Çin için yatırım özgürlüğünden İGE`ye ve Filipinler için vergi yükünden İGE’ye doğru tek yönlü nedensellik tespit edilmiştir. Yine Arjantin ve Brezilya için hükümet bütünlüğü alt endeksinden İGE’ye doğru tek yönlü nedensellik bulunmuştur.
  • Öğe
    Tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkisi: Batman ili örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-16) Duran, Yasin; Çayın, Mücahit
    Bu çalışmada tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik desteklemelerin kırsal kalkınmaya olası etkilerinin belirlenmesi ve bu desteklemelere ilişkin problemlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda tarım ve hayvancılık sektörüyle ön plana çıkan Batman ili ve ilçelerinde 300’ü tarımsal ve 110’u hayvansal olmak üzere destek alan 410 üreticiye/çiftçiye anket uygulanarak veriler elde edilmiştir. Elde edilen birincil veriler ile frekans ve yüzde dağılım analizleri, parametrik fark testleri (t ve Anova) ve Pearson korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz bulguları katılımcıların tarımsal ve hayvansal desteklemelerin kırsal kalkınmaya olumlu etkisi ile ilgili yargılarının orta düzeyde olduğunu ve özellikle desteklemelerin çeşitlilik ve miktar açısından yetersiz olduğunu göstermiştir. Araştırma kapsamında desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek üzere sekiz tane hipotez oluşturulmuştur. Parametrik fark testleri olan t ve Anova testleri ile sınanan bu hipotezlerden sadece bir tanesi kabul edilmiştir. Araştırmada ayrıca desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ve desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalamasının bazı değişkenlerle ilişkisi için Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Korelasyon analizi sonucunda desteklemelerin problemleri ile ilgili yargıların ortalaması ile gelir değişkeni arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki, desteklemelerin kırsal kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların ortalaması ve gelir değişkeni arasında ise negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu bulgulanmıştır.
  • Öğe
    Mikrokredilerin yerel kalkınmaya etkisi: Batman ili örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-17) Koç, Mehmet Melih; Çayın, Mücahit
    Bu çalışmada özellikle son yıllarda birçok açıdan akademik çalışmalar konusu olan mikrokredilerin yerel kalkınmaya olası etkileri incelenmiştir. Bu bağlamda Batman ilinde mikrokredi alan 126 kadın üyeden anket tekniği ile veriler toplanmış ve analiz edilmiştir. Frekans analizleri sonucunda söz konusu kredilerin başta kadınlara istihdam ve gelir oluşturmanın yanı sıra birçok açıdan Batman il kalkınmasında etkili olduğu görülmüştür. Bununla birlikte katılımcıların büyük çoğunluğu mikrokredileri miktar ve çeşitlilik açısından yetersiz görmüştür. Dolayısıyla bu tür mikrokredilerin çoğaltılması ve yaygınlaştırması ile başta kadın istihdamı olmak üzere yerel kalkınmaya birçok açıdan katkı sunması öngörülmektedir. Çalışmada frekans analizlerinin yanı sıra mikrokredilerin avantajları ile ilgili yargılar, mikrokredilerin problemleri ile ilgili yargılar ve mikrokredilerin yerel kalkınmaya etkileri ile ilgili yargıların katılımcıların tanımlayıcı özelliklerine göre istatistiki açıdan anlamlı farklılık gösterip göstermediğini sınamak için hipotezler oluşturulmuştur. Parametrik ve parametrik olmayan fark testleri ile sınanan hipotezlerin tümü reddedilmiştir. Çalışmada ayrıca verilerin normal dağılımına göre korelasyon analizleri gerçekleştirilmiş ancak değişkenler arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır.
