9 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Öğe Batman ili enerji profilinin araştırılması(Batman Üniversitesi, 2017) Durmuş, Ayla; Ercan, Umut; Avcı, Ali Serkan; Kallioğlu, Mehmet Ali; Karakaya, HakanGünümüzde enerji ihtiyacının, giderek artan nüfus, sanayileşme, kentleşme ve gelişen teknolojilere bağlı olarak hızlı bir şekilde artması ve bu ihtiyacın üretiminde ve tüketiminde yaşanan sıkıntılar, enerji kaynaklarının verimli ve doğru kullanımının önemini bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle Ülkemizde bulunan enerji kaynakları potansiyelinin bilinmesi ve etkin kullanılabilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma ile Türkiye’nin en önemli enerji potansiyeline sahip bölgelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Batman ili enerji profili araştırılmıştır. Batman ili denilince yenilebilir enerji kaynaklarından güneş, rüzgâr, biyokütle, jeotermal enerji kaynakları ile yenilenemez enerji kaynakları fosil enerji kaynakları ve doğalgaz aklımıza gelmektedirÖğe Batman'da petrolün bulunması, kente sosyoekonomik ve sosyokültürel etkileri (1940-1970)(Batman Üniversitesi, 2018) Akcan, Serhat; İdem, TekinBu çalışmanın amacı; Siirt ilinin Beşiri ilçesinin İluh nahiyesi olarak kayıtlara geçen 1990'da vilayet statüsüne kavuşan Batman'ın 1940 yılında bölgede petrolün bulunması sonrasında yaşamış olduğu sosyal, ekonomik ve kültürel değişimi ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın neticesinde 1940'ların başında küçük bir nahiye iken 1955 yılında belde, 1957 yılında ilçe ve son olarak 1990 yılında vilayete dönüştüğü görülmüştür. İdari anlamdaki bu değişim sosyal alanda da gözlemlenmiş; 1940'ların başında 409 olan bölge nüfusu petrolün bulunması, TPAO'nun kurulması sürecinde dışarıdan sürekli bir göç almıştır. 1970'lere gelindiğinde nüfus 50.000'lere ulaşmıştır. TPAO'da çalışan personellerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla alt ve üst yapısı son derece gelişmiş, sosyal kompleksleri bulunan bölgeye yönelik bir kent modeli ortaya çıkarılmıştır. TPAO Site sakinlerinin ihtiyaçlarının karşılanması, moral ve motivasyonlarının arttırılması amacıyla gerçekleştirilen sosyal ve kültürel faaliyetler kentin büyük bir canlılık kazanmasına da neden olmuştur. Bu faaliyetlerin organizasyonunu sağlayan kurumlar ise elde ettikleri başarılarla sadece bölgede değil ülke genelinde tanınmışlardır. Nahiye statüsünde bulunduğu yıllarda sadece 1 ilkokul mevcut iken 1967 yılında 4 ilkokul, 1 ortaokul ve 1 kız sanat okulu ve 1 akşam kız sanat okulu ile eğitim alanında da büyük bir aşama kaydedildiği görülmüştür.Öğe Raman Dağı’nda petrol arama çalışmaları ve ekonomik değerli petrol kaynaklarının keşfi(İksad Yayınevi, 2019-03-23) İdem, TekinTürkiye, enerjide dışa bağımlığını azaltmak için 1925 yılından itibaren petrol arama çalışmalarına başlamıştır. Yaklaşık 20 bölgede jeolojik etüt çalışmaları yapıldıktan sonra Mardin ili Midyat ilçesine bağlı Basbirin, Hermes ve Kerbent bölgelerinde sondaj çalışmaları yapılmışsa da bu çalışmalardan sonuç alınamamıştır. Buralardaki çalışmalardan olumsuz sonuç alınması üzerine araştırmalar Siirt ili Beşiri ilçesi İluh nahiyesinde kaydırılmıştır. 