4 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Öğe Mehmet Günsür’ün öykülerinde üslup(İksad Yayınevi, 2019-04-20) Karadeniz, Mustafa1955 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Günsür, çağdaş Türk edebiyatının kıymetli öykücülerden biridir. Resim, fotoğrafçılık gibi sanatların yanı sıra edebiyatla da tutkulu bir bağ kuran Günsür’ün ilk öykü kitabı olan Caique 1995 yılında yayımlanır. 2003 yılında yayımlanan İçeriye Bakan Kim? adlı öykü kitabıyla, Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülür. Bu ödülden bir yıl sonra, ardında “bir mücevher kitap” bırakarak kalp krizi sonucu hayata veda eder. Günsür, yarım asrı bulmamış kısa ama yoğun bir hayattan damıttıklarını, özgünlüğü ve yazma titizliğini elden bırakmayan bir üslupla öykülerine aktarmıştır. Türk öykücülüğünde kıymetli bir yere sahip olduğu yolundaki gerekçeli yargıları, onun bu titizlenen dil ve anlatım işçiliğinde aramak gerekir. İçeriye Bakan Kim?, yalın ama yoğun, nesir ama şiir gibi bir dil ve anlatım tavrıyla dikkat çeken on sekiz öyküden oluşur. Kitaptaki öyküler, sakin ve yumuşak anlatım ritmiyle, usulca oluşturulan atmosferiyle dikkat çeker. Sahip oldukları doğallık ve samimiyet, öykü kişilerine derinlik ve yoğunluk kazandırır. Dahası, karakterlerin ayrıntılarda belirginleşen incelikli, duyarlıklı ve melankolik kişilik özellikleri, öykülerin atmosferiyle de uyum içindedir. İçeriye Bakan Kim? adlı öykü kitabının, içerdiği söz konusu üslup özellikleri yönünden bir incelemeye tabii tutulması, bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır.Öğe B. Nihan Eren’in Kör Pencerede Uyuyan adlı öykü kitabı üzerine bir inceleme(RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021-06) Karadeniz, MustafaÇağdaş Türk öykücülüğünün genç yazarlarından biri olan B. Nihan Eren’in Kör Pencerede Uyuyan adlı öykü kitabı, bilinçle kurgulanmış ve birbirine sıkıca bağlı yirmi öyküden oluşur. “Gece” ve “Gün” adlı iki bölümden oluşan kitaptaki öyküler, ortak bir zaman diliminde ve mêkanda geçer. Aynı zaman ve mekân üzerine kurgulanan öyküler, birbiriyle kesişerek birbirine işaret ederek ve birbirini aydınlatarak gelişir. Öykülerin içerdiği bu özellik, Kör Pencerede Uyuyan’a bir romandaki gibi bütünlüklü bir yapı da kazandırır. Başka öykücülerde sadece atmosfer oluşturmak için kullanılan nesne veya ayrıntılar, Eren’in öykülerinde olay örgüsünü aydınlatan bağlantı noktaları olarak işlev kazanır. Kitaptaki öykülerde yalnız, mutsuz, kaygılı, umutsuz, geçmişinde hayal kırıklıklarını ve terk edilmişlikleri barındıran muhtelif yaş gruplarına ait insanlarla karşılaşılır. Eren, aynı toplumsal yapı ve zaman diliminde yaşama tutunmaya çalışan “kırık hayatlar”dan manzaralar sunar. Bu manzaralar yoluyla, öykü karakterlerinin yaşadıklarının aslında toplumsal yapıya hâkim olumsuzluklardan kaynaklandığını ima etmeye çalışır. Kitaptaki öykülerde görünüşle gerçek arasındaki derin uçurum ve topluma hâkim ikiyüzlülük Eren’in eleştiri oklarının temel hedefi olur. Eren’in öykülerindeki bu kurgu ve içerik uyumu, dil ve anlatım tutumuyla da desteklenir. Kör Pencerede Uyuyan adlı öykü kitabına yönelik biçim, kurgu, dil ve muhteva eksenli bir inceleme bu makalenin temel konusunu oluşturmaktadır. Bu inceleme yoluyla Eren’in öykü anlayışının temel bileşenlerini ve bunların birbiriyle olan ilişkisini saptamaya çalışmak amaçlanmıştırÖğe İshak bağlamında Onat Kutlar’ın öykücülüğü ve “Çatı” öyküsünün tahlili(Turkish Studies, 2013-02) Karadeniz, Mustafa“1950 Kuşağı” olarak adlandırılan öykücüler, biçim ve içerik konusundaki tutumlarıyla Türk öykücülüğünde modernist bir dönüşümün / yeniliğin zeminini hazırlamışlardır. Sait Faik, Vüs’at O. Bener ve Nezihe Meriç gibi öncü yenilikçilerin birikimini Varoluşçuluk, Sürrealizm gibi Batı kaynaklı düşünce ve sanat akımlarından mülhem etkilerle sentezleyen bu öykücüler, “birey”i ve onun iç yaşantısını, yalnızlığını, bunalımını, iletişimsizliğini modernist tekniklerle kurgu düzlemine