Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 5 / 5
  • Öğe
    Necip Fazıl’da tarih ve şiir
    (Dicle Üniversitesi, 2016-09-01) Korkmaz, Ferhat
    Şairliğinin yanı sıra, Namık Kemal ve Mehmet Âkif gibi aksiyoner bir mefkûre şahsiyeti olan Necip Fazıl Kısakürek’in (1904-1983) önemli bir nesir külliyatı ve bu nesir külliyatında genel olarak tarihe ilişkin çeşitli değerlendirmeleri bulunmaktadır. Özellikle Türk tarihini, sanatının önemli bir malzemesi haline getiren Necip Fazıl’ın tarihe kavramsal düzeyde bakışı ve hangi tarih anlayışına dayalı olarak görüşlerini neşrettiği tartışılması gereken bir husustur. Çalışmamızda; Necip Fazıl’ın nesir külliyatı, tarih anlayışı bakımından taranacak ve şiirlerindeki tarih teması değerlendirilecektir
  • Öğe
    Kazuo Ishıguro’nun beni asla bırakma ile Çetin Altan’ın 2027 yılının anıları romanlarının distopik açıdan mukayesesi
    (Dicle Üniversitesi, 2020-04-28) Korkmaz, Ferhat
    nsan klonlama ya da genetik kopyalama, bilimsel gelişmeler ve genetik alanında kaydedilen ilerlemeler ışığında yaklaşık yarım asırdan beri bilim dünyasında üzerinde en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Genetik kopyalama, doğal dengenin bozulması bağlamında ele alınmakta ve bu konu pek çok sanat dalında distopya bağlamında yorumlanmaktadır. Ulusal edebiyatlarda, distopya konusunun özellikle romanlarda uzun bir süreden beri işlendiği görülmektedir. Çalışmamızda, Çetin Altan’ın 2027 Yılının Anıları ile Kazuo Ishiguro’nun Beni Asla Bırakma (Never Let Me Alone) romanları arasında “insan klonlama” konusu bağlamında benzerlik olduğundan hareketle bir mukayese yapılmaktadır. Çetin Altan’ın 1985 yılında yayımlanan 2027 Yılının Anıları romanında ana rahmi dışında seri halinde özel bazı tüpler sayesinde insan klonlanması konu olarak işlenmektedir. 2017 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazanan Kazuo Ishiguro’nun dikkat çekici romanlarından biri olan Never Let Me Go (Beni Asla Bırakma) adını taşıyan romanında da aynı şekilde genetik manipülasyon ve bunun sonucunda kendi organlarını başkalarına bağışlamak üzere klonlanmış bireylerin yaşamı ele alınmaktadır. Çalışmamızda, adı geçen romanlar distopya evreni bağlamında karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
  • Öğe
    Cenab Şahâbeddin’in şiirlerinde kontemplasyon
    (Dicle Üniversitesi, 2016-12-01) Korkmaz, Ferhat
    Immanuel Kant’ın henüz aydınlanma çağında evreni seyir ve Yüce Yaratıcı’dan hareketle tefekkürî düşünme mânâsında kullandığı bir kavram olan “contemplation”, başta Romantik Çağ sanatçıları daha sonra da Parnas akımına ait bir anlayışla eser veren Batılı şairlerin eserlerinde çeşitli şekillerde yer bulur. Edmund Burke’un ilk olarak ortaya attığı “yüce” kavramıyla da ilişkilendirilebilecek “temâşâ”, yenileşmeye başlayan Türk şiirinde önemli yer tutmaya başlar. 1889- 1893 yılları arasında Paris’te Tıp eğitimi alan ve bu vesile Batı şiirini tanıyan Cenab Şahâbeddin’in şiirlerinde ilgili kavramla bağlantılı olarak tabiatı temâşâ ve bu temâşâ neticesinde evreni derk etme arzusu göze çarpar. Bu çalışma, Cenab Şahâbeddin’in şiirlerine yansıyan “contemplative” eylemin incelenmesinden oluşmaktadır.