  • Öğe
    Eğitim ve ekonomik büyüme ilişkisi: Seçilmiş ülkeler analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-21) Çiftçi, Veysel; Çayın, Mücahit
    Eğitim ve ekonomik büyüme ilişkisi iktisat literatüründe uzun zamandır üzerinde durulan temel konulardan biridir. Son dönemlerde ise konu farklı yöntem ve testlerle daha çok ampirik olarak araştırılmaktadır. Bu ampirik çalışmalarda eğitim ve ekonomik büyüme ilişkisini pozitif olarak bulgulayan çalışma sayısı çok daha fazla olmakla birlikte bu ilişkinin durumu ve yönü ülkeler ve değişkenler bağlamında farklılaşabilmektedir. Buradan hareketle bu çalışmada da eğitim harcamaları ve ekonomik büyüme ilişkisi 1996-2022 dönem aralığındaki veriler ile Avrupa’nın en gelişmiş ekonomilerine sahip olan Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya ülkeleri için ampirik olarak test edilmiştir. Çalışmada kullanılan Durbin-Hausman eşbütünleşme testi sonucunda eğitim harcamaları ve ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkinin olduğu görülmüştür. Ancak Augmented Mean Group (AMG) tahmincisi kullanılarak yapılan uzun dönemli katsayı tahmin sonuçlarında ise eğitim harcamalarının ekonomik büyümeye etkisinin istatistiksel olarak anlamsız olduğu ortaya çıkmıştır. Ekonometrik testler kapsamında gerçekleştirilen Emirmahmutoğlu ve Köse (2011) nedensellik analizine göre ise panelin geneli için eğitim harcamalarından ekonomik büyümeye doğru tek yönlü bir nedensellik bulunmuştur. Fakat ülkeler bağlamında ele alındığında ise sadece İngiltere için eğitim harcamalarından ekonomik büyümeye doğru tek yönlü nedensellik gözlenmiştir. İtalya için ise ekonomik büyümeden eğitim harcamalarına doğru tek yönlü nedensellik bulgulanmıştır.
  • Öğe
    İyi yönetişimin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi: Türkiye örneği
    (2024-07-05) Dönmez, Hamdullah; Karhan, Gökhan
    Tüm ülkelerin en büyük hedeflerinden biri, ekonomik büyümeyi sağlayarak vatandaşlarının yaşam standartlarını yükseltmektir. Bu bağlamda, kişi başına düşen reel GSYH, ekonomik büyümenin temel göstergelerinden biridir. Bu göstergeleri etkileyen diğer koşullar da ekonomik büyümeyi doğal olarak etkilemektedir. Bu çalışmada, kişi başına düşen reel GSYH ile yönetişim kalitesi arasındaki ilişki sınanmıştır. İyi yönetişimin kişi başına düşen gelir üzerindeki etkisi, Doğrusal Olmayan Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model (NARDL) kullanılarak analiz edilmiştir. Modelde bağımlı değişken olarak GDP (ekonomik büyüme göstergesi), bağımsız değişkenler olarak DB tarafından yayınlanan kamuya açık altı küresel yönetişim göstergelerinin ortalamasını temsil eden YON değişkeni ve kontrol değişkenleri olarak da doğrudan yabancı yatırım (DYY), ihracat hacim endeksi (IHI) ve brüt sermaye oluşumu (BSO) kullanılmıştır. Tahmin sonuçlarına göre, değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin varlığı F sınır testi yardımıyla araştırılmış ve hesaplanan F istatistiği (4,24), kritik değerden (3,87) büyük olduğundan uzun dönemli ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. NARDL uzun dönem katsayıları hesaplandığında, pozitif yönetişim endeksi katsayısı -3.1489, negatif yönetişim endeksi katsayısı ise -0.3022 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar, yönetişim kalitesindeki %1'lik artışın GDP’de yaklaşık %3.15’lik azalışa, yönetişim endeksindeki %1'lik azalışın da GDP’de yaklaşık %0.30'luk azalışa neden olduğunu göstermektedir. Bu