Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 4 / 4
  • Öğe
    İktidar muhalefet ilişkisine bir örnek: Atatürk’ü Koruma Kanunu
    (Turkish Studies, 2013-01) İlyas, Ahmet
    İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan kapitalist güçlerin San Francisco Konferansı’nda “demokrasiye geçmiş ülkeler istiyoruz” çağrısı Türkiye’de de yankılandı. Bu yankı kendisini siyasal partilerin kurulmasına zemin hazırlayarak gösterdi. Bizzat İsmet İnönü’nün ya da mevcut şartların tesiriyle oluşturulan siyasal ortam Türkiye’de muhalefet olgusunun şekillenmesine yardımcı olduğu ileri sürülebilir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çerçevesinde yasaya muhalefet eden Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak gibi milletvekilleri iktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ederek Celal Bayar öncülüğünde Demokrat Parti’yi kurarak muhalefete başladılar. Cumhuriyet döneminde üçüncü kez çok partili hayata geçiş denemesi olan Demokrat Parti’nin kurulması, Osmanlı Devleti’nden bu yana devam etmekte olan iktidar-muhalefet ilişkisinin yeni bir safhasını oluşturdu. Bu çalışmanın ana teması Türk modernleşmesinin bir argümanı olan II. Meşrutiyet sonrası kurulan siyasi partilerin, 1950 yılına kadar ki mücadeledi üzerine inşa edilmiştir. Makalenin ana önermesi 1951 yılında çıkarılmış olan Atatürk’ü Koruma Kanunu üzerinden değerlendirilecektir. Atatürk’ü Koruma Kanunu, Atatürk’ün büst ve heykellerine karşı yapılan fiili ve sözlü saldırıları önlemeye yönelik çıkarılmış bir yasadır. Kanun hazırlanırken, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin birbirlerine karşı yapmış oldukları psikolojik hareket iktidar muhalefet ilişkisi paydasında ortaya konulacaktır. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgulara göre Türkiye’de demokrasi kültürünün yerleşmediği ya da yerleştirilemediği, demokrasi söyleminin ise grupların birbirlerini alt etme temelinde hareket ettiği anlaşılacaktır
  • Öğe
    Geleneksel ile çağdaş arasında kalmış bir kurum: Darü’l-Fünûn
    (Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020-10-30) Kaya, İlyas; Özteke, Fahri
    Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi ile eğitimde başlayan modernleşme hareketleriyle birlikte askeri eğitim veren okulların dışında sivil eğitim kurumları da açılmaya başlamıştır. Özellikle yükseköğretim alanında medreselerin işlev kaybetmesi, eğitimde yeni arayışlara neden olmuştu. Devrin şartları gereği Fransa ile yakınlaşan Osmanlı devlet adamları, Fransa’daki eğitim sistemini Osmanlı eğitim sistemine uyarlamaya çalışmışlardı. Bunun sonucunda medreseler dışında yükseköğretim alanında eğitim verecek olan Darü’l-fünun fikrinin oluşmasına zemin hazırlamıştı. Türkiye’deki modern üniversitelerin temeli sayılan Darü’l-fünunun 1863 yılında başlayan serüveni, 1900 yılına kadar devam etmiş. Bu süreç içerisinde üç defa açılıp kapanmıştı. Bu tarihten sonra devrin siyasi şartlarına göre şekillenen Darü’l-fünun, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar intikal etmişti. Araştırmamızda Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Darü’l-fünunun modernleşme serüveni ele alınmış, Atatürk devrimleri sırasında Darü’l-fünunun nasıl bir bakış açısına sahip olduğu ve devrimlere olan katkısı ele alınarak İstanbul Üniversitesinin temel oluşum noktası çözümlenmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Solidarist Korporatizmin Türk sosyal hayatına yansıması
    (Turkish Studies, 2013-08) İlyas, Ahmet; Kızılkaya, Oktay
    XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı/Türk aydınları, devlet ve toplum yapısında meydana gelen çöküşü durdurmak için çareler aramışlardır. Bahsi geçen çöküşü durdurmak için başvurulan çarelerden biri, Fransa’da ortaya çıkan, toplum ve devletin yapısı nasıl olmalıdır? Sorusuna çözüm arayan Solidarizm(Dayanışmacılık) fikir akımıdır. Bu fikir akımı Fransa’da etkili olduğu gibi Osmanlı Devleti ve birçok ülkede kendine taraftar bulmuştur. XIX. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde meydana gelen reform hareketlerinde Fransa, örnek alınan bir ülke olmuştur. Bundan dolayı Fransa’da ortaya çıkan Solidarizm kısa bir süre sonra Osmanlı/Türk aydınlarının fikri yapısını etkilemiştir. Solidarizmin, dinsel, etnik, mezhep vb. birçok çeşidine bahsi geçen dönem dünyasında rastlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde Solidarizmin etkisi büyük olmuştur. Kuruluş aşamasında Türkiye Cumhuriyeti’nin fikri alt yapısının şekillenmesinde de Solidarizmin etkisini görmek mümkündür. Cumhuriyetin ilk yıllarında Solidarizmin ilke edindiği fikirlerin, sosyal ve devlet hayatında ihtiyacı tam olarak akımı olarak karşılamadığı anlaşıldığından, Korporatizmin(devlet ve toplum hayatında işbirliği) ilkelerine de başvurulmuştur. Böylece yeni cumhuriyetin fikirsel alt yapısı, Solidarist Korporatizm olarak kendini göstermiştir. Bu fikirsel alt yapı, sosyal yapı ve devletin işbirliği halinde kalkınması hedeflenmiştir. Bu çalışmada, Solidarizm ve Korporatizm fikir akımlarının, Osmanlı Devleti ve aydınları üzerinde olan etkisi açıklanmıştır. Bu akımların, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk döneminde, devlet ve sosyal yapının düzenlenmesinde yapılan anayasal çalışmalara olan katkısı incelenmiştir.
