18 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 18
Öğe Kur’an’a göre tebliğ ve tebliğcinin konuşma üslûbu(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Yeşil, Recepİnsanlığın oluşumundan bugüne kadar süregelen tebliğ, Allah’ın, insanların hem dünya hem de ahiret mutluluğuna ulaşabilmeleri için göndermiş olduğu ilahi mesajın insanlara iletilme faaliyetine verilen isimdir. Tebliğ mücadelesinin en önemli isimleri şüphesiz Allah’tan aldıkları mesajları diğer insanlara ulaştırmaya gayret eden peygamberlerdir. Bu makalede Peygamberlerin tebliğ mücadelesini sürdürürken kullandıkları sözler ve konuşma üslûpları, genelde bütün Müslümanlar için özelde ise tebliğ faaliyetini sürdüren kişiler için oldukça önemli olduğu vurgulanmıştır. Bu doğrultuda söylenen sözün tesirini artırabilmek ve tebliğde başarıya ulaşabilmek için nasıl konuşulması gerektiği ortaya konulmuştur. Burada hem tebliğin ne olduğunu hem de tebliğde kullanılan dilin nasıl olması gerektiğini bilmek, Allah’ın dinini diğer insanlara ulaştırma noktasında vazifeli kişiler için olmazsa olmaz bir argümandır. Tebliğin ne anlama geldiğini bilmek ve tebliği insanlara ulaştırırken nasıl bir dil kullanılması gerektiği makalemizin asıl konusudur.Öğe İznik Müzesi’nden erkek başı(Batman Üniversitesi, 2021-12-29) Arlı, YaşarSırasıyla durum, tanım ve değerlendirilmesi gerçekleştirilen erkek başındaki saç stili ve karakteristik özellikler, eserin imparator Claudius döneminden olabileceğini göstermiştir. Portre baştaki alın merkezinin hemen sağ kısmındaki çatal motifi, Iulius - Claudiuslar Hanedanlığı dönemine özgü üslup özelliklerindendir. Alın merkezinde ya da alın merkezinin hemen sağında veya solunda yer alan bu çatal motifi, Iulius - Claudiuslar Hanedanlığı’nın kurucu imparatoru Augustus portrelerinden başlayıp, hanedanlığın son imparatoru Nero’nun IV. tip portrelerine kadar süregelmiştir. İznik eserindeki bu üslup özelliğiyle beraber yüzdeki karakteristik özellikler de gerçekçi bir şekilde aktarılmıştır. Bu da eserin, hanedanlık içerisinde kesin bir döneme tarihlendirilmesine yardımcı olmuştur. Çünkü Iulius - Claudiuslar Hanedanlığı dönemi resmi ve özel portrelerinde Roma idealizmi söz konusuydu. Bu da portresi yapılan kişilerin karakteristik özelliklerinin güzelleştirilerek aktarılmasıydı. Yalnızca Claudius ve dönemi portrelerinde karakteristik özellikler gerçekçi bir şekilde verilmiştir. İrdelenen eserde de saç stiliyle birlikte karakteristik özelliklerin de gerçekçi aktarılması, erkek başının Claudius dönemine verilmesini mümkün kılmıştır.Öğe Toplumsal güveni sağlamada Kur’ân’ın rolü(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Solmaz, MekkiKur’ân-ı Kerîm nazil olduğu toplumu ıslah ettiği gibi, sonraki toplumları da öğretileri ve değerleri ile ıslah etmiştir. Bugünkü çağdaş diye nitelendirdiğimiz toplumları da ıslah etmeye, sorunlarını tedavi ettirmeye, yenilenebilir sıkıntıları da ele alıp halletmeye kadirdir. Bu sorunlardan en önemlisi de toplumsal güveni sağlama mevzuudur. Kur’ân bunu sağlama noktasında özne konumundadır. Zira o, toplumsal olarak büyümenin, çağdaşlaşmanın ve yenilenmenin tüm öğelerini taşıyan bir kitaptır. Her ne kadar özellik itibariyle Kur’ân’ın nazil olduğu toplumdan az veya çok farklı özellikte sorunlar ve problemler olsa bile Kur’ân’ın ahkâmı ve öğretileri ile hayatı idame etme yaklaşımı farklı zaman ve zeminlerde tüm dertlere deva, sorunlara çözüm ve kötülüklerden de korunmadır. Toplumsal güven, Kur’ân-ı Kerîm tarafından başlatılan bir dizi eylem ve ilke ile sağlanır. Aksi halde ise ceza ilkesi devreye girer. Toplumsal güveni sağlamak için desteklenen unsurların bir kısmını analiz eden ilmin ve bilimin kökeni ve temeli olan Kur’ân-ı Kerîm’i tanıtmak, O’nun ceza ilkesi yoluyla toplum için kamu ve özel güvenliğin sağlanması üzerindeki etkisini vurgulamak, toplumsal güveni sağlamak yolunda Kur’ân-ı Kerîm’in evrenselliğini göstermek araştırmamızın gayesi olacaktır.Öğe Ca‘ferilerin müvessak hadis anlayışı hakkında bazı tespit ve değerlendirmeler(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Kazan, TahsinŞîa üst kavram olup altında birden fazla mezhep bulunmaktadır. Ehl-i sünnet’ten sonra en fazla müntesibi bulunan ekol; Ca‘feriyye/İsnaaşarriye/İmâmiyye koludur. İstisnalar olmakla birlikte tüm Müslümanlar, hadîsleri dînin ikinci kaynağı olarak kabul etmektedirler. Hadîs noktasında bu mezhebe mensup âlimler, ahbârî ve usûlî olmak üzere iki sınıfta mütalaa edilmektedir. Ahbâriler haberleri hiçbir tenkide tabi tutmadan olduğu gibi kabul ederler. Ehl-i sünnette zâhirî ekolü gibi bir anlayışı benimserler. Câ‘ferî/İmâmî âlimler hadîsleri; sıhhat açısından sahîh, hasen, müvessak ve zayıf olmak üzere dörtlü taksime tabi tutmaktadırlar. Hadîsin bu kısımlarından biri de müvessak hadîstir ki, Ehl-i sünnet veya Câ‘ferî olmayan kanallarla gelen rivâyetlerdir. Bu çalışmada Şîa’nın hadîsleri hüküm açısından taksimini ve bu taksimin bir nevi olan müvessak hadîsi ve kısımları ele alınacaktır. Ayrıca müvesssak hadîs ile kavî hadîs arasındaki münasebet de tahlil edilecektir. Her ne kadar Şîa, Ehl- beyt dışındaki râvilerden gelen rivayetlere karşı ihtiyatlı bir tavır ortaya koymuşsa da bütünüyle redd anlayışını benimseyip benimsemedikleri belirlenecektir. Şîa’nın muhaliflerden gelen rivâyetler konusunda geliştirdikleri bu anlayışın Müslümanlar arasında derinleşen ihtilafın çözümünde bir katkısının olup olmayacağını tahlil etmeye çalışacağız.Öğe Türkiye’de hemşirelik bölümünün eğitsel ve akademik yapısı(Batman Üniversitesi, 2021-12-29) Filiz, MustafaAmaç: Hemşirelik bölümünün akademik yapısı ve eğitim durumları ile ilgili genel profili ortaya koymaktır. Yöntem: 2020 yılında yükseköğretim kurumları sınavı ile öğrenci kabul eden lisans düzeyinde eğitim veren hemşirelik okulları dâhil edilmiştir. Verilerin analizinde Excel ve SPSS 25 paket programları kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler kullanılarak değerlendirme yapılmıştır. Kategorik değişkenlerin gösterilmesinde yüzde ve frekans değerler kullanılırken sürekli değişkenler için ortalama, minimum ve maksimum değerler kullanılarak tablolar oluşturulmuştur. Yükseköğretim Kurumu atlas veri tabanı, üniversitelerin ve yükseköğretim kurumunun resmi sitelerinden veriler elde edilmiştir. Bulgular: Mevcut durumda 93 kamu üniversitesinde hemşirelik okulunun olduğu, 2020 yılında 13.005 öğrenicinin kayıt yaptırdığı, mevcut öğrenci sayısının 54.397 kişi olduğu görülmüştür. Akademik yapı olarak 2.226 öğretim elemanın görev aldığı ve neredeyse tamamının lisans mezuniyetinin hemşirelik olduğu görülmüştür. Sonuç: Hemşirelik bölümü akademik ve öğrenci yapısı olarak giderek artış gösteren bir bölümdür. Bölümlerin niteliklerinin geliştirilerek daha kaliteli hemşirelerin yetiştirilmesine çaba sarf edilmesi önem arz etmektedir. Diğer yandan sunulan eğitimlerin içeriklerinin değerlendirilerek akreditasyonlarının sağlanması ve nitelikli hemşire eğitiminin Sağlık Bakanlığı 2023 vizyonunda daha fazla öne çıkarılmasının faydalı olacağı öngörülmektedir.Öğe Tercüme faaliyetleri ve Mu’tezilî oluşuma etkisi -Felsefî Düşüncenin İslam kelamına dahil olması bağlamında bir değerlendirme(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Eker, NazlıTercüme faaliyetleri İslam coğrafyasının genişlemesi ve köklü medeniyetlerin kültürel birikimleriyle karşılaşılması sonucu ortaya çıkmıştır. Emevîler döneminde bireysel düzeyde gerçekleştirilen tercümeler Abbâsîler döneminde kurumsal düzeye ulaşmıştır. Çünkü bilimsel çalışmalar ve tercüme faaliyetleri Abbâsî halifeleri tarafından önemli ölçüde desteklenmiş ve tercüme merkezi niteliğindeki Beytü’l-Hikme kurulmuştur. İslam coğrafyasında gerçekleştirilen tercüme faaliyetleriyle birlikte bilimsel çabalara yakın olan özellikle İran kökenli Müslümanlar yani mevâlî, Müslüman toplumda etkin ve belirleyici bir konum elde etmiştir. Mu’tezile kelamcılarının neredeyse tamamı mevâlîden oluşmaktadır. Özellikle Müslüman coğrafyanın dışındaki dinî-felsefî ve düşünsel yapılanmalara karşı Müslüman dinî kültürün itikadî/kelamî tercihlerini savunan Mu’tezile, tercüme yoluyla Müslüman kültüre dahil olan özellikle Yunan felsefesine ilişkin eserlerden yararlanma yoluna gitmiş ve bu eserleri görüşlerinin temellendirilmesinde değerlendirmiştir. Mu’tezile’nin kurucusu Vâsıl b. Atâ’nın görüşlerinde bile söz konusu felsefî kültürün etkisini görme imkânımız mevcuttur. Ancak Mu’tezile’nin gerçek anlamda sistematik felsefî kültürle tanışmasını, Mu’tezile kelamını da sistemleştiren Ebû’l-Huzeyl el-Allâf ile başlatmamız gerekmektedir. Sonraki süreçte ise Nazzâm söz konusu felsefî kültürü mu’tezilî yaklaşımları bakımından belki daha güçlü bir şekilde değerlendirme imkânı bulmuştur. Şu hâlde denilebilir ki Abbâsîlerin hilafeti devralmasıyla birlikte Mu’tezile’ye hem siyasî hem de bilimsel destek sağlanmıştır. Söz konusu bilimsel desteğin en önemli unsuru ise Yunan felsefî kültürüne ilişkin eserlerin sistemli bir çabayla tercüme ettirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla Mu’tezilîler fikirlerini sistemleştirmek için ihtiyaç duydukları ortama kavuşmuştur. Böylece Abbâsî halifelerinin entelektüel yaklaşımı neticesinde İslam kelamında asırlar boyunca devam edecek olan aklî/felsefî tartışmalar ilk kez kurumsal düzeye ulaşmıştır.Öğe Şiî mezheplerde nikâh akdi ve boşanma(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Ekinci, AhmetBu çalışmada toplumunun en önemli kurumu ve yapıtaşı olan aile müessesesinin temelinin atıldığı evlilik sözleşmesinin gerçekleşmesi ve sonlandırılması üç Şiî mezhebi bağlamında karşılaştırılmalı bir şekilde ele alınacaktır. İnsanlık tarihi kadar eski olan aile müessesesi, bir kadın ile bir erkeğin kendi iradeleriyle tam ve sürekli bir yaşam ortaklığı kurmak üzere dini veya hukuki şartlara uygun olan bir sözleşmeyle kurulmaktadır. Eşler arasında yapılan bu sözleşme ile gerek eşlerin birbirine karşı, gerekse aile fertlerine karşı hak ve sorumlulukları tespit edilmiş, aile yapısının sağlam temeller üzerine oturtulması ve ailenin sağlıklı bir şekilde varlığını devam ettirmesi amaçlanmıştır. Yazılı hukuk kurallarının olmadığı dönemlerde evlilik sözleşmesi toplumun tabi olduğu örf ve adetler doğrultusunda gerçekleştirilmiş, sözlü kurallar ve toplumsal geleneklere bağlı olarak sürdürülmüş, eşler arasında baş gösteren anlaşmazlıklar yine bu kurallar çercevesinde çözüme kavuşturulmuştur. Evlilik sözleşmesinde, toplumsal hayatı düzenleyen ve toplumun işleyişini kolaylaştırmayı amaçlayan örf ile âdetlere uyulmaması durumunda uyarma, kınama gibi müeyyidelerin yanı sıra henüz yazılı hukuk sistemlerinin bulunmadığı bu dönemlerde birtakım cezai müeyyideler uygulanmıştır.Öğe Alamût Kalesi(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Çelik, RemziyeTarihi olayları anlatırken olayların geçtiği alanın coğrafi özelliklerini de dikkate almalıyız. Çünkü o tarihi olay, o coğrafyanın ürünü olup tarihi olaylar o coğrafyaya aittir. Coğrafi yapısı itibariyle fiziki zorlukların oluşturduğu Alamut Kalesi içinde oluşan Hasan Sabbah ekolüne de yansımıştır. Bu çalışmamızda Alamût Kalesine yer verilerek, kalenin coğrafî yapısı, nerede olduğu üzerinde durulmuş olup Alamût Kalesinin önemi ve neden bu kalenin Hasan Sabbah tarafından seçildiğine de değinildi. Şuana kadar Türkiyedeki çalışmalarda yer verilmeyen Alamût Kalesine ait kütüphanedeki bazı değerli eserlerden ve yazarlarından da bahsedilmiştir. Ayrıca tarihte İsmâililerin en önemli simalarından Hasan Sabbah’ın kaleye yerleşmesinden ve İsmâilî mezhebini yaymaya çalışmasından da bu makalede bahsedilmiştir.Öğe Necm Suresinde İ‘câzü’l-Kur’an(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Turabi, Mehmet HadinHz. Peygamber’in en muazzam mucizesi olanKur’an, belâğî incelikleri ihtiva eden mucizü’l-beyân bir kitaptır. Araştırmanın hedefi Necm suresinde âyetlerdeki maksut manaların birbirine olan ahenk ve intibakını sağlamada etkisi olan belâğî üslupları tespit etmek, suredeki farklı kelime kullanımlarını i‘câzü’l-Kur’ân açısından tahlil ederek açıklamaktır. Bu bağlamda üslubu, nazmı ve belâğî incelikleriyle Araplarda büyük bir etki yaratan mezkûr sure, müfessirlerin de dikkatini celp etmiştir. Bu sebeple çalışmamızda ilgili âlimlerin sureyle ilgili belâgat, fesahat ve i‘câz açısından görüşleri özetlenmeye çalışılacaktır. Âyetlerdeki taksimat, iltifat ve tekrarın duygulara olan hüsn-ü tesiri açıklanacaktır. Ayrıca Kur’an nazmının maksut manaları ifade etmede bazı kelimeleri seçmesindeki sebep ve hikmetlere değinilecektir. Şüphesiz Kur’an-î tabirin güzelliği muhatapların ruhlarına derin nüfuz ederek Allah’ın emirlerine sımsıkı bağlanmalarını sağlamıştır. Dolayısıyla inanıp emirlerini harfiyen yerine getirdikleri Allah’ın kelâmına tamamen teslim olmakla neticelenmiştir. Söz konusu sure üstün vasıfları kendinde barındıran i‘câzü’lKur’an’ın eşsiz bir örneğidir.Öğe Kur’ân’da Allah’a izafe edilen iğvâ bağlamında müfessirlerin yorumları: Taberî, Zemahşerî ve Râzî tefsirleri örnekliğinde mukayeseli bir inceleme(Batman Üniversitesi, 2021-12-14) Demir, Mehmet KadriDoğru yoldan saptırma, azdırma ve isyana sürükleme gibi manalara gelen iğvâ, önemli Kur’ânî bir terimdir. Bu lafız Kur’ân’da genellikle şeytanla ilişkili olarak kullanılmıştır. Ancak el-A’râf 7/16, Hûd 11/34 ve elHicr 15/39 ayeti olmak üzere üç yerde ise Yüce Allah’a izafe edilerek kullanılmıştır. Bu yönüyle mezkûr üç ayet, kelâmın mühim konulardan olan kader, irade hürriyeti, insanın fiilleri, hidayet-dalâlet açısından farklı şekillerde yorumlanmaya müsaittir. Bu durum, ilgili ayetler bağlamında müfessirlerin çeşitli yorumlar yapmasına neden olmuştur. Bu çalışmada, öncelikle “iğvâ” lafzının anlamı tespit edilmeye çalışılmış ve bu lafzın Kur’ân’da kullanımı incelenmiştir. Ardından Taberî, Zemahşerî ve Râzî’nin tefsirleri özelinde, zikredilen üç ayetin bağlamında, iğvâ ile ilgili yaptıkları yorumlar irdelenmiştir. Bu müfessirlerden Taberî ve Râzî, Ehl-i Sünnet’i temsil ederken; Zemahşerî de Mu‘tezile’yi temsil etmektedir. Bu çalışmada, mezkûr ayetlerin tefsiri bağlamında yapılan yorumlarda mezhebî mensubiyetin etkisi tespit edilmeye çalışılmış; diğer mezheplere yönelik tavır ve eleştirilerin tefsire yansıması incelenmiştir.