durum, pozitif yönetişim şoklarının kişi başına düşen geliri azalttığını, negatif yönetişim şoklarının da benzer şekilde geliri azalttığını ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle yönetişim endeksi üzerine gelen herhangi bir pozitif şokun yani yönetişim kalitesini artıracak politikaların kişi başına düşen geliri azalttığı buna paralel olarak yönetişim endeksinde yaşanacak negatif şokların da kişi başına düşen geliri azaltacağı sonucuna varılmıştır. Bu durum, ilgili dönemde Türkiye örnekleminde, yönetişim kalitesi ile ekonomik büyüme arasında asimetrik bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca, ihracat hacim endeksindeki %1'lik bir artış veya azalışın GDP’de yaklaşık %0.60 oranında bir değişikliğe, doğrudan yabancı yatırım oranındaki %1'lik değişikliğin GDP’de yaklaşık %0.11 oranında bir değişikliğe, brüt sermaye oluşumu oranındaki %1'lik değişikliğin ise GDP’de yaklaşık %0.10 oranında bir değişikliğe yol açtığı tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, "yönetişim kalitesi ve ekonomik büyüme arasında ilişki vardır" hipotezini doğrulamış ve Türkiye’de iyi yönetişim ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin asimetrik olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda, yönetişim göstergelerindeki artış veya azalışların ekonomik büyüme oranını azalttığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği serüveni ve Brexit süreci
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-04) Eren Polat, Hediye; Şimşek, Hamza
    Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973’de başlayan Birleşik Krallık, üyesi olduğu süre boyunca daima sorunlar yaşamıştır. Avrupa bütünleşmesine baştan beri en mesafeli olan Birleşik Krallık, Lizbon Antlaşmasındaki 50. Maddenin üyelikten ayrılmak isteyen herhangi bir ülke “kendi anayasal hakları çerçevesinde birlikten ayrılabilir” maddesi Birleşik Krallık için adeta istenilen bir madde olmuştur. Bu madde ile son zamanlarda yaşanılan krizler, göçmen sorunu, Avrupa şüpheciliği ve egemenlik kaygısı gibi nedenlerle birlikten ayrılmak istemiştir. 23 Haziran 2016’da yapılan referandumunda çıkma yanlısı tarafın ağır basması Brexit denilen sürecin başlamasına neden olmuştur. Birleşik Krallık’ın 2016 yıllındaki referandumu ile ilk defa bir üyenin birlikten ayrılması gerçekleşmiştir. 2017 yıllında müzakereler başlamış ve Birleşik Krallık 31 Ocak 2020’de birlikten resmen ayrılmıştır. Bu süreç içinde yaşanılanlar, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği için nelere yol açacağının muhtemel etkisi üstünde durulmuştur.
  • Öğe
    Doğrudan yabancı yatırımların karbondioksit emisyonu üzerindeki etkisi: Türkiye örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-09) Abdal, Nesibe; Şimşek, Hamza
    Doğrudan yabancı yatırımların Türkiye ekonomisine sağladığı avantajlarının yanı sıra kısa dönemde gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımlarda meydana gelen artış karbondioksit (CO2) emisyonunu artırdığı için çevre ve insan üzerinde göstermiş olduğu kirlilik yüzünden dezavantaj yönleri de vardır. Bu çalışmada Türkiye’de 1990 ve 2019 dönemlerini kapsayan verilerden yararlanılarak doğrudan yabancı yatırımların CO2 emisyonu üzerindeki etkisi ARDL sınır testiyle test edilmeye çalışılmaktadır. Çalışmada kısa dönemde doğrudan yabancı yatırımların karbon emisyonu üzerindeki etkisi pozitif ve anlamlı iken; uzun dönemde değişkenler arasında herhangi bir ilişkiye ulaşılamamıştır.
