7 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Öğe Yerel yönetimlerde karar süreçlerine katılımda sivil toplum kuruluşlarının rolü(Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2017) Kaypak, Şafak; Bimay, MuzafferGünümüzde, demokratik siyasal sistemlerin gelişmişlik ölçütü, sistemlerin siyasal karar süreçlerine yurttaş katılımına izin vermesine bağlıdır. Katılımın sadece oy verme davranışı olmadığı, bireylerin, karar alma süreçlerinin tümünü etkileme yönünde örgütlü olarak eylemlerde bulundukları bu süreçte; siyasal sistemlerin karşısında en önemli dengeleyici güç sivil toplum kuruluşları (STK) olmaktadır. Yerel yönetimlerin demokratikleşmesi yerelde bulunan sivil ya da sivil olmayan tüm örgütlerin işbirliğini gerektirmektedir. Bu işbirliği, yerel halkın ve onu temsil eden sivil toplum kuruluşlarının karar alma süreçlerine katılımıyla gerçekleşecektir. Bu çalışmada, bireyin taleplerinin yönetimlere iletilmesinde aracı olan STK’ların, vatandaşa en yakın yönetsel birimler olan yerel yönetimlerin karar süreçlerine etkileri sonuçlarıyla birlikte irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe İktidar muhalefet ilişkisine bir örnek: Atatürk’ü Koruma Kanunu(Turkish Studies, 2013-01) İlyas, Ahmetİkinci Dünya Savaşı’nı kazanan kapitalist güçlerin San Francisco Konferansı’nda “demokrasiye geçmiş ülkeler istiyoruz” çağrısı Türkiye’de de yankılandı. Bu yankı kendisini siyasal partilerin kurulmasına zemin hazırlayarak gösterdi. Bizzat İsmet İnönü’nün ya da mevcut şartların tesiriyle oluşturulan siyasal ortam Türkiye’de muhalefet olgusunun şekillenmesine yardımcı olduğu ileri sürülebilir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çerçevesinde yasaya muhalefet eden Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak gibi milletvekilleri iktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ederek Celal Bayar öncülüğünde Demokrat Parti’yi kurarak muhalefete başladılar. Cumhuriyet döneminde üçüncü kez çok partili hayata geçiş denemesi olan Demokrat Parti’nin kurulması, Osmanlı Devleti’nden bu yana devam etmekte olan iktidar-muhalefet ilişkisinin yeni bir safhasını oluşturdu. Bu çalışmanın ana teması Türk modernleşmesinin bir argümanı olan II. Meşrutiyet sonrası kurulan siyasi partilerin, 1950 yılına kadar ki mücadeledi üzerine inşa edilmiştir. Makalenin ana önermesi 1951 yılında çıkarılmış olan Atatürk’ü Koruma Kanunu üzerinden değerlendirilecektir. Atatürk’ü Koruma Kanunu, Atatürk’ün büst ve heykellerine karşı yapılan fiili ve sözlü saldırıları önlemeye yönelik çıkarılmış bir yasadır. Kanun hazırlanırken, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin birbirlerine karşı yapmış oldukları psikolojik hareket iktidar muhalefet ilişkisi paydasında ortaya konulacaktır. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgulara göre Türkiye’de demokrasi kültürünün yerleşmediği ya da yerleştirilemediği, demokrasi söyleminin ise grupların birbirlerini alt etme temelinde hareket ettiği anlaşılacaktırÖğe Yerel yönetimlerde karar verme sürecine sivil toplum kuruluşlarının katılımı: Batman örneği(Batman Üniversitesi, 2017) Kaypak, Şafak; Bimay, MuzafferGünümüzde demokratik siyasal sistemlerin gelişmişlik ölçütü, siyasal sistemlerin karar süreçlerine katılıma izin vermesine bağlıdır. Katılımın sadece oy verme davranışı olmadığı ve bireylerin karar alma süreçlerinin tümünü etkileme yönünde örgütlü olarak eylemlerde bulundukları yeni süreçte, siyasal sistemlerin veya iktidarların karşısında en önemli dengeleyici güç kuşkusuz sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu çalışmada, bireyin taleplerinin yönetimlere iletilmesinde aracı olan sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşa en yakın düzeydeki yönetsel birimler olan yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine etkileri Batman özelinde ele alınmaya çalışılmıştır. Batman’daki sivil toplum kuruluşlarının yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde ne kadar etkin oldukları elde edilen veriler üzerinden yorumlanmaya çalışılmıştır.Öğe 1950-1960 yılları arasında gerçekleşen genel seçimlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi açısından değerlendirilmesi(Turkish Studies, 2014-06) İlyas, AhmetBu çalışma, 1950-1960 arasında gerçekleşen genel seçimlerin, doğu ve güneydoğu açısından değerlendirmesini içermektedir. Çalışmanın ana teması, Osmanlı’dan beri süreklilik kazanmış olan devlet-aşiret-din denkleminin Demokrat Parti iktidarı boyunca gelişimini göstermektedir. Tek Parti döneminde aşiretlerin gücü iyice azaltılmıştı. Bunda Kemalist iktidarın bölgede ulus-devlet anlayışını oturmak amacıyla, İsmet İnönü kadroları tarafından hazırlanan raporlar önemli bir yer tutmaktaydı. Bu raporlar neticesinde merkezi hükümet, toplum mühendisliğine soyunarak, bölgede yaşayan aşiret reisleri ve doğu toplumu üzerinde etkili olan