3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe İngiliz arşiv belgelerine göre Yunan Ordusu’nun İzmir’e çıkması ve işgale ilişkin tanıklıklar(Dokuz Eylül Üniversitesi, 2018-12-21) Turan, OrhanOsmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nın sonunda Mondros Mütarekesini imzaladı. İzmir’in işgali 1919 Şubat’ında Yunan Başbakan Venizelos’un önerisiyle İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atılmıştı. 28 Mart 1919’da İtalyanlar Antalya’yı işgal etti. İngiltere Başbakanı Lloyd George, İtalya’nın bu işgali karşısında Batı Anadolu’yu tamamen ele geçirebileceğini düşündü. İngiltere, Fransa ve ABD anlaşarak 6 Mayıs 1919’da Yunanistan’ın İzmir’e çıkmasına karar verdi. Şehrin Yunanlılar tarafından işgal edileceği haberi kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu tehlike İzmir halkını derin bir acıya boğdu. Yunanistan 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri adına ve onların korumasında İzmir’i işgal etti. İşgal öncesinde ve sonrasında limanda İtilaf donanmasının yanı sıra ABD’ye ait gemiler de hazır bulundu. İşgal, Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesi’ndeki esaslara yani müttefiklerin güvenliklerine tehdit gelecek durumda herhangi stratejik bir yeri işgal etme hakkına göre gerçekleştirilmişti. Oysa İzmir’de müttefik devletlerin güvenliklerini sarsacak bir durum meydana gelmediği açıktı. Şehirde müttefiklere karşı bir örgütlenme olmadığı gibi herhangi bir olay da yaşanmamıştı. Fakat İtilâf Devletleri Mondros Mütarekesi’ni “keyfi” yorumlayarak yapmak istediklerini uygulamayı tercih etti. Yunan askerinin İzmir’e çıkmasıyla birlikte yerli Rumlar, Yunanistan bayrakları taşıyarak gösteri ve taşkınlıklara başladı. Bunlar yapılırken asıl amaç Türkleri kışkırtmak, karışıklıklar çıkartmak ve böylece şehri tamamen Yunanistan’a teslim etmekti. İşgal sonucu ortaya çıkan gelişmeleri İtilaf Devletleri’nin İstanbul ve İzmir’deki temsilcileri yakından takip etmekteydi. Bu arada işgal bölgelerini genişleten Yunanlılar, Batı Anadolu’da yerleşme yolunda girişimler başlattı. Böylece şehir büyük savaştan sonra Yunan işgalinin de bütün acılarını yaşamaya başladı. Bu çalışmada İngiliz arşiv belgeleri ışığında tanıklarının gözlemleri doğrultusunda İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgali, Türklerin işgal karşısındaki tavrı, Yunan askeri ve yerli Rumların işbirliği ile gerçekleşen şiddet ve katliamlar, yağma ve hırsızlıklar İngiliz, Amerikalı, İsveç ve Kanadalı yetkililerin gözünden ortaya konulacaktır.Öğe Laskarisler dönemine ait bir kale: İzmir Keçi Kalesi(İstanbul Sosyal Bilimler Dergisi, 2016-04) Öztürker, Hazal Ceylannsanoğlu var olduğundan itibaren doğası gereği korunma içgüdüsüne sahip olmuştur. Bu sebeple ilk çağlardan beri insan, ailesini ve yiyeceğini korumak için barındığı mekanın etrafını duvarlarla örmüş, daha sonrada birlikte yaşadığı diğer insan topluluklarıyla yerleşim alanları kurmuş ve güvenlikleri için bu mekanların etraflarını surlar ile çevirip, tarihte ilk kaleleri oluşturmuştur. Tarihsel süreç içerisinde çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan İzmir, jeopolitik konumu ile Antik çağlardan günümüze kadar önemini korumuştur. Sahip olduğu bu jeopolitik avantaj ve limanları sebebi ile kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Anadolu’da değişen siyasi dengelere bağlı olarak artan nüfus ve deniz ticareti, savunmayı daha önemli hale getirmiş, buna paralel olarak Helenistik Dönemde ilk şehir surları inşa edilmeye başlanmış ve belli noktalarda güvenli garnizon alanlar yaratmaya yönelik savunma hatları oluşturulmuştur. Kalelerin inşa ve onarımına sırasıyla Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinde devam edilmiş ve şehir, savunma mimarisinin her dönem özelliklerini ortaya koyan aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde kazandığı gelişim çizgisini yansıtan yapılarını bünyesine dâhil etmiştir. Laskarisler dönemine ait bir kale olan İzmir Keçi kalesi konumlanışı ve mimari planlaması açısından dönemin ve bölgenin özelliklerini yansıtması açsından önem teşkil etmektedir.Öğe Çeşme – Bağlararası: İzmir bölgesinde bir tunç çağı kıyı yerleşimi(Ege Üniversitesi, 2020-08-28) Şahoğlu, Vasıf; Çayır, Ümit; Gündoğan, Ümit; İncirlili, Mustafa; Güler, RamazanÇeşme – Bağlararası, 2001 yılında keşfedilerek son yıllarda kazısı yapılan yeni bir Tunç Çağı yerleşimidir. Aynı zamanda Çeşme’nin merkezinde, bölgenin en eski yerleşimi de olan Bağlararası, Erken Tunç Çağı’nda yerel özellikler gösteren bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır. MÖ 3. Bin ortalarında, planlı bir yerleşim modeline sahip sahil kasabası görünümünde olan Bağlararası, kazılan alanlardaki veriler ışığında, yaklaşık 700 yıllık bir boşluktan sonra MÖ 2. Bin’in ikinci çeyreğinde yeniden iskân görmüş ve bölgenin anahtar yerleşimlerinden biri konumuna gelmiştir. CB 2 tabakasında yerel karakteri ağır basan bir sahil kasabası görünümündeyken, takip eden CB 1 tabakasında özellikle Girit – Minos kültürü ile güçlü bağlar yansıtan bir liman kenti olarak karşımıza çıkmaktadır