Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 2 / 2
  • Öğe
    İkinci Meşrutiyet’in ilanının Adana’ya yansımaları ve şehirdeki asayiş sorunları (1908-1909)
    (Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2019-10-15) Karlangıç, Osman
    Abdülhamit’in meşruti yönetime son vermesinden sonra ona karşı oluşan muhalefet 1908’de meşrutiyetin tekrar ilanını sağladı. Bunun Osmanlı şehirlerine yansımaları oldu. Şehirlerde yaşanan sevinç gösterilerinde ölçünün kaçması ve sonrasında yaşanan aşırılıklar zaten kötüye giden asayiş problemlerini daha da ağırlaştırdı. Abdülhamit dönemi yöneticilerinin aşağılanarak işten el çektirilmesi ve bunların yerine tecrübesiz yöneticilerin getirilmesi devlet otoritesinin zaafa uğramasına neden oldu. Yine devlet yöneticilerinin işlerine müdahale edenlerin çoğalması, vergi vermek istemeyen bir kesimin ortaya çıkması, durumu daha içinden çıkılmaz hale getirdi. Adana’yı diğer Osmanlı şehirlerinde yaşanan gelişmelerden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. Bu çalışmada İkinci Meşrutiyet’in ilanının Adana’ya yansımaları ve bahsi geçen dönemde şehrin ağırlaşan asayiş problemleri üzerinde durulacak, yaşanan gelişmelerin devlet otoritesine etkileri değerlendirilecektir. 1908-1909 yıllarındaki Türk Ermeni ilişkileri çalışmanın kapsamı dışındadır.
  • Öğe
    Bir Türk aydınının Avrupa emperyalizmine tepkisi: Mehmet Akif Ersoy
    (İksad Yayınevi, 2019-03-23) Karlangıç, Osman
    Mehmet Akif’in yaşadığı devir Avrupa emperyalizminin dünyayı en acımasız yöntemlerle sömürme çabalarının doruk noktasına çıktığı döneme denk gelir. Emperyalist mücadelede rekabet kızışmış, Osmanlı Devleti büyük güçlerin en önemli hedeflerinden birini teşkil etmiştir. Mehmet Akif işte böyle bir dönemde Avrupa’nın hümanist söylemlerinin uygulamalarıyla örtüşmediğini dünyaya haykıran bir Türk aydını olarak belirir. Osmanlı Devleti’nde emperyalizmin hedefleri konusunda ilk uyanan aydınlardan biridir. Avrupalı devletlerin politikalarını güçlü bir tarih şuuruyla doğru tahlil etmiştir. Avrupa merkezli sömürü düzeninin Müslümanlar ve Osmanlı Devleti için ne anlama geldiğini anlatmak için çırpınmıştır. Öyle ki vaazlarında, şiirlerinde, neredeyse her konuşmasında milletini uyarmayı görev bilmiştir. Özellikle kavmiyetçiliğin Müslümanları iflah olmaz bir yola sürüklediğini, eğer erken uyanılmazsa bunun sonunun ölüm olacağını ve geri dönüş imkânının kalmayacağını ifade etmiştir. Bu endişeleri dile getirdikten sonra birlikte hareket etmek için hala geç kalınmadığını vurgulamıştır. II. Meşrutiyet, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemi yazıları, vaazları çoğu defa bu uyarılarla doludur. Emperyalizmle mücadelenin çok çalışmayla, birlik ve beraberlikle mümkün olacağını sürekli olarak dile getirmiştir. Özellikle Sevr Antlaşması’yla Türk milletini nelerin beklediğini anlatmış, bu konuda bir bilinç oluşturmaya çalışmıştır. Mehmet Akif emperyalizme karşı milletinin sesi, kalemi olmuş, belki de binlerce kılıcın yapamayacağını bir kalemde yaparak milletini Avrupa’nın emperyalist hedeflerine karşı ruhen birleştirmeyi başarabilmiş ve Milli Mücadele’nin manevi lideri olarak anılmayı hak etmiştir. Şair, emperyalizme ya da “medeniyete(!)” karşı öfke doludur. Bu öfke Avrupa’nın bilimine, teknolojisine karşı değil; medeniyet kavramını kullanarak başka milletlere en vahşi uygulamaları reva görmelerinedir. Kısacası medeniyet söylemlerinin arkasına saklanılarak uygulanan ikiyüzlülüğedir. Bu çalışmada; Mehmet Akif Ersoy’un Avrupa emperyalizmine karşı kalemiyle, söylemiyle ve hareketleriyle tepkisi üzerinde durulacaktır.