  • Öğe
    Yerel kalkınmada kadın girişimciliğin önemi: Batman özelinde bir uygulama
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-26) Yıldırım Öztekin, Bedriye Hilal; Gülbahar, Mehmet Onur
    Dünya ülkelerinin kalkınmanın ne denli önemli olduğunu fark etmeleri 1900’lü yılları bulmuştur. Bu farkındalıktan sonra hem akademisyenler hem de siyasi otoriteler kalkınma ile ilgili girişimlerde bulunmuşlardır. Kalkınma kavramı, literatürün henüz ortak bir payda üzerinde fikir birliği sağlanamayan, her ülkeye göre anlam ifade eden bir kavramdır. Ülkeler artık ekonomik büyümeyi de kapsayan kalkınma kavramına kendi ülkelerinin ihtiyaçları doğrultusunda anlam yüklemeye başlamışlardır. Refah toplumunun ön koşulunun sadece ekonominin büyümesiyle değil de bir bütün olarak ülkelerin her yöresinin hem ekonomik hem de yapısal olarak geliştirilmesiyle sağlanacağı artık anlaşılmıştır. Bu anlamda artık beşeri sermayenin hem ekonomik hem de sosyo-kültürel anlamda doygunluğu ülkeleri diğer ülkelere karşı bir adım öne çıkaracaktır. Kalkınmanın önemli bir ayağı olan girişimcilik; tıpkı kalkınma gibi anlam bakımından tek bir perspektiften bakılamayan bir kavramdır. Son yıllarda anlamı giderek artan girişimciliğin önemli bir parçası olmaya başlayan kadın girişimcilik; kadının ev ekonomisindeki pasif tasarruf aracı olma özelliğini piyasaya kazandırarak ekonomiye hem ivme kazandırmakta hem de sosyo-kültürel anlamda ülkeleri ileri taşımaktadır. Bu çalışma, kadın girişimciliğin ekonomiye katkısının Batman ili özelinde incelenip elde edilen bulguların akademik literatüre katkı sağlamasını amaçlamaktadır. Batman ilinde kadın girişimciler üzerinde uygulanan anket çalışmasından elde edilen bulgular, kadın girişimcilerin yerel kalkınmaya pozitif katkı sağladığını göstermiştir. Kadın girişimcilere verilen devlet teşviklerinin artırılması ve üniversitelerde verilecek ders ve seminerlerle kadın girişimcilerin desteklenerek potansiyellerinin ekonomiye daha hızlı aktarılması yerel kalkınmayı olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Ayrıca danışmanlık hizmeti verilen yeni genç girişimci adayları cesaretlendirerek kalkınma sürecinin ön ayağı olan kadın girişimciliğin geliştirilebileceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Hava yolu taşımacılığı ve havalimanlarının makroekonomik performans ile ilişkisi: Batman ili ve Batman Havalimanı Örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-09-12) Güni İshak; Şiriner, İsmail
    Havalimanları, bulundukları bölgelerin ekonomik performansına büyük katkı sunabilmektedir. Bu çalışma, Batman Havalimanı istatistiklerinin Batman iline ait ticaret, işletmeler, istihdam, turizm, nüfus ve kentleşme gibi ekonomik faaliyetleriyle ilişkisini açıklayarak hava yolu taşımacılığının makroekonomik göstergelerle ilişkisini saptamaya çalışmaktadır. Bu sayede hava yolu taşımacılığı ve havalimanlarının makroekonomik performans ile ilişkisinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada Batman Havalimanının hava yolu taşımacılığına ait yolcu, yük ve ticari uçak istatistikleri Batman iline ait 17 adet ekonomik göstergeyle karşılaştırılarak aralarındaki ilişkiler Pearson korelasyon katsayısı kullanılarak incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, Batman Havalimanı istatistikleri ile Batman ilinde açılan işletme sayısı, imalat sanayi işletme ve istihdam sayısı, Batman ili turizm ve konaklama sayıları, kentleşme ve işlenen tarım alanı arasında anlamlı düzeyde korelasyon tespit edilmiştir. Ayrıca, ilgili havalimanı istatistiklerinin ithalat ve ihracat gibi önemli ekonomik göstergelerle aralarında pozitif yönlü korelasyon bulunduysa da bu korelasyon katsayıları düşük düzeydedir. Bu bulgular, Batman Havalimanı istatistiklerinin Batman ilinin ekonomik faaliyetleri ve makroekonomik performans göstergeleriyle arasında ilişkiler olduğunu göstermektedir. Batman Havalimanı yıllık 2 milyon yolcu kapasitesine sahipken bu kapasiteyi büyük oranda kullanamamaktadır. Batman Havalimanı’nın Batman ilinin ekonomisinde etkinliğinin artırılması için öncelikle havalimanındaki aktivasyonun artırılması, yani ticari uçak sayısının ve uçuş noktalarının artması gerekmektedir. Bu çalışmanın bulguları, literatürdeki bulgularla kıyaslanarak tartışılmıştır.
