3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Utanmaz Adam romanında insan toplum tahayyülü ve şahıs kadrosunun niteliği(Turkish Studies, 2013-09) Karadeniz, MustafaYazarların sanatsal üretim konusunda taşıdıkları kaygının tonu ve rengi, onların sanatsal verimlerinin biçim ve içerik özelliklerini doğrudan etkiler. Toplumsal kaygılarla, sosyal bir didaktizmi esas alan yazarların eserlerinde, içeriğin biçimden daha öncelikli ve değerli olduğu bilinen bir olgudur. Aynı şekilde, estetik kaygıyı esas alarak, yazdığı eserin biçim ve üslup özelliklerine ağırlık veren yazarların toplumsal mesaj kaygısından uzak durduğu da. Türk edebiyatına Tanzimat’la dâhil olan roman türü, genel olarak bu iki anlayış üzerine temellenmiştir. İlki, Ahmet Mithat Efendi’nin öncülüğünü yaptığı “popüler romantarzı”dır. Toplumsal faydayı esas alan bu roman tarzında başlıca amaç; bir taraftan halkı eğlendirmek, halka hoşça vakit geçirtmekken diğer taraftan da sanat, siyaset, tarih, felsefe, coğrafya… gibi alanlarda halkın kültür düzeyini yükseltmek olmuştur. Bu çığrın temel mantığı didaktizm olup sanatsal kaygılar ikinci plana itilmiştir. Ahmet Mithat Efendi’yle başlayan bu roman geleneği, müteakip edebî dönemlerde de farklı yazarlar tarafından sürdürülüp geliştirilmiştir. İkincisi ise, Namık Kemal’in başını çektiği “edebi/sanatkârâne roman tarzı”dır ki, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarlar tarafından takip edilerek, dil, üslup ve biçim özellikleriyle günümüze kadar uzanan bir romancılık anlayışının temelini teşkil etmiştir. Sanatkârane ve popüler roman anlayışları olarak adlandırılan bu iki farklı yaklaşım, yazarın tercihine uygun olarak onun yazın anlayışını, dolayısıyla romanlarındaki şahıs kadrosunun niteliğini doğrudan etkilemiştir. Popüler roman tarzının önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar, romanları aracılığıyla topluma “yüksek felsefe”sini ulaştırmak amacını güttüğü tezli romanlar yazmıştır. Bu saikle yarattığı roman kişileri de kendi kaderlerini, bireysel hayatlarını yaşayabilen “karakterler” değil, yazarın iletmeyi amaçladığı fikirlerin sözcüleri olan birer “tip” olarak yaratılmışlardır. İlk basımı 1934 yılında yapılan Utanmaz Adam, Gürpınar’ın popüler roman geleneği doğrultusunda yazılmıştır. Toplumsal adaletsizlik ve ahlaki çöküntü temaları ekseninde kurgulanan romanda, kişilerin ruhsal durumlarının derinliğine ele alınmaması, kendilerine özgü davranış ve düşüncelerden yoksun oluşları, yüzeysel bir şekilde çizilmiş olmaları, düşünme biçimleri itibariyle klişe özellikler göstermeleri ve en önemlisi de yazarın ifade etmek istediği düşüncelerin taşıyıcıları olmaları, onları birer karakter olmaktan uzaklaştırmış, daha ziyade birer tip hüviyetiyle kurgu düzleminde konumlamıştır. Bu yazıda, Utanmaz Adam romanı eksen alınarak, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın nasıl bir insan-toplum tahayyülüne sahip olduğu ve bu paralelde, romandaki şahıs kadrosunun tiplerden mi yoksa karakterlerden mi oluştuğu anlaşılmaya çalışılmıştır.Öğe Nuri Bilge Ceylan sinemasında aydın karakter temsilleri(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-11-09) Akın Songur, Zeynep; Kanbur, AylaAydın kavramından önce onun yerine muhtelif kavramlar söz konusu olmuştur. Bu kavramlar arasından filozof ve entelektüellerin varlığından söz edilse de aydın kavramı modern anlamdaki tanımını Fransız İhtilali'yle kazanmıştır. Fransız İhtilali aydınların halk ile birlikte hareket ettiği, ortak bir toplumsal harekette bulunduğu bir dönemdir. Bu açıdan aydının günümüze en yakın anlamının 20. yüzyıl başlarına dayandığı söyleyebiliriz. Çağdaşlaşma olarak tanımlanan Aydınlanma Dönemi her toplumda farklı dönemlerde ve farklı krizlerle karşılaşarak gerçekleşmiştir. Türkiye tarihinde de aydın ve ona yönelik tartışmaların merkezi bir rol edindiğini gözlemleyebiliriz. Günümüze kadar sürekli tartışılan ve toplumla uyumluluğu sorgulanan modernleşme anlayışı yönetim ve halkın aydına yönelik bakışı, birbirinden farklı yargı biçimleri her dönemde ortaya çıkan gerek sinema gerek edebiyat gerekse çeşitli kitle iletişim araçlarında temsil edilmiştir. Son dönem Türkiye Sineması'nda önemli bir yere sahip olan Nuri Bilge Ceylan, filmlerinde sık sık "aydın" diye tanımlayabileceğimiz karakterlere yer verir. Sanatçının içinde bulunduğu toplumun tarihi, kültürel ve toplumsal sorunlarından bağımsız olmadığı varsayımından hareketle bu karakterlerin Türkiye'de "aydın"ın gerçek koşullarıyla nasıl bir bağ kurduğunu sorabiliriz. Her ne kadar kurmaca bir içerik taşısa da filmler gerçeklik izlenimlerine gönderme yaparak anlam kazanır. Bu bağlamda bu tez, "aydın" kavramının Türkiye'deki tarihsel, toplumsal ve politik anlamlar serüvenini ve günümüzde üzerine yüklenen anlamları Nuri Bilge Ceylan sinemasındaki karakterlerle karşılaştırmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda, verili toplumsal-kültürel dağarcığın içerisinden tezde yönetmenin seçimleri yoluyla anlamı inşa etme biçimi analiz edilerek Nuri Bilge Ceylan'ın Türkiye'deki "aydın"ı nasıl konumlandırıldığı betimlenecektir.Öğe Aşk-ı Memnu’da karakterlerin çatışmaları, tercihleri ve akıbetleri(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017-06) Zariç, MahfuzServet-i Fünûn dönemi edebiyatının roman alanındaki temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu adlı romanında İstanbul’da yaşanan bir yasak aşk hadisesini konu edinmiştir. Yazar, Batılı anlamda roman türünün ilk olgun örneklerinden olan Aşk-ı Memnu’da merkeze “kişi” unsurunu yerleştirmiştir. Rolleri ile sahneye çıkarılan roman kişilerinin çoğunluğu aile bireyleri, yakın akrabalar ve yalı çalışanlarından oluşmaktadır. Romandaki merkezi kişiler, psikolojileri derinleştirilerek birer karaktere dönüştürülmüştür. Merkezi kişilerin emel, hayal ve arzuları onları başkaları ile veya kendi iç dünyalarında yaşayacakları çatışmalara sürüklemiştir. Endişeler, şüpheler ve korkular bu süreçte karakterlerin tercihlerini etkilemiştir. Yazar, romanda yasak aşk konusunu izleğe dönüştürürken mahalle baskısı, milli ve manevi değerler, sosyal ve siyasal şartlar gibi unsurları söz konusu etmemiştir.