7 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Öğe II. Dünya Savaşı yıllarında İngiliz Büyükelçiliği’nin Erken Cumhuriyet Devri lider kadrosu üzerine değerlendirmeleri (23 Kasım 1942)(İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2020-06-30) Turan, OrhanTürkiye, Mihver ve Müttefik devletlerle imzaladığı antlaşmalarla II. Dünya Savaşı’nın dışında kalmaya çalışmıştır. Başka bir deyişle Türk devlet adamları genel politikalarını savaşa dâhil olmama üzerine inşa etti. Bu yüzden Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki politikaları savaşın gidişatına göre değişiklikler gösterdi. Dolayısıyla Türkiye, Almanya ve İngiltere’nin kendi tarafında savaşa girmesi noktasında rekabet sahası oldu. Özellikle bu doğrultuda İngiltere dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de önde gelen kişiler üzerinde raporlar hazırlatmış; dönem dönem dış politikasını mevcut notlar doğrultusunda şekillendirmiştir. Bu bağlamda çalışmada İngiliz Büyükelçiliği’nde Müsteşar olarak görev yapan Sir Alexander Knox Helm’in Türkiye’nin politik ve askerî hayatına yön veren kişiler hakkındaki tahlilleri ve gözlemleri yer almıştır. Mevcut notlar Türk Hükümeti’nin önde gelen üyeleri arasındaki ilişkileri ve önceki Türk Hükümetleri ile olan bağlantıları üzerine değerlendirmeleri kapsamaktadır.Öğe Türk Modernleşmesi’nin Kıbrıs’taki yansıması: Halkevleri(Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2020-01-07) Turan, OrhanTürkiye’de toplumsal değişim ve dönüşümün önemli bir unsuru olan Halkevleri, Atatürk tarafından 19 Şubat 1932’de açıldı. Tek parti döneminin işlevsel kurumlarından birisi oldu. Halkevleri hem sosyo-kültürel alanda hem de eğitim alanında göstereceği faaliyetlerle toplumu bütünleştirmeyi ve geliştirmeyi amaçladı. Bu doğrultuda kuruluşundan kapatıldığı 1951’e kadar önemli bir kurum oldu. Kıbrıs Türkleri de Atatürk devrimlerini kendisine rehber kabul ederek benzer adımlar attı. Bunlardan birisi de Halkevleri idi. Sadece bu eylem Atatürk devrimlerinin evrensel yönünü bir kez daha vurgulamak için yeterli olsa gerekti. Türkiye için örnek bir kurum olan Halkevlerinin bir benzeri Kıbrıs’ta açılmak istendi. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki araştırmamız esnasında Kıbrıs’taki “Kurun” gazetesi başta olmak üzere, Kıbrıs basınında bir Halkevi’nin faaliyete geçmesi için düzenli haberler yapıldığı ve makaleler yazıldığı tespit edildi. Kıbrıs Türklerinin “bir Halkevi kurulması ile ilgili talebinin” konsolosluk aracılığı ile Ankara’ya ulaşmasından sonra gerçekleşen bir dizi yazışma sonrası konu hakkında ilerleme sağlandı “Fikir, fiiliyata dönüşmeye başladı.” II. Dünya Savaşı sonrası Kıbrıs Türk basını incelendiğinde de Halkevi açılması hususunda bir fikir birliği olduğu görülmektedir. Bu bağlamda adanın farklı yerlerinde Halkevleri açılmıştır. Bunlar arasında Lefkoşa, Girne, Limasol ve Mağusa bulunmaktadır. Halkevleri bağımsız bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. Kurulan Halkevleri, Kıbrıs Türk toplumu için siyasi, sosyal, kültürel birçok etkinliğin gerçekleştirildiği ve önemli kararların alındığı bir merkez konumunda olmuştur.Öğe Türk siyasal hayatında Aşiretlerin belirleyiciliği(e-Kitap Projesi, 2017-04) İlyas, Ahmet; Çoban, EbruBu çalışmanın amacı özellikle Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sosyo-ekonomi, tarihsel ve siyasi bir geçmişe sahip olan aşiret sistemi ve onun siyasete yansıması üzerine kurulmuştur. Çalışmada aşiretlerin bölgedeki ağırlığı, sosyal yasama, ekonomiye, siyasete etkisine dikkat çekilmiştir. Aşiret ve onu oluşturan yapı üzerinden hareketle geçmişten günümüze aktarılan feodalite düzenin savunucuları ve bu düzeni korumak isteyen odak noktalarına özenle değinilmiştir. Zira aşiret sisteminin anlaşılması, Günümüzde yaşanılan birçok ana problemin çözümüne katkı sağlayacağını ileri sürülebilir. Çünkü aşiret sistemi, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne miras bırakılan bir sosyal dokuydu. Bu sosyal dokunun temelinde de siyasi, ekonomik, askeri ve nüfus teması yer almaktaydı. Bu açıdan bakıldığında aşiret sistemi bir sosyo-tarih ekseni içerisinde ele alınmalıdır. Bu çalışmanın ana temalarından biri de Türkiye’de bir siyasi gelenek olan aşiretlerin siyasetteki rolü üzerine detaylı bir çalışma yapılarak aşiret ve siyaset kavramlarının nasıl bir ilişkiye girdiklerini genelden özele 1950-2003 yılları arasında Şanlıurfa örneğinde ön plana çıkarılmıştır. Özellikle 1950 Genel Seçimleri sonrası birçok aşiret reisinin seçimlerde Demokrat Parti’den aday olması ve milletvekili olarak seçilmesi sonrası, Türkiye’de aşiret siyaset ilişkisi ağı günümüze kadar devam ettirmiştir. Her ne kadar bu ilişki ağı zaman zaman kopuş yaşanmışsa da süreklilik açısından bakıldığından gayet başarılı olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmanın anlaşılması Türk siyasi tarihindeki değişim ve dönüşümün daha sağlıklı irdelenmesine yardımcı olacaktırÖğe Demokrat Parti Döneminde Bingöl ilinde eğitim (1950-1960)(ECLSS2017a, 2017-08) İlyas, Ahmet; Çoban, EbruBu çalışmanın amacı Türkiye’de çok partili döneme geçişle birlikte Türkiye’nin eğitim politikası profilini ortaya koymak ve bu eğitim politikalarının Bingöl şehrindeki etkisini belirlemektir. Genel olarak bakıldığında bir ülkedeki eğitim politikası, o ülkedeki yönetimin niteliğini yansıtmaktadır. Siyasi iktidarlar da sosyal politika aracı olarak gördükleri eğitim konusunu çeşitli dönemlerde yönlendirmişlerdir. Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle beraber ülkede okuma-yazma oranının % 10 civarında olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Atatürk döneminde önemle ele alınan eğitim konusunda nicel artış İnönü döneminde Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla gelişme göstermiştir. Yeniden inşa edilen ülke için eğitim konusunda birçok adım atılmış ancak dünya siyasi haritasını ve görüşünü önemli ölçüde etkileyen II. Dünya Savaşı ile Batı’da yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Bu durum yeni dengelerin oluşmasına neden olduğundan, Türkiye’de bu yeni oluşum içerisinde kendine yer bulabilmesi için siyasal yapısını gözden geçirmesi kaçınılmaz olmuştu. Bilhassa bu oluşumun bir sonucu olarak 1946 yılından itibaren Türkiye’de çok partili döneme geçilmiştir. Demokrat Parti’nin kurulması ve 1950-1960 yılından itibaren kesintisiz süren iktidarı, ülkede birçok dengeyi değiştirdiği gibi eğitim konusunda da önemli adımlar atılmasına zemin hazırlamıştır. Eğitimin yaygınlaştırılması ile yapılan çalışmalar ülkedeki tüm illerde olduğu gibi Bingöl ilinde de olumlu etkisini göstermiştir. Bingöl’de 1950-1960 yıllarında Demokrat Parti programında yer alan okuma-yazma oranının arttırılma hedefi uygulanmış, özellikle bu dönemde okul, öğretmen, öğrenci sayısında nicel artışlar meydana gelmiştir. Demokrat Parti iktidarından önce ilde ilköğretim dışında okulların olmadığı daha sonra 1950-1960 yıllarında Bingöl’de orta öğretim kurumlarından ilki eğitim vermeye başlamıştır.Öğe İnönü Dönemi Türk Dış Politikası(Atatürk Üniversitesi, 2012-06) İlyas, Ahmet; Turan, Orhanİkinci Dünya Savaşı boyunca Türk dış politikasının genel eğilimi savaşa girmeme üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin bu politikası savaşın gidişatına göre değişiklikler göstermiştir. Savaş boyunca tarafsızlık politikası izleyen Türkiye, bu politikayı uygularken kimi zaman İngiltere ve Fransa’ya yakın olmasına karşın Almanya’ya karşı da net bir tavır almaktan kaçınmıştır. Bu yüzden dış politika yapıcıları Türkiye’nin bu tavrını “aktif tarafsızlık” olarak nitelendirmektedirler. İngiltere, Fransa ve Rusya Türkiye’yi savaşa girmeye ikna etmek için birçok görüşmeler ve konferanslar yapmalarına rağmen; her defasında Türkiye savaş dışı kalmayı başarmıştır. Ancak savaşın sonunun belli olmasından sonra Türkiye kazanan tarafta yer almak için savaşa girmiştir. Savaş sonrasında ise Türkiye, Sovyet Rusya’dan gelebilecek tehlikeyi bertaraf etmek için Batı kartını kullanarak ABD ve İngiltere taraflı bir politika izlemiştirÖğe Johnson Mektubu ve Türk Dış Politikasında eksen kayması 1965-1980(21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi, 2015-03) İlyas, AhmetTürk dış politikasının en kritik dönemi olarak addedilen Johnson Mektubu sonrası gelişmeler, Türkiye'nin yeni dönemde çok yönlülüğüne işaret etmektedir. Mektup, Türkiye'nin SSCB ve Üçüncü Dünya ülkeleri ile ilişkilerini yeniden gözden geçirme fırsatını vermiştir. Bu çalışma, temelde Türkiye'nin uluslararası düzeyde belirlemiş olduğu dış politika paradigmalarının, literatürün deyimiyle eksen kaymasını ortaya koymayı hedef edinmiştir. Çalışmada, Türkiye ile ABD arasında zedelenen ilişkilerin Nato'ya yansıması ortaya konulduğu gibi iki devlet arasında büyük bir problem olan Afyon sorununa ve Türkiye'ye uygulanan ambargoya da değinilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın son kertesinde 1945 yılında Türkiye ile ABD arasındaki başlayan halayının 1965-1980 yılları arasında kesintiye uğradığını göreceğiz. Bu yıllar arasındaki gelişmeler, çalışmanın ortak paydasını belirlemesi açısından önem taşımaktadırÖğe Türkiye-Macaristan ilişkileri (1923-1938)(ASOS Journal Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017-09) Yaşar, SelmanTürkiye ile Macaristan ilişkileri Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasından sonra gelişmeye başlamıştır. Tarihte Türkler ile Macarlar arasında bir yakınlık olduğu düşüncesi her iki ülkenin de birbirlerine karşı daima olumlu davranmalarına yol açmıştır. Cumhuriyetin ilanı sonrasında Atatürk’ün dış politikada uyguladığı “Yurtta barış, dünyada barış” düşüncesi doğrultusunda Macaristan ile de iyi ilişkiler kurulmaya çalışılmıştır. Macarlar da Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Milli Mücadeleyi hayranlıkla izlemişler ve Türk Milletine karşı saygı beslemişlerdir. Türkler de Macarlara karşı sempati ile yaklaşmışlardır. Her iki ülkenin devlet adamları da iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Atatürk de Macaristan ile Türkiye ilişkilerine önem vermiş ve büyükelçileri güvendiği kişilerden seçmiştir. Bunun sonucunda Türkiye ile Macaristan ilişkileri Atatürk döneminde, 1923-1938 yılları arasında siyasal, sosyal, ekonomik vb. birçok alanda gelişme göstermiştir. Bu dönemdeki iki ülke arasındaki ilişkiler, bugünkü TürkiyeMacaristan ilişkilerinin temelini oluşturmuştur.