  • Öğe
    Politik istikrar ve ekonomik büyüme/kalkınma ilişkisi: Mena-T örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-08-04) Karahan, Mete Han; Çayın, Mücahit
    Tarih boyunca politik istikrar toplumlar için birçok açıdan önem arz etmiştir. Nitekim politik istikrarın sağlandığı toplumlarda huzur ve güvenin daha fazla olduğu ve bu toplumların kalkınmışlık düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Hal böyle olunca özellikle de politik istikrarın somut bir şekilde ölçülmeye başlanmasıyla birlikte konu ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınma açısından ampirik olarak incelenmeye başlanmış ve konu ile ilgili çalışmalar literatürde hızlı bir şekilde yaygınlaşmıştır. Buradan hareketle bu çalışmada da 14 MENA ülkesi ve Türkiye için politik istikrarın ekonomik büyüme ve kalkınma ilişkisi ampirik olarak test edilmiştir. Literatürde konu ile ilgili çalışmaların daha çok politik istikrar ve ekonomik büyüme ilişkisini incelediği buna karşın sınırlı sayıdaki çalışmanın politik istikrar ve ekonomik kalkınma ilişkisini incelediği görülmüştür. Bu nedenle bu çalışmada politik istikrar ve ekonomik büyüme ilişkisine ilaveten kalkınmayı temsilen insani gelişme endeksi (İGE) ele alınmış ve politik istikrar ile insani gelişme endeksi arasındaki nedensellik ilişkisi test edilmiştir. Çalışmanın bulguları söz konusu ülkeler için politik istikrar ve ekonomik büyüme arasında kısa dönemde herhangi bir ilişkinin olmadığını buna karşın iki değişken arasında uzun dönemde ilişkinin olduğunu göstermiştir. Granger nedensellik analizi sonucunda ise politik istikrardan İGE’ye doğru tek yönlü nedensellik tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Sosyal sermaye yerel ekonomik kalkınma: Batman işletmeleri özelinde bir analiz
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-24) Ortaboy, Mahmut Cem; Çayın, Mücahit
    Sosyal sermaye son zamanlarda farklı disiplinlerde olduğu gibi iktisat alanında da sıkça çalışma konusu olmaktadır. Nitekim sosyal sermayenin ekonomik büyüme ve kalkınma ilişkisi ile ilgili çalışmalar gün geçtikçe artmaktadır. Yapılan uygulamalı çalışmalar genel anlamda sosyal sermayenin tıpkı fiziki ve beşeri sermaye gibi ekonomik büyüme ve kalkınmada etkili olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada da sosyal sermaye; tanımı, gelişim süreci, çeşitleri, bileşenleri, ölçümü gibi konular açısından kuramsal olarak incelenmiş ardından sosyal sermayenin yerel ekonomik kalkınma üzerindeki etkisi Batman ilindeki işletmeler özelinde araştırılmıştır. Çalışmaya ilişkin veriler; Batman`da faaliyet gösteren 411 firma örnekleminde anket yöntemiyle elde edilmiş ve analiz edilmiştir. Yapılan korelasyon analizi sonucunda sosyal sermayenin göstergeleri olan güven, normlar ve sosyal ağlar ile yerel ekonomik kalkınma arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü ilişki olduğu tespit edilmiştir. Regresyon analizi sonucunda ise güven, normlar ve sosyal ağların yerel ekonomik kalkınmayı pozitif etkilediği ortaya çıkmıştır.
