Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 24
  • Öğe
    Taming the late Quaternary phylogeography of the Eurasiatic wild ass through ancient and modern DNA
    (PLoS One, 2017-04-19) Gündem, Can Yumni; Bennett, E Andrew; Champlot, Sophie; Peters, Joris; Arbuckle, Benjamin S; Guimaraes, Silvia; Pruvos, Mlanie; David, Shirli Bar; Davis, Simon J M; Gautier, Mathieu; Kaczensky, Petra; Kuehn, Ralph; Mashkour, Marjan; Morales, Arturo; Muiz, Morales; Pucher, Erich; Tournepiche, Jean François; Uerpmann, HansPeter; Blşescu, Adrian; Germonpr, Mietje; Moull, Pierre Elie; Ötzan, Aliye; Walzer, Chris; Grange, Thierry; Geigl, Eva Maria
    Taxonomic over-splitting of extinct or endangered taxa, due to an incomplete knowledge of both skeletal morphological variability and the geographical ranges of past populations, continues to confuse the link between isolated extant populations and their ancestors. This is particularly problematic with the genus Equus. To more reliably determine the evolution and phylogeographic history of the endangered Asiatic wild ass, we studied the genetic diversity and inter-relationships of both extinct and extant populations over the last 100,000 years, including samples throughout its previous range from Western Europe to Southwest and East Asia. Using 229 bp of the mitochondrial hypervariable region, an approach which allowed the inclusion of information from extremely poorly preserved ancient samples, we classify all non-African wild asses into eleven clades that show a clear phylogeographic structure revealing their phylogenetic history. This study places the extinct European wild ass, E. hydruntinus, the phylogeny of which has been debated since the end of the 19th century, into its phylogenetic context within the Asiatic wild asses and reveals recent mitochondrial introgression between populations currently regarded as separate species. The phylogeographic organization of clades resulting from these efforts can be used not only to improve future taxonomic determination of a poorly characterized group of equids, but also to identify historic ranges, interbreeding events between various populations, and the impact of ancient climatic changes. In addition, appropriately placing extant relict populations into a broader phylogeographic and genetic context can better inform ongoing conservation strategies for this highly-endangered species.
  • Öğe
    Understanding migration of sheep from its domestication center in Southeast Anatolia to West Anatolia by using of ancient mtDNA: Preliminary results
    (2017-07) Gündem, Can Yumni; Dağtaş, Dilşad; Yüncü, Eren; Özer, Füsun; Birand Özsoy, Ayşegül Ceren; Açan, Can; Akbaba, Ali; Gerritsen, Rana Deniz Özbal; İlgezdi Bertram, Gülçin; Pişkin, Evangelia; Somel, Mehmet; Çakan, Yasin Gökhan; Togan, İnci
    Sheep domestication started in Southeast Anatolia about 10 000 years before common era (BCE) and spread to from there to other regions by demic diffusion of managed/domesticated sheep, cultural diffusion or both. To contribute to the understanding of the process of sheep domestication and spread within Anatolia, ancient sheep bones were collected from three archaeological sites; Barcın Höyük (Bursa, 6500-2300 BCE), Tepecik Çiftlik Höyük (Niğde, 6850- 5800 BCE) and Yeşilova Höyük (İzmir, 6252-5800 BCE). Ancient DNA was extracted from these samples and 144 bp long fragment of mitochondrial DNA control region was sequenced. Genetic continuity between sheep populations from lower levels of Barcın (Barcın1,6500-6100 BCE)- upper levels of Barcın (Barcın2, 3800-2300 BCE), Tepecik Çiftlik - Barcın 1 and Tepecik Çiftlik - Yeşilova Höyük was tested assuming exponential growth, mutation rate range of 10-8 to 10-6 and effective population size range between 50 to 1500. Genetic continuity between Barcın 1-2 and Tepecik Çiftlik - Barcın1 could not be rejected. However, continuity was rejected for Tepecik Çiftlik - Yeşilova for low mutations rates and/or low population sizes. Our preliminary results suggest that West-central Anatolian sheep originates from another gene pool than the Central and North-west Anatolian sheep.
  • Öğe
    What do we learn from glass archaeometry
    (Bilgin Kültür Sanat, 2019) Aydın, Mahmut; Dumankaya, Oktay
    Elinizdeki bu kitap, Prehistorya’dan Bizans Dönemi’ne kadar geçen süreçteki üretim ve ticaretle ilgili konuları kapsamaktadır. Bu kitapta Anadolu özelinde, Antik Dünya’nın ticari ürünleri, üretim aşamaları ve ticaret yolları ile birlikte üretim ve ticaret olgusunun eski çağ toplumlarının sosyo-ekonomik hayatına etkileri üzerinde durulmuştur. Bu kitaba Arkeoloji, Tarih, Sanat Tarihi, Coğrafya, Jeoloji gibi bilim dallarında, alanında uzman pek çok bilim insanı çalışmalarıyla katkı sağlamıştır. İçeriğinde yer alan birbirinden kıymetli çalışmalar ile “Çağlar Boyunca” ana başlığı altındaki kitap serisinin ilkini siz değerli okuyuculularımıza sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
  • Öğe
    Cavalries in the neo Assur army (pithaillu)
    (Davut YİĞİTPAŞA, 2019-06-28) Kaçmaz Levent, Esra; Biber, Hanifi
    Assur askeri tarihinde ordunun en önemli kolunu bağımsız bir birim olan süvariler oluşturmuştur. Assur’da MÖ 1. bin yılda ilk kez karşımıza çıkan süvariler, düzenli savaşçı bir birlik olarak ilk kez II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) Dönemi saray kabartmalarında tasvir edilmiştir. Okçu, kalkan taşıyıcı ve mızrakçıdan oluşan süvari sınıfı, savaş arabalarının kullanılamadığı ya da kısıtlı kullanılabildiği çamurlu alanlar, ırmaklar, suyolları, dağlık ve tepelik kırsal kesimler, ormanlık alanlar gibi engebeli ve zor arazilerde savaşabilmenin avantajına sahipti. Dahası süvarileri, zırh ve mızrak gibi silahların da etkisiyle savaş arabalarının girmekte zorlandığı elverişsiz bölgelerde en ağır silahlarla donatılmış düşmanlarına karşı savaş arabalarının yerini alabilecek etkin bir sınıf haline getiren etken süvarilerin ani baskın yapabilme özelliğinin olmasıdır. MÖ 8. yüzyıldan itibaren, Assur ordusunda okçu ve mızrakçılardan oluşan pithaillu veya sa pethalli süvari birlikleri, zor arazilerde görevlendirilmek için eğitilmiş atlı ekiplerdi. Süvariler, birincil görevleri ne olursa olsun, ordunun ihtiyaçlarına göre diğer görevlerde de yer alabiliyorlardı. II. Assurnasirpal (MÖ 883-859) III. Salmanesser (MÖ 858-824) ve III. TiglatPileser (MÖ 745-727) dönemine ait kabartmalarda, mızrakçı ve okçular çift olarak savaşmış, okçu atış yaparken; yanındaki mızrakçı atının dizginini tutar vaziyette tasvir edilmiştir. Bu zamanda binicilik henüz pek fazla bir gelişme gösterememiştir. Süvariler, ata eyersiz, üzengisiz olarak binmekte ve atı kolayca yönetemeyecekleri bir biçimde arkaya doğru oturmaktaydılar. Dahası süvarilerin giyindikleri zırh, kuşandıkları kalkan ve giydikleri ağır çizmeler, süvarilerin hareketini büyük ölçüde sınırlamaktaydı. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvari sınıfında birtakım gelişmeler olmuştur. Atların zırhla kaplanması bu dönemde görülmüş bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. II. Sargon (MÖ 721-705) döneminde süvariler, küçük bir yay ya da uzun bir mızrak ile silahlandırılmışlardır. Diğer yandan yine bu dönemde atın eyerini dengelemek ve ata zarar vermemek için at sağrısı ve göğüs bantları kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonraları, bacakları ile atı kontrol etmeyi öğrenen Assur süvarisi, bu sayede at üzerinde ok atma becerisini kazanmıştır. Senharip (MÖ 704-681) ve Assurbanipal (MÖ 668-627) döneminde süvariler çift değil de tek sıra halinde, birbirini takip eden okçular ve mızrakçılar şeklinde sıralanmışlardır. Bu strateji piyadelerin yaraladıkları düşman askerlerinin süvariler tarafından öldürülmesinde de kolaylık sağlamıştır. Özellikle Senharip (MÖ 704-681) dönemi saray kabartmalarında, Assur süvarisinin, Elam okçularına saldırısını ve yokuşu tutan Elam okçularını bozguna uğratışı, süvari birliğinin savaşlardaki rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Archaeozoological study of a unique Late Neolithic pitfrom Tepecik-Çiftlik, central Turkey
    (Anthropozoologica, 2019-08-16) Gündem, Can Yumni
    The absence of written evidence from prehistoric periods makes it difficult to understand the origins of sacrifice or offering ceremonies. Archaeological finds from prehistoric periods are the only solid evidence for these acts and rituals. One probable case of animal sacrifice or offering in the Neolithic period has been found at the site of Tepecik-Çiftlik Höyük in central Turkey. This study is focused on a single unique pit, which contained only animal bones and was found in an open space. The contents clearly indicate that this pit can not be interpreted simply as mixed kitchen garbage since an almost complete cattle skeleton as well as sixteen left front leg remains from sheep were placed in the pit after a social, or more specifically, ritual act. Similar pit with similar content was found neither in the close region to Tepecik-Çiftlik nor within Anatolia. The main aim of this study is to introduce a special archaeological find group, those were left after certain prehistoric activity.
  • Öğe
    Characterization of medieval glass from Cizre Castle excavation by SEM-EDS and P-EDXRF analyses
    (Türkiye Bilimler Akademisi, 2020-06-15) Aydın, Mahmut; Güngör, Akarcan; http://dx.doi.org/10.22520/tubaar.2020.26.008
    Şırnak İli Cizre İlçesinde yer alan Cizre Kalesi Kazıları’nda 2013-2017 yılları arasında ele gecen cam örnekler arkeometrik yönden incelenmiştir. Cam örnekler öncelikle form özelliklerini yansıtacak şekilde görsel olarak tanımlanmış, fotoğraflanarak belgelenmiş ve kodlanmıştır. Cam örneklerinin yapım teknikleri hem görsel hem de taramalı mikroskop altında habbe şekillerine göre belirlenmeye çalışılmıştır. Örneklerin element ve mineralojik içerikleri taşınabilir Enerji dağılımlı X-ışınları floresans spektroskopi (P-EDXRF) ve Taramalı Elektron Mikroskobu-Enerji Dağılımlı Spektroskopi (SEM-EDS) yöntemleri ile analiz edilmiştir. Analiz sonuçları cam örneklerin 7 tanesi soda camı iken diğer 7 si potasyum kireç camı olduğu anlaşılmıştır. Örneklerin yüksek Si içerikleri, camların hem mekanik direnç ve dayanıklılığın, hem de ergime sıcaklığının yüksek oluşuna işaret etmektedir. Cam örneklerin üretiminde bir örnek hariç bitki külü (K ve/veya Mg) kullanılmamıştır. Cam örneklerin Al içeriklerindeki farklılık örneklerin hammadde adresini ayrı kaynaklara dayandırmaktadır. Sr ve Zr’nin tespit edilmemiş veya düşük oranlarda olması karasal hammadde kullanılmış olduğunu göstermektedir. Camlarda renk veren elementler; Fe, Co, Mn ve Cu’dur