15 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 15
Öğe Diyarbakır Arkeoloji Müzesinden rozet betimli bir Urartu damga mühürü(Bilgin Kültür Sanat, 2019) Kaçmaz Levent, Esra; Demir, Timur; Dinç, Münteha Şahan; Ekici, Makbule; Tarhan, Çağrı MuratÖğe Yenı̇ Assur dönemı̇ ordusunda kuşatma mekanı̇zmaları koçbaşları ve kuleler(Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2017) Kaçmaz Levent, EsraÖğe Cavalries in the neo Assur army (pithaillu)(Davut YİĞİTPAŞA, 2019-06-28) Kaçmaz Levent, Esra; Biber, HanifiAssur askeri tarihinde ordunun en önemli kolunu bağımsız bir birim olan süvariler oluşturmuştur. Assur’da MÖ 1. bin yılda ilk kez karşımıza çıkan süvariler, düzenli savaşçı bir birlik olarak ilk kez II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) Dönemi saray kabartmalarında tasvir edilmiştir. Okçu, kalkan taşıyıcı ve mızrakçıdan oluşan süvari sınıfı, savaş arabalarının kullanılamadığı ya da kısıtlı kullanılabildiği çamurlu alanlar, ırmaklar, suyolları, dağlık ve tepelik kırsal kesimler, ormanlık alanlar gibi engebeli ve zor arazilerde savaşabilmenin avantajına sahipti. Dahası süvarileri, zırh ve mızrak gibi silahların da etkisiyle savaş arabalarının girmekte zorlandığı elverişsiz bölgelerde en ağır silahlarla donatılmış düşmanlarına karşı savaş arabalarının yerini alabilecek etkin bir sınıf haline getiren etken süvarilerin ani baskın yapabilme özelliğinin olmasıdır. MÖ 8. yüzyıldan itibaren, Assur ordusunda okçu ve mızrakçılardan oluşan pithaillu veya sa pethalli süvari birlikleri, zor arazilerde görevlendirilmek için eğitilmiş atlı ekiplerdi. Süvariler, birincil görevleri ne olursa olsun, ordunun ihtiyaçlarına göre diğer görevlerde de yer alabiliyorlardı. II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) III. Salmanesser (MÖ 858-824) ve III. TiglatPileser (MÖ 745-727) dönemine ait kabartmalarda, mızrakçı ve okçular çift olarak savaşmış, okçu atış yaparken; yanındaki mızrakçı atının dizginini tutar vaziyette tasvir edilmiştir. Bu zamanda binicilik henüz pek fazla bir gelişme gösterememiştir. Süvariler, ata eyersiz, üzengisiz olarak binmekte ve atı kolayca yönetemeyecekleri bir biçimde arkaya doğru oturmaktaydılar. Dahası süvarilerin giyindikleri zırh, kuşandıkları kalkan ve giydikleri ağır çizmeler, süvarilerin hareketini büyük ölçüde sınırlamaktaydı. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvari sınıfında birtakım gelişmeler olmuştur. Atların zırhla kaplanması bu dönemde görülmüş bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvariler, küçük bir yay ya da uzun bir mızrak ile silahlandırılmışlardır. Diğer yandan yine bu dönemde atın eyerini dengelemek ve ata zarar vermemek için at sağrısı ve göğüs bantları kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları, bacakları ile atı kontrol etmeyi öğrenen Assur süvarisi, bu sayede at üzerinde ok atma becerisini kazanmıştır. Senharip (MÖ 704-681) ve Assurbanipal (MÖ 668-627) döneminde süvariler çift değil de tek sıra halinde, birbirini takip eden okçular ve mızrakçılar şeklinde sıralanmışlardır. Bu strateji piyadelerin yaraladıkları düşman askerlerinin süvariler tarafından öldürülmesinde de kolaylık sağlamıştır. Özellikle Senharip (MÖ 704-681) dönemi saray kabartmalarında, Assur süvarisinin, Elam okçularına saldırısını ve yokuşu tutan Elam okçularını bozguna uğratışı, süvari birliğinin savaşlardaki rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.Öğe Yeni Assur ordusunda savaş arabaları(Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-12-31) Kaçmaz Levent, Esra; Biber, Hanifiİnsanoğlunun taşıt kullanımına dair ilk veriler Güney Mezopotamya’da MÖ 4. bin yılın sonlarında (MÖ 3200-3100) Uruk yerleşiminin IVa evresinde ele geçen kil tablet üzerinde karşımıza çıkmaktadır. MÖ 3. bin yılın ilk yarısına gelindiğinde ise “Ur Standardı” ve “Akbaba Steli” olarak bilinen iki eserde tekerlekli arabaların ortaya çıktığı söylenebilir. MÖ erken 3. bin yıldan itibaren savaş tasvirlerinde görülen arabalar, savaş alanlarındaki hız kabiliyeti ve manevra gücü ile savunmanın temel silahlarından biri haline gelmiştir. Assur savaş arabaları, ordunun en önemli sınıfını