Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    The nation state building efforts republic solidarist corporatist model of society
    (International University of Sarajevo, 2016) İlyas, Ahmet
  • Öğe
    Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin tarihsel serüveni
    (Asos Yayınevi, 2017-05) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı yükseköğretim kurumlarının bütün fakülte ve yüksekokullarında okutulan zorunlu derslerden birisi olan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin okutulması sırasında yaşanılan sıkıntı ve sıkıntıların çözümüne yönelik değerlendirmeler bulunmaktadır. Zira 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri gereğince, yükseköğretim kurumlarında, eğitim ve öğretim süresince, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi adı altında okutulması zorunlu bir ders olarak kabul edildikten sonra dersin içeriğine yönelik bir değişiklik yapılmasına rağmen öğrenciler arasında halen rağbet görmemesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin nasıl okutulması sorusunu gündeme getirmiştir. Bu çalışmanın ana omurgalarından biri de İlk olarak 1925 yılında Ankara Adliye Hukuk Okulu’nda Mahmut Esat(Bozkurt) Bey tarafından, İhtilaller Tarihi adıyla verilen dersin geçmiş günümüze geçirmiş olduğu dönüşümü de içermektedir. Türk İnkılâp Tarihi dersinin sorumluluğu 15 Nisan 1942’de kabul edilen 4204 Sayılı Kanunla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsüne verilmiştir. Dersin adı da İnkılâp Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Rejimi olarak değiştirilerek fakülte ve yüksekokullarda zorunlu ders haline getirilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra dersin içeriğinde bir takım değişiklikler yapılmış, Fakültelerde iki sömestri, Yüksekokullarda bir yıl olarak okutulması kararlaştırılmıştır. 20 Mart 1968’de toplanan Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü danışma kurulu kararıyla dersin adı bu kez Türk Devrim Tarihi olarak değiştirilmiştir. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü,1 Şubat 1971’de, Devrim Tarihi dersinin amacını, niteliğini, özelliğini yeniden düzenleyerek bu dersi halka benimsetmek ve daha verimli hale getirmek için yeni bir kanun tasarısı hazırlamıştır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında dersin adı tekrardan değiştirilmiştir. Ardından 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurumu Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca, bütün Yüksek Öğretim Kurumlarında, tüm eğitim ve öğretim süresince okutulması zorunlu bir ders olması kabul edilmiştir. Yine Yüksek Öğretim Kurumu tarafından da bir ders kitabı hazırlanmıştır.
  • Öğe
    Türk siyasal hayatında Aşiretlerin belirleyiciliği
    (e-Kitap Projesi, 2017-04) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı özellikle Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sosyo-ekonomi, tarihsel ve siyasi bir geçmişe sahip olan aşiret sistemi ve onun siyasete yansıması üzerine kurulmuştur. Çalışmada aşiretlerin bölgedeki ağırlığı, sosyal yasama, ekonomiye, siyasete etkisine dikkat çekilmiştir. Aşiret ve onu oluşturan yapı üzerinden hareketle geçmişten günümüze aktarılan feodalite düzenin savunucuları ve bu düzeni korumak isteyen odak noktalarına özenle değinilmiştir. Zira aşiret sisteminin anlaşılması, Günümüzde yaşanılan birçok ana problemin çözümüne katkı sağlayacağını ileri sürülebilir. Çünkü aşiret sistemi, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne miras bırakılan bir sosyal dokuydu. Bu sosyal dokunun temelinde de siyasi, ekonomik, askeri ve nüfus teması yer almaktaydı. Bu açıdan bakıldığında aşiret sistemi bir sosyo-tarih ekseni içerisinde ele alınmalıdır. Bu çalışmanın ana temalarından biri de Türkiye’de bir siyasi gelenek olan aşiretlerin siyasetteki rolü üzerine detaylı bir çalışma yapılarak aşiret ve siyaset kavramlarının nasıl bir ilişkiye girdiklerini genelden özele 1950-2003 yılları arasında Şanlıurfa örneğinde ön plana çıkarılmıştır. Özellikle 1950 Genel Seçimleri sonrası birçok aşiret reisinin seçimlerde Demokrat Parti’den aday olması ve milletvekili olarak seçilmesi sonrası, Türkiye’de aşiret siyaset ilişkisi ağı günümüze kadar devam ettirmiştir. Her ne kadar bu ilişki ağı zaman zaman kopuş yaşanmışsa da süreklilik açısından bakıldığından gayet başarılı olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmanın anlaşılması Türk siyasi tarihindeki değişim ve dönüşümün daha sağlıklı irdelenmesine yardımcı olacaktır
