Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 4 / 4
  • Öğe
    XVI. Yüzyılda Hama Sancağında kırsal yerleşme
    (Ankara Üniversitesi, 2014-09) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    1516 yılında Osmanlı idaresine geçen Hama, bir sancak statüsüyle Osmanlı taşra teşkilatı içindeki yerini almıştır. Hama Sancağı, Kanuni Sultan Süleyman’ın iktidarının ilk zamanlarında Humus ile birleştirilerek geniş sınırları olan idari bir bölge haline getirilmiştir. XVI. yüzyılın ortalarında ise Humus Hama’dan ayrılarak tekrar müstakil bir sancak yapılmıştır. Dolayısıyla Hama Sancağı’nda kırsal yerleşmenin coğrafi sınırları önemli bir değişime uğramıştır. Bu bağlamda, Hama Sancağı’nın sınırları XVI. yüzyılın ilk yarısında Hama, Humus, Ma‘arretü’nNu‘man ve Bârin nahiyelerinden oluşurken, aynı yüzyılın ikinci yarısında Hama, Bârin, Masyâf ve Şeyzer nahiyelerinden meydana geliyordu. Bu çalışmada, tahrir defterleri kaynak olarak kullanılmak suretiyle XVI. yüzyılda Hama Sancağı’nın nahiye ve köyleri ile buralarda oturan kırsal nüfus tespit edilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Halep Ulu Camii Vakfı (1584 tarihli evkaf defterine göre)
    (Fırat Üniversitesi, 2012) Nasıroğlu Aydın, Mehtap; Çakar, Enver
    Ümeyye Camii adıyla da bilinen Ulu Camii, Halep şehrinin en geniş ve en eski camisidir. 715 yılında Emevi Halifesi I. Velid tarafından başlatılan cami inşaatı, 716 yılında Süleyman bin Abdülmelik tarafından tamamlanmıştır. 11. yüzyılın ikinci yarısında Halep’in kontrolünü ele geçiren Mirdasiler, cami avlusuna kubbeli bir şadırvan inşa ettiler. 1090 yılında ise Selçuklular tarafından caminin minaresi onarıldı. Daha sonra, büyük bir yangında sırasında zarar gören Halep Ulu Camii, 1169’da Nureddin Zengi tarafından restore edildi. 1260 yılında Moğollar tarafından tahrip edildikten sonra 1285 yılında Memlûklar tarafından tekrar onarıldı. Bu çalışmada, Suriye’nin en önemli kentlerinden biri olan Halep’teki Ulu Camii vakfı üzerinde durulmuş, caminin özellikleri, ona tahsis edilen vakfın 1584 yılındaki gelir ve gider kalemleri hakkında bilgi verilmiştir.
  • Öğe
    Hasankeyf İmam Abdullah Camii ve Zaviyesi Vakfı (16-18. yüzyıllar)
    (T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2019-12) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    İnsanlığın yerleşik hayata geçişiyle başlayan medeniyet sürecinin en önemli uzantısı olan şehirler, tarih boyunca ihtiyaçlara bağlı olarak gelişen çeşitli mekânların oluşturduğu yerleşim yerleridir. Bu mekânlar, şehirde bir arada yaşayan toplumun sosyal, ekonomik, dini ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılardır. Osmanlı şehirlerinin hem siluetinin hem de mimarisinin oluşmasında önemli yeri olan bu yapılar, genellikle vakıf anlayışıyla oluşturulmuş ve sürdürülmüştür. Vakıf anlayışı, şehrin temel birimi olan mahallelerde görülen ahengin, dayanışma ve yardımlaşmanın da temelini oluşturmaktadır. Bir Osmanlı şehrinde vakıf kurumunun somut tezahürlerinden olan cami ve zaviye gibi yapılar, toplumun sosyal ve kültürel olarak ilişki içerisinde olmasına ve gelişmesine katkı sağlamaktaydı. Bu çalışmada, Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak Hasankeyf şehrinin sosyal dokusunun gelişmesine ve gündelik hayatın dinamizmine çok büyük katkı sağlayan İmam Abdullah Camii ve Zaviyesi tanıtılmıştır. Ayrıca bir yapılar topluluğu olan bu vakfın işleyişi, gelir ve gider kalemleriyle, içerisinde çalışan personelin aldıkları ücretlerden bahsedilmiştir.
  • Öğe
    Yeniçağ’da Batılı seyyahların gözüyle Mardin
    (Batman Üniversitesi, 2012) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    Tarihin çeşitli dönemlerinde Mezopotamya, el-Cezire, Diyar-ı Rabia veya Tur-Abdin olarak adlandırılan coğrafyada yer alan Mardin, farklı etnik grupları, faklı dinleri ve farklı kültürleri aynı pota altında eritmiş olması sebebiyle Batılı seyyahların uğrak yerlerinden biri olmuştur. Binlerce yıllık tarihe sahip olan Mardin yöresi, diğer dönemlerde olduğu gibi, Yeniçağ’da da doğuyu merak eden birçok seyyaha ev sahipliği yapmıştır. Yeniçağ’da bir Osmanlı Sancağı olan Mardin, Thevenot, Le-Gouz, Niebuhr, Sestini ve Olivier gibi birçok batılı seyyahın araştırmalarına konu olmuştur. Çeşitli maksatlarla Mardin’e gelen seyyahların hepsi aynı güzergahı kullanmamış, bazıları farklı yolları takip ederek kente ulaşmışlardır. Bu çalışmada, Batılı seyyahların Mardin hakkındaki gözlemleri ve seyahatleri sırasında kullandıkları güzergahları üzerinde durulmuştur.