24 Temmuz 1939 tarihinde başlatılan sondaj çalışmaları neticesinde Raman-1 kuyusunda 20 Nisan 1940’ta petrole rastlanılmıştır. İlerleyen zamanda Raman 2, 3, 5, 6 kuyuları açılmışsa da bu kuyulardan sonuç alınamamıştır. Raman-8 ve Raman-9 kuyularından günlük 130 tondan fazla petrol elde edilmesi üzerine Raman Dağı’nın petrol bölgesi olduğu kesinlik kazanmıştır. Raman Dağı’nda petrolün bulunması dönemin siyasetçileri ve bürokratları tarafından büyük bir müjde olarak paylaşılmıştır. Çıkarılan petrolün işlenmesi sorunu üzerine önce Meymuniye Boğazı Rafinerisi, ardından Batman Tecrübe Rafinerisi kurulmuştur. Petrolün bulunması, tren istasyonuna yakın bölgedeki rafineride işlenmesi tarım ve hayvancılıkla uğraşan halka yeni bir iş ve gelir kapısının açılmasına da neden olmuştur. Dicle Nehri’nden petrol kampına su getirilmesi, Raman Dağı’dan şehre kadar ki 25 km’lik yolun asfaltlanması işinde yöre halkından istifade edilmiştir. Petrol kampında ve rafineride çalışan işçilerin ihtiyaçları yeni hizmet kollarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sayede İluh nahiyesi çevresindeki şehirlere oranla büyük bir ticari canlılığa kavuşmuştur. Bu canlılık sebebiyle 1940’ların başlarında 409 kişiden ibaret olan İluh nahiyesinin nüfusunun hızla artmasına; İluh nahiyesinin 1990’da 168.779 nüfuslu Batman vilayetine dönüşmesine neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı; 1940’ların başlarında küçük bir nahiye iken 1990’da vilayet dönüşecek olan Batman’da ekonomik değere sahip ilk petrol kaynaklarının keşfedilmesi sürecinde Raman Dağı’nda yapılan petrol arama çalışmalarını ortaya koymaktır. Yine bu süreçte karşılaşılan güçlükler, çıkarılan petrolün işlenmesi sorunu çalışmanın konusudurÖğe Petrol/doğalgaz ve jeotermal kuyuları için ısı yalıtım özellikleri yüksek çimentoların geliştirilmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022-08-23) Gündüz, Serdar; Öztürk, Sarper; Oktay, HasanDünyada her yıl, petrol-doğalgaz ve jeotermal sondajları yapılarak milyonlarca metre küp enerji kaynağı elde edilmektedir. Çıkartılan bu kaynaklar, bir dizi işlemden geçirilip enerjinin farklı formlarına dönüştürülmektedir. Petrol-doğalgaz ve jeotermal kaynaklarının sondajları, üretimleri ve işlenmeleri ekonomik bakımdan yüksek olmasından dolayı sektörde faaliyet gösteren şirketlerle beraber enerji tüketen her sektör için maliyetin düşürülme hedefi son derece önem arz etmektedir. Petrol yatakları akışkan özelliğine göre Newton ve nano-Newton olarak adlandırılır. Üretimleri ve sebep oldukları maliyetleri birbirinden farklıdır. Özellikle nano-Newton (ağır) petrollerin içerisinde, petrol rezervinin kimyasal özelliğine göre farklı oranlarda “parafin, asfalt ve katran” bulunur ve yüzeye doğru hareketleri sırasında ısı kayıplarından kaynaklı fiziksel değişimleri meydana gelir ve katılaştıkları durumda tıkanmalar görülür. Buna önlem olarak kuyu çimentolamada kullanılan çimentoların ısıl yalıtım özelliklerinin arttırılarak bu sorunların önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu tez kapsamında mevcut petrol-doğalgaz ve jeotermal sahalarında en yaygın olarak kullanılan G sınıfı çimento içerisine hacimce %5’ten %30’a kadar artan oranlarda perlit gibi ülkemizin kaynak bakımından büyük rezervlere sahip olduğu malzemelerin eklenmesiyle yeterli dayanım ve yüksek ısı yalıtımı özelliğine sahip çimentoların üretilmesi hedeflenmiştir. Elde edilen ürünlerin mekanik ve ısıl özellikleri mevcut G tipi çimento ile karşılaştırılmıştır. Üretilen yeni tip çimentoların özelliklerinin API standartlarına uygun olması ve kuyu formasyonlarına uygulanabilirliğinin sağlanması amacıyla farklı oranlarda katkı maddeleri de ilave edilmiştir. Yapılan çalışmalarda ayrıca üretilen numunelerin içeriği, oranı, termofiziksel ve mekanik özelliklerinin arasındaki ilişkiler incelenmiş olup ilişkiler denklem ve grafiklerle verilmiştir. Deneysel çalışmalar sonucunda hacimce % 30 perlit katkılı çimentonun ısıl iletkenlik katsayısının mevcut G tipi çimentoya göre % 62.37 daha az olduğu tespit edilmiştir. Üretilen yeni çimento tiplerinin üretim aşamasındaki kuyularda kullanılmasıyla, mümkün mertebe destek amaçlı kullanılan ilave ekipman-operasyon giderleri ile harcanan zamanın azaltılması, iş kayıplarının engellenmesi ve üretimin aksamasının önüne geçilerek maliyetlerinin azaltılması hedeflenmektedir.