Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Öğe
    Uluslararası göç ve müslüman kadınlar (Avrupa bağlamında)
    (Batman Üniversitesi, 2017) Aslan, Abdulğalip
    Küreselleşme paralelinde kadın göçü önemli bir artış sürecinden geçmektedir. Batı toplumlarındaki özellikle Müslüman kadın göçmenlerin sorunları son yıllarda artmıştır. Giderek siyasi arenada meşrulaşan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı günümüz Avrupasında entegrasyon projelerini altüst eden sosyal bir hastalık haline gelmiştir. Avrupaya göç eden Müslümanlar‘ın maddi açıdan bazı kazanımları olduğu gibi kaybettikleri şeyler de azımsanacak şeyler değildir. Aşırı sağcı, ırkçı ve İslamofobi türünden bazı akımlar günden güne artarak özellikle Müslümanlara karşı düşmanlık tohumlarını ekip onları hedef göstermektediler. Bunun en ağır bedelini tesettürlü kadınlar ve onlarla birlikte aile bireyleri ödemektedir. Herkesin fikirlerini rahatça ifade etmesine olanak sağlanması, farklılıklara saygı gösterilmesi ve herkesin kendi dinini engelsiz yaşamasına imkân verilmesi ayrıca birlikte yaşama olanaklarının temin edilmesiyle Batı ülkelerindeki bu problemin ortadan kalkmasına vesile olacağı kanaatindeyim. Araştırmamızda Avrupa'daki göçmen Müslüman kadınların sorunları ve bunların günümüze yansımaları değerlendirilmektedir.
  • Öğe
    Türk yükseköğretiminin rasyonalist evrimi ve Darü’l-Fünun’da görev yapmış yabancı uyruklu bilginler
    (Dicie Üniversitesi, 2019-04-22) Özteke, Fahri
    En eski tarihlerden bu yana her topluluk bir eğitim sistemine sahiptir. Uygarlığın gelişimiyle eş güdümlü olarak eğitim sistemlerinin kapsamı da genişledi. Çoklu bir bütün olan eğitim sistemlerinde önemli yer tutan öğelerden biri de yetişkinlerin edinim kazanmasını sağlamaktır. Batı dünyası önce klasik lise ardından üniversite tesis ederek bu konuda yol aldı. Osmanlılar ise bir takım girişimlerden sonra Darü’l-fünun’u kurarak ileri yaştaki insanlarını eğitmeye çalıştı. Yaklaşık 70 yıllık tarihiyle Darü’l-fünun Türk yükseköğretiminin nasıl özgürleşmeye çalıştığını, hangi baskılara karşı direnç gösterdiğini ve ülke meseleleri karşısında ne tür bir refleks verdiğini anlamamız açısından büyük öneme sahiptir. Okulun son 18 yılında görev yapan yabancı uyruklu bilginler ise gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet dönemlerinde yükseköğretimin yeni bir yapılanma içine girmesine rehberlik etti. Cumhuriyet’le beraber Darü’l-fünun’un yolu da devrimlerle kesişti. Bu süreçte yabancı uyruklu bilginler okulun devrimlere entegre olması için yoğun çaba harcadı. Darü’l-fünun gençliğinin fikirsel dinamizm kazanmasında, ülkenin kültürel, tarihi ve coğrafi zenginliklerini kavramasında yabancı uyruklu bilginler önemli rol oynadı. Bu bilginler araştırmalarıyla tarım, hayvancılık ve sanayinin gelişmesine katkıda bulunarak Atatürk’ün milli ekonomi ülküsüne destek verdi. Türk yükseköğretiminin şekillenmesinde ayrı bir yeri olan bu şahısların bir bölümü1933 reformundan sonra da ülkemiz üniversitelerinin gelişimi için uğraştı
  • Öğe
    XIV. Yüzyılın ilk çeyreğinde İlhanlı-Avrupa münasebetleri
    (IJEPHSS, 2019-10-15) Gördeğir, Ercan
    İlhanlı hükümdarları, sınır komşuları olan Memlûk, Altın Orda ve Çağatay devletleri ile aralıksız devam eden çatışmalarının doğurduğu yalnızlık sonucunda hemen hemen her dönem Avrupa’nın ileri gelen ülke liderleri ve Papalıkla sıkı münasebetler kurmayı arzulamışlardır. Bu nedenle İlhanlı Devleti Papalık ve Avrupa ülkeleri ile kesintisiz olarak mektuplaşmak suretiyle bilgi alışverişinde bulunmuştur. İki taraf arasındaki haberleşmelerin ana konusunu ise Memlûklara karşı yapılması planlanan ortak askerî hareket ve papanın İlhanlı hükümdarlarını Hıristiyan âlemine çekebilme umutları oluşturmaktaydı. Ortak düşman olarak görülen Memlûk Devleti’nin mevcudiyeti gerek Avrupalı devletler gerek Papalık gerekse İlhanlılar için büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Fakat iki tarafın karşılıklı bütün görüşme, vaat ve çabaları hiçbir zaman Memlûklara karşı ortak bir harekâta dönüşmemiş ve İlhanlı-Avrupa ittifakı fiiliyata dökülememiştir. Buna karşılık Memlûklar Haçlıları Ortadoğu’dan tamamen atmayı başarmışlardır. Ebu Said Bahadır Han döneminden itibaren İlhanlılarda merkezi otorite zayıflamış ve Ebu Said Bahadır Han’ın ölümüyle birlikte İlhanlı Devleti yıkılmıştır. Memlûklar ise Ortadoğu’da tahakkümlerini uzun süre devam ettirmişlerdir. Bu çalışmada Olcâytû Han Döneminde İlhanlılar ile Hıristiyan Dünyası arasında gerçekleşen münasebetler incelendi. Bu kapsamda Olcâytû Han tarafından 1305 ve 1307 yılında Avrupa’ya gönderilen iki mektupta kullanılan üslup ve bu üslupla verilmek istenen mesajlar değerlendirildi.