  • Öğe
    Ahmet Mithat Efendi’nin ilk romanlarında Mısır ve Mısırlılar
    (Atatürk Üniversitesi, 2011-06) Korkmaz, Ferhat
    Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami’den sonra ikinci telif romanı yazan Türk romancısıdır. Osmanlı Devleti açısından 18. Yüzyıldan itibaren başlayan Mısır sorunu, 19. Yüzyılda özellikle Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde en karmaşık halini alır. 1517’de fethedilen; ancak 1882’de Osmanlı Devleti’nin elinden çıkan Mısır bu ilk romancılarımızın ilgisini çekmiş ve Tanzimat dönemi romanlarında bu ülkeye ait kimi konular işlenmiştir. Tanzimat romanında Mısır coğrafyası mekân olarak kullanılmış, roman yazarları ise romanlarının kimi bölümlerini Mısır, Mısırlılar veyahut Mısır’daki meselelere ayırmıştır. Ahmet Mithat Efendi de bir Tanzimat romancısı olarak Mısır konusuna bîgâne kalmamıştır. Onun romanlarını Osmanlı ülkesinin yaşayan halklarının siyasi, ekonomik, coğrafi, sosyal, psikolojik ve kültürel tarihi olarak değerlendirdiğimizden makalemizde, Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında Mısır coğrafyası ve Mısırlılar ele alınmıştır
  • Öğe
    Yıldız mahkemesi karşısında Ahmet Hamdi Tanpınar
    (Dicle Üniversitesi, 2019-04-22) Korkmaz, Ferhat
    1876 yılında tahttan indirilen ve sonrasında şüpheli bir şekilde ölen Sultan Abdülaziz’in hal’ ve cinayet şüphelilerini cezalandırmaya yönelik 1880-1881 yıllarında oluşturulan mahkemeye Yıldız Mahkemesi denilmektedir. Yargılananlar arasında başta Mithat Paşa olmak üzere Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi hadisesinde rol alan Mütercim Rüştü Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi bulunmaktadır. Bilindiği gibi bu yargılamalar neticesinde sanıklar idam cezasına çarptırılmış, daha sonra suçlu bulunanların cezası müebbet hapse çevrilmiştir. Mithat Paşa, Taif’e gönderilerek hapsedilmiş; 1884’te ise burada boğdurularak öldürülmüştür. Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran Yıldız Mahkemesi, aydın ve sanatçıların farklı cepheler seçmesine neden olmuş, ayrı kamplarda yer alan aydın ve sanatçılar arasında bir husumet ve tartışma süregelmiştir. Mithat Paşa’yı savunanlar onu bir “hürriyet kahramanı ve şehidi” olarak görürken Mithat Paşa’nın karşısında yer alanlar ise Sultan Abdülaziz’in ölümünden birinci derecede sorumlu olduğunu öne sürmektedir. Başta Dekadanlık Münakaşası olmak üzere “eski-yeni edebiyat” temelinde cereyan eden pek çok edebî tartışma, oluşan bu sosyal/siyasal atmosferin gölgesinde yapılmıştır. Yeni Türk Edebiyatı araştırmaları tarihi bağlamında otorite olarak kabul edilen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dönemin sosyal ve politik hadiselerini nasıl ele aldığı, Yıldız Mahkemesi eksenindeki tartışmalara nasıl yaklaştığı, edebî eser ve eleştirisinin kendi dışında pek çok parametreyle ilgili olduğu görüşü doğrultusunda önemli hâle gelmektedir. Bu çalışmada, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın birbirine zıt savunu ve algılayışların egemen olduğu Mithat Paşa ve Yıldız Mahkemesi ekseninde ortaya çıkan görüşlerden hangisini benimsediği ve bu görüşleri edebiyat tarihi incelemelerine nasıl yansıttığı araştırılmaktadır.