Öğe Petrol arama çalışmalarında kullanılan jeofizik yöntemlere genel bir bakış(Batman Üniversitesi, 2012) Alpaslan, Nuray; Koca, DeryaPetrol, yer altında doğal hali ile sıvı halde bulunan ve atmosferik koşullardan etkilendiğinde de sıvı halde bulunan bir hidrokarbon karışımıdır. Kimyasal ve görünüm olarak koyu sarı, yeşil, haki, kahverengi, koyu kahverengi ve siyah olabilir. Petrol, uzun jeolojik süreçlerde karmaşık fiziksel ve kimyasal işlevler sonucunda oluşmuştur. Petrol aramalarında uzmanların ana hedefinin petrol kapanlarının saptanması olduğu açıktır. Petrol aramacılığında ilk evre, hidrokarbonların mevcut olabileceği jeolojik açıdan uygun yerleri tespit etmektir. Bu aşamada havadan ve uzaydan çekilmiş fotoğraflardan sıklıkla yararlanılır. Petrol aranacak yörenin öncelikle sedimanter (çökel-tortul) kayalardan oluşması gereğinin yanı sıra, petrol oluşturmuş olması muhtemel ana kayanın, oluşan petrolün içinde birikebileceği hazne kayanın, hazne kayanın içinde petrolü kapanlayıp, kaybolmasını önleyecek örtü kayanın varlığı gibi hususlar öncelikle göz önünde bulundurulur. Bu çalışmada, petrol aramada kullanılan jeofizik yöntemler üzerinde durulmuştur. Yerkabuğunun çeşitli fiziksel özelliklerini ölçen, başta sismik olmak üzere gravite, manyetik gibi jeofizik etütler petrol arama çalışmalarında kullanılmaktadır. Yeraltındaki hidrokarbon birikintilerini bulmak için en çok kullanılan yöntem olan sismikte; suni bir kaynaktan yeraltına gönderilen ses dalgaları çeşitli kayalardan yansıyarak yeryüzüne döner ve jeofon adı verilen aletlerle kaydedilirler. Bu kayıtlar bilgisayar programları ile işlenerek yorumlanır ve muhtemel petrol birikintilerinin yerleri tespit edilir.Öğe Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de petrol arama çalışmaları (1925-1940)(İksad Yayınevi, 2019-03-23) İdem, Tekin1925 yılında Musul Meselesi aleyhine sonuçlanmış olan Türkiye, enerjide dışa olan bağımlılığını azaltmak için petrol arama çalışmalarına ağırlık vermiştir. Petrol arama çalışmalarını kendi içerisinde iki dönemde ele almak gereklidir. Birinci dönem; petrol sahalarının tespiti sürecinin yaşandığı jeolojik etüt çalışmalarıdır. Başlangıçta Lüksemburglu Dr. Michel Lucius, 1929 yılından sonra ise ABD’de yaşayan mühendis Cevat Eyüp Taşman’ın Türkiye’ye gelmesi üzerine O’nun öncülüğünde jeolojik etüt çalışmaları yapılmıştır. Etüt çalışmaları Hükümet adına yapıldığı gibi yerli sermayedarlar ve yabancı şirketler de Hükümetten aldıkları izin üzerine bu petrol arama çalışmalarına katılmışlardır. Petrol arama çalışmalarının ilk günlerinde gerek kanuni altyapının bulunmaması gerekse kurumsal birikimin olmaması nedeniyle bu yöndeki eksiklikler de giderilmeye çalışılmıştır. Yapılan etüt çalışmaları ve zaman içerisinde petrol arama çalışmalarının kurumsal bir kimlik kazanması üzerine petrol arama çalışmalarında ikinci dönem başlamıştır. Bu dönemde ise eldeki veriler eşliğinde petrol bölgesi olduğu düşünülen yerlerde sondaj çalışmaları yapılmıştır. Dönemin İktisat Vekili Celal Bayar’ın da hazır bulunduğu bir törenle Mardin ili Midyat ilçesi Basbirin bölgesinde ilk sondaj kuyusu açılmıştır. 