31 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 31
Öğe İkinci yeni şiirinde müzikalite(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-10-26) Eruzun, Ömer; Korkmaz, Ferhatİkinci Yeni hareketi 1950’li yılının başlarından itibaren herhangi bir edebiyat bildirisi etrafında birleşmeksizin doğmuş bir şiir hareketidir. Öncü şairleri İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Ece Ayhan ve Sezai Karakoç olan İkinci Yeni şiiri Türk edebiyatında büyük bir kırılma yaratarak modern Türk şiiri üzerinde önemli izler bırakır. Dünyada ve Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında İkinci Yeni şiirinin doğup geliştiği dönemde edebiyatta varoluşçuluk ve gerçeküstücülük, resim sanatında non-figüratif tarz, müzik sanatında ise atonalite yaygınlaşır. İkinci Yeni şairleri değişen dünyayı şiirde yeni biçimler ve anlatım tarzları deneyerek ele almışlardır . İkinci Yeni şiirinin en temel özelliği, yeni yöntem ve teknikler kullanarak yeni bir biçim yaratmaktır. İkinci Yeni’nin öncü şairleri Türkiye’de ve dünyada değişen ve gelişen yeni müzik anlayışlarından hareketle daha önce denenmemiş yöntemlerden yararlanarak müzikalite değeri farklı olan sıra dışı şiirler yazmışlardır. Bu sıra dışılığın önemli hususiyetlerinden birisi de İkinci Yeni şiirinin atonal müzikle olan ilişkisidir. Bu tezde, İkinci Yeni şairlerinin poetika yazılarından hareketle şiirde müzikalite hakkındaki düşünceleri değerlendirilerek İkinci Yeni şiirinin ses ve ahenk gibi müzikalite unsurları ele alınmıştır.Öğe Jung tipolojisi bağlamında Halid Ziya Uşaklıgil’in romanları(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-08-20) Bülbül, Melek Sima; Karadeniz, MustafaBu çalışmada, Halid Ziya Uşaklıgil’in Sefile, Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdî ve Şürekâsı, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Nesl-i Ahîr adlı romanlarındaki şahıslar, Carl Gustav Jung’un “Psikolojik Tipler” kuramı bağlamında incelenmiştir. Bu inceleme yoluyla Uşaklıgil’in romanlarındaki şahısların kişilik özellikleri, onlarda baskın olan psikolojik işlev ve bunun sosyo-kültürel nedenlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Giriş bölümünde incelemenin genel çerçevesini oluşturan edebiyat ve psikoloji alanları arasındaki ilişkiye işaret edilmiştir. Bu işaretlemeden hareketle temel olarak insanı merkez alan edebiyat ve psikoloji arasındaki yakınlığın edebî eser incelemelerindeki işlevselliği ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu düşünceler doğrultusunda birinci bölümde, çalışmanın teorik zeminini oluşturan Jung’un “Psikolojik Tipler” kuramına yer verilmiştir. Edebî eserlerde şahısların ruh hâllerini ve iç dünyalarını çözümleyebilmek açısından elverişli olan bu kuramda iki ana tip mevcuttur. Bu iki tipin her biri ise dört farklı psikolojik işleve sahiptir. Jung’a göre her bireyde bu işlevlerden biri diğerinden daha baskındır. Söz konusu işlevler, farklı kombinasyonlarla bir araya gelerek kişideki baskın psikolojik tipi oluşturur. Çalışmanın ikinci bölümünde, incelemeye zemin ve veri oluşturduğu düşünülerek önce Halit Ziya Uşaklıgil’in hayatına ve edebî kişiliğine ardından romanlarının tanıtımına ve özetlerine yer verilmiştir. Üçüncü bölüm, ilk iki bölümdeki veriler ışığında, Uşaklıgil’in işaret edilen romanlarının Jung’un kuramına göre incelenmesinden oluşur. Yazarın romanlarındaki şahısların Jung tipolojisine göre çoğunlukla içedönük tip özellikleri sergilediği incelemenin ulaştığı temel sonuçlardan biridir. İçedönük ağırlıklı bu tipolojik yapılanmada Uşaklıgil’in mizacının yanı sıra dönemin toplumsal koşullarının etkili olduğu ise incelemede varılan diğer sonuçlardır.Öğe Refet Avni ve Süleyman Bahri’nin Resimli Müntehabât-ı Edebiyye adlı antolojisinin çeviriyazı ve incelemesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-11-24) Şahin, İdris; Korkmaz, FerhatAntoloji kelimesinin kökeni ve anlamı hakkındaki görüşlere bakıldığında kaynakların üzerinde birleştiği izah; şiir veya nesir parçalarının derlenerek bir araya getirildiği bir tür kaynak eser şeklindedir. Bu eserler; Eski çağlardaki edebiyatın, bilimin ve sanatın günümüze kadar ulaşması açısından bir aktarım görevi üstlenmiş kütüphane niteliğindeki kaynaklardır. Bu değerli türlerden biri de Refet AVNİ ve Süleyman BAHRİ tarafından hazırlanan Resimli Müntehabât-ı Edebiyye adlı antolojidir. Tanzimat ve Servet-i Fünûn Dönemi yazarlarını bir araya toplayan bu eser resimli olması yönüyle diğer antolojilerden ayrılmaktadır. 1911 yılında hazırlanan bu antolojik eser; Tanzimat ve Servet-i Fünûn Devri’nde yaşayan toplam yirmi üç şair ve yazarın biyografik bilgileri, edebi ve siyasi kişilikleri, aile ve eğitim bilgileri, bulunmuş oldukları devlet yönetimindeki görevleri, etkilendikleri şair ve yazarları, dil ve üslup özellikleri ile yabancı dil bilgileri hakkında bilgileri ihtiva etmektedir. Şinasi ile başlayıp Celal Sahir ile biten bu eserimizde konu alınan yazar ve şaire ait olmak üzere doksan üç şiir türünde, on iki roman-hikâye türünde, on tiyatro türünde, dokuz mektup-hatırat türünde, on beş mensur şiir türünde, altı gezi yazısı türünde ve yirmi iki makale-deneme türünde olmak üzere toplamda yüz altmış yedi örnek edebi parça yer almaktadır.Öğe Orhan Pamuk romanlarının yapı ve içerik bakımından incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-06-01) Üçenak, Şahin; Zariç, MahfuzNobel Edebiyat Ödülü sahibi olan Orhan Pamuk, ülkemizde postmodern roman anlayışının öncülerinden biri olarak görülür. Özellikle Cevdet Bey ve Oğulları romanından sonra kaleme aldığı romanlarında postmodern roman özellikleri daha çok görünür. Yazdığı eserler ile sadece ülkemizde değil dünya üzerinde birçok ülkede kendini edebi kişiliğiyle kanıtlayan bir yazardır. Pamuk’un eserlerini incelediğimiz bu çalışmada; yazar, eserlerinde roman anlatıcılarını tekdüze değil birbirleriyle uyumlu bir şekilde beraber kullanmayı tercih eder. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’nda klasik roman anlayışında sıkça kullanılan tanrısal konumlu gözlemci anlatıcıyı tercih eden yazar, bu romandan sonra çizgisini değiştirerek anlatıcılarını çeşitlendirir. Beyaz Kale, Masumiyet Müzesi ve Kırmızı Saçlı Kadın romanlarında özne anlatıcıya yer veren yazar, bu romanlarda sadece kahramanların gözünden olayları aktardığı için okurun diğer açılardan olaya ve durumlara bakmakta yetersiz kalmasına neden olur. Yazar, bu durumu aşmak içinse geriye kalan romanlarında çoğul anlatıcıya yer verir. Pamuk, Sessiz Ev, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı, Kar ve Kafamda Bir Tuhaflık romanlarında hem tanrısal konumlu gözlemci anlatıcı hem de özne anlatıcıyı beraber kullanır. Geleneksel anlatıcı olan meddah anlatıcıya da bazen yer verir. Böylelikle okura farklı bakış açılarından bakma fırsatı sunar. Yazarın kendisi kimi zaman araya girip okurla sohbet eder. Pamuk’un içerik açısından romanlarında kullandığı; konu, izlek ve tezlerin birbirinden çok fazla ayrışmadığı görülür. Mesela aşk konusuna birçok eserinde yer verir. Yazar, bazen tek bir temaya bağlı kalmadan birden fazla tema üzerinden eserlerini sunar. Eserlerinde zamanda yaptığı değişiklikler ile okuru geçmiş ve şimdi, vaka zamanı ve nesnel zaman arasında bir döngüye sürükler. İlk romanı hariç diğer romanlarında uzun bir zaman dilimini belli bir düzen içerisinde vermez. Yazar, eserde geçen mekânlarda ise açık mekânlar ile beraber kapalı mekânlarda kullanır. Yazarın bazı eserlerinde İstanbul büyük önem taşır. Mekân tasvirlerini bazı eserlerinde en ince ayrıntısına kadar verdiği gibi bazı eserlerde mekân ikinci planda kalır. Pamuk, kitaplarında kullandığı kişileri gerçek hayattan alır ve bunlar sıradan insanlardır. Kendi aile üyelerini bazı kitaplarında roman kahramanı olarak kullanır. Bunların yanında bazen bir ağaca bazen bir köpeğe hayat verip kişileştirme yapan yazar, kurgulama kişiler de oluşturur. Yazarın kullandığı pek çok karakter günlük hayatta her an her yerde karşımıza çıkabilecek kişilerdir. Bazı romanları iki üç kişi etrafında dönerken bazı romanlarında ise kişiler sayıca fazladır. Kişilerin fazla olması sebebiyle böyle romanlarda kişiden çok yaşanan olaylara dikkat çekilir. Ayrıca kişilerini bazen öyle gizlemiştir ki okuyucunun eserde kimin kim olduğunu bulması için romanı sonuna kadar okuması gerekir. Yazar, sadece popüler kişiliklere yer vermeyerek toplumun her kesimini yansıtacak karakterleri kurgusu içerisinde önemli yerlere taşımıştır. Kişiler üzerinden toplumda yer alan siyasî olay ve belli görüşleri temsil eden karakterleri de kullanarak romanlarının hayattan kopuk olmadığını her ne kadar postmodern de olsa aslında bu karakterleri gerçeklik içinde yaşattığını gösterir. Pamuk, sanatsal üretimi ve faaliyeti sürecinde salt ideolojik yaklaşımı öteler, onun yerine kendine özgü bir duyarlılığı sanatının merkezine yerleştirir. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’ndan 2021’de yayımladığı son romanı Veba Geceleri’ne kadar bütün romanlarını merkezî kişiler çevresinde şekillendiren yazar, merkezî kişiler etrafında sosyal tipleri konumlandırmıştır. Romanlarının biçimsel özellikleri, kurgulama tekniği ve öğelerine bakıldığında her bir romanında kurgunun birbirinden bağımsız ve farklı olduğuna şahit olunur. Kurgusu içerisine başka edebi metinlerden alıntılar (metinlerarasılıkla alıntılar) yaparak kurguya farklı hikâyeler ekleyen yazar, eser perspektifini geniş tutan romanlar kaleme almıştır. Pamuk, üstkurmaca uygulamasını da sıradan bir metin yazar gibi rahatça kullanmıştır. Yazar; aşk, Doğu-Batı sorunsalı, tarih, siyasî sorunlar ve din gibi birçok konuyu harmanlayarak kurgusuna yerleştirmiştir. Pamuk için roman yazmak bir yaşam biçimidir ve yazarın hayatı yazmak üzerine temellenmiştir. Bu açıdan romanlarında kişiliği, benliği, yaşam gerçekliği ve insanî nitelikleri ayrıştırılamaz bir şekilde bütünleşir. Yazar, kurgularında bazen olayın sonundan başa dönerek aktarırken bazen de normal seyrinde okura romanı sunar. O, zaman dilimleri arasında geçiş yaparak okurun geçmiş, gelecek ve şimdi arasında yolculuk yapmasını sağlar. Eserlerinde olay örgüsü, olay bütünlüğü ve sonlar birbirine bağlı zincirler şeklinde bütünlük oluşturur. Anlatım teknikleri açısından eserleri incelenen Pamuk’un ilk iki eserinden sonra bilinçli okurun fark edeceği pek çok anlatım tekniğinin kullanıldığı fark edilir. Yazar, hemen hemen bütün romanlarında postmodern tekniklere yer vermiştir. Ancak bazı eserlerinde bu tekniklerden bir kısmına daha çok ağırlık vermiştir. Yazarın Veba Geceleri romanında tarihsel üst kurmaca ve üst kurmaca tekniklerini, Yeni Hayat romanında ise geriye dönüş tekniğini daha çok kullandığı gibi. Pamuk’un eserleri, dil ve üslup bağlamında inceleme altına alındığında dilin alt başlıklara ayrıştığı görülür. Dil unsurları ve dil sapmaları alt başlıklarıyla yazarın dilin kullanım zenginliklerinden nasıl faydalandığına bakılmıştır. Bu bağlamda yazarın kullandığı konuşma dilinin unsurları ile romanları gerçeklik kazanmıştır. Romanın özgün çerçevesi açısından üslup kavramı önem arz eder. Bu nedenle çalışmamızda üslup kavramı ve üslup çeşitleri tanımlanır. Pamuk’un eserlerinde ne tür üsluplar kullandığı ve eserlerini üslup açısından çeşitlendirip çeşitlendirmediği bu incelemenin konularındandır. Romancının yazımda başvurduğu anlatım teknikleri, Pamuk romancılığının hem nitelik hem de nicelik yönünden nasıl ortaya çıktığını ve sanatsal üretiminin bu noktada nasıl temellendirildiğini göstermektedir. Bu çalışmanın her aşamasında yazarın biyografik gerçekliği ile birlikte ilk olarak romanlarındaki anlatıcı özellikleri, içerik, kurgulama tekniği ve öğeleri, anlatım biçimi ve anlatım tekniklerinin, dil ve üslubun belirlenmesi amaçlanmaktadır.Öğe Adnan Binyazar’ın hayatı, sanatı ve eserleri(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-02-24) Erginer, Maide; Karadeniz, MustafaÇağdaş Türk edebiyatının üretken yazarlarından biri olan Adnan Binyazar, 1965’ten bu yana deneme, roman, öykü, çocuk edebiyatı ve araştırma-inceleme sahasında birçok eser vermiştir. Ancak bu üretkenliği ölçüsünde bir tanınırlığa sahip değildir. Binyazar’ın, Türk edebiyatına kazandırdığı otuzdan fazla eserle kapsamlı bir incelemeyi gerektiren nitelikli yazarlardan biri olduğunu söylemek gerekir. Yaşantısını sanatının odağına yerleştiren Binyazar, yazarlık kariyerine 1965 yılında “Tohum” adlı öyküyle başlar. Yayımladığı romanların ve aldığı çeşitli edebiyat ödüllerinin ardından bir nebze de olsa adından söz ettiren Binyazar, kurgu ve gerçek arasında ilerleyen bir sanat anlayışına sahiptir. Kurmacayı otobiyografik öğelerle harmanlayan yazarın eserlerinde, ben dilinin kullanımı ekseninde özyaşamöyküsel olay ve durumların sıklıkla işlendiği görülür. Genellikle sıradan insanların hayatlarına odaklanan roman ve öykülerinde, bireyin toplum içindeki yeri, beklentileri, duygu ve düşünceleri ile karşılaştığı sorunlar konu edinilmiştir. Buna bağlı olarak eserlerinde yoksulluk, ölüm, aşk, çocukluk, yalnızlık, karamsarlık ve sevgi gibi ortak temalar toplumsal ve bireysel ölçekte eleştirel bir tutumla işlenmiştir. Kurgusal metinlerin temel yapısını oluşturan olay örgüsü, zaman, mekân ve şahıs kadrosu gibi unsurlar, Binyazar’ın eserlerinde organik bir düzene ve bütünlüğe sahiptir. Çalışmada, çocuk edebiyatı sahasında kaleme aldığı üç roman, bir biyografi, masal ve hikâye kitapları ise kurgu, olay örgüsü, kişiler, iletiler, tema, dil ve anlatım ile temel eğitim ilkeleri başlıkları altında incelenmiştir. Hayatı, sanatı ve eserleri bağlamında yapılan bu inceleme sonucunda Adnan Binyazar’ın Türk edebiyatı içindeki yeri saptanmaya çalışılmıştır.Öğe Cihan Aktaş’ın hikâye ve romanlarında yapı ve tema(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-07-29) Güzel, Mahbube; Korkmaz, FerhatToplumsal meselelere duyarlı bir yaklaşımla eserlerini kaleme alan Cihan Aktaş; roman, hikâye, günlük, inceleme-araştırma türlerinde eserler vermiş kadın yazarlardandır. 1980’li yıllardan itibaren çeşitli dergilerde düşüncelerini aktaran Aktaş, sonraki yıllarda yazılarını kitaplaştırmıştır. Eserlerinde genelde ‘kadın’ özelde ise ‘başörtülü kadınların’ problemleri üzerinde durmuştur. Hikâye ve romanlarında kadının yaşadığı baskıları, İslâmcı kadının birey olma çabasını, din, gelenek, modernizm arasında sıkışan kadın ekseninde işlemiştir. Kadının yanı sıra göç, mülteci sorunu, çevre, edebiyat, kültür, sinema konularını inceleme ve araştırma eserlerine taşımıştır. Edebiyat dünyasına düşünce yazıları yazarak başlayan Cihan Aktaş, hikâyeciliğiyle ön plana çıkmış, yazın hayatına on üç hikâye kitabı, dört roman sığdırmıştır. İlk hikâye kitabını 1991 yılında Üç İhtilal Çocuğu adıyla kaleme almış, Bana Uzun Mektuplar Yaz adlı ilk romanını 2002 yılında yayımlamıştır. Cihan Aktaş’ın hayatı ve sanatının ele alındığı bu çalışmada hikâye ve romanları yapı ve tema bakımından analiz edilmiştir.Öğe Yeni Türk şiirinde yirmi yedi şair örneğinde nevrotik durumlar(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-10-26) Yeşilmen, Mehmet Bilal; Zariç, MahfuzNevroz, bireyin aşırı hisli yaşantısının üstesinden gelmesindeki acizliğinden kaynaklanır. Psikanalizin özü olan nevroz diğer sanatlar gibi şiirde de görülür. Tanzimat sonrası edebiyatımızda nevrotik şiir izlerini genellikle totaliter rejimlerin yaşandığı dönemlerde, şairlerin bunalım hâlleri gibi durumlarla belli başlı şairlerde görürüz. Bu şairlerin şiirlerinde yer alan nevrozlarda psikonevrotik ve psikobiyografik durumlar tespit edilmiştir. Analitik incelemelerle aranan nevrotik şiir izleri hem kuramsal hem de tematik kapsamda temellendirilmiştir. “Psikanalitik”te öncü Sigmund Freud yanında konuyla ilgili değerlendirmeleri bulunan Carl Gustav Jung, Karen Horney’den de istifade edilerek yirmi yedi şairde nevrotik durumlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Nevroz ve nevroz çeşitleri yanında nevrozla ilişkili kavramlarla da şairlerin psikobiyografisi ve şiirleri nevrotik açıdan çözümlenmeye çalışılmıştır. Psikobiyografik ve psikonevroz çerçevesinde tespit edilen yirmi yedi şair ve şiirleri korku, histeri, bunaltı, depresyon, saplantı ve dismorfik(Anoreksiya) özellikleriyle incelenmiştir.Öğe Delîlü’l-huccâc ve’l-ümmiyyîn fî-tahsîli umûrı’d-dîn (İnceleme-metin-sözlük-tıpkıbasım)(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-08) Atila, Ozan Halil; Tuğluk, Mehmet EminDin, toplumun kültürünü şekillendiren önemli unsurlardan biridir. Yeryüzündeki birçok din, hâkim olduğu toplumun dilini ve edebiyatını etkilemiştir. İslam dini, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetiyle insanlığa ışık olmuş; Müslüman milletler, kendi dilleriyle İslam’ın sanat hazinesini kaynaştırarak edebiyat geleneklerini şekillendirmişlerdir. Esasları, şartları ve ibadet biçimleri açık biçimde belli olan İslam’ın şartlarından biri de hac ibadetidir. Müslüman milletlerin edebî geleneklerinde hac konulu çeşitli eserler yazılmış ve bu eserlerde hac ibadeti çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. İslami edebiyatta hac konulu eserler genel olarak iki başlık altında toplanmıştır. Bunlardan biri hac ibadetinin nasıl yapıldığını anlatan menâsik-i hac türüdür. Fıkhî bir terim olan menâsik-i hac bu alanda yazılan eserlerle birlikte edebî bir terim olarak da Türk edebiyatında yer almıştır. Diğer bir başlık ise hac güzergâhındaki menziller hakkında bilgi veren menâzil i hac türüdür. Menâzil-i haclar, hac güzergâhının yol haritasıdır. Söz konusu bu eserlerin önemli bir örneği 17. yüzyılda harekeli olarak yazılmış, 120 varaktan oluşan, yer yer Eski Anadolu Türkçesi özellikleri gösteren ve müellifi bilinmeyen “Delîlü’l-Huccâc ve’l Ümmiyyîn fî-Tahsîli Umûrı’d-dîn” adlı menâsik-i hac metnidir. “Delîlü’l-Huccâc ve’l-Ümmiyyîn fî Tahsîli Umûrı’d-dîn”de Müslümanlar için farz olan hac ibadetinin nasıl yapılacağına dair bilgilere ve ibadet esnasında uzak durulması gereken hususlara yer verilmiştir. Ayrıca eserin son bölümünde hac menzillerine yer verilmesi de eserin önemini artırmıştır.Öğe Sema Kaygusuz’un öykülerinde yapı ve tema(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-09-22) Ersoy, Bahar; Karadeniz, Mustafa1990’lı yıllarda yazın hayatına başlayan Sema Kaygusuz; öykü, roman, oyun, senaryo gibi pek çok türde eser veren üretken bir yazardır. Edebiyat dünyasına öykü türüyle giriş yapan Kaygusuz, gerek eserlerinin biçim ve içerik özellikleri gerekse aldığı ödüllerle Türk edebiyatının dikkat çeken yazarları arasında yer alır. Bu çalışma, Sema Kaygusuz’un Ortadan Yarısından, Sandık Lekesi, Doyma Noktası, Esir Sözler Kuyusu ve Karaduygun adlı öykü kitaplarını yapısal ve tematik bakımdan incelemeyi ve yazarın Türk öykücülüğündeki yerini saptamayı amaçlamaktadır. Karakter ve durum ağırlıklı öyküler yazan Sema Kaygusuz, öykülerinde sıradan insanların yaşamlarından hareketle genel insanlık hâllerine ve toplumsal meselelere değinir. Kendine has oluşturduğu düşünsel ve kavramsal dünyasını sanatına taşıyarak öykücülüğü noktasında özgün ve sanatsal bir söylem diline ulaşır. Kaygusuz, öykülerinin yapı özelliklerini sahip olduğu düşünsel ve yazınsal duyarlıklar paralelinde oluşturur. Öykülerindeki kurmaca kişileri, anlatıcı ve odaklanma tercihleri, zamanı ve mekânı konumlandırışı ve son olarak kullandığı anlatım teknikleri doğrudan doğruya yazarın duyuş ve düşünüş tarzından esinlenir. Bu açıdan Kaygusuz’un kurmaca metinleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, doğa ve kadının ortak kaderi, modern bireyin yalnızlığı ve insanın doyumsuzluğu gibi temalar ekseninde şekillenir. Yazarın özellikle öykülerini çoğunlukla eko-feminist bakışla temellendirdiği çalışmanın ulaştığı önemli bulgulardan biridir. Kaygusuz’un öykü anlayışı onu Türk öykücülüğü alanında modernist bir yazar olarak değerlendirmeye imkân verir.Öğe Leyla Erbil’in öykü ve romanlarının psikanalitik açıdan incelenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-01-21) Çelik, Mizgin; Zariç, MahfuzTürk edebiyatının çağdaş ve yenilikçi isimlerinden olan Leyla Erbil, yaşadığı çağın toplumsal ve siyasal sorunlarına duyarsız kalmayarak bu sorunları eserlerinde irdelemiştir. Yaşadığı çağa eleştirel bir gözle bakan Erbil, toplumun yerleşik değerlerine başkaldıran bir tavır ile meydan okumuştur. Eserlerinde kullandığı biçim ve teknikler ile de yaşadığı dönemin önemli yazarları arasında yer almayı başarmıştır. 20.yy da temelleri Sigmund Freud tarafından atılan psikanalitik kuram, insan ve insan davranışlarını inceler. Özellikle edebi eserlerde yer alan karakterlerin incelenmesi bu alan için büyük bir önem arz etmektedir. Psikanalitik alan bizzat Freud tarafından sanat eserlerine uygulanarak psikanalitik ve edebiyat bir potada birleştirilmiştir. Bu iki alanın ilişkilendirilmesi psikanalitik edebiyat eleştirisi yöntemini doğurmuştur. Bizde bu perspektiften yola çıkarak Leyla Erbil’in Gecede, Hallaç, Eski Sevgili, Üç Başlı ejderha, Cüce, Tuhaf Bir Kadın, Tuhaf Bir Erkek, Kalan, Karanlığı Günü ve Mektup Aşkları eserlerini psikanalitik inceleme yöntemi açısından inceledik.