  • Öğe
    Sürdürülebilir kalkınmada yenilenebilir enerji: Türkiye örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-09-16) Ekinci, Numan; Aydın, Halil İbrahim
    Dünyada gelişmekte olan ülkelerin nüfusu her geçen gün artmakta ve sosyal yaşam standardı iyileşmektedir. Buna bağlı olarak, enerji kaynaklarına olan ihtiyaç da artmakta ve sanayileşme faaliyetleri giderek yaygınlaşmaktadır. Bu durumda, teknoloji geliştikçe enerji talebinin artmaya devam edeceği ve önümüzdeki yıllarda da benzer süreçler yaşanacağı tahmin edilmektedir. Fosil yakıtlar olarak bilinen doğal enerji kaynakları, geçmişten günümüze enerji ihtiyacını karşılamak için yıllardır yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yakıtların önemli çevre sorunlarına yol açması ve yakın gelecekte rezervlerinin tükenecek olması ciddiye alınması gereken bir sorun olarak görülmektedir. Fosil yakıtlar enerji ihtiyacını karşılamak üzere yenilenebilir enerjiye ana alternatif olarak kullanılmaktadır. Türkiye yenilenebilir enerjiye olan ilginin arttığı bu dönemde özel ve kamu sektörünün motive ettiği önemli yatırımlara imza atmış, yenilenebilir enerjide çok zengin bir altyapıya ve hammaddeye sahip olmuştur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'nin mevcut enerji potansiyelini analiz etmek ve ülkenin yenilenebilir enerji politikalarını incelemektir.
  • Öğe
    Zorunlu karşılık oranlarının mevduat bankalarının kârlılığı üzerine etkisi: Türkiye uygulaması
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-09-28) Mağın, Yasemin; Oğuz, Onur
    2010 yılının son çeyreğinde makro finansal dengesizliklerin azaltılması amacıyla bir para politika aracı olarak zorunlu karşılıklar uygulanmaya başlanmıştır. Zorunlu karşılık oranlarındaki değişimler, kredi hacmini etkileyerek bankaların kârlılığı üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada 2011:1Ç-2022:1Ç dönemi için zorunlu karşılık oranlarındaki değişimlerin mevduat bankalarının kârlılığı üzerindeki kısa ve uzun dönemli etkilerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Zorunlu karşılık oranlarının kârlılık üzerindeki etkisini tahminlemek amacıyla oluşturulan modellere bankaya özgü içsel faktörler ve makroekonomik göstergeleri yansıtan dışsal faktörler, kontrol değişkenler olarak dâhil edilmiştir. Sınır testi yaklaşımı ve gecikmesi dağıtılmış otoregresyon (ARDL) yönteminin uygulandığı analiz sonucunda, zorunlu karşılık oranları ile bankaların aktif kârlılığı, özkaynak kârlılığı ve net faiz marjı arasında uzun dönemli eşbütünleşme ilişkisinin varlığı ortaya konulmuştur. Uzun dönemde zorunlu karşılık oranları mevduat bankalarının söz konusu kârlılık oranlarını arttırıcı bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda, zorunlu karşılık oranlarının en fazla özkaynak kârlılığını etkilediği ifade edilebilir. Kısa dönemde ise, zorunlu karşılık oranlarının aktif kârlılık ve özkaynak kârlılığı üzerinde anlamlı bir etkisi bulunamazken, net faiz marjını azaltıcı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Analiz sonuçlarından yola çıkılarak bankacılık sektörünün güçlenebilmesi için kısa vadeli zararlarına katlanıp, uzun vadede daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması açısından zorunlu karşılık oranlarının aktif olarak kullanılmasının olumlu sonuçlar doğurabileceği bir politika önerisi olarak sunulmuştur.
