Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 2 / 2
  • Öğe
    İlhanlı Devletinde gayr-ı tabii ölümler
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-12-25) Koç, Fatih; Gördegir, Ercan
    Orta Çağ dünyasında, döneme damga vuran en güçlü devletlerden biri olarak Moğollar ön plana çıkmıştır. Başlangıçta küçük ve dağınık kabileler halinde yaşayan Moğollar, Cengiz Han’ın liderliği altında birleşerek sınırlarını Asya’yı aşacak şekilde genişletmiş ve dünya tarihine yön veren bir imparatorluk haline gelmiştir. Dönemin birçok devleti, Moğolların saldırıları karşısında direnememiş ve yıkılmak zorunda kalmıştır. 13. yüzyılda kurulan Moğol İmparatorluğu, resmi olarak kısa ömürlü bir devlet olmasına rağmen, milyonlarca kilometrekarelik bir coğrafyayı fethederek tarihte benzersiz bir yer edinmiştir. Cengiz Han’ın vefatından sonra imparatorluk, soyundan gelen hanedanlar tarafından yönetilmeye devam etmiş ve nihayetinde 1368 yılında yıkılmıştır. Ancak, Moğol kültürü ve etkisi, imparatorluğun yıkılmasının ardından dahi, farklı Moğol devletleri ve hanlıkları aracılığıyla uzun süre devam etmiştir. Bu bağlamda, İlhanlılar, Moğol İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından ortaya çıkan hanlıklardan biri olarak dikkat çekmektedir. 1256 yılında Moğol Hanı Mengü’nün yetkilendirmesiyle kardeşi Hülagü Han tarafından, Karakurum’a bağlı olarak İran’da kurulan İlhanlı Devleti, Moğol İmparatorluğu’nun mirasını devralmıştır. Hülagü, Mengü Han’ın kendisine verdiği üç önemli görevi yerine getirmek için harekete geçmiş, ilk olarak Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmış ve ardından Abbasi Halifeliği’ni sona erdirmiştir. Ancak, üçüncü görev olan Suriye ve Mısır üzerindeki hâkimiyeti sağlama çabası başarılı olamamış ve bu mesele İlhanlıların siyasi hedeflerinden biri olarak varlığını sürdürmüştür. Devletlerin iç meseleleri, tarih boyunca siyasi istikrarı tehdit eden en önemli unsurlardan biri olmuştur. İlhanlılar da bu durumdan muaf olmamış; kuruluşlarından itibaren, iç çekişmeler ve siyasi çatışmalar devletin idari yapısını zayıflatmıştır. Hükümdar soyundan gelenlerin taht mücadeleleri, üst düzey devlet görevlilerinin yönetime nüfuz etme çabaları ve hanedan içi çekişmeler, İlhanlı Devleti’ni hem siyasi hem de idari açıdan büyük ölçüde sarsmıştır. Bu çekişmeler, zaman zaman faili meçhul cinayetler ve suikastlarla sonuçlanmış, devletin toparlanma çabalarını engellemiş ve dış politikada etkin bir güç olma hedefini zayıflatmıştır. Özellikle Ebu Saîd Bahadır Han’ın ölümü, İlhanlı Devleti için ciddi bir dönüm noktası olmuş ve devletin çöküş sürecini hızlandırmıştır. Han’ın vefatının ardından, devlet içerisindeki otorite boşluğu, siyasi istikrarsızlık ve iç çekişmeler daha da derinleşmiştir. Bu süreçte ortaya çıkan siyasi entrikalar ve taht mücadeleleri, İlhanlıların bölgesel bir güç olarak varlığını sürdürememesine neden olmuştur.
  • Öğe
    Moğollarda Kereyitli şahsiyetler 1206-1336
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-03-14) Saydun, Adnan; Gördegir, Ercan
    Kereyitler, XII. yüzyılda Altay-Sayan bölgesinde yaşayan, Moğol veya Türk kökenli bir kabile konfederasyonuydu. Moğol bozkırındaki beş büyük kabileden biri olan Kereyitler, nüfus yoğunluğu ve toprak büyüklüğü açısından dönemin en etkili unsurlarından biri olmuştur. Özellikle Doğu Kilisesi'ne (Nesturî Kilisesi) XI. yüzyılın başlarında topluca geçiş yapmaları, onları diğer kabilelerden ayıran önemli bir özelliktir. Bu dönüşüm, Avrupa'da ortaya çıkan ve zamanla "Rahip Yahya" (Prester John) efsanesine kaynaklık eden bir dizi hikâyeyi de şekillendirmiştir. Kereyitlerin siyasi ve dinî etkisi, XI. yüzyılda kabile liderlerinin Hristiyanlığı resmi olarak kabul etmesiyle daha da artmıştır. Bu kabul, yalnızca kabile içinde değil, aynı zamanda çevre halklar arasında da geniş yankı uyandırmıştır. Avrupalılar, Moğol istilalarından yaklaşık 300 yıl öncesine kadar Kereyitlerle diplomatik ve ticari ilişkiler kurmuş ve onları tanımışlardır. Kereyitlerin gücü, Çin Seddi'ne kadar uzanmış ve bu kabile, Moğolistan coğrafyasında büyük bir etki alanı oluşturmuştur. Cengiz Han'ın yükselişi sırasında Kereyitler, liderleri Tugrul Han'ın (Togrul ya da Ong Han olarak da bilinir) önderliğinde siyasi bir güç olarak varlık göstermeye devam etmiştir. Tugrul Han, bir dönem Cengiz Han'ın müttefiki olmuş, ancak daha sonra aralarındaki çatışmalar neticesinde Kereyitler, Cengiz Han tarafından hâkimiyet altına alınmıştır. Bu süreçte, Kereyitler ve diğer Moğol Hristiyan kabileleri, Cengiz Han'ın siyasi hedeflerine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Kereyitler, dinî ve siyasi yapılarıyla Moğol-Türk dünyasında özgün bir yere sahiptir. Hristiyanlık inançlarını bozkır toplumlarının geleneksel yapısıyla harmanlamaları, onların hem Doğu hem de Batı dünyasında ilgi çekici bir figür haline gelmelerini sağlamıştır. Moğol ve Türk tarihinin bu önemli unsuru, yalnızca Asya'nın değil, aynı zamanda Avrupa'nın siyasi ve kültürel tarihine de katkıda bulunmuştur. Kereyitler, Moğol coğrafyasındaki siyasi, kültürel ve dinî dönüşümlerde önemli bir rol oynamış bir topluluktur. Bu bağlamda, Kereyit kökenli şahsiyetlerin Moğol tarihindeki etkilerini incelemek, yalnızca Moğol kabileler arası ilişkilerin dinamiklerini anlamak açısından değil, aynı zamanda Moğolların Hristiyanlık, diplomasi ve yönetim anlayışına dair bakış açılarını ortaya koymak için de büyük önem taşımaktadır. Özellikle Tugrul Han gibi liderlerin siyasi ittifakları ve düşmanlıkları, Cengiz Han'ın yükseliş sürecini ve Moğol İmparatorluğu'nun şekillenmesini derinden etkilemiştir. Bu çalışma, Kereyitli şahsiyetlerin bireysel ve kolektif rollerini ele alarak, Moğolların dinî ve kültürel çeşitliliğine ışık tutmayı ve Orta Çağ Avrasya tarihine dair yeni bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, konu, hem tarihi hem de kültürel boyutlarıyla disiplinler arası bir yaklaşımın parçası olarak değerlendirilecektir.