  • Öğe
    Demokrat Parti Döneminde Bingöl ilinde eğitim (1950-1960)
    (ECLSS2017a, 2017-08) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Bu çalışmanın amacı Türkiye’de çok partili döneme geçişle birlikte Türkiye’nin eğitim politikası profilini ortaya koymak ve bu eğitim politikalarının Bingöl şehrindeki etkisini belirlemektir. Genel olarak bakıldığında bir ülkedeki eğitim politikası, o ülkedeki yönetimin niteliğini yansıtmaktadır. Siyasi iktidarlar da sosyal politika aracı olarak gördükleri eğitim konusunu çeşitli dönemlerde yönlendirmişlerdir. Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle beraber ülkede okuma-yazma oranının % 10 civarında olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Atatürk döneminde önemle ele alınan eğitim konusunda nicel artış İnönü döneminde Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla gelişme göstermiştir. Yeniden inşa edilen ülke için eğitim konusunda birçok adım atılmış ancak dünya siyasi haritasını ve görüşünü önemli ölçüde etkileyen II. Dünya Savaşı ile Batı’da yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Bu durum yeni dengelerin oluşmasına neden olduğundan, Türkiye’de bu yeni oluşum içerisinde kendine yer bulabilmesi için siyasal yapısını gözden geçirmesi kaçınılmaz olmuştu. Bilhassa bu oluşumun bir sonucu olarak 1946 yılından itibaren Türkiye’de çok partili döneme geçilmiştir. Demokrat Parti’nin kurulması ve 1950-1960 yılından itibaren kesintisiz süren iktidarı, ülkede birçok dengeyi değiştirdiği gibi eğitim konusunda da önemli adımlar atılmasına zemin hazırlamıştır. Eğitimin yaygınlaştırılması ile yapılan çalışmalar ülkedeki tüm illerde olduğu gibi Bingöl ilinde de olumlu etkisini göstermiştir. Bingöl’de 1950-1960 yıllarında Demokrat Parti programında yer alan okuma-yazma oranının arttırılma hedefi uygulanmış, özellikle bu dönemde okul, öğretmen, öğrenci sayısında nicel artışlar meydana gelmiştir. Demokrat Parti iktidarından önce ilde ilköğretim dışında okulların olmadığı daha sonra 1950-1960 yıllarında Bingöl’de orta öğretim kurumlarından ilki eğitim vermeye başlamıştır.
  • Öğe
    1950 Genel Seçimlerinin Malatya’ya yansıması
    (Atatürk Araştırma Merkezi, 2016) İlyas, Ahmet
  • Öğe
    Modern tarih arayışlarında toplum ve insan
    (İksad Publications House, 2017-11) İlyas, Ahmet
    Bu çalışmanın amacı, modern tarih arayışlarında gelinen son noktanın Türkiye özelinde incelenmesini içermektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde tarihsel vakaların sadece olanı olduğu aktarma iĢi eski çağlardan kalma bir ritüeldi. Bu yüzden modern tarih anlayışları bu ve buna benzer tarihsel yaklaşımlara yer verse de post-modern tarih felsefesi, olayları kuramsal, sezgisel ve analitik bir düzlem üzerine kurulmasını önemsemeye başladı. Bu çalışmanın ana parametrelerinden biri de modern tarih anlayışlarını geniş bir perspektif içerisinde ele almaktır. Tarihte birincil kaynakların kullanımı artsa da teori yaklaşımına olan özlem giderek depreşmeyi ortaya çıkardı. Bu özlem öyle ki tarihçilikte modern ve modernite deyimlerine yer vermek zorunda kaldı. Modern ve modernite kavramları tarihin işini kolaylaştırdığı gibi mekân ve zaman yönünde de değerlendirildiğinde iğne ile kuyu kazılan bir alan olması hasebiyle zorlaştırdığı da iddia edilebilir. Bu açıdan bakıldığında tarihin geldiği yeri ve önemi vurgulamak her zamankinden daha zor olmaya başladı. Bu çalışmanın önemli noktalarından biri de toplum merkezli tarihçiliğin, sanayi devrimi sonrası ilgilendiği konuların başında gelen toplumun geçirdiği evrimi ele almaktır. Çünkü eskiden savaşlar, antlaşmalar, siyasi dönemler tarihin konusu olurken, şimdi toplumun ana merkez olması yadırganmamalıdır. Özellikle kapitalist bir ifadeyle tarih topluma hizmet etmek zorundadır ifadesi, propagandist bir söylem değildir. Tarihinin sınırları daraldı demek de doğru bir yaklaşım olmaz. Tarih doğduğu yere döndü demek daha perspektifli bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Tarih anlayışındaki bu dönüşümün ana hatlarında insanın olması gerekli bir yaklaşımdı. Evet, prior tarihçilikte de insan vardı. Mamafih, insan kudretine uygun bir yaklaşım tasarlanmıştı. İnsanın daha çok soyutlandığı kavramların daha fazla anlamlaştığı bir felsefeden bahsedebiliriz. Özetle bu çalışmada tarihin konusu, zamanı mekanı olaylara bakış açısı ele alınarak tarih geldiği yer olan toplum merkezli tarihçilik bu çalışmanın ortak paydasıdır.