  • Öğe
    Devlet borçlanmasının ekonomik büyüme üzerine etkisi: Türkiye 2002-2008/2008-2019 dönemi üzerine uygulama
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-10-06) Mirzade, Kadriye; Şiriner, İsmail
    Devletler, kamu harcamalarının finansmanında her ne kadar yoğun olarak vergi gelirlerini kullansa da günümüzde borçlanmaya başvurulması oldukça alışılmış bir uygulamadır. Artık olağan gelirler arasında kabul gören borçlanma, özellikle 1980 ve sonrası dönemde Türkiye’nin de içinde bulunduğu dış ekonomiye açılma rüzgarıyla oldukça yoğunlaşmıştır. Borçlanma gelirlerinin kullanım alanları ve yöntemine bağlı olarak enflasyonist etkiler yaratabilmesi, özel sektörü dışlayarak üretim ve istihdam düzeyini olumsuz etkileyebilmesi, gelir dağılımda adaletsizliğe yol açabilmesi, yatırımları olumsuz etkileyebilmesi, vergilerde artışa sebep olarak gelecek kuşaklar üzerinde yük oluşturması gibi sakıncalarından dolayı, devletlerin borçlanma yoluna gitmesinin ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği gibi, temeli Klasikler olan birçok teorinin yanında; ekonomideki atıl kaynakların borçlanma yoluyla üretime entegre edilmesiyle veya borçlanılan kaynakların verimli alanlara yatırılması yoluyla borçlanılan miktarın üzerinde gelir edilerek yeni gelir kaynaklarının yaratılması gibi temeli Keynesyen olan birçok anlayış mevcuttur. Dolayısıyla devletlerin borçlanmaya yaklaşımı konusunda literatürde fikir birliği söz konusu değildir. Borçlanmaya yaklaşımın değişmesi ve devletlerin kolayca başvurduğu bir yol olmasıyla, borçlanmanın değişkenler üzerindeki etkisi, literatürde oldukça ilgi çekici konular arasına girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti gibi borçlu doğmuş bir ülkenin günümüze kadar artarak devam eden borçlanma serüveninin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi yapılan birçok ampirik analizle incelenmiştir. Çalışmamızda Türkiye’nin kamu borçlarının büyüme üzerindeki etkisi Granger Nedensellik Analizi ile incelenmeye çalışılmıştır. Dönem olarak; 2002 yılı ile global krizin patlak verdiği 2008 dönemi kamu borçları ile 2008’den günümüze kadar olan dönemdeki kamu borçlarının ekonomik büyümeye etkisi karşılaştırılmalı olarak incelemiştir. Sonrasında 2002-2019 dönemi kamu iç borçları ile kamu dış borçlarının büyüme üzerine etkileri analiz edilerek borçlanma performansı incelenmiştir.
  • Öğe
    Covid-19 pandemi sürecinde merkez bankaları politikalarının karşılaştırmalı analizi
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-10-06) Şahin, Ömer; Şiriner, İsmail
    COVID-19 pandemisi, 2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkmasının ardından 2020 yılının ilk çeyreğinde dünya geneline hızla yayılarak küresel hale gelmiştir. Salgının yayılmasını önlemek adına kısıtlama kararlarının alınması sosyal yaşamın yanında ekonomik yaşamı da olumsuz etkilemiştir. Ekonomiler üzerinde oluşan olumsuz etkiyi hafifletmek için parasal, mali ve düzenleyici önlemler uygulanmıştır. Bu tezde, seçili merkez bankaların (TCMB, ECB, FED, BCB, SARB) uyguladıkları para politikaların benzerlikleri ve farklılıkları konumlandırılmış ve bu politikaların ekonomileri üzerindeki yansılamaları analiz edilmiştir. Ayrıca, merkez bankaların salgına karşı uygulamaya aldıkları önlemlerin etkisi belirlenen ekonomik göstergeler (Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), Cari İşlemler Dengesi, Toplam