12 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 12
Öğe Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı romanında evde olmak / olmamak(Journal of Turkish Studies, 2014-01) Korkmaz, FerhatNar Ağacı Nazan Bekiroğlu’nun 2012 yılında Timaş Yayınları arasında çıkan romanıdır. Romanda, köken arayışını yönelen anlatıcı, anneanne ve dedesinin bir araya gelişlerinin izini sürer. Köken arayışı, eserin felsefi atmosferinin oluşmasına olanak tanımıştır. Romandaki anlatıcı “giz”i araştırır. Kullandığı çeşitli ve dinamik anlatım yöntemleriyle arkeolojik bir gezintiye çıkar, şehir ve medeniyetleri bir kavşakta birleştirir, anlatısal bir orman inşa eder. Doğu İran’ın Taht-ı Süleyman kentinden gelen Settarhan’ın öyküsü ile Trabzon’da yaşayan ve Rus işgali sonrasında bir süre şehirden ayrılmak zorunda kalan Zehra’nın simetrik öyküsünün işlendiği romanda, evlerinden ayrılmak ve göç etmek zorunda kalan kahramanların yaşamı ele alınmıştır. Romanda, Trabzon, anlatıcı ve kahramanların evidir, yahut evi haline gelir. Bu çerçevede evin dışına çıkan tekinsiz bir dünyaya atılır. Kendini bulabilmesi ve eve ulaşabilmesi için belli mücadeleler veren karakterler, varoluşlarını yeniden gerçekleştirmek zorunda kalırlar. Romanın fonunda, Osmanlı tarihinin en yoğun savaş dönemi olan Balkan Savaşlarından Birinci Dünya Savaşına uzanan yıkılış öyküsü vardır. Romanın fonundaki bu atmosferde cepheler, sürgünler, salgın hastalıklar, kitlesel ölümler işlenmiştir. Söz konusu fon nedeniyle kahramanlar yeni var oluşlar belirlemek, kendilerini gerçekleştirmek zorunda kalır. Ev, romanda merkezde duran bir anlatı ve varoluş aracıdır. Çalışmamızda, Freud’un üzerinde durduğu ve Heidegger’in felsefi olarak ele aldığı evde olmak (heimlich) ve evde olmamak (unheimlich) kavramları açısından bir değerlendirme yapılacaktır.Öğe Edip Cansever’in şiirlerinde göz imgesi(Journal of Turkish Studies, 2012-01) Korkmaz, Ferhatİkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çağdaş Avrupa sanatında görülen parçalanmışlık ve anlamsızlık, Türk sanatına da yansır; çağdaş Türk şiirinde de gözle görülür bir değişme yaşanır. Edip Cansever, Türk şiirinin bu kırılma noktasında durur. İlk şiirlerini Garip’in etkisiyle kaleme alan Cansever, İkinci Yeni’nin 1950’li yılların ikinci yarısından sonra belirginleşmeye başladığı dönemden itibaren yeni tarz şiirler yazmaya başlar. Özellikle Yerçekimli Karanfil (1957) adlı şiir kitabıyla İkinci Yeni hareketinin poetikasına uygun eser veren Cansever, ilk şiirlerinin aksine kübizm, sürrealizm ve bilinçaltına meyleder; şiirlerinde sessel, yazımsal, sözdizimsel ve sözcüksel sapmalara, alışılmamış bağdaştırmalara yer verir. Yeni şiir tarzının yaygınlaştığı yıllarda, göz organı resme gerçekte olduğu gibi değil; ya ikiden fazla ya da nispetsiz bir biçimde yansıtılmıştır. Bu durum dönemin güncel sanat eğiliminin dikkat çeken bir hususu olmuştur. Edip Cansever’in şiirlerinde göz sözcüğünün kullanımı belli bir düzeyde artmıştır. Onun şiirlerinde göz, parçalanmışlığın önemli bir odak noktası, bilinçaltı derinliğinin dışavurumunun bir parçası olur. Makalenin amacı, resim ve sinema sanatının şiiri etkilemesi bakımından Edip Cansever’in İkinci Yeni dönemi olarak söz edilen yıllarda göz organını nasıl kullandığını saptamaktır. Çalışmamızda Cansever’in İkindi Üstü (1947), Dirlik Düzenlik (1954), Yerçekimli Karanfil (1957), Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961) ve Tragedyalar (1964) adlı şiir kitaplarında göz sözcüğünün anlamsal ve imgesel dönüşümü incelenmiştir.