13 Ekim 1934 tarihinde başlatılan sondaj çalışmaları neticesinde Basbirin-1 ismi verilen kuyuda petrol emarelerine rastlanılmışsa da bu petrolün ekonomik bir değeri olmadığı gerekçesiyle 15 Haziran 1936’da sondaj kuyusu kapatılmıştır. Basbirin bölgesinden sonra Midyat ilçesindeki Hermis ve Kerbent bölgelerinde sondaj çalışmalarına devam edilmiştir. Sondaj çalışmalarından sonuç alınamaması üzerine Türkiye’nin ekonomik değerli ilk petrol kuyularının açılacağı Raman Dağı’nda çalışmaların devam etmesi kararlaştırılmıştır. Bu çalışmanın amacı; 1940 yılında Siirt vilayeti Beşiri İlçesi İluh (Batman) nahiyesinde ekonomik değer teşkil eden ilk petrol kaynakları tespit edilene kadar ki süreçte Türkiye’nin petrol arama çalışmalarını ortaya koymaktırÖğe Petrol-doğalgaz ve jeotermal kuyularında yeni üretilen ısı yalıtım malzemeleri kullanılarak ısı kayıplarının engellenmesi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021-08-12) Kızıl, Sevim; Oktay, Hasan; Öztürk, SarperTezde, yeni ve yerli olarak üretilen yalıtım malzemeleri ile yüksek sıcaklık gradyentine maruz bırakılan çıplak borulardaki boru ve ekipman hasarının en aza indirilerek enerji giderlerinin düşürülmesi ile farklı özelliklerdeki petrol, doğalgaz ve jeotermal sahalarında kullanılan kuyu ekipmanları ve tijlerdeki ısı kayıplarının azaltılarak özellikle yüksek viskoziteli nano-newtonlu petrol üretim sahalarındaki boru tıkanmalarının önüne geçilmesiyle tubing malzemelerde oluşan hasarların bertaraf edilmesi hedeflenmektedir. Bahsedilen ihtiyaçlara cevap verebilecek, perlit ve bor gibi ülkemizin kaynak bakımında dünyaca üstün rezervlerine sahip olduğu malzemeler kullanılarak yüksek ısı yalıtım özelliği sağlayan yerli ve yeni ısı yalıtım malzemelerin üretilmesi hedeflenmiştir. Çalışmamızda öncelikle farklı özelliklere sahip yalıtım numuneleri üretilmiş olup numunelerin mekanik ve ısıl özellikleri ASTM ve EN standartlarına göre tespit edilmiştir. Daha sonra, üretilen numunelerin test özellikleri karşılaştırma yapılıp tüm numunelerin ortalama özelliklerini gösteren K1 numunesi boru kaplama malzemesi olarak seçilmiştir. Son aşamada ise Ansys fluent programı kullanılacarak mevcut petrol üretim sahasının sistem modeli çıkarılmış olup farklı kalınlıklarda giydirilmiş boruların ısı kayıpları tespit edilmiştir. Mekanik ve ısıl test sonuçlarına göre üretilen yalıtım malzemesinin (K1) mevcut petrol kuyularında kullanılan seçilmiş referans malzemeye (G sınıfı beton) göre basınç dayanımında ve özgül ısısı değerlerinde sırasıyla % 99 ve % 27 azalma meydana gelirken ısıl yayılım değerinde % 25 artma olduğu görülmüştür. Üretilen yalıtım numunelerinin ısıl iletkenlik ve yoğunluk değerleri karşılaştırıldığında ise referans numunesine göre sırasıyla %92 ve % 91 oranında azalma olduğu tespit edilmiştir. Ansys modelleme sonuçlarına göre üretim borularındaki petrol çıkış sıcaklığı yalıtımsız boruda 23.7°C iken, 1 cm, 4 cm ve 10 cm kalınlıklarda izolasyon malzemesi ile kaplanmış borularda petrol çıkış sıcaklığı sırasıyla 27.4°C, 31.1°C ve 36.1°C olmuştur. Bununla birlikte, 1 cm, 4 cm ve 10 cm kalınlıklarda izolasyon malzemesi ile kaplanmış borularda ısı kaybı değerlerinde yalıtımsız boruya göre sırasıyla %8.3, %16.3 ve %27.1 oranında azalma olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre geliştirilen yöntemin mevcut petrol-jeotermal üretim kuyularında kullanımı ile birlikte mevcut üretimlerin arttırılması hedeflenmektedir.