taşımıştır. Onat Kutlar, henüz yirmi üç yaşındayken yazdığı İshak adlı öykü kitabıyla bu kuşağın önemli yazarlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Dokuz öyküden oluşan bu tek öykü kitabıyla 1960 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü kazanan Kutlar, İshak’ta, dâhil olduğu edebî anlayışa paralel temaları ve teknik özellikleri kendine özgü bir tutumla kullanmıştır. Hayatın monotonluğundan bunalarak bulunduğu ortamdan kaçıp kurtulmak, yeni ve başka bir yaşam kurmak isteyen muhtelif insanların çabaları, İshak’taki öykülerin tematik bağlamını oluşturmaktadır. Bu paralelde, öykülerde, ev içi yaşantıların ve aile çevresinin sert kalıpları içinden çıkmanın yolunu / yordamını arama çabasındaki karakterlerle karşılaşılır. Fantastik / gerçeküstü / kafkaesk öğeler, öykülerin kurgu düzlemindeki temel motifler olarak dikkat çeker. Genel bir nazarla bakıldığında, İshak’taki öykülerin dil, kurgu, atmosfer ve içerik özellikleri bakımından bütünlüklü bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Kitaptaki dördüncü öykü olan “Çatı”ya yönelik bir tahlil denemesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Tahlile katkıda bulunulacağı düşüncesiyle, çalışmanın giriş bölümünde, kabaca, “1950 Kuşağı” öykücülüğünü hazırlayan iç ve dış dinamiklere işaret edilmiş, ardından İshak dolayımında, Kutlar’ın öykücülüğüne dair genel birtakım tespitlerde bulunulmaya çalışılmıştır.Öğe Selçuk Baran’ın Haziran adlı öykü kitabındaki kişilerin karakter özellikleri ve hayattan beklentileri(İksad Yayınevi, 2018-09-12) Karadeniz, MustafaSelçuk Baran, Cumhuriyet Dönemi Türk Öykücülüğü’nün gölgede kalmış, görmezden gelinmiş yazarlarından biridir. Baran yaklaşık 30 yıl süren yazı yaşamına yedi öykü kitabı, üç roman, günlük ve yayımlanmamış notlar sığdırır. Hakkında konuşan ve yazanların mutabık olduğu temel nokta, onun hassas, kırılgan, incelikli ve bile isteye yazma eylemine sırt çevirmiş olmasıdır. İlk öykü kitabı Haziran’la, 1973’te Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü, ikinci öykü kitabı Anaların Hakkı’yla 1978 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı alacak kadar ilgi devşirse de, edebiyat çevreleri ve okurlarca görmezden gelinmesine yönelik bir kırgınlığı daima içinde taşımıştır. Bu kırgınlığa özel hayatında yaşadığı sorunlar ve bunlardan kaynaklanan ruhsal bunalımlar da eklenince giderek yazma eyleminden uzaklaşmıştır. Nitekim 1994 yılında yazmaktan tümden vazgeçmiştir. Büyük bir umut ve hevesle başlayan yazarlık sürecine kişisel bir tercih olarak son veren Baran’ın hassas, kırılgan ve mahzun kişilik özellikleri onun eserlerine de doğal olarak, sirayet etmiştir. İlk kitabı Haziran’dan son romanı Güz Gelmeden’e kadar yazdığı eserlerde kendi yaşamından edindiği tecrübeleri, iyi bir gözlem gücü ve edebî duyarlıkla kurgu düzlemine aktarmıştır. Baran’ın Haziran’daki öykülerinde, öykü kişilerinin karakter özellikleri ve buna bağlı olarak hayattan beklentileri öyküdeki temaları da belirlemiştir. Bir “iç hayat” öykücüsü olan Baran’ın, öykülerinde ele aldığı temalar birey eksenlidir. Karakter özellikleri itibariyle birbirine benzeyen öykü kişilerinin, yaşadıkları hayattan duyduğu memnuniyetsizlik, bundan menkul arayış, iletişimsizlik, sevgi ve şefkat talebi, yabancılaşma, hayata tutunma isteği, yalnızlık gibi temalar Haziran’daki öykülerin odaklandığı başlıca insanî durumlardır. Öykülerin arka planın oluşturan toplumsal ve siyasal hayatta meydana gelen değişimler, birey üzerinde yarattığı etkiler bağlamında ele alınmıştır. Bu bildiride, Selçuk Baran’ın ilk öykü kitabı olan Haziran (1972), öykü kişilerinin karakter özellikleri ve buna bağlı olarak hayattan beklentileri bağlamında incelenmiştir. Bu inceleme yoluyla “bir yazma kırgını” olarak nitelendirilen yazarın dünya görüşü, duygu ve düşünce evreniyle, söz konusu öykü kişilerinin karakter özellikleri ve bunların hayattan beklentileri arasındaki paralelliklere odaklanılmaya çalışılmıştır.