Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 4 / 4
  • Öğe
    566 Numaralı Şer’iyye Sicil Defteri’ne göre Karaferye Kazası’nın idari, sosyal ve ekonomik yapısı (H.1196-1197/M.1782-1783)
    (International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences, 2021) Nasıroğlu Aydın, Mehtap; Çelik, Sadiye
    Şer’iyye sicilleri genel olarak kadılar veya onun naibleri tarafından tutulan mahkeme kayıtlarından oluşan belgelerdir. Karaferye (Béroia/Véria) kazasının sosyal, ekonomik ve idari hayatına ışık tutan 566 Numaralı Karaferye kazası şer’iyye sicili, 1782-1783 (1196-1197) yıllarını kapsamaktadır. Vergiler ve vergilerin toplanmasında meydana gelen aksaklıklar, sicilin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. 96 hükümden oluşan şer’iyye sicilinde şehir hayatına ayna tutan başlıca konular şunlardır; vergiler, tayinler, miras kayıtları, vakfiye kayıtları, zahire, et ve kalyoncu ihtiyaçları, borç-alacak meseleleri, arazi mülkiyeti, eşkiyalık, darp etme, hırsızlık ve gasp. Sicil, bize aynı zamanda yargıç ve yerel yönetici olarak görev yapan kadının Osmanlı şehir hayatındaki kilit konumunu da göstermektedir. Tamamı 96 hükümden oluşan sicil defterimizin ışığında, Karaferye’de dönemin sosyal, idari ve ekonomik yapısına ait özellikler incelenecektir. Bu çalışma aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin merkez ve taşra yönetimleri arasındaki hukuki ilişkilerin nasıl şekillendiğine örnek teşkil ederek Osmanlı hukuk sisteminin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu bağlamda Karaferya Kazası’nın sosyal ve ekonomik durumu örneklerle sunulacaktır.
  • Öğe
    Hasankeyf’te Heterodoks izler: Şeyh Çoban Zaviyesi ve Baba Mahmud Haydarî Tekkesi Vakıfları (XVI.-XVIII. yüzyıllar)
    (Gaziantep Üniversitesi, 2020-06-25) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    Hasankeyf’te bulunan dini kurum ve vakıfların genel durumuna bakıldığında tarihsel süreç içerisinde burada yaşamış medeniyetlerin taşıdığı kimlikle doğru orantılı olarak sünni bir karaktere sahip oldukları savunulabilir. Ancak yapılan araştırmalar, özellikle Moğol istilasından sonraki süreçte kaçan heterodoks dervişlerin Anadolu’nun birçok kentinde olduğu gibi Hasankeyf’te de zaviye ve tekkelerini kurarak düşüncelerini burada yaymaya çalıştıklarını göstermiştir. Bu bağlamda Hasankeyf’te bir vefâi şeyhi olan Şeyh Çoban adına kurulmuş Şeyh Çoban Zaviyesi ve adından bir Kalenderi tekkesi olduğu anlaşılan Baba Mahmud Haydarî Zaviyesi bulunmaktadır. İsimlerini Kalenderi ve Vefâi şeyhlerinin adlarından alan bu yapıların heterodoks bir anlayışla kuruldukları açıktır. Hasankeyf’te bulunan bu her iki vakfın yapısı ve işleyişi nasıldı? Bu vakıfların gelir ve giderleri nereden karşılanmaktaydı? Buralarda kaç personel çalışmakta ve ne işler yapmaktalardı? Bu çalışmada Hasankeyf Şeyh Çoban ve Baba Mahmud Haydari vakıflarının genel durumları, tarihsel süreçte geçirdikleri aşamalar, şehrin sosyal ve toplumsal yapısına etkileri çeşitli arşiv belgelerinden faydalanılarak irdelenecektir.
  • Öğe
    Tarihten dışlanmak: tarih yazımında kadın etkinliğinin dolaylı yollardan saptanması üzerine
    (Social Sciences Studies Journal, 2017-12-27) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    Tarih yazımı veya tarih disiplini, eski çağlardan bu yana erkek etkinliğinin, eril bir söylemle kronolojik olarak aktarılması şeklinde ilerlemiştir. Tarih, çağlar buyunca erkekler tarafından yazıldığı için tarih metninin içerisinde kadın faaliyetlerine doğrudan rastlanılması oldukça güç hale gelmiştir. Geçmişte meydana gelen bütün savaşların, barışların, devrimlerin, çağ kapatıp çağ açan olayların öznesi veya baş kahramanı her zaman erkekler olmuştur. Tüm bu olaylar yaşanırken kadınlar ne yapıyordu? Sahnede yer almamak kendi seçimleri miydi, yoksa bilinçli olarak tarih sahnesindeki etkinlikleri yok mu sayılmıştı? İçerisinde toplumun yarısını oluşturan kadınların etkinliklerinin görünür olmadığı bir tarih disiplini, evrensellik iddiasıyla çelişmez mi? Eril söylem kadına hiç yer vermiyor değildi elbette, ancak, kurguladığı kadın imgesi tarihin akışını bozan "kötü", "aklı ermez", "entrikacı" veya "tuzak" gibi metaforlar şeklinde karşımıza çıkmaktaydı. Bu durumda tarih metni içerisinde kadın aktivitelerini doğrudan tespit etmek oldukça güçleşmiş ve ancak 19. yüzyıldan itibaren dolaylı yollar kullanılarak “aşağıdan tarih” yöntemiyle kadın görünür hale getirilmiştir. Kadın imgesi bazen de “güçlü” erkeğin gölgesinde bırakılarak, varlık sebebi, bir erkeğin yakınında bulunmasına indirgenmiştir. Bu çalışmada kadın etkinliğinin tarihsel metin içerisinde görünür olmamasının nedenleri üzerinde durulacak ve feminist tarihyazımıyla beraber kadının yeniden görünür hale getirilme çabası irdelenecektir. Bu bağlamda çalışmada tarihin farklı dönemlerinde yaşamış dört kadın portresi kullanılarak örneklendirme yapılacaktır
  • Öğe
    XVI. Yüzyılda Suriye coğrafyasında Osmanlı vergi düzeni: Hama örneği
    (Türk-İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2017-12) Nasıroğlu Aydın, Mehtap
    1516 yılında Osmanlı hâkimiyetine geçen Suriye coğrafyasında, Halep dışındaki sancaklarda, klasik Osmanlı vergi düzeni hemen uygulanmamıştır. Devlet, bunun yerine bu coğrafyaya daha önce hâkim olan Memlûk Devleti’nin toprak ve vergi düzenini uygulamaya devam etmiştir. Mevcut düzen Suriye coğrafyasında yer alan Hama, Humus ve Trablusşam gibi sancaklarda yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Hama Sancağı’nda 1551 yılına kadar Anadolu ve Rumeli coğrafyalarındaki sancaklarda görülen “çift-hane” sistemi uygulanmamıştır. Dolayısıyla bu sistemin vergilendirme metodu olarak ortaya çıkan resm-i çift, resm-i bennâk ve resm-i mücerred gibi kavramlar da Hama için XVI. yüzyılın başlarında geçerli değildi. Hama’da, XVI. yüzyılın ilk yarısında reayadan Memlûk döneminden kalan âdet-i devre ve himâye gibi vergiler de alınmaktaydı. 1551 ve daha sonraki yıllara ait tahrir defterlerinde ise bu vergilerin yerini resm-i çift, resm-i bennâk ve resm-i mücerred gibi vergilerin alması, Hama Sancağı’nda bu tarihten itibaren Osmanlı hakimiyetinin tam anlamıyla tesis edildiği sonucunu da ortaya koymaktadır. Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin Hama’yı aldıktan sonra burada kendi vergi düzenini neden hemen uygulamadığı, 1551 tarihinde vergi düzeninde ne tür değişikliklerin olduğu, bu değişikliklerin reayayı nasıl etkilediği ve devletin bu değişimden kazanç elde edip etmediği sorularına yanıt bulmaya çalışacaktır.