  • Öğe
    Eşgüdümlü iki alan: Eğitim öğretim ve modernleşme
    (Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-10) Demir, Mehmet Salih; Özteke, Fahri
    Eğitim-öğretim toplumu dönüştüren temel dinamiklerin başında gelmektedir. Toplum, eğitim aracılığıyla çağın koşullarına uyarak, başta iktisadi ve teknolojik olmak üzere her alanda rekabet yeteneği kazanır. Eğitimin işlev ve tanımı siyasi, ekonomik ve toplumsal gereksinime göre dinamik bir süreç olarak sürekli evrime uğrar. Eğitim toplumsal değişimin motor gücü olarak, toplumu dönüştürme gücü yanında, kendisi de bu değişim-dönüşümden etkilenerek, toplumsal ihtiyaca göre sürekli tekâmül geçiren bir olgudur. Eğitim bu anlamda kapsamlı bir süreç olup her tür terbiyeyi bünyesinde barındırır. Toplum eğitim aracılığıyla öğrendiği marifeti günlük yaşamda kullanarak, iklim, coğrafya ve benzeri koşullara daha rahat adapte olma, doğaya hükmetme ve her tür zorlukla mücadele etme yeteneği edinir. Sanayi İnkılâbı neticesinde, üretim etkinliklerinin büyük oranda insan gücü yerine makine gücüne dayanmaya başlanması, üretimde ihtiyaç duyulan nitelikli işgücüne olan talebi arttırdı. Bu değişimin eğitime yeni anlamlar yüklemesi ve eğitimin üretime daha çok entegre olması gerektiği yönünde beklentileri artırdı. Eğitim, artık üretim ve kalkınmanın lokomotifi olarak itibar görmeye başladı. Gelişmiş ekonomi ve başarılı eğitim sistemine sahip ülkelerde gözlemlendiği gibi, eğitim kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu kapsamda günümüzde eğitim – öğretim etkinlikleri ve uygulamalı mesleki-teknik eğitime, doğrudan üretimi ve istihdamı arttırmaya dönük önemli bir araç olarak itibar edilmelidir. Aynı amaç tarihsel evrimde hep hedeflenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin eğitim – öğretim meselesi, acilen çözüme kavuşturulması gereken önemli konu başlıkları arasında önümüzde durmaktadır. Mesleki ve teknik eğitimin ortaokul 7.ve 8.Sınıf seviyesine kadar çekilmek suretiyle, ülkenin üretim kapasitesinin arttırılmasında kullanılmasıyla istihdamı arttırma ve kalkınmayı sağlamaya dönük çabalar, Türk eğitim sisteminin nihai hedefi haline getirilmelidir. Türkiye en değerli sermayesi olan beşeri potansiyelini, üretimde değerlendirmeyi başardığı takdirde, ülkede ekonomik parametrelerin hızla değişeceği kesindir. Türk ekonomisine uygulamalı eğitim sistemi aracılığıyla bir dinamizm kazandırmak için, eğitimde başarılı ülke örneklerinden yola çıkarak kalkınma atılımı başlatılmalıdır. Bunun için Türk eğitim sisteminde yeni bir yapılanma, tercihten öte bir zorunluluk olarak kendini dayatmaktadır. Türk eğitim sistemi, mesleki ve teknik liselerde uygulanan üretim odaklı sisteme, ortaokulları da dâhil ederek, mesleki ve teknik hüviyete kazandıracak bir müfredat uyguladığı takdirde, üretimde nitelik, verim ve istihdam artacak, ülke kalkınmasına dönük ciddi bir hamle gerçekleştirilecektir. Böylece Türkiye’nin iktisadi gücü kuvvetlenecektir. Bunu başarmanın yolu, Türkiye’de mevcut eğitim sistemini, gerek müfredat gerek altyapısıyla, üretim odaklı hale getirmekten/dönüştürmekten geçer.