Öğe Geçmişten günümüze kalan bir tartışma ve forum dergisi çevresinde gelişen edebi bir hareket(Türkbilig, 2014-06-01) Korkmaz, FerhatOsmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleriyle Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk edebiyatı edebi muhitler ve hareketler bakımından son derece zengindir. Araştırmacılar tarafından Demokrat Parti dönemi olarak adlandırılan 1950-1960 yılları arasında, İkinci Yeni hareketi ile birlikte var olmuş başka bir edebi hareketin adı “Forum Çevresi”dir. Türk medeniyetinin Batı medeniyeti ile sentezini savunan “Forum Çevresi”, özellikle roman ve hikâye türlerinde verdikleri eserlerle adlarını duyurmak istemişlerdir. Batı edebiyatından T. S. Eliot, James Joyce, Franz Kafka, Virginia Woolf ve Marcel Proust gibi modern edebiyat temsilcileri olan şair, öykücü ve romancıların etkisiyle eser vermeyi hedefleyen “Forum Çevresi” tıpkı takip ettikleri sanatçılar gibi modernist bir edebi hareket kurmuşlardır. Hareketin savunucusu Metin And’dır. Bilge Karasu, Feyyaz Kayacan, Mehmet Başaran ve Oktay Rifat hareketin görüşlerine bağlı olarak eser vermişlerdir. “Forum Çevresi”ni oluşturan şair ve yazarlar, genellikle Forum, Yenilik ve Pazar Postası yayımları etrafında eser vermişlerdirÖğe Servet-i Fünûn şair ve yazarlarının transvaal (boer) savaşları karşısındaki tutumu hakkında bir araştırma(Edebi Eleştiri Dergisi, 2018-04-30) Korkmaz, Ferhatİngilizlerle Hollandalılar arasında 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında Güney Afrika’da cereyan eden bir dizi çarpışmaya Transvaal veya Boer Savaşları adı verilmektedir. Jön Türk hareketine mensup İsmail Kemal (Vlora) Bey’in önderliğinde hazırlanan ve İngilizlerin Güney Afrika’da zafer kazanmasını tebrik eden bir bildirinin 1899 yılında İngiliz elçiliğine sunulması ve akabinde yaşanan sürgün ve tartışmalar nedeniyle tarih ve edebiyat araştırmaları içinde bu soruna “Transvaal Meselesi” denilmiştir. Servet-i Fünûn Edebiyatına mensup İsmail Safâ, Hüseyin Sîret, Tevfik Fikret ve Mehmed Rauf’un da imzaladığı bildiriye edebiyat tarihi araştırmalarında da önemli yer ayrılmıştır. Servet-i Fünûn sanatçıları ve aydınlar, desteklediklerini sundukları İngilizlerin yerli halka karşı uyguladıkları savaş politikaları nedeniyle eleştirilmişlerdir. Çalışmamızda Transvaal Savaşlarının gerçek mahiyetinin yanı sıra Servet-i Fünûn şair ve yazarlarının yaşanan hadiseler karşısındaki tutumu ve bu konu hakkında sanatçı ve araştırmacılar tarafından yapılan değerlendirmeler ele alınmıştır.Öğe Metinlerarası ilişkilerin klasik retorikteki kökeni üzerine bir araştırma(HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi, 2017-06-11) Korkmaz, FerhatMetinlerarasılık, birden çok metin arasındaki ilişkiyi saptamaya çalışan bir edebiyat kuramıdır. Bu kavram özünü, bir sanat eserinin kritiğinde başka sanat eserlerini ölçüt tutmak parametresinden alır. Eseri eserle ölçmek ve bir eserin başka bir eserden metinsel düzeyde yararlanarak oluşturulması, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan belirlenimlerin değil, mitsel kaynaklardan beri süre gelen bir üretme biçimidir. Metinlerarasılık, her ne kadar son dönemde öne sürülen ve genellikle postmodernizm bağlamında ele alınan bir kuram ve eser inceleme yöntemi gibi görünse de klasik edebiyat metinleri ve retoriği incelendiğinde pek çok şâir ve yazarın yöntemsel olarak istifade ettiği bir kavram olarak görünürlük kazanmaktadır. Bu çalışmada klasik belâgat kitapları ve metinlerinden hareket edilerek metinlerarası bağlamda temel ilişki ve yöntemler ortaya konulmaya çalışılacaktır.