Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Öğe
    Hayali Bey Divanı’nda poetik söylem bağlamında tefahür
    (Mukaddime, 2019-11-28) Bozkurt, Kenan; Bezenmiş, Tuba
    Klasik şiiri Fars edebiyatı seviyesine getirme hususunda emeği inkâr edilemeyen Hayâlî Bey, Kalenderî grubuyla adım attığı İstanbul’da şairlik dehasıyla kendini ispatlamış, devlet ricalinin hamiliğini kesp ederek klasik şiirin zirve şahsiyetlerinden birisi olmuştur. Sanatçı kişiliği, çağdaşları tarafından takdir edilerek “sultânü’ş-şuârâ-yı Rûm” unvanıyla onurlandırılmıştır. Ancak şair, Osmanlı patronaj geleneğinin bir gereği olarak söz söylemedeki ustalığını, şairlik dehasını kasidelerin fahriye ve gazellerin makta bölümünde ortaya koyarak tefahürde bulunmuştur. Aslında bu bölümler, şairin kendisini övmesi için uygun bir fırsatın yaratıldığı bölümlerdir. Bu bölümde şair, şairlik kudretinden, erdemlerinden, ne kadar usta bir şair olduğundan abartılı bir şekilde bahseder ve kendisiyle diğer şairler arasında bir mukayeseye girerek üstünlük iddiasında bulunur. Bu çalışmamızda Hayâlî Bey’in Divânı, tefahür bağlamında taranarak şairin tefahürde bulunduğu beyitler tespit edilmiş ve bu beyitler, şairin poetik söylemi bağlamında incelenmiştir.
  • Öğe
    Zâtî’nin kasidelerinde medhiye
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-11-25) Teleke, Mehmet Sinan; Bozkurt, Kenan
    Klasik Türk edebiyatının önemli nazım biçimlerinden olan kaside, belli bir amaç için yazılır ve genelde bu amaç da caize ya da şairin beklenti içinde olduğu makam ve mevkidir. Kasidenin merkezinde caizenin yer almış olması, onu doğrudan övgünün de bir aracına dönüştürür. Şairler, kaside sundukları devlet adamlarını belli kalıplar içinde över ve kasideyi belli bir kurallar silsilesi içinde devlet adamlarına sunar. Bu kalıp ve övgü şekli, genel olarak tüm şairlerde müşterek olsa da şairin sanat kudretine bağlı olarak da değişiklik taşıyabilir. Bu çalışmada 16. yüzyılın önemli şairlerinden olan Zâtî’nin medhiyeleri ele alınarak onun medhiyelerinde ele aldığı övgü kalıplarına odaklanılmıştır. Kullanılan bu kalıplar, niteliklerine göre tasnif edilerek şiire kattığı anlam ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla da şairin 92 medhiye kasidesi ele alınarak bu kasidelerde geçen bütün bu kavramlar, tasnif edilmiş ve methiyeye katkısı açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın giriş kısmı kasidenin tanımı, yapısal özelliği ve tarihsel gelişimine ayrılırken birinci bölüm, Zâtî’nin kasideciliği ve kasidelerinde övgüye ayrılmıştır. İkinci bölümde ise övgü kalıpları ele alınmış, üçüncü bölümde döneminde yaşayan üç padişaha sunulan kasidelerdeki övgü üzerinde durulurken dördüncü bölümde ise kaside sunduğu devlet adamlarına yapılan övgüye odaklanılarak övgünün boyutları üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    17. yüzyıl kasidelerinde fahriye
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-14) Ünver, Rıdvan; Süslü, Zahir
    17. yüzyıl, klasik Türk şiirinin güçlü bir dönemidir. Dönemin şairleri sanatlarını; kaside, gazel, rüba’î, kıt’a gibi farklı nazım şekilleriyle göstermiştir. Özellikle kaside içerisinde yer alan fahriye bölümü, şairlerin kendi şahsiyetlerini, şiirlerini ve yeteneklerini göstermesi için önemli bir araç olmuştur. Şairlerin memduhuna yaptığı övgünün arkasında çeşitli beklentiler vardır. Bu beklentilerin yerine gelmesi için şairler şahsiyetlerini, şiirlerini, yeteneklerini överek memduha layık olduklarını ispat etmeye çalışmıştır. Tezin konusu, 17. yüzyıl kasidelerindeki fahriye bölümünün ayrıntılı olarak incelenmesidir. Bu doğrultuda şairlerin şahsiyetleri ve şairlik kabiliyetleri incelenmiş; şiirleri mana, fikir, eda ve üslup güzelliği yönüyle ele alınmıştır. Şairler fahriye bölümünde sıkça kendilerini diğer şairlerle kıyaslamış; bu mukayesede şair bazen kendini üstün görmüş, diğer şairleri yermiş bazen de aynı şairleri üstat olarak kabul etmiş kendini onların takipçisi saymıştır. Bu durum tezde şairin kendini Türk, Arap, Acem ve isim vermeden diğer şairlerle mukayese etmesi yönüyle ele alınmıştır.