Öğe Kalsiyum kirlenmesinin lignosülfonat, kireç ve potasyum klorür çamurları üzerine etkisi(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-23) Oygen, Yasin; Merey, ŞükrüTürkiye’de üretilen petrolün büyük bir kısmı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden çıkarılmaktadır. Bu bölgede petrol üretiminde önemli bir yere sahip olan Batman ve Diyarbakır çevresinde yapılan sondajlarda, formasyon kaynaklı problemler yaşanmakta, bu da sondaj maliyetlerinin artmasına ve zaman kaybına sebep olmaktadır. Yaşanan bu problemlerin başında kuyu stabilitesi, kil ve kalsiyumun sondaj çamuruna bulaşması gelmektedir. Bu tez çalışmasında Batman ve Diyarbakır bölgelerinde yer alan A bölgesinde A-1, A-2 ve A-3 kuyularında, B bölgesinde ise B-1 kuyusunda deneysel olarak incelemeler yapılmıştır. Yapılan incelemelerde formasyon kaynaklı kuyu stabilite sorunları, kalsiyum ve kil bulaşması gözlemlenmiş ve gerçek kuyu verilerine dayanan sondaj çamuru deney testleri yapılarak formasyon kaynaklı sondaj çamurundaki değişimler ele alınmıştır. A-1 ve B-1 kuyularında jips ve anhidrit içeren formasyonların sondajı lignosülfonat çamuru ile yapılmış, bu sırada sistem çamurunda yoğun kalsiyum bulaşması meydana gelmiş ve bu bulaşma nedeniyle sondaj operasyonlarında problemler oluşmuştur. A-2 kuyusunda Kayaköy formasyonuna ait jips ve anhidrit, Kastel ve Karadut formasyonlarında ise şeyl ve marn formasyonlarının sondajı KCl/Polimer çamuru ile yapılmış, sondaj çamuru üzerinde gerçekleştirilen deneyler gözlemlenerek çamurdaki değişimler ve sondaj operasyonlarında ortaya çıkan sorunlar incelenmiştir. A-3 kuyusunda ise aynı formasyonlara ait kayaçların sondajı yapılmış, bu kuyunun sondajında kuyudan gaz gelme ihtimali, kalsiyum bulaşması ve karbonat-bikarbonat kirliliğine karşı kireç çamuru kullanılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda kalsiyum kaynaklı ortaya çıkan sorunlar, sondaj çamurunun özellikleri iyileştirilerek giderilmeye çalışılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır.Öğe Petrol ve doğal gaz bağlamında Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikaları(Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-01-16) Bakır, Ahmet; Köksoy, FulyaAkdeniz Havzası, Ortadoğu bölgesine komşu olmakla birlikte hidrokarbon yatakları yönünden de yüksek potansiyele sahip bir bölgedir. Mevcut potansiyel, bölgeyi küresel enerji piyasaları için önemli bir merkez hâline getirmektedir. Bu nedenle Doğu Akdeniz, bölge ülkeleri için stratejik öneme sahiptir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin ve diğer kıyıdaş devletlerin Doğu Akdeniz politikaları kapsamında Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama/sondaj çalışmalarının bölge enerji ve güvenlik politikalarına olası etkilerini ve sonuçlarını değerlendirmektir. Bunun yanında Türkiye’nin enerji ve güvenlik politikasını şekillendiren ve uygulamasını etkileyen temel faktörleri belirlemektir. Çalışmada, bölge devletlerinin Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz arama çalışmaları, ilan edilen münhasır ekonomik bölge tayinleri ve bu kapsamda ortaya çıkan sorunların uluslararası boyutları incelenmiştir. Türkiye yaptığı çalışmalarla, bölgedeki güç dengelerini değiştirmiştir. Doğu Akdeniz bölgesinde çıkarılacak doğal gazın Avrupa ve diğer pazarlara ulaştırılabilmesinde en ucuz ve güvenli yolun Türkiye üzerinden geçmesi, Türkiye açısından pozitif bir sonuç olarak görülmektedir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki enerji jeopolitiğindeki rolünü güçlendirmektedir. Öte yandan, yakın dönemlerde ABD Yunanistan’a askeri yığınak yapmakta, tatbikatlar gerçekleştirmekte ve bazı örtülü ekonomik yardımlarda bulunmaktadır. Mevzubahis husus ise Doğu Akdeniz’de bir güç mücadelesinin yaşandığını göstermektedir. Sonuç olarak, Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan gelişmeler, bölgenin enerji ve güvenlik dengelerini önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu gelişmelerin uzun vadeli etkilerini görmek için henüz erken olsa da Türkiye’nin bölgedeki rolü daha da önem kazanacak gibi görünmektedir.