oluşturmaktaydı. Ninurta-Tukulti-Aššur’a (MÖ 1133) ait silindir mühür üzerinde görülen iki tekerlekli savaş arabası en eski tasvir olarak karşımıza çıkmaktadır. İlerleyen zamanlarda I. Assurnasirpal (MÖ 1050-1032) dönemine ait Beyaz Dikili Taş ve II. Tukulti-Ninurta (MÖ 888-884) dönemine ait tahrip olmuş bir duvar resminde görülen savaş arabaları, II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) dönemi saray kabartmalarında sistematik olarak ele alınmıştır. II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) ile Assurbanipal (MÖ 668-631) dönemi arasında geçen zaman sürecinde savaş arabaları gelişim göstererek ihtiyaçlara daha uygun bir hale getirilmiştir.Öğe Arkeolojik ve epigrafik bulgular ışığında Van Gölü Havzası Urartu dönemi yol güzergâhları 2017 yılı yüzey araştırması: Tuşba ve Muradiye ilçeleri çalışmaları(Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2018) Kaçmaz Levent, Esra; Gökçe, Bilcan; Genç, BülentÖğe Yeni Assur dönemi’nde savaş arabaları(IBAD, 2017) Kaçmaz Levent, EsraVehicles that we know as chariot today first appeared in Mesopotamia 3000 B.C. in Summerians. The wooden body of the chariots were covered with animal leather. ln the middle of the 3000 B.C the arrows of the chariots were different from the four wheeled chariots plain arrows. Four horses which drove these chariots were harnessed in order to advance easier and go faster. As a result of these developments a new type of charoit that were very significiant for ancient world history came out. Assyrian chariots were constituting the basic and most remarkable arm of the army. The oldest chariot depiction known was depicted on a cylindrical seal that dates back to ’Ninurta-Tukulti-Aššur (B.C 1133). Later it is possible to see chariot depictions on a white obelisk dates back to Assurnasirpal l. (B.C 1050-1032) period and on broken wall painting dates back to Tukulti-Ninurta ll. (B.C 888-884) period. Howover, viewing palace reliefs dating back to Assurnasirpal (B.C 883-859) period made possible the first systematical studies related to Assyrian chariots. Assyrian chariots which were big and driven by four horses, basicaly were used for sudden attacks. These type of chariots were inspired and developed by taking example multi-purpose older and less heavy chariots used for scout, transportation and sudden attack. Chariots, when the restrictions and weightness over them were taken away, gave heavly armed elite troops opportunity to professionalise in fast and mobile attacks. Chariots and chariot troops were especially responsible for attacking and destroying enemies' imfantry formations and at the same time they were responsible for fighting against seiged castle's defenders.Öğe Assur döneminde nehir taşımacılığı, nehir taşıtları ve köprüler(Akademisyen Kitabevi, 2018) Kaçmaz Levent, Esra; Gökçe, Bilcan; Pınarcık, PınarÖğe Batman Üniversiteli kadın akademisyenin bilimsel profili(Batman Üniversitesi, 2017) Kaçmaz Levent, Esra; Levent, AbdulkadirÖğe Yeni Assur dönemi ordusunda süvariler pithaillu(Fırat Üniversitesi, 2016) Kaçmaz Levent, EsraAssur askeri tarihinde ordunun en önemli kolunu bağımsız bir birim olan süvariler oluşturmuştur. Assur’da MÖ 1. bin yılda ilk kez karşımıza çıkan süvariler, düzenli ve savaşçı bir birlik olarak ilk kez II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) Dönemi saray kabartmalarında tasvir edilmişlerdir. Assurlular, süvari birliklerini geliştirirken, Zağros bölgesinde yaşayan Medler ve Persler’in etkisi altında kalmış ve savaş taktiklerini, bilgi ve becerilerini büyük oranda onların süvari birliklerinden almışlardır. Okçu ve kalkan taşıyıcıdan oluşan süvari takımı, savaş arabalarının kullanılamadığı ya da kısıtlı kullanılabildiği çamurlu alanlar, ırmaklar, suyolları, dağlık ve tepelik kırsal kesimler, ormanlar v.s. engebeli ve zor olan arazilerde savaşabilmenin avantajına sahipti. Süvari sınıfında zırh ve mızrağın kullanımının başlamasıyla birlikte süvarileri, savaş arabalarının girmekte zorlandığı elverişsiz bölgelerde en ağır silahlarla donatılmış düşmanlarına karşı savaş arabalarının yerini alabilecek bir sınıf haline getiren etken, onlara ani baskın