3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Öğe Jacob Isidor Mombert’in “Haçlıların Kısa Tarihi” adlı eserindeki sonraki haçlı seferlerinin değerlendirilmesi (Çeviri, tanıtım ve değerlendirme)(Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-25) Çelikal, Şehmus; Ağır, Abdullah MesutHaçlı Seferleri, doğu ile batının, Hristiyan ile Müslümanların karşı karşıya geldiği önemli siyasi ve askeri olaylardan birisidir. Haçlı Seferleri, siyasi, sosyal ve ekonomik düzeni bozulan Avrupa’nın Roma kilisesi öncülüğünde Hristiyanlar arasındaki birlikteliğin yeniden sağlanması amacıyla Kutsal toprakları kurtarmak gibi ateşleyici bir sloganla halkın dini duygularına dokunarak bunları kışkırtmış, bunun sonucunda milliyeti farklı pek çok Avrupalı’nın müştereken seferlere iştirakini sağlamıştır. Bu suretle 1096-1270 yılları arasında Papa’nın çağrısıyla Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden milyonlarca insan bu seferlere katılmıştır. Roma kilisesi, her ne kadar Haçlı Seferlerinin sebeplerini dini amillere dayasa da bunun asıl nedeni siyasi, sosyal ve ekonomik sebeplerde yatmaktadır. Aynı zamanda Avrupa’da baş gösteren salgın hastalıklar ve bunun akabinde görülen açlık ve sefalat bu dönem Avrupa toplumunu derinden etkileyen sosyolojik problemlerdi. Halkın bu denli olumsuzluklar içinde yaşaması sefer için yapılan çağrıya olumlu cevap vermesine neden olmuştur. “Kutsal Toprakları Kurtarmak” deyimin yanında olumsuzluklar içinde yaşayan halka doğudan elde edecekleri zenginlikler anlatılmış ve halkın heyecanla sefere katılması sağlanmıştır. İslâm topraklarına yapılan bu seferler başta kısmen başarılı olsa da genel sonuçları itibariyle başarısız olmuştur. İki yüz yıllık bu savaş tecrübesi Haçlılara doğu’nun hiçbir zaman alınamayacağını öğretmiştir.Öğe Hanıf Kureıshı'nin Varoşların Budası adlı eserinde 'öteki' kavramı(MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2018-03-31) Işık, EmrahAydınlanmacı fikirlerin ön ayak olduğu öz güvenle Elizabeth döneminden başlayarak 19. yüzyılda doruk noktasına ulaşan Birleşik Krallık ‘güneş batmayan krallık2 ’ olarak yirminci yüzyılın ikinci yarısına dek sömürgecilik faaliyetleriyle hem ekonomik hem de siyasal anlamda dünyaya yön vermiştir. Elde ettiği hegemonik üstünlüğünü kaybetmesi sonucunda İkinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda eski sömürge bölgelerinden, Güneydoğu Asya, Afrika ve Karayiplerden birçok topluluk ülkenin büyük kısmına göç ederek, Britanya toplumunu ve kültürel yapısını büyük oranda değişikliğe uğratmıştır. Bu süreçle birlikte, İngiltere artık çok kültürlü bir yapıya bürünmüştür. Söz konusu duruma rağmen, özellikle sömürgecilik sürecinde ve yazınında Batı ideolojisi tarafından üretilen ‘Doğu’ ve ‘Öteki’ gibi kavramlar ulus ötesi uzamda da önemini korumuş ve ev sahibi İngiliz toplumu tarafından yüzyıllardır süre gelen hiyerarşik (sömüren-sömürülen) ilişkinin devamı olarak üretilmeye devam etmiştir. Hanif Kureishi’nin Varoşların Budası (1990) adlı romanı ırkçı ve ötekileştirici politikaların hâkim kılındığı 1970’li yılların İngiltere’sini konu alan, sömürgecilik sonrası yazının en önemli eserlerinden biri olarak gösterilmektedir. Bu roman, Batı medeniyetinin merkezi sayılabilecek bir uzamda göç, kimlik, ötekilik, sterotip ve Doğu gibi çağdaş toplumsal düzenin gerçekliğini yansıtan kavramlar üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda ele alınan çalışma söz konusu romanın göç deneyimini yaşayan birinci kuşak göçmenler ve onların ikinci kuşak temsilcileri tarafından deneyimlenen ayrımcı, ötekileştirici ve ırkçı tutumların savaş sonrası İngiliz toplumunda çok kültürlülük kavramını nasıl sorunsallaştırdığını yansıtmaktadır. Çalışmada, öncelikle Edward Said, Homi K. Bhabha, Gayatri Chakravorty Spivak, Stuart Hall gibi önemli toplumsal kuramcıların ‘öteki’ kavramı üzerine görüşlerine yer verilmiştir. Daha sonra, Kureishi’nin Varoşların Budası eserinde, söz konusu kavram üzerine yapılan açıklamalar ışığında, birinci ve ikinci kuşak göçmen kimliklerin maruz bırakıldıkları ötekileştirici ve ırkçı tutumlar örneklerle tartışılmıştırÖğe Cumhuriyet’in yitik modernleşme mirasına bir örnek: Hakkâri halkevi ve çalışmaları(Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2018-12-23) İlyas, AhmetBir kültür kurumu olarak halkevleri, Türk Ocakları yerine kurulmuş vatandaşlığın dönüştürücü uygulamalarındandır. 1932-1951 yılları arasında faaliyetlerini sürdüren halkevleri, bir nevi Halk Partisinin taşradaki tezahürüdür. Özellikle halkın aydınlatılmasında, kentli-köylü ayrımının ortadan kaldırılmasında önemli çabaları olmuştur. Türk Ocaklarının kapatılmasından sonra halkçılığın anlaşılmasına yardımcı olan halkevleri birçok yerde kültür taşıyıcı olarak cumhuriyete yaraşır bir düsturla görev yapmıştır. Bu çalışmanın ana retoriği 1937 yılında Hakkâri vilayetinde açılmış olan halkevinin genel yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzerine kuruludur. Gerek iklim koşulları ve gerekse yaşanılan sorunlar nedeniyle diğer illere göre bir hayli geç açılmış olan Hakkâri Halkevi genellikle vilayette çalışan memurlar vasıtasıyla varlığını devam ettirme konusunda azimli olduğu görülmektedir. Ancak bu azmin halk karşılığı eldeki raporlara göre sağlıklı olmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle halkın teveccühünün az olması dahası halkevi başkanlarının sık sık değişkenlik göstermesi sürekliliğin sağlanamamasına sebebiyet vermiştir. Bu çalışmanın amaçlarından biri Hakkâri Halkevi’nin yapmış olduğu çalışmalara bakılarak genel bir halkevi portföyü oluşturmaktır.