şeyh, melle gibi kanaat önderlerini batı bölgelerine mecburi iskânları önemli bir tutmaktaydı. Çok partili hayata geçilen 1946 Genel Seçimleriyle birlikte siyasi partilerin algıları Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toplandı. Bilhassa siyasal aktörler, oy deposu olarak gördükleri aşiret reisi-şeyhmelle gibi bireyleri, siyasal sosyalleşme yöntemi olarak kullanılan polifikasyon sayesinde siyaset arenasına çekmeyi başardılar. Bu güdüyü başarılı bir şekilde kullanan Demokrat Parti, 1950-1960 yılları arasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde birinci parti olmayı başardı. Bu çalışmanın ana düzlemi DP ile aşiret reisi ve şeyh, melle arasındaki siyasi birliktelik üzerine kurulmuştur. Siyasal ortaklık adı verilen bu süreçte, DP, oy misyonu gördükleri bu kişiler sayesinde, siyasal rakiplerine büyük üstünlük sağlarken, aşiret reisi, şeyh ve melle gibi kişilerse, bu birliktelik sayesinde devlet nezdinde ekonomik ve sosyal itibar sağlarken, hem de varlıkları devam ettirme imkânına sahip olmuşlardır. Bu makalede 1950-1960 yılları arasında gerçekleşen genel seçimlerin, DoğÖğe Atatürk ve Cumhuriyet(Kesit Akademi Dergisi, 2017-03) Yaşar, SelmanTürk Milleti’nin Milli Mücadele’yi kazanarak bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Atatürk, savaş sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Cumhuriyet yönetiminde halk kendini yönetecek kişileri kendisi seçer. Halk yönetimi anlamına gelen Cumhuriyet idaresinde demokrasinin kuralları uygulanır. Türk milletinin yapısına en uygun yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu düşünen Atatürk, Cumhuriyetin gerektirdiği kurumları da oluşturmuştur. Cumhuriyet, Fransız İhtilali sonrasında Dünyaya yayılmışsa da Türk Milleti tarih boyunca Cumhuriyetin savunduğu değerleri uygulamıştır. Atatürk de yetişme çağlarından itibaren Cumhuriyet fikrini benimsemiştir. Eğitim hayatı ve yaşadığı dönemdeki gelişmeler de Atatürk’te Cumhuriyet fikrinin oluşmasında etkili olmuştur. Bu makalede Atatürk’ün cumhuriyet anlayışı, Atatürk’te cumhuriyet fikrinin oluşumu, cumhuriyetin ilanı ve cumhuriyetin gerektirdiği kurumların kurulması konuları araştırılmıştır.Öğe 1950 Genel Seçimlerin Urfa’ya yansıması(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016-04) İlyas, AhmetBu çalışma 1950 genel seçimlerinin Urfa’ya yansıması üzerine inşa edilmiştir. Mevzu olan 1950 genel seçimleri Türkiye’de bir dönemin başlangıcı olarak nitelenmektedir. ilk defa çoğunluk esasına göre Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Parti arasındaki kıyasıya yarış, Demokratların ezici bir çoğunlukla zafer kazanmasıyla son bulmuştur. Demokratların bu başarısı, ülkenin birçok vilayetinde hissedilirken, bu vilayetlerinin önemli bir perdesini de Urfa oluşturmaktadır. Özellikle 1946-1950 yılları arasında seçim yarışının kızıştığı Urfa’da, CHP ve DP, Urfa seçmenini etkilemek için birçok yola başvurdular. Bu iki siyasi parti arasındaki mücadelenin 1950 Genel Seçim Sonuçlarına yansıdığı bu çalışmada verilmeye gayret edildi. Özellikle arşiv kaynaklardan da anlaşılacağı üzere 1950 Genel Seçimleri, Urfa’da demokrasi havası içerisinde gerçekleşmiş, seçim sonuçlarının kültürel bir tarzla kutlanması, halkın Halk Partisine yıllarca biriktirdiği içgüdüsel bir tepkinin yansıması olarak açıklanmaya çalışıldı.Öğe İslam ve demokrasi bağlamında raşid halifeler dönemi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023-07-17) Erol, Seyyid Selami; Şiriner Önver, Makbuleİslam ve demokrasi arasındaki ilişki XIX. yüzyıldan beri tartışıla gelen bir konu olmuştur. İslam hem dini bir inanç sistemi hem de bir toplumsal düzenin kurulmasına rehberlik eden bir sistemdir. Demokrasi ise temel olarak halkın yönetimi şekillendirmesini ve katılımcı bir siyasi süreci içermesini amaçlayan bir yönetim biçimidir. Bazıları İslam'ın demokrasi ile uyumlu olduğunu savunurken, diğerleri bu iki kavramın çeliştiğini iddia eder. İslam'ın demokrasi ile bağdaşabilirliği, hangi İslam anlayışının ve demokrasi modelinin ele alındığına, toplumun değerlerine, tarihsel, kültürel ve sosyal bağlamlara bağlı olarak değişebilir. Raşid Halifeler dönemi ise İslam toplumunda siyasi ve yönetim sistemlerinin oluşturulması açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu dönemde, halifeler, İslam devletinin lideri olarak seçilmiş ve toplumun çıkarlarını gözetme sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Demokrasi bağlamında değerlendirildiğinde, Raşid Halifeler dönemi, danışma ve katılım ilkelerini içeren bir yönetim anlayışının izlerini taşır. Halifeler, danışma mekanizmalarını kullanarak toplumun görüşlerini dinlemiş ve kararlarında toplumun çıkarlarını gözetmeye çalışmışlardır. Bu dönemde, İslam devleti İslam'ın prensiplerine dayanan bir yönetim anlayışıyla yönetilmiş, toplumun katılımı ve danışma ilkeleri önemsenmiştir.