yapma özelliğinin verilmiş olmasıdır. MÖ 8. yüzyıldan itibaren, Assur ordusunda kaynaklarda okçu ve mızrakçılardan oluşan pithaillu veya sa pethalli olarak karşımıza çıkan süvari birlikleri, zor arazilerde görevlendirilmek için eğitilmiş atlı ekiplerdi. Süvariler, birincil görevleri ne olursa olsun, ordunun ihtiyaçlarına göre diğer görevlerde de yer alabiliyorlardı. Assur ordusundaki süvari birliklerinin gelişme süreci, aşamalı bir yapı sergilemiştir. Assur kabartmaları, bu gelişme sürecini kısmen aydınlatabilmektedir. III. Tiglat-Pileser (MÖ 745-727) dönemine ait kabartmalarda, mızrakçı ve okçular çift olarak savaşmış, okçu atış yaparken; yanındaki mızrakçı atının dizginini tutar vaziyette tasvir edilmiştir. Bu zamanda binicilik henüz pek fazla bir gelişme gösterememiş süvariler, ata eyersiz, üzengisiz olarak binmekte ve atı kolayca yönetemeyecekleri bir biçimde arkaya doğru oturmaktaydılar. Dahası süvarilerin giyindikleri zırh, kuşandıkları kalkan ve giydikleri ağır çizmeler, süvarilerin hareketini büyük ölçüde sınırlamaktaydı. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvari sınıfında birtakım gelişmeler olmuştur. Atların zırhla kaplanması bu dönemde görülmüş bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvariler, mızrakçılar gibi giyinmeye başlamış ve küçük bir yay ya da uzun bir mızrak ile silahlandırılmışlardır. Diğer yandan yine bu dönemde atın eyerini dengelemek ve ata zarar vermemek için at sağrısı ve göğüs bantları kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları, bacakları ile atı kontrol etmeyi öğrenen Assur süvarisi, bu sayede at üzerinde ok atma becerisini kazanmıştır. Senharip (MÖ 704-681) dönemi sarayındaki kabartmalar, bu konuda daha somut örnekler sergilemektedir. Örneğin, Assur süvarisinin, Elam okçularına saldırısını ve yokuşu tutan Elam okçularını bozguna uğratışını tasvir eden kabartmalar, bu birliğin savaşlardaki rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.Öğe Diyarbakır Müzesine satın alma yoluyla gelen yarı küre formlu bir Urartu damga mühüründen yola çıkarak Urartu mühürleri üzerine bir değerlendirme(Batman Üniversitesi, 2016) Kaçmaz Levent, EsraMühürler, ortaya çıktıkları Neolitik Dönem’den itibaren güç, aitlik ve statünün bir simgesi olarak uzun yıllar farklı coğrafyalarda farklı toplumlar tarafından kullanılmışlardır. Mühürler üzerine kazınmış tasvirler ve metinler, ait oldukları toplumların yaşam biçimleri, inanç sistemleri ve sanat anlayışları gibi pek çok konuda bizlere önemli bilgiler sunmaktadır. Yakındoğu’da yapılan son çalışmalar, ilk mühür örneklerinin ortaya çıkışının M.Ö. 8. bin yılın sonlarında başladığını ortaya koymaktadır.1 Mühürler; gerçekliği, aitliği, sosyal statüyü belirttiği gibi aynı zamanda hırsızlık gibi olağan dışı bir duruma karşı da alınan bir tedbirdir.2 Mühürler, M.Ö. 900-600 yılları arasında yaşamış olan Urartular ’da da yaygın olarak kullanılmıştır. Anadolu mühür gelişimi içerisinde önemli bir yere sahip olan Urartu mühürleri, form, üzerlerinde işlenen betimlemeler ve teknik açıdan önemli bir yere sahiptir. Diyarbakır Müzesi’ne satın alma yoluyla gelmiş olan 13/ 63/ 77 Envanter numaralı yarı küre formlu damga mühürde “Kutsal Ağaç ve Keçi” betimlenmiştir. Urartu sanatında sıkça kullanılan betim, mühürcülük sanatında da önemli ve dikkat çekicidir. Mühür, 1.7 cm yüksekliğinde, 1.5 cm genişliğindedir. Bir tarafında biri büyük diğeri küçük olmak iki deliğe sahiptir. Bu delikler diğer tarafta yer alan delikle paralel birleşmektedir. Büyük delik çapı 0.4 cm küçük delik çapı ise 0, 3 cm’dir. Damga yüzünde; kutsal ağaca doğru yönelen stilize edilmiş dağ keçisi yer almaktadır. Boynuz uzun ve aşağı doğrudur. Gövde ve bacaklar ince uzundur, kuyruk kısa yukarı doğrudur.3 Urartu sanatında sevilerek işlenen kutsal ağaç ve keçi betimlemeleri Assur – Urartu kültür etkileşiminin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Urartu sanatında değişik biçimlerde tasvir edilen kutsal ağaç betimleri, koruyucu amacının yanı sıra dinsel anlamlar da taşımaktadır. İncelediğimiz mühür üzerinde yer alan dağ keçisi ve kutsal ağaç betimi yaşamın döngüsel devinimini simgeleyen anlatımlardır.