İhracat Büyümesi, Toplam İthalat Büyümesi, Kapasite Kullanım Oranı, İmalat PMI, Kişi başı milli gelir) üzerinden 2020 yılı baz alınarak karşılaştırmalı bir şekilde analiz edilmiştir. Parasal önlemlere ek olarak mali ve düzenleyici önlemlere de yer verilmiştir. Seçili merkez bankaları uyguladıkları para politikası ile daha çok olumsuz etkilenen reel sektörü canlı tutmak için kredi akışları sağlanmış ve parasal aktarım mekanizması güçlendirilmiştir. Uygulamaya alınan mali politikalar ile hanehalkı ve işletmelerin gelir kaybı giderilmeye çalışılmıştır. Düzenleyici önlemler ise, bankaların işletmeler ve hanehalkına kredi akışını sürdürmeye yönelik destek/teşvik amaçlı olmuştur. Uygulanan politikalar ile seçili merkez bankaları pandemiye karşı hızlı ve büyük ölçekli önlemler alarak piyasalardaki ekonomik stresi kısa vadede azalttıkları sonucuna ulaşılmıştır. Mali ve para politikaları birbirini tamamlayıcı nitelikte olmuştur. Ayrıca, pandemi ile oluşan ekonomik sorunlar ortaya konularak özellikle başarılı sonuçlar elde etmiş çalışmalardan yola çıkarak politika önerileri üretilmiştir.
  • Öğe
    Sektörel düzeyde enerji tüketiminin büyümeye etkisi: Türkiye örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-07-30) Şahin, Mehmet Şerif; Karhan, Gökhan
    Özellikle son yüzyılda enerjinin büyümenin ana parametrelerinden biri olduğu açıkça anlaşılmıştır. Bu nedenle bir uygarlık lokomotifi haline gelen enerji artan önemi ile birlikte üretimin ve toplumsal refahın kilit unsuru olmuştur. Sektörel ve toplam enerji tüketiminin büyüme üzerindeki etkisini araştıran bu çalışma kapsamında Türkiye için CO2 tüketimi, toplam nihai enerji tüketimi, sanayi, ulaştırma ve diğer sektörlerin enerji tüketimi ile kişi başı gayrisafi yurtiçi hâsıla değişkenlerine ait 1970-2019 dönemi verileri kullanılmıştır. Bu doğrultuda sırasıyla tanımlayıcı istatistikler, Genişletilmiş Dickey-Fuller (1981) ve Phillips-Perron (1988) tarafından geliştirilen birim kök, parametre tahmini için gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL ve son olarak Hatemi-J Roca (2014) nedensellik testleri kullanılmıştır. Araştırma hipotezleri 3 farklı model kurularak test edilmiştir. Kurulan üç modelde göz önünde bulundurulduğunda sanayi sektöründe kullanılan enerji miktarının artması kişi başına düşen geliri artırırken, ulaştırma ve diğer sektörlerde kullanılan enerji miktarı kişi başına düşen geliri azaltmaktadır. Araştırmanın son aşamasında aralarında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilen değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi, Hatemi J-Roca (2014) Asimetrik Nedensellik Testi ile incelenmiştir. Asimetrik Nedensellik Testi nedenselliğin yönüne göre; gelirden sektörlere ve sektörlerden gelire doğru olmak üzere iki ayrı grupta toplanmıştır. Sektörlerden gelire doğru nedenselliğin sınandığı test sonuçlarına göre sanayi sektörü enerji tüketiminden kişi başına düşen gelire doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur. Bu sonuçlar aynı zamanda ARDL sınır testi sonuçları ile paralellik göstermektedir. Öte yandan diğer sektörlerin enerji tüketim miktarının negatif bileşeninden kişi başına düşen gelirin hem pozitif hem de negatif bileşenine doğru nedenselliğin olduğu tespit edilmiştir. Son olarak toplam enerji tüketiminin negatif bileşeninden kişi başına düşen gelirin negatif bileşenine doğru nedenselliğin olduğu bulunmuştur.