Öğe Bir gazetecinin romanı: Esrâr-I Cinâyât(Journal of Turkish Studies, 2011-01) Korkmaz, FerhatTürk edebiyatında modernleşme gazete aracılığıyla başlar. Edebiyatımıza yeni kazandırılan pek çok tür varlığını ve gelişimini gazeteye borçludur. Yusuf Kâmil Paşa, gazetede tefrika ettirmek suretiyle ilk çeviri romanı Türkçeye kazandırır. Bundan sonra Tanzimat döneminde roman, gazetelerde tefrika yoluyla yayımlanır. Ahmet Mithat Efendi hem gazeteci hem de romancıdır. Gazete ve roman arasında uzlaşma arayan Ahmet Mithat Efendi, Esrâr-ı Cinâyât romanında bu iki türün birbirine olan katkısını ele alır. Romanda doğruların yanında yer alan bir gazeteci ve baskıyla karşı karşıya kalan bir devlet memurunun suçluların yakalanıp adalete teslim edilmesi ve kamuoyunun vicdanının rahatlatılması için yaptıkları işbirliği ele alınmaktadır. Gazete ve gazeteciyi vaka çözümünde en önemli unsur haline getiren romancı, Tanzimat dönemi gazeteciliği hakkında bize pek çok bilgi de sağlamaktadır. Bu vesileyle gazetecilik, matbaacılık, Matbuat Nizamnamesi, ifade özgürlüğü, gazete-iktidar ilişkisi ve sansür gibi meseleler romanda üzerinde en çok durulan konular haline gelir.Öğe Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanında postmodern bir flâneur Mevlut(Journal of Turkish Studies, 2015-04) Korkmaz, FerhatTürk roman yazarları arasında Nobel ödülü almayı başarmış olan tek yazar olan Orhan Pamuk gerek yerli gerekse de yabancı okur ve eleştirmenlerin dikkatini çekmeye devam eden üretken bir sanatçı profili çizer. Kafamda Bir Tuhaflık işte bu üretkenliğin sonucunda hazırlanan ve 2014 yılında Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan son romanıdır. Romanda Konya-Beyşehirli olan ve Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş olan Mevlut’un aşkı, evliliği ve İstanbul’daki yaşamı konu edinilmektedir. 1969’dan itibaren İstanbul sokaklarında seyyar satıcılık yapan Mevlut, çoğunlukla boza satarak geçimini sağlamaktadır. Romancının özel olarak tasarladığı bu karakter kentte yaşanan ekonomik, mimari, sosyal ve siyasal değişim ve dönüşümlerin anlatılması için araçsallaştırılır. Mevlut ve içinde bulunduğu ilişkiler ağı sayesinde İstanbul’un 1969’dan 2012 yılına kadar olan panoraması çıkartılır. Walter Benjamin’in “Kapitalizmin Yükseliş Çağında Lirik Bir Şair” adlı çalışmasında Charles Baudelaire için ‘flâneur’ yakıştırması yapılır. ‘Flâneur’, aylak aylak gezen aydın’ın anlatımı için kullanılan bir kavramdır. Orhan Pamuk’un postmodernitesi, seyyar satıcıyı kentin kalbine bir ‘flâneur’ olarak yerleştirmesine olanak tanır. Çalışmamızda ‘flâneur’ kavramı üzerinde durularak Kafamda Bir Tuhaflık romanında Mevlut karakterinin bu tiple olan benzerlik ve farklılıkları ele alınacaktır. Çalışmamızın amacı, Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanında kent ve kent imgesinin nasıl işlendiğine ilişkin çözümlemeler yapmak; roman kahramanı ile Walter Benjamin’in öne sürdüğü ‘flâneur’ kavramı arasında karşılaştırmalar yapmaktırÖğe Feminist edebiyat eleştiri kuramları açısından Nezihe Meriç’in korsan çıkmazı romanı üzerine bir değerlendirme(Edebî Eleştiri Dergisi, 2019-12-31) Korkmaz, FerhatFeminizm, politik, kültürel veya ekonomik bakımlardan toplumda cinsler arasında ayrımı reddeden ve kadın haklarının yasal yollarla korunmasını sağlamayı amaçlayan hareketlerin tümünü ifade eder. Kadınları, ataerkil kültürün yarattığı yıkıcı zihinsel bağımlılıktan kurtarma amacını taşıyan feminist kuramlar, edebiyat eleştirisinde, erkeklere ait metinlerdeki egemen görüşleri ortaya koyma, kadınlara ait metinler üzerinde de kadın imgesini saptama ve bu imgeye ataerkil normların sızıp sızmadığını tespit etme ilkelerini temel alır. Feminist edebî eleştirinin temel amacı, feminist bir gündem oluşturup bu doğrultuda bir estetik yaratmaktır. Türk romanı ve öyküsü, İkinci Dünya Savaşı sonrası edebiyat ortamının ivme kazandırmasıyla yeni bir anlatım düzenini benimsemiş, özgürlük, insan ve kadın hakları, çoğulculuk gibi çağdaş dünya edebiyatındaki temalar, Türk roman ve öyküsünde konu olarak işlenmeye başlamıştır. Nezihe Meriç’in 1961 yılında yayımladığı ve 1962 yılında sayesinde TDK roman ödülünü kazandığı Korsan Çıkmazı romanı, kadın sanatçıya ait bir edebî metin olmakla birlikte kadının yetişmesi, toplumsal varlığı ve edebî söylem inşa etmesi bağlamında öncü eserlerden sayılmaktadır. Çalışmamızda, Korsan Çıkmazı, Türk ve dünya sanat ve edebiyat hayatında önemli dönüşümlerin yaşandığı 1960’lı yılların sosyal, kültürel, ve politik ortamını arka fonda cinsel politika bağlamında aktaran öncü eserlerden olmasından ötürü seçildi. Bu nedenle çalışmamızda, Korsan Çıkmazı romanı, feminist edebiyat eleştirisi kuramları göz önünde tutularak feminist söylemler bakımından analiz edilmiştir.Öğe Ölümünün 100. yılında büyük bir romancıyı anmak(The Journal of Academic Social Science Studies, 2012-10) Korkmaz, FerhatAhmet Mithat Efendi who was born in 1844 and died 1912 is one of the most productive writers in Turkish literature. When Ahmet Mithat Efendi continues his education in the territory of the Balkan, he begins to work as a correspondent at Tuna newspaper thanks to Mithat Paşa. He also carries on working as a correspondent at Zevra which is a province newspaper being published in Bağdat (1869). Ahmet Mithat Efendi who comes back to İstanbul in 1871 pursues this job yet. He takes his unforgettable and monumental place in press, art, literature and culture life over 40 years except his exile years. In our study, since it passed one hundred years from his death, the aim of remembering and reminding him will be intended and also it will be gone through his works as being a novelist. On the other words, our study will be written in the identity of necrology and especially, we will deal with Ahmet Mithat Efendi’s art of the novelÖğe Ahmed Reşid’in Nazariyat-ı Edebiye’sinde edebi estetik(Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, 2020-12-28) Korkmaz, FerhatNazariyât-ı Edebiye, Ahmed Reşid tarafından II. Meşrutiyet yıllarında edebiyat teorisi alanında yayımlanan ve iki ciltten oluşan önemli bir eserdir. Ahmed Cevdet Paşa ve Recâîzâde Mahmud Ekrem’in hocalık yaptıkları okullarda verdikleri derslere ait notları belâgat eseri olarak yayımlama geleneğini Ahmed Reşid de sürdürür. Yazar, Nazariyât-ı Edebiye’yi Galatasaray Sultanisi’nde edebiyat öğretmenliği yaptığı sırada ve hocası Recâîzâde Mahmud Ekrem’den etkilenerek bir ders kitabı olarak kaleme almıştır. Eserin planı itibariyle Talim-i Edebiyat’ın örnek alındığı Nazariyât-ı Edebiye’de belâgat ilminin beyân, me‘ânî ve bedî‘ ana konuları, içerik olarak yenileştirilmek suretiyle sosyolojik eleştiri bağlamında ele alınmaktadır. Bu bağlamda sosyolojik, fizyolojik ve antropolojik yöntemleri, pozitivist bir bakış açısıyla edebiyat eleştirisine uygulayan Hyppolyte Taine ve Eugene Véron’un benimsediği anlayışlardan hareket eden Ahmed Reşid, eserin “Bedî” bölümünde ağırlıklı olarak şiir estetiği üzerine değerlendirmeler yapmaktadır. Çalışmamızda Nazariyât-ı Edebiye’nin “Bedî” bölümünde ele alınan edebî estetik ve eleştiri kavramları üzerinde durulmaktadır