Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 16
  • Öğe
    Mimari yapılarda kullanılan mozaik çini süsleme örneklerinin kültürel miras bağlamında görsel olarak belgelenmesi Zeynel Bey Türbesi
    (Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, 2013-09) Taşkıran, Gürbüz; Bayazıt, Murat; Cereci, Sedat
    Tarihi yapıların günümüze kadar ulaşabilenleri restore edilerek ayakta tutulmaya çalışılsa da, bu yapıların görsel olarak belgelenmesi ve düzenli bir şekilde arşivlenerek kültürel miras kapsamında muhafaza edilmesi 21. yüzyılda giderek daha zorunlu bir hal almaya başlamıştır. Görsel teknolojilerin kültürel öneme sahip tarihi yapıların ve içerdikleri sanatsal süslemelerin belgelenmesinde kullanımı sayesinde, yapılar ilk inşa edildiklerinde sahip oldukları görünüme dijital olarak geri dönebilecek ve şu anki durumları da kayıt altına alınabilecektir. Bu çalışmada mozaik çini süslemelerinin kullanıldığı tarihi yapıların görsel olarak kayıt altına alınma gerekliliği Mezopotamya medeniyetlerinin çoğuna ev sahipliği yapmış olan Hasankeyf’te yer alan Zeynel Bey Türbesi örneği üzerinden değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Mahmut Paşa Türbesi (İstanbul) mozaik çinilerinde yapım tekniğinin belirlenmesi
    (Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, 2014-09) Taşkıran, Gürbüz; Erkan, Yonca
    Çini sanatı, Türk süsleme sanatı içinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Erken Osmanlı Dönemi çinilerinde çok renkli ve birbirinden farklı tekniklerin birarada uygulandığı görülmektedir. Çini sanatı ait olduğu dönemlere özgü uygulama biçimleri, motif, kompozisyon ve renk özelliklerine sahiptir. Bu çalışmada İstanbul’daki Erken Osmanlı Dönemi yapılarından Mahmut Paşa Türbesi’nin (1474) dış cephelerinde yer alan mozaik çiniler belgelenerek motif, kompozisyon ve renk özellikleri ile yapım tekniği yönünden değerlendirilmiştir. Mahmut Paşa Türbesi Selçuklu Dönemi ile Osmanlı Dönemi arasındaki geçiş evrelerine ışık tutmakta ve ağırlıklı olan Selçuklu geleneğine dayanmaktadır. Dolayısıyla bu yapıda bulunan mozaik çinilerin yapım ve uygulama yöntemleri ile renk ve kompozisyon özelliklerinin belirlenmesi erken dönem çini bezeme teknikleri ile ilgili önemli katkı sağlamaktadır. Yapılan çalışmada turkuaz, lacivert ve patlıcan moru renklerine sahip ve uygulandığı cephelerde altı ve sekiz kollu yıldızların hakim olduğu geometrik motiflerden oluşan mozaik çiniler incelenmiştir. Sonuç olarak Mahmut Paşa Türbesi mozaik çinilerinin çok ender görülen kakma mozaik çini tekniği ile uygulandığı gözlemlenmiştir. Çinilerin üretim tekniğinin Selçuklu Dönemi’ndeki gibi renkli çini levhaların kesilmesiyle elde edilen küçük parçalar tarzında olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Hasankeyf İmam Abdullah Zaviyesi konservasyon ve restorasyon çalışmaları
    (Batman Üniversitesi, 2016) Eliüşük, Mevlüt; Akgönül, Mustafa Serdar
    Hasankeyf Antik Kenti sınırları içindeki İmam Abdullah Zaviyesi, Eyyubi Meliki el-Melikü’l Muvahhid Takıyyeddin Abdullah tarafından 1249-1294 yılları arasında inşa edilmiştir. Zaviyenin mevcut haliyle yapısal sorunlarından dolayı, neredeyse çökme durumuna gelen bölümlerinin sağlamlaştırılması için 2010 yılında Hasankeyf Kazı Başkanlığı’nca ‘Acil Önlem ve Takviye Projesi’ hazırlatılmıştır. Hazırlanan proje Ilısu Baraj Projesi kapsamında 2012-2013 yılları arasında tamamlanmıştır. Konservasyon ve restorasyon çalışmalarında ilk olarak yapının dış yüzeyindeki çimento esaslı harç ve sıvalar temizlenmiştir. Bu çalışmanın devamında ise yapının duvar ve kubbesinde destekleme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda ise hazırlanan koruma raporu ile uyumlu olarak kireç, cas ve taş tozundan oluşan harç kullanılmıştır. Kubbede yapılan çalışmalarda mevcut haliyle daire formlu kasnağa sahip olan kubbenin ilk inşasında sekizgen bir kasnağa sahip olduğu anlaşılmış ve mevcut izler doğrultusunda kubbe kasnağının restorasyonu tamamlanmıştır. İmam Abdullah Zaviyesi çalışmaları aslına uygun olarak tamamlandıktan sonra her 6 ayda bir gözlem yapılmış ve kubbede özellikle kış aylarından sonra bakıma ihtiyaç oluştuğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Seramik arkeometrisinde TG-DTA termal analiz uygulamaları
    (Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, 2014-09) Taşkıran, Gürbüz; Bayazıt, Murat; Işık, İskender; İssi, Ali; Ersan Eruş, Hazal Özlem
    Arkeolojik kazılarda en sık rastlanılan malzemeler arasında bulunan pişmiş toprak ürünler (seramikler) arkeometrik araştırmalarda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Termal analiz yöntemlerinden biri olan termogravimetrikdiferansiyel termal analiz (TG-DTA) tekniği seramiklerin özellikle üretim şartlarının ortaya çıkarılmasında sıklıkla tercih edilmektedir. Bu yöntem ile belirlenen endotermik/ekzotermik etkiler ve buna bağlı olarak gözlemlenen ağırlık kaybı değerleri sayesinde higroskopik ve kimyasal su içeriği, organik madde ihtivası, kalsit ve dolomit gibi karbonatlı malzemelerin varlığı ve polimorfik dönüşümlerin tespiti yapılabilmektedir. Elde edilen veriler ışığında seramiklerin hammadde içeriği ve üretim özellikleri hakkında yorumlar yapılabilmektedir. Bu çalışmada Kuriki Höyük (Batman, Türkiye) arkeolojik yerleşim alanında ortaya çıkarılan bazı temsili çömlek buluntularının termogravimetrik-diferansiyel termal analiz incelemeleri, numunelerin XRD metodu ile belirlenmiş mineral/faz içerikleri üzerinden yorumlanmıştır. Bu değerlendirme neticesinde TG-DTA tekniğinde elde edilen sonuçların seramik arkeometrisindeki karşılıkları bir kez daha ortaya konulmuştur
  • Öğe
    Pastoralizm ve Doğu Anadolu
    (Bingöl Üniversitesi, 2018-04-13) Koçerdin Öztürk, Emsal
    Ekonomik ve sosyal modeller incelendiğinde, ilk bakışta iki farklı yaşam tarzı ile karşılaşıldığı düşünülmektedir. Bunlar avcı-toplayıcılık ve yerleşik hayattır. Oysa yaşamı şekillendiren önemli unsurlardan ikisi coğrafya ve ekolojidir. Anadolu coğrafyası düşünüldüğünde, yarımada oldukça değişken yüzey şekilleri ve bunun etkisinde iklimsel farklılıklara sahiptir. Bu farklılıklar da ekonomik, sosyal ve politik hayatta aynı ölçüde çeşitlilikler yaratmaktadır. Bu yaşam biçimlerinden biri de “göçebe hayattır”. Bu çalışmada göçebe kültürün kısa tarihçesi, genel özellikleri ve çeşitleri incelenecek, ardından, Doğu Anadolu Bölgesi’nin bu yaşam tarzının neresinde yer aldığına değinilecektir.
  • Öğe
    Doğanpınar Barajı/Dede Harabeleri kurtarma kazıları, 2016-2017
    (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2019-12) Caner, Eyüp; Kozbe, Gülriz
    Doğanpınar Barajı Projesi kapsamında Ekim 2016 tarihinde başlayan Dede Harabeleri Kurtarma Kazıları, Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığı* 1 ve Batman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gülriz Kozbe'nin bilimsel danışmanlığı altında bir ekip2 tarafından mali yılın devri nedeniyle verdiğimiz 1 aylık ara dışmda kesintisiz olarak Aralık 2017 tarihine dek gerçekleştirilmiştir. Dede Harabeleri yerleşimi, Gaziantep İli, Oğuzeli İlçesi'ne 13 km. uzaklıkta yer alan Tilbaşar Ovası'ndaki Belören (Mezere) Köyü'nün güneyinde yer almaktadır
  • Öğe
    Tarihin aydınlatılmasında bir kanıt olarak seramik
    (Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, 2013-09) Taşkıran, Gürbüz; Bayazıt, Murat; Cereci, Sedat
    İnsanoğlunun ateşi keşfinden bu yana çeşitli hammadde içeriği ve farklı biçimlere sahip pişmiş toprak ürünleri birçok amaca hizmet etmiştir. Tarihte dini inançlardan günlük kullanım eşyalarına, günümüzde ise uzay araçlarından sağlık gereçlerine kadar birçok alanda tercih edilen malzemelerin başında gelen seramik sanatsal ve kültürel bir ikon olarak da karşımıza çıkmaktadır. Medeniyetler arası etkileşimlerin ve farklılıkların kimi zaman resmedildiği kimi zaman da şekillendiği seramik ürünler geçmiş ile günümüz arasında bir iletişim köprüsü kurmayı başarmıştır. Bu çalışmada arkeolojik seramik buluntuların form-tasarım-işlevsellik özellikleri incelenmiş ve çeşitli örneklerle kültürel bir obje olarak pişmiş toprak ürünlerinin tarihten günümüze yansıması değerlendirilmiştir
  • Öğe
    Petrol arama çalışmalarında kullanılan jeofizik yöntemlere genel bir bakış
    (Batman Üniversitesi, 2012) Alpaslan, Nuray; Koca, Derya
    Petrol, yer altında doğal hali ile sıvı halde bulunan ve atmosferik koşullardan etkilendiğinde de sıvı halde bulunan bir hidrokarbon karışımıdır. Kimyasal ve görünüm olarak koyu sarı, yeşil, haki, kahverengi, koyu kahverengi ve siyah olabilir. Petrol, uzun jeolojik süreçlerde karmaşık fiziksel ve kimyasal işlevler sonucunda oluşmuştur. Petrol aramalarında uzmanların ana hedefinin petrol kapanlarının saptanması olduğu açıktır. Petrol aramacılığında ilk evre, hidrokarbonların mevcut olabileceği jeolojik açıdan uygun yerleri tespit etmektir. Bu aşamada havadan ve uzaydan çekilmiş fotoğraflardan sıklıkla yararlanılır. Petrol aranacak yörenin öncelikle sedimanter (çökel-tortul) kayalardan oluşması gereğinin yanı sıra, petrol oluşturmuş olması muhtemel ana kayanın, oluşan petrolün içinde birikebileceği hazne kayanın, hazne kayanın içinde petrolü kapanlayıp, kaybolmasını önleyecek örtü kayanın varlığı gibi hususlar öncelikle göz önünde bulundurulur. Bu çalışmada, petrol aramada kullanılan jeofizik yöntemler üzerinde durulmuştur. Yerkabuğunun çeşitli fiziksel özelliklerini ölçen, başta sismik olmak üzere gravite, manyetik gibi jeofizik etütler petrol arama çalışmalarında kullanılmaktadır. Yeraltındaki hidrokarbon birikintilerini bulmak için en çok kullanılan yöntem olan sismikte; suni bir kaynaktan yeraltına gönderilen ses dalgaları çeşitli kayalardan yansıyarak yeryüzüne döner ve jeofon adı verilen aletlerle kaydedilirler. Bu kayıtlar bilgisayar programları ile işlenerek yorumlanır ve muhtemel petrol birikintilerinin yerleri tespit edilir.
  • Öğe
    Azerbaycan’ın ilk uzman restoratörü Ferhat Hacıyev (Sanat faaliyeti ve ülke restorasyonu tarihindeki yeri)
    (Batman Üniversitesi, 2013) Hasanova, Ragsana
    Azerbaycan’ın geleneksel el sanatları, halkımızın tarihi kadar eski ve çok zengindir. Kobustan kaya tasvirleri, prehistorik dönem sanatının ilk örnekleri olup, bunu izleyen dönemlerin müzelerde sergilenen seramik, metal, cam ve oyma sanatı örnekleri ile özellikle Ortaçağ’da dünyaca ün yapmış Tebriz’in dokuma ve minyatür sanatının ünik eserleri, tarih ve kültürümüzün zenginliğinden haber vermektedir. Azerbaycan’da ilk müze 1920 yılında, Bakü’de kurulmuştur. Müzecilik tarihi oldukça eskiye dayanan ülkede depolanan eser sayısı, malzeme, tür ve yapım tekniğinden kaynaklı çok çeşitlidir. Dolayısıyla, böylesine zengin eserleri depo ve arşivlerinde bulunduran Azerbaycan, elbette, eserlerin korunması ve sergilenmesi konusunda ilk yıllarda ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Bu anlamda, müze eserlerinin restorasyonu, Azerbaycan’da geçen asrın 50’li yıllarında yaşamış, yeteneği ile dikkat çeken eşsiz ressam ve restoratör, Ferhat Hacıyev İbrahim oğlu ile başlamaktadır.
  • Öğe
    Siirt- Pervari-Çobanören Köyü kuzeydoğusunda meydana gelen kaya düşmesinin mühendislik jeolojisi kapsamında değerlendirilmesi
    (Batman Üniversitesi, 2016-01) Balcı, Mehmet Can; Alpaslan, Nuray
    Zeminlerin ve/veya kaya kitlelerinin yerçekimi kuvveti etkisi ile yamaçlardan veya şevlerden aşağıya doğru yavaş veya hızlı bir şekilde hareket etmesi ile kayma ve akma hareketleri meydana gelir. Bu çalışmada sunulan kitle hareketi; Siirt İli Pervari İlçesi Çobanören köyünde meydana gelen kaya düşmesidir. Oluşan kitle hareketinin nedenleri ve inceleme alanına olan etkileri değerlendirilmiştir. Yerinde yapılan ölçümler ile inceleme alanının hakim topoğrafyasını eğim açısı 45-500 arasında değişen yamaçların oluşturduğu belirlenmiştir. Bu yamaçların genel itibariyle orta derecede bozunmuş, bol kırık ve çatlaklı serpantinitlerden (ofiyolitik kayaç) oluştuğu tespit edilmiştir. Serpantinitler jeolojik ve mineralojik olarak bozunma potansiyeli yüksek, oldukça düşük dayanımlı kayaçlar olarak bilinmektedirler. Yamaç üzerinde yapılan gözlemlerde serpantinit birimlerinden çeşitli etkenlerle (iklimsel nedenler ve tektonik deformasyonlar) ayrılıp kopmuş olabileceği düşünülen iri-oldukça iri kaya blokları ile yamaç molozları görülmüştür. Bölge genel tektotik yapısı, jeolojik ve morfolojik özellikleri bakımından aktif heyelan bölgesi olarak bilinmektedir. Bölgenin bu özelliklerinden dolayı yamaçların ve yamaçlarda yer alan kaya bloklarının her an harekete geçebilecek potansiyelde oldukları tespit edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlara göre, düşmenin meydana geldiği alanın mühendislik hizmeti uygulanarak iyileştirilmesinin ve gerekli görülmesi halinde kamulaştırılarak daha güvenli hale getirilmesinin olası bir can ve mal kaybı riskini ortadan kaldıracağı ve daha ciddi kayıpların önüne geçilebileceği düşünülmektedir.