Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Öğe
    Endülüslü Hafsa er-Rekûniyye ve şiirleri
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-03-13) Çabuk Turğut, Merve Nur; Suzan, Yahya
    Müslümanların İspanya’yı fethinden sonra kurulan Endülüs Devleti, yaklaşık sekiz asır ayakta kalan bir devlettir. Bu devlet, doğu ve batı medeniyetlerinin harmanlandığı zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Endülüs’ün, sosyal ve siyasi yapısı, farklı etnik grupları bünyesinde barındırması sebebiyle burada pek çok alim, edebiyatçı, filozof ve şair yetişmiştir. Böylece Endülüs, bilim, sanat, mimari ve edebi alanlarda büyük bir medeniyete sahip olmuştur. Ancak, Endülüs Arap edebiyatı Doğu’da geç bir dönemde araştırıldığı gibi ülkemizde de erken sayılamayacak bir dönemde incelenmiştir. Türkiye’de hala Endülüs Arap edebiyatı ile ilgili yeterince çalışma bulunmamaktadır. Endülüs’te yaşamış kadın şairlerin ve şiirlerinin literatürdeki azlığı, Endülüslü kadın şair Hafsa er-Rekûniyye’yi (ö. 586/1190) araştırmamıza vesile olmuştur. Hafsa, hicri 6. yüzyıl şairlerinden olup, şiirsel yetkinliğiyle ve hattatlığıyla kendini geliştirmiş bir şairdir. Hafsa, Gırnata’daki diğer kadın şairler arasından güzelliğiyle, asaletiyle, cesaretiyle, kültürel ve edebi birikimiyle sivrilmiştir. Soylu, varlıklı ve diplomat bir aileden geldiği için şiirlerini yazarken cüretkar davranmıştır. Nitekim o, toplumsal normların dışına çıkan karakteriyle ve yazdığı şiirleriyle kendine has bir kişiliktir. Bu sebeple çalışmamızın ana hatlarını Hafsa er-Rekûniyye ve şiirleri oluşturmuştur. Hafsa er-Rekûniyye’nin hayatı, edebi ve siyasi kişiliği ile şiirleri belli bir tasnife tabii tutulmuştur. Şiirleri türlere ayrılmış ve incelenmiştir.
  • Öğe
    Ben-i Ahmer Döneminde tasavvuf temalı Arap şiiri: Ebü’l Hasan eş-Şüşterî örneği
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-28) Yılmaz, Nurhan; Akreş, Hasan
    İslami fetihler ve batıya ilerleme sonucu kurulan Endülüs Emevî Devleti yaklaşık sekiz asır ayakta kalmış, birçok kültürün kaynaşmasına ve farklılıkların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu zengin etkileşim kültürel, sosyal ve sanatsal etkiler oluşturmuştur. Sanatsal etkilerden biri olan şiirin alanını genişletmiş ve yeni olgular meydana getirmiştir. Bunca zenginliğin keşfedilmesi gerektiği halde Ben-i Ahmer Dönemi ve şairlerden Ebü’l Hasan eş-Şüşterî ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Endülüs’ün Ben-i Ahmer Dönemindeki tasavvuf olgusuna vakıf olmamızı sağlayacak bilgilerin azlığı, yaşanmış bu döneme ışık tutmaya ve sûfî şair Ebü’l Hasan eş-Şüşterî’yi araştırmamıza vesile olmuştur. Emevî Devleti’nin bilhassa son dönemi olan Ben-i Ahmer dönemindeki siyasi, ideolojik ve sosyal durumlarını araştırmak, tasavvuf olgusunu ve Arap edebiyatına katkılarını ele almayı hedefledik. Aynı zamanda sûfî şair Ebü’l Hasan eş-Şüşterî’nin hayatını, eserlerini ve tasavvufa olan katkısını anlatmayı amaçladık. Nitekim o, toplumsal normların dışına çıkmış ve hayranlık uyandırdığı kadar sert eleştirilere de maruz kalmış bir şairdir. Çalışmamızın ana konusu Ben-i Ahmer Döneminde tasavvufun şiire olan etkileri ve örnek olarak değerlendirebileceğimiz şair Ebü’l Hasan eş-Şüşterî’nin tasavvufi yaklaşımı ve şiirleridir. Ben-i Ahmer Dönemi genel hatları ve tarihsel süreciyle birlikte ele alınmış, sûfî şairler ile ilgili bilgi verilmiştir. Eş-Şüşterî’nin maruz kaldığı eleştirilerin ve hayranlığın sebepleri ele alınmış, şiirlerinin içeriği ve edebiyata tasavvufi zenginliğin kazandırdıkları değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Şâtıbî’nin bid‘at anlayışı
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-11-20) Özdemir, Süleyman; Aslan, Bedri
    Bid‘at kavramı terim olarak “ dinde daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey” anlamına gelmektedir. Bid‘at kavramına sahabe döneminden bu yana çeşitli yorumlar yapılmış ve belli çerçeveler çizilmiştir. Kimi bu çerçeveyi geniş tutarken kimisi de bu çerçeveyi iyice daraltmıştır. Makasın bu kadar geniş olmasının sebebi konu ile ilgili farklı yorum ve yöntemlerin varlığıdır. Bu çalışmayla önemli ölçüde konuyu ele alan Ebû İshâk İbrâhîm b. Mûsâ b. Muhammed el-Lahmî eş-Şâtıbî el-Gırnâtî’ nin (ö.790/1388) bid‘at ile ilgili dağınık olan görüşleri bir araya toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çalışmamız giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmamızın kapsam ve yöntemiyle birlikte İslam hukuk literatüründe bid‘at ile ilgili yapılmış klasik ve çağdaş dönemlerde ki eserlerle ilgili bilgi verdik. Birinci bölümde Endülüs’ün yetiştirmiş olduğu önemli alimlerden biri olan Şâtıbî’nin yetişmesinde önemli bir etken olan maddi ve manevi çevre, şahsiyeti, hocaları ve öğrencileri ele alınmıştır. Bunların bir semeresi olarak ortaya çıkan ve özellikle konuyla ilgili olan ‘el-İ’tisâm’ adlı eseri ile birlikte diğer eserlerini de tanıtmaya çalıştık. Bir başka alt başlıkla İslam hukuku çerçevesinde bid‘at kavramının sözlük ve ıstılahi anlamını, ortaya çıkışı ve sebeplerini, son olarak da bid‘atın taksimi ile ilgili bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ‘Şâtıbî’nin Bid‘at Anlayışı’ üst başlığı altında bid‘at kavramının tarifi ve içeriği, kavramın kötülenmesi ile ilgili delilleri, bid‘atın kısımları, kime bid‘atçı denilip denilemeyeceği, bid‘atçının günah dereceleri, bid‘atçıların dayanak olarak göstermiş oldukları istidlal kaynakları gibi konuyla ilgili bazı konular ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise Şâtıbî’nin görüş ve yöntemlerinin genel bir pörtfoyundan sonra konu ile ilgili kanaat ve önerilerimize de yer verdik.