Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan isyanlarda aşiretlerin rolü
    (Batman Üniversitesi, 2015) İlyas, Ahmet
    Bu çalışmada, genç cumhuriyetin yaşamış olduğu isyan furyası sonrası oluşmuş olan travmanın devlet üzerinde ne denli etkili olduğu incelenecektir. Özellikle cumhuriyet ilan edilmeden önce de birçok isyanın vuku bulduğu ve bu isyanların Türkiye’yi sıkıntıya uğrattığını belirtilebilir. Çalışmanın ana paydası ve omurgası, çıkan isyanlarda aşiretlerin ne kadar etkili olduğu gerçeğidir. Özellikle, Halifelik kurumunun ortadan kaldırılması sonrası ortaya çıkan tabloda aşiretler, merkezi hükümetin, ulus devlet inşası için kendilerinin feda edileceği algısı, çıkan isyanlarda önemli rol oynamıştır. Ayrıca, Halifeliğin yeni kurulmuş olan devlette yaşayan halk için birleştirici bir nosyon etkisi olduğu da belirtilebilir. Çalışmanın önemli merhalelerinden biri de Şeyh Sait İsyanı sonrası, Kemalist yönetimin aşiretlere olan bakış açısıdır. Bilhassa, bu isyan neticesinde görülecektir ki ülkenin doğusunda aşiretlerin ciddi bir oranda nüfuzlarının yanı sıra askeri güçleri de vardır. Bu gücü iyi kavrayan merkezi yönetim, aşiretler üzerine bir takım tenkil hareketleri düzenlemiştir. Yapılan bu hareketler neticesinde, aşiretlerin bazen yalnız bazen de birleşerek, isyan ettikleri görülmüştür. Bu çalışmanın ana amaçlarından biri de 1923-1940 yılına kadar çıkan isyanların yayılmasında aşiretlerin etkisini ortaya çıkarmaktır.
  • Öğe
    Yerel basına göre 1935-1950 yılları arasında Urfa’da mahalli ve milli bayram kutlamaları
    (Bingöl Üniversitesi, 2018-10-01) İlyas, Ahmet
    Milli bayram olgusu, toplumların ortak sevinçlerini, değerlerini ortaya koyan başat kavramlardandır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde İyd-i Milli dışında bir ulusal bayramın kutlanmaması önemli bir problemdir. Özellikle Osmanlı Devleti gibi birçokulusu bünyesinde barındıran bir imparatorluğun, ayakta kalmasını sağlamanın yollarından biri ya milli bayramlar, ya dinsel ortak özne, ya da ortak bir geçmişe sahip olmaktır. Ancak bu üç realite de Osmanlı toplumu için uzak kavramlardı.Milli Mücadele sonrası devletin yapılanma ve inşa sürecinde uluslaşma aşmasını somutlaştırmak, rejimin benimsetilmesini sağlamak amacıyla milli bayramların yaygınlaştırılmasınadikkat edildi. Meclisin açıldığı 23 Nisan, günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak, Osmanlı’dan kalan İdman Bayramı, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs ile birleştirilerek 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, saltanatın kaldırılıp Cumhuriyet’in ilan edildiği tarih olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve nihayetinde Yunanlıların yenilgiye uğratıldığı 30 Ağustos Zafer Bayramı olarak kutlanması kararı alındı. Bu ulusal bayramların kutlanma süreci bu çalışmada Urfa örneğinde ele alındı. Ayrıca Urfa’nın düşman işgalinden kurtulduğu tarih olan 11 Nisan mahalli bayram kutlamaları da bu çalışmanın ana omurgasını oluşturmaktadır. Çalışma, bayramların resmi olarak kutlanmasının miladı olan 1935 yılından başlar 1950 yılına kadar ki süreci içermektedir. Bu süreçler içerisinde Urfa’da yaşanan bayram coşkuları yerel gazetelere yansıdığı şekilde verilmeye çalışıldı.
  • Öğe
    Kemalizm’in inşa sürecinde dinsel temaların kullanılması (1930-1935)
    (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018-10) İlyas, Ahmet
    Kemalizm, dogmatik bir unsur olarak Türkiye’nin önemli yapı taşlarından biridir. Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerini, söylemlerini ve yaptığı inkılapları bir düşünsel bir yapı içerisinde somutlaşması ise 1930’ların başında belirmiştir. 1930 yılından itibaren Kemalizm, Türkiye’nin üzerinde yürümesi gereken bir yol olarak belirtilmiştir. Resmi bir ideoloji açısından Kemalizm, Mustafa Kemal’i ön plana çıkarırken, onun fikirleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi haline gelmiştir. Özellikle Kemalizm dini bir öğreti olarak topluma sunulmaya çalışıldı. Bu çalışmanın amacı Kemalizm’in dinsel bir motif olarak topluma yansıtılması ve kullanılan dinsel mitlerin propaganda aracı olarak belirtilmesi üzerine inşa edilmiştir. Kemalizm’i dinsel bir faktör olarak ortaya koyan anlayışı, edebiyat, tarih, şiir gibi birçok edebi tarihi yazıtlarda görmek mümkün olmuştur. Öyle ki Atatürk üzerine ezanlar, mevlitler bile yazılmıştır. Çalışmada, Kemalizmi bir öğreti olarak kabul eden aydınların, Mustafa Kemal Atatürk’ü yüceltilmeleri ve onu dinsel bir kutsiyet içerisinde değerlendirmeleri de bulunmaktadır
  • Öğe
    Cumhuriyet Dönemi Türk Polis Teşkilatı
    (Batman Üniversitesi, 2012) Karayünlü, Gökhan; Ulutürk, Muammer
    Türk Polis Teşkilatının, 10 Nisan 1845 yılında temellerinin atılmasından sonra, 1876 Tanzimat ve Islahat fermanıyla Avrupa polis teşkilatları örnek alınarak, yenilikler yapılmıştır. 1879'da Zaptiye Nezareti bugünkü anlamıyla Emniyet Genel Müdürlüğü kurulmuş, 1907 tarihli Polis Nizamnamesi ile polis adaylarının nitelikleri ve hangi Şartlarda alınacakları belirtilmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile beraber, yenilik hareketleri polis teşkilatına da etki etmiş, Emniyet teşkilatı kendi içinde uzman birimler oluşturmaya başlamıştır. 14 Temmuz 1934 yılında P.V.S.K (Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu) ile polisin görev tanımı yapılarak, polise özel yetkiler verilmiştir. 4 Haziran 1937 tarihinde 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu yürürlüğe konulmuş, bu kanun çıkarılırken birçok Avrupa devletinin polis teşkilatları incelenmiştir. Her iki kanun da çağın gereksinimlerine göre yapılan değişikliklerle, günümüzde de halen yürürlüktedir. Emniyet Teşkilatı Ankara'da kurulan Emniyet Genel Müdürlüğü ile tek çatı altında toplanmış, polis yetiştirmek için açılan polis okulları ile polis teşkilatı profesyonel bir düzeye getirilmiştir. 1960'lı yıllardan sonra siyasal olaylar, öğrenci ve gençlik olayları, asayiş ve suç oranları gittikçe artmış, yeterli araç ve teçhizat yokluğu parasal sıkıntılar nedeniyle, polis olaylara müdahalede yetersiz kalmıştır. Polis de siyasi olaylara yer yer taraf olabilecek tarzda dernekler kurarak, siyasal kamplaşmaya dahil olmuş, tüm bu olayların sonucunda ordu, ülkedeki kaos ortamına dayanarak yönetime el koymuştur. 1980 sonrasında hükümetler, polis teşkilatında köklü değişiklikler yapmış olup, polis sayısı arttırılarak yeniden düzenlemiş, polise dernek ve sendika kurma, (spor dernekleri hariç) üye olma yasağı getirilmiştir. Türk Polis Teşkilatı, bugün itibariyle Avrupa ülkelerindeki polis teşkilatları ile yarışır düzeye gelmeye başlamıştır.
  • Öğe
    Atatürk ve Cumhuriyet
    (Kesit Akademi Dergisi, 2017-03) Yaşar, Selman
    Türk Milleti’nin Milli Mücadele’yi kazanarak bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Atatürk, savaş sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Cumhuriyet yönetiminde halk kendini yönetecek kişileri kendisi seçer. Halk yönetimi anlamına gelen Cumhuriyet idaresinde demokrasinin kuralları uygulanır. Türk milletinin yapısına en uygun yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu düşünen Atatürk, Cumhuriyetin gerektirdiği kurumları da oluşturmuştur. Cumhuriyet, Fransız İhtilali sonrasında Dünyaya yayılmışsa da Türk Milleti tarih boyunca Cumhuriyetin savunduğu değerleri uygulamıştır. Atatürk de yetişme çağlarından itibaren Cumhuriyet fikrini benimsemiştir. Eğitim hayatı ve yaşadığı dönemdeki gelişmeler de Atatürk’te Cumhuriyet fikrinin oluşmasında etkili olmuştur. Bu makalede Atatürk’ün cumhuriyet anlayışı, Atatürk’te cumhuriyet fikrinin oluşumu, cumhuriyetin ilanı ve cumhuriyetin gerektirdiği kurumların kurulması konuları araştırılmıştır.
  • Öğe
    Cumhuriyet’in yitik modernleşme mirasına bir örnek: Hakkâri halkevi ve çalışmaları
    (Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2018-12-23) İlyas, Ahmet
    Bir kültür kurumu olarak halkevleri, Türk Ocakları yerine kurulmuş vatandaşlığın dönüştürücü uygulamalarındandır. 1932-1951 yılları arasında faaliyetlerini sürdüren halkevleri, bir nevi Halk Partisinin taşradaki tezahürüdür. Özellikle halkın aydınlatılmasında, kentli-köylü ayrımının ortadan kaldırılmasında önemli çabaları olmuştur. Türk Ocaklarının kapatılmasından sonra halkçılığın anlaşılmasına yardımcı olan halkevleri birçok yerde kültür taşıyıcı olarak cumhuriyete yaraşır bir düsturla görev yapmıştır. Bu çalışmanın ana retoriği 1937 yılında Hakkâri vilayetinde açılmış olan halkevinin genel yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzerine kuruludur. Gerek iklim koşulları ve gerekse yaşanılan sorunlar nedeniyle diğer illere göre bir hayli geç açılmış olan Hakkâri Halkevi genellikle vilayette çalışan memurlar vasıtasıyla varlığını devam ettirme konusunda azimli olduğu görülmektedir. Ancak bu azmin halk karşılığı eldeki raporlara göre sağlıklı olmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle halkın teveccühünün az olması dahası halkevi başkanlarının sık sık değişkenlik göstermesi sürekliliğin sağlanamamasına sebebiyet vermiştir. Bu çalışmanın amaçlarından biri Hakkâri Halkevi’nin yapmış olduğu çalışmalara bakılarak genel bir halkevi portföyü oluşturmaktır.
  • Öğe
    Erken Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında Diyarbakır (1927)
    (Tarih Okulu Dergisi (TOD), 2018-12) İlyas, Ahmet; Çoban, Ebru
    Cumhuriyet Türkiye’sinin temelinin atıldığı II. Meşrutiyet dönemi yeni bir devletulus birlikteliğini öneriyordu. Zira geç Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecine girmesinde etkili olan husus çok kültürlülük, çok uluslu ve heterojen toplum yapısıydı. Milli Mücadelenin başarıya ulaşması sonrası yönetici tabaka İttihat ve Terakki’nin yarım bıraktığı ulus-devlet anlayışını tamamlamak için siyasi, sosyal, ekonomi ve kültürel alanda önemli değişikliklere gitmiştir. Devlet yeni siyasal kimliğini oluştururken ulusdevlet inşa sürecinde yapılan değişikliklerden bir tanesi de nüfus sayımları olmuştur. Çünkü yeni kimlik arayışında olan yeni devlet siyasi ve sosyal politikalara yön vermek için nüfusun özelliklerini bilmesi gerekirdi. Türk tarihinde ilk kez bilimsel yöntemlerle nüfusun sayımı 1927 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Cumhuriyet döneminde yapılan ilk nüfus sayımının Diyarbakır ili çerçevesinde ele almaktır. Daha çok nicel-nitel verilerden oluşan bu çalışmada; Diyarbakır ili nüfusunun yoğunluğu, medeni hal durumu, okur-yazarlık oranları, meslek kolları, yaş grupları, konuşulan anadiller ve dini inançlar açısından özellikleri hakkında veriler yer almıştır. Çalışmanın konu olarak ele alınmasında, Diyarbakır ilinin geçmişi hakkında birçok yazı kaleme alınmasına rağmen Cumhuriyet döneminde ulus-inşa süreci içerisinde yer alan 1927 yılında yapılan nüfus sayımı verilerinin araştırılmamış olması önemli bir eksikliğin giderilmesi gerektiği yönünde olmuştur. Çalışmada başta kullanılan kaynaklar Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün hazırlamış olduğu fasiküller ve dönemin basını dikkate alınmıştır.
  • Öğe
    1927 nüfus sayım sonuçlarına göre Urfa nüfusunun genel yapısı ve özelliği
    (Türk İslâm Medeniyeti İlmi Araştırmalar Enstitüsü, 2017) İlyas, Ahmet
    Bu çalışmanın amacı, Cumhuriyet Türkiye"sinin ilk nüfus sayımı olan 1927 nüfus sayımını Urfa özelinde incelemektedir. Çalışmanın ilginç ve kayda değer olmasının en temel özelliği nüfus sayımı yapılırken ilk defa sayım memurları, vatandaşa nüfusun ana yapısını öğrenmek için Merkezi İstatistik Dairesi tarafından hazırlanan soruları sormasıdır. Bu soruların hazırlanmasının ana gayesi, nüfusun genel yapısını öğrenmektir. Bu sorulara verilen cevaplarca oluşturulan istatistiki bilgiler çalışmanın amacına hizmet etmektedir. Çünkü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti"nin ulus-devlet inşasını oluşturmak, hızlandırmak ve devletin yükleneceği siyasi ve sosyal politikalara olanak hazırlamak nüfusun özelliklerini bilmek ile eşdeğerdir. Çalışmanın ana gövdesi olan Urfa, Osmanlı Devleti"nde Halep"e bağlı önemli bir ticaret ve kültür vilayeti olarak biliniyordu. XIII. yüzyılda yayınlanan bir belgede Urfa nüfusu 35 bin olarak belirtilmekteydi. Dahası Osmanlı Devleti"nin ilk nüfus sayımı olan 1831 tarihli genel nüfus sayımında Urfa"nın nüfusu 45 bindi. Cumhuriyet"in ilanından sonra Urfa için 1927 yılında gerçekleşen nüfus sayımı önemliydi. Çünkü nüfusun yapısı, niteliği dahası sahip olduğu makro ve mikro potansiyelin tespit edilmesi gerekiyordu. Özellikle birçok şehirde genç nüfusun sayısı ve oranı az iken, Urfa sahip olduğu genç nüfus sayesinde çalışma gücüne önemli destek vereceği gözlendi. Diğer taraftan bu sayım gösterdi ki Urfa şehri Türk-İslâm geleneğinin önemli bir mirasçısıydı.
  • Öğe
    Maarif Vekâleti 1339-1340 (1924-1925) ders yılı İhsaiyat Mecmûası transkripsiyonu
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-18) Kapalıgöz, Mehmet; Yaşar, Selman
    Millet bilincinin temel faktörlerinden biri olan tarih, toplumların geçmişini bugüne bağlama işlevine sahiptir. Toplumlar, yüzyıllar boyunca biriktirdikleri tecrübelerle varlıklarını, yapılarını, potansiyel güçlerini veya zayıflıklarını ortaya koyarlar. Bu tecrübeler, toplulukların kimliklerini güçlendirir ve geçmişten günümüze uzanan bir bağ oluşturur. 1923-1924 Ders Yılına Ait İhsaiyat Mecmuası, tarih boyunca birikmiş olan bu tecrübelerin bir yansıması olarak görülebilir. Mecmua, dönemindeki sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili konuları ele alarak, o zamanın toplumsal dinamiklerini yansıtır. İhsaiyat Mecmuası, mevcut durumu resmetme işlevini yerine getirir. Dolayısıyla, İhsaiyat Mecmuası, tarihsel süreç içindeki önemli bir belge olarak, o dönemin millet bilincinin oluşumuna ve şekillenmesine ışık tutar. Tezde 1923-1924 Ders Yılına ait İhsaiyat Mecmuası'nın içeriğine odaklanılarak, söz konusu ders yılına ait önemli noktaların değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    Dil devriminin içinde yer almış bir Diyanet İşleri Başkanı: Mehmet Şerafettin Yaltkaya
    (ASOS Journal Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017-08) Özteke, Fahri
    Eğitimci, bilim insanı, yazar, düşünür ve Türkiye Cumhuriyeti’nin II. Diyanet İşleri Başkanı Şerafettin Yaltkaya, Türk çağdaşlaşmasının en hassas dönemlerinde yaşamıştır. İslamcı, kültür milliyetçisi ve çağdaşlaşma yanlısı fikirleriyle dikkat çekmiştir. İki yüze yakın makale, kitap ve çevirisi olan Yaltkaya gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cenaze namazını kaldırmıştır. Arapça’da Türkçe’ye yaptığı tercümeler, Diyanet İşleri Başkanlığı Dönemi’nde kaleme aldığı Türkçe hutbe kitapları ve ana dilde ibadete yeşil ışık yakmasıyla dil devriminin doğrudan destekçisi olmuştur. Dil devriminin hayata geçirilmesi sırasında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile koordineli çalışmalar yapmıştır. Yaltkaya dil devriminin tabana